Türk ve Yunan Davranışları
Başlık:
Türk ve Yunan Davranışları
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-06-17
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
Türk ve Yunan davranışları
KIBRIS meselesinde Türkiye'deki Demokrat Parti iktidarının hatâları, ve kararsızlıktan, ne istediğini kesin olarak bilememekten ileri gelen kusurları olmuştur.
Fakat iktidar olsun, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi olsun, bu meseleyle ilgilenirken, bölgemiz güvenliği için Türkiye'ye düşen sorumluluğu daima göz önünde tutmuşlardır.
Yunanistan'sa, başlangıçtanberi, şaşılacak ölçüde sorumsuz davranmıştır. Kendisiyle hiç bir ekonomik, coğrafî veya tarihî bağlantısı bulunmayan bir adayı, tamamen hissî sebeplerle ve bu çağ gerçeklerine hiç uymayan bir genişleme hevesiyle ele geçirebilmek için bölge güvenliğini de, Türk -Yunan dostluğunu da, NATO'yu da hiçe saymıştır.
Böylesine bir sorumsuzluk ve fütursuzluk, ancak, esir edilip başkalarınca kurtarılmağa alışmış ve yeni bir tehlike karşısında da nasıl olsa gene kurtarılacağına inanmış bir milletten beklenebilirdi.
Fakat Yunan milleti küçük de olsa eski millettir. Bağımsızlığı yeni de olsa tarihi eskidir. Böyle bir milletin artık, bölge güvenliğinin sorumluluğunu Türkiye ile paylaşacak, bu sorumluluğu bütün bütün Türkiye'nin omuzlarında bırakmayacak kadar olgunluk ve erginlik gösterebilmesi gerekirdi. Bu çağda, kendi bölgesinin güvenliği için sorumluluk duygusu taşımayan bir millet, bağımsızlığın değerini, mânasını ve şartlarını henüz anlıyamamış, bağımsızlığını şuurlatıramamış demektir.
Yunanistan'da Kıbrıs meselesinin başlıca iç politika meselesi haline gelişi de bu sorumsuzluğun bir sonucudur: Muhalefet partileri, oy avlıyabilmek için Kıbrıs meselesini sorumsuzca istismar edip bir aıttırma konusu yapmaktan ve Yunanistan'ı gücünün asla yetmiyeceği maceralara sürüklemekten, iktidar da, memleketteki ekonomik zorluklardan dikkati uzaklaştırabilmek için Kıbrıs meselesini büsbütün körüklemekten geri durmamışlardır.
Türkiye'de ise muhalefet, hele muhalefetin en önemli üyesi olan Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs dâvasını oy kazanmak için istismara hiç bir vakit kalkışmamış, memleket menfaatleri kendini zorlamadıkça, iktidarın bu konudaki bazı açık hatâlarını bile mesele yapmamış; hattâ seçimlerde iktidar liderleri, halkın Kıbrıs konusundaki duygularından yararlanmağa teşebbüs ettikleri halde, C.H.P. bu meselenin partilerarası bir mücadele, bir arttırma konusu seviyesine düşürülmesine gene engel olmuştur.
Son seçim kampanyası sırasında İnönü'nün bu husustaki uyarışları, yurtseverliğin ve sorumluluk duygusunun siyasal mücadelede eşine az rastlanabilecek örnekleridir.
Türkiye'deki bu olgunluğa ve sorumluluk duygusuna karşılık, Yunanistan, şimdi Kıbrıs meselesinde NATO'ya karşı bir şantaj hareketine girilmekle, sorumsuzluğunu büsbütün ileri götürmüş olmaktadır.
Türkiye ile Yunanistan arasında, halli güç veya kolay bir Kıbrıs meselesi bulunabilir. Ama asgarî sorumluluk duygusu olan bir millet, böyle, kendi başına gerçekleştirmeğe gücünün yetmiyeceğini anladığı bir denizaşırı genişleme hayali uğrunda, içinde bulunduğu bölgenin ve üyesi bulunduğu milletler topluluğunun güvenliğini, dolayısiyle de kendi güvenliğini ciddî tehlikeye düşürecek bir hareketten elbette kaçınmak gerekirdi!
Yunanistan'ın İzmir NATO karargâhındaki temsilcilerini çekme kararına karşı, Türk Dışişleri Bakanının verdiği demeç, son zamanlarda Türkiyede esen havaya bakıp bu memleketin de bir «tazyik vasıtası» olarak. NATO güvenlik sistemini Doğu Akdeniz bölgesinde işlemez duruma getirecek sorumsuzca bir harekette bulunabileceğinden kaygı duyan dost ve müttefiklerimizi müsterih kılmış olmalıdır!
Ergin bir millet olmanın verdiği sorumluluk duygusu davranışımıza hâkim kaldıkça, Türkiye'nin ne Kıbrıs meselesinde Yunanistan gibi tehlikeli şantaj yollarına sapması veya bütün Batı güvenliğini tehlikeye düşürebilecek maceralara atılması, ne de bu meseleyi iç politikada bir istismar ve arttırma konusu haline getirerek büsbütün çıkmaza sürüklemesi beklenebilir.
İktidarın Kıbrıs meselesindeki tutumu, kusurları, zaman zaman elbette tartışılacak, tenkid edilecek, menfaatlerimizin daha iyi korunabilmesini sağlamak için gerektiğinde iktidardan elbette hesap da sorulacaktır.
Ama Türkiye'de olmayacak, olamıyacak bir şey varsa, o da, büyük partilerin Kıbrıs meselesini, Yunanistan'da olduğu gibi, partizan hesaplarla istismar etmeleridir.
Yunan kamu oyundan farklı olarak, Türk kamu oyu, iç politika mülâhazalariyle bölge güvenliğini tehlikeye düşürecek sorumsuzca hareketlere geçilmesine de, Kıbrıs meselesinin hayatî iç meselelerden dikkati uzaklaştırmak için bir bahane seviyesine düşürülmesine de meydan vermiyecektir.
Türk milletinin siyasal erginliği, kendine güveni ve bölge güvenliğinde kendine düşen sorumluluğu bilir oluşu, bu bakımdan en büyük teminattır.
Öyle umulur ki, Batılı dostlarımız da, Yunanistan'ın sorumsuzca davranışından bölge güvenliği için doğan tehlikeyi, hele bu memleketin NATO'ya karşı giriştiği son baltalama teşebbüsü üzerine, görmüş bulunsunlar!
Dostlarımız bu tehlikeyi görürlerse, hiç şüphesiz, Türkiye'nin Kıbrıs, konusunda Yunanistan'a karşı beslediği gitgide artan kaygıları daha kolaylıkla anlıyabileceklerdir.
BÜLENT ECEVİT
Türk ve Yunan davranışları
KIBRIS meselesinde Türkiye'deki Demokrat Parti iktidarının hatâları, ve kararsızlıktan, ne istediğini kesin olarak bilememekten ileri gelen kusurları olmuştur.
Fakat iktidar olsun, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi olsun, bu meseleyle ilgilenirken, bölgemiz güvenliği için Türkiye'ye düşen sorumluluğu daima göz önünde tutmuşlardır.
Yunanistan'sa, başlangıçtanberi, şaşılacak ölçüde sorumsuz davranmıştır. Kendisiyle hiç bir ekonomik, coğrafî veya tarihî bağlantısı bulunmayan bir adayı, tamamen hissî sebeplerle ve bu çağ gerçeklerine hiç uymayan bir genişleme hevesiyle ele geçirebilmek için bölge güvenliğini de, Türk -Yunan dostluğunu da, NATO'yu da hiçe saymıştır.
Böylesine bir sorumsuzluk ve fütursuzluk, ancak, esir edilip başkalarınca kurtarılmağa alışmış ve yeni bir tehlike karşısında da nasıl olsa gene kurtarılacağına inanmış bir milletten beklenebilirdi.
Fakat Yunan milleti küçük de olsa eski millettir. Bağımsızlığı yeni de olsa tarihi eskidir. Böyle bir milletin artık, bölge güvenliğinin sorumluluğunu Türkiye ile paylaşacak, bu sorumluluğu bütün bütün Türkiye'nin omuzlarında bırakmayacak kadar olgunluk ve erginlik gösterebilmesi gerekirdi. Bu çağda, kendi bölgesinin güvenliği için sorumluluk duygusu taşımayan bir millet, bağımsızlığın değerini, mânasını ve şartlarını henüz anlıyamamış, bağımsızlığını şuurlatıramamış demektir.
Yunanistan'da Kıbrıs meselesinin başlıca iç politika meselesi haline gelişi de bu sorumsuzluğun bir sonucudur: Muhalefet partileri, oy avlıyabilmek için Kıbrıs meselesini sorumsuzca istismar edip bir aıttırma konusu yapmaktan ve Yunanistan'ı gücünün asla yetmiyeceği maceralara sürüklemekten, iktidar da, memleketteki ekonomik zorluklardan dikkati uzaklaştırabilmek için Kıbrıs meselesini büsbütün körüklemekten geri durmamışlardır.
Türkiye'de ise muhalefet, hele muhalefetin en önemli üyesi olan Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs dâvasını oy kazanmak için istismara hiç bir vakit kalkışmamış, memleket menfaatleri kendini zorlamadıkça, iktidarın bu konudaki bazı açık hatâlarını bile mesele yapmamış; hattâ seçimlerde iktidar liderleri, halkın Kıbrıs konusundaki duygularından yararlanmağa teşebbüs ettikleri halde, C.H.P. bu meselenin partilerarası bir mücadele, bir arttırma konusu seviyesine düşürülmesine gene engel olmuştur.
Son seçim kampanyası sırasında İnönü'nün bu husustaki uyarışları, yurtseverliğin ve sorumluluk duygusunun siyasal mücadelede eşine az rastlanabilecek örnekleridir.
Türkiye'deki bu olgunluğa ve sorumluluk duygusuna karşılık, Yunanistan, şimdi Kıbrıs meselesinde NATO'ya karşı bir şantaj hareketine girilmekle, sorumsuzluğunu büsbütün ileri götürmüş olmaktadır.
Türkiye ile Yunanistan arasında, halli güç veya kolay bir Kıbrıs meselesi bulunabilir. Ama asgarî sorumluluk duygusu olan bir millet, böyle, kendi başına gerçekleştirmeğe gücünün yetmiyeceğini anladığı bir denizaşırı genişleme hayali uğrunda, içinde bulunduğu bölgenin ve üyesi bulunduğu milletler topluluğunun güvenliğini, dolayısiyle de kendi güvenliğini ciddî tehlikeye düşürecek bir hareketten elbette kaçınmak gerekirdi!
Yunanistan'ın İzmir NATO karargâhındaki temsilcilerini çekme kararına karşı, Türk Dışişleri Bakanının verdiği demeç, son zamanlarda Türkiyede esen havaya bakıp bu memleketin de bir «tazyik vasıtası» olarak. NATO güvenlik sistemini Doğu Akdeniz bölgesinde işlemez duruma getirecek sorumsuzca bir harekette bulunabileceğinden kaygı duyan dost ve müttefiklerimizi müsterih kılmış olmalıdır!
Ergin bir millet olmanın verdiği sorumluluk duygusu davranışımıza hâkim kaldıkça, Türkiye'nin ne Kıbrıs meselesinde Yunanistan gibi tehlikeli şantaj yollarına sapması veya bütün Batı güvenliğini tehlikeye düşürebilecek maceralara atılması, ne de bu meseleyi iç politikada bir istismar ve arttırma konusu haline getirerek büsbütün çıkmaza sürüklemesi beklenebilir.
İktidarın Kıbrıs meselesindeki tutumu, kusurları, zaman zaman elbette tartışılacak, tenkid edilecek, menfaatlerimizin daha iyi korunabilmesini sağlamak için gerektiğinde iktidardan elbette hesap da sorulacaktır.
Ama Türkiye'de olmayacak, olamıyacak bir şey varsa, o da, büyük partilerin Kıbrıs meselesini, Yunanistan'da olduğu gibi, partizan hesaplarla istismar etmeleridir.
Yunan kamu oyundan farklı olarak, Türk kamu oyu, iç politika mülâhazalariyle bölge güvenliğini tehlikeye düşürecek sorumsuzca hareketlere geçilmesine de, Kıbrıs meselesinin hayatî iç meselelerden dikkati uzaklaştırmak için bir bahane seviyesine düşürülmesine de meydan vermiyecektir.
Türk milletinin siyasal erginliği, kendine güveni ve bölge güvenliğinde kendine düşen sorumluluğu bilir oluşu, bu bakımdan en büyük teminattır.
Öyle umulur ki, Batılı dostlarımız da, Yunanistan'ın sorumsuzca davranışından bölge güvenliği için doğan tehlikeyi, hele bu memleketin NATO'ya karşı giriştiği son baltalama teşebbüsü üzerine, görmüş bulunsunlar!
Dostlarımız bu tehlikeyi görürlerse, hiç şüphesiz, Türkiye'nin Kıbrıs, konusunda Yunanistan'a karşı beslediği gitgide artan kaygıları daha kolaylıkla anlıyabileceklerdir.
Koleksiyon
Alıntı
“Türk ve Yunan Davranışları,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/993 ulaşıldı.