Kapalı Kapı
Başlık:
Kapalı Kapı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-07-02
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
KAPALI KAPI
-İşler böyle gidemez!
Bütün yurttaşlarla, o arada muhalefetle, iktidarın bu teşhis üzerinde birleştiklerine şüphe yoktur.
Meclisin tatile girmesinden hemen önceki Bakanlar Kurulu toplantılarında ve Demokrat Parti Meclis Grupu toplantılarında, bu teşhisten hareket edilerek, iktidar için belirli bir yol çizmeğe çalışıldığı saklanmamaktadır.
Bu yol ne olacaktır?
—Bu yolun ne olacağı, birkaç iktidar liderinin Florya plâjında veya İstanbul'un bir turistik otel odasında toplanıp verecekleri kararlara bağlıdır! diye düşünenler belki hâlâ bulunabilir.
Fakat böyle bir kötümser düşünce tarzı memleket gerçeklerine hiç de uygun olmaz.
İkinci Dünya Harbinden bu yana Türk toplum yapısında öyle değişiklikler olmuş, öyle kuvvetler harekete geçmiştir ki, artık, baştaki bir kaç kişinin, kendi aralarında verecekleri kararlara göre, millet hayatına, memleket kaderine diledikleri gibi hükmedebilmeleri imkânsızdır.
Bugün Türkiye'de iktidar tarafından tutulacak yolun ne olabileceğinde, iktidar sorumlularının verecekleri kararlar kadar, hattâ daha çok, bu kararlara karşı halkın tepkisi de rol oynayacaktır.
Bugün Türkiye'de halkın isteklerine halkın eğilimine karşı gelerek devlet idare etmeğe kalkışmak, işleri çıkmaza sürüklemekten başka bir sonuç doğuramaz.
Nitekim şimdi bütün milletle beraber iktidar sorumlularının da,
— İşler böyle gidemez!, diye düşünmelerine sebep olan durum, bu yüzden düşülmüş bir çıkmazın ta kendisidir.
Bir diktatörlük idaresini bütün gereklilikleriyle memlekette yerleştirmek için atılacak her yeni adım, ancak halkın tepkisini arttırmağa yarayacak, o yüzden de, düşülen çıkmaz daha derinleşmiş olacaktır.
Bugün Türkiye'de bir iktidar, halkın desteğine güvenerek değil, ancak halkın isteğine rağmen, halk çoğunluğunun eğilimini, davranışını hiçe sayarak bir diktatörlük kurmağa kalkışabilir.
Fakat Demokrat Parti böyle bir teşebbüsü başarıya ulaştırabilmek için gerekil bütün imkânlardan yoksundur.
İktidar yıllarında Demokrat Parti, demokratik yapılı normal bir parti olmaktan çıkmış, tekelden yönetilen, aşırı ölçüde merkeziyetçi bir siyasal topluluk, daha doğrusu bir menfaat topluluğu olmuştur.
Böyle tekelden yönetilen bir topluluğun, memlekete hâkim olabilmek için, her şeyden önce, liderlik mevkiinde kuvvetli bir şahsiyete ihtiyacı vardır. İktidar partisinin lideriyse, artık en yakınlarının da gözünde, yeteri kadar kuvvetli bir şahsiyet olmaktan çıkmış bulunsa gerektir.
Mecliste kendine yöneltilmiş gensoruların karşılanmasını bile başkalarına yükleyen, en önemli Meclis oturumları sırasında başkentten uzaklaşıp, Parti Grupunun nasıl yenilgiye uğradığını bir sayfiye şehrinden sessiz sedasız takip etmek zorunda kalan bir parti lideri, kendi sürüklediği çıkmazdan ordusunu kurtaramıyacağını anlayınca savaş alanında onu başsız ve yalnız bırakıp ortadan yok olan bir kumandan gibidir: En yakınları bile artık onun liderliğine güvenemezler!
Halk çoğunluğunun isteğine rağmen, halk çoğunluğunun eğilimini, davranışını hiçe sayarak diktatörlük kurabilmek için gerekli bir başka unsur, bütün memlekete yaygın, etkili, gözü pek ve göz korkutucu bir teşkilâttır: Mussolini'nin «kara gömlekliler» i veya Peron'un «gömleksizler» i gibi!.
Fakat Demokrat Parti iktidarının böyle bir teşkilât kurup harekete geçirebilmesi şöyle dursun, böyle bir teşkilâtın çekirdeği olması gereken hukukî parti teşkilâtı bile bugün işlemez hale gelmiştir. İşleyebilmesi için gerekli kongrelerini bile yapamamakta, çünkü kongrelerini yaparsa dağılıvereceğinden korkulmakta-
Bugün D.P. teşkilâtının bir kısım üyeleri - halk arasında yaygın deyimle - «1946 Demokratları» dır. Onlardan, halkın isteğine rağmen bir diktatörlük kurma yolundaki zorlama hareketlerini desteklemeleri elbette beklenemez. Teşkilâtın geri kalan üyeleriyse, parti içinde şimdi çoğunluğa geçmiş olsalar bile, bu ülküsüz kalmış partiye bir ülkü uğrunda değil, yalnız şahsî menfaat hesaplarıyla bağlıdırlar. Halkın isteğine rağmen Türkiye'de bir dikiktatörlük kurulmasını kendi çıkarlarına uygun bulsalar da, böyle bir teşebbüsün gerekli kılacağı cesaretten, savaşçı ruhtan yoksundurlar. O uğurda kendi huzur ve güvenliklerini tehlikeye atamaz, canlarını sıkıntıya sokamazlar. Çünkü zaten huzurlarına, güvenliklerine, canlarına fazlasiyle düşkün oldukları için D. P. saflarında bulunmaktadırlar.
Gerçi en müfrit Demokrat Partililer onlar arasındadır. Fakat siyasal meydan savaşlarında taraftarlarını yalnız bırakıp sayfiyeye çekilen bir lider, zor durumlarda böylelerinden en küçük bir fedakârlık bekleyemez.
D. P. ye dışardan bazı sosyal veya meslekî zümrelerin, bazı teşkilâtlı kuvvetlerin desteğiyle, halk çoğunluğuna karşı zor kullanarak dikkatörlük kurabilecek duruma getirmek de imkânsızdır. Çünkü bu partinin artık Türkiye'de herhangi bir sosyal veya meslekî zümreyi, herhangi bir teşkilâtlı kuvveti kendine bağlıyabilecek ne bir ülküsü, ne de gücü kalmıştır.
Türkiye'de, D.P. teşkilâtı ve dağınık mürteci unsurlar dışında tek bir zümre gösterilemez ki, bu partinin iktidarda kalmasını kendi çıkarına uygun bulsun!.
Bu durumda, işlerin böyle gidemiyeceğini anlamış görünen Demokrat Partililerin, bir çıkar yol ararken, diktatörlük kapısını zorlamalasında hiç bir fayda yoktur.
Bu kapının anahtarı ellerinde değildir ve olmayacaktır.
Eğer 4 aylık Meclis tatili sırasında Demokrat Partili milletvekilleri, yurttaşlarla gereği gibi temas etmek gayet ve cesaretini gösterebilirlerse, bu gerçeği elbette daha iyi anlıyacaklardır.
O takdirde, Meclisin aslî vazifeleri ihmal edilmiş olsa bile, 4 aylık tatil, gerek memleket, gerek Demokrat Parti için çok hayırlı olacaktır.
BÜLENT ECEVİT
KAPALI KAPI
-İşler böyle gidemez!
Bütün yurttaşlarla, o arada muhalefetle, iktidarın bu teşhis üzerinde birleştiklerine şüphe yoktur.
Meclisin tatile girmesinden hemen önceki Bakanlar Kurulu toplantılarında ve Demokrat Parti Meclis Grupu toplantılarında, bu teşhisten hareket edilerek, iktidar için belirli bir yol çizmeğe çalışıldığı saklanmamaktadır.
Bu yol ne olacaktır?
—Bu yolun ne olacağı, birkaç iktidar liderinin Florya plâjında veya İstanbul'un bir turistik otel odasında toplanıp verecekleri kararlara bağlıdır! diye düşünenler belki hâlâ bulunabilir.
Fakat böyle bir kötümser düşünce tarzı memleket gerçeklerine hiç de uygun olmaz.
İkinci Dünya Harbinden bu yana Türk toplum yapısında öyle değişiklikler olmuş, öyle kuvvetler harekete geçmiştir ki, artık, baştaki bir kaç kişinin, kendi aralarında verecekleri kararlara göre, millet hayatına, memleket kaderine diledikleri gibi hükmedebilmeleri imkânsızdır.
Bugün Türkiye'de iktidar tarafından tutulacak yolun ne olabileceğinde, iktidar sorumlularının verecekleri kararlar kadar, hattâ daha çok, bu kararlara karşı halkın tepkisi de rol oynayacaktır.
Bugün Türkiye'de halkın isteklerine halkın eğilimine karşı gelerek devlet idare etmeğe kalkışmak, işleri çıkmaza sürüklemekten başka bir sonuç doğuramaz.
Nitekim şimdi bütün milletle beraber iktidar sorumlularının da,
— İşler böyle gidemez!, diye düşünmelerine sebep olan durum, bu yüzden düşülmüş bir çıkmazın ta kendisidir.
Bir diktatörlük idaresini bütün gereklilikleriyle memlekette yerleştirmek için atılacak her yeni adım, ancak halkın tepkisini arttırmağa yarayacak, o yüzden de, düşülen çıkmaz daha derinleşmiş olacaktır.
Bugün Türkiye'de bir iktidar, halkın desteğine güvenerek değil, ancak halkın isteğine rağmen, halk çoğunluğunun eğilimini, davranışını hiçe sayarak bir diktatörlük kurmağa kalkışabilir.
Fakat Demokrat Parti böyle bir teşebbüsü başarıya ulaştırabilmek için gerekil bütün imkânlardan yoksundur.
İktidar yıllarında Demokrat Parti, demokratik yapılı normal bir parti olmaktan çıkmış, tekelden yönetilen, aşırı ölçüde merkeziyetçi bir siyasal topluluk, daha doğrusu bir menfaat topluluğu olmuştur.
Böyle tekelden yönetilen bir topluluğun, memlekete hâkim olabilmek için, her şeyden önce, liderlik mevkiinde kuvvetli bir şahsiyete ihtiyacı vardır. İktidar partisinin lideriyse, artık en yakınlarının da gözünde, yeteri kadar kuvvetli bir şahsiyet olmaktan çıkmış bulunsa gerektir.
Mecliste kendine yöneltilmiş gensoruların karşılanmasını bile başkalarına yükleyen, en önemli Meclis oturumları sırasında başkentten uzaklaşıp, Parti Grupunun nasıl yenilgiye uğradığını bir sayfiye şehrinden sessiz sedasız takip etmek zorunda kalan bir parti lideri, kendi sürüklediği çıkmazdan ordusunu kurtaramıyacağını anlayınca savaş alanında onu başsız ve yalnız bırakıp ortadan yok olan bir kumandan gibidir: En yakınları bile artık onun liderliğine güvenemezler!
Halk çoğunluğunun isteğine rağmen, halk çoğunluğunun eğilimini, davranışını hiçe sayarak diktatörlük kurabilmek için gerekli bir başka unsur, bütün memlekete yaygın, etkili, gözü pek ve göz korkutucu bir teşkilâttır: Mussolini'nin «kara gömlekliler» i veya Peron'un «gömleksizler» i gibi!.
Fakat Demokrat Parti iktidarının böyle bir teşkilât kurup harekete geçirebilmesi şöyle dursun, böyle bir teşkilâtın çekirdeği olması gereken hukukî parti teşkilâtı bile bugün işlemez hale gelmiştir. İşleyebilmesi için gerekli kongrelerini bile yapamamakta, çünkü kongrelerini yaparsa dağılıvereceğinden korkulmakta-
Bugün D.P. teşkilâtının bir kısım üyeleri - halk arasında yaygın deyimle - «1946 Demokratları» dır. Onlardan, halkın isteğine rağmen bir diktatörlük kurma yolundaki zorlama hareketlerini desteklemeleri elbette beklenemez. Teşkilâtın geri kalan üyeleriyse, parti içinde şimdi çoğunluğa geçmiş olsalar bile, bu ülküsüz kalmış partiye bir ülkü uğrunda değil, yalnız şahsî menfaat hesaplarıyla bağlıdırlar. Halkın isteğine rağmen Türkiye'de bir dikiktatörlük kurulmasını kendi çıkarlarına uygun bulsalar da, böyle bir teşebbüsün gerekli kılacağı cesaretten, savaşçı ruhtan yoksundurlar. O uğurda kendi huzur ve güvenliklerini tehlikeye atamaz, canlarını sıkıntıya sokamazlar. Çünkü zaten huzurlarına, güvenliklerine, canlarına fazlasiyle düşkün oldukları için D. P. saflarında bulunmaktadırlar.
Gerçi en müfrit Demokrat Partililer onlar arasındadır. Fakat siyasal meydan savaşlarında taraftarlarını yalnız bırakıp sayfiyeye çekilen bir lider, zor durumlarda böylelerinden en küçük bir fedakârlık bekleyemez.
D. P. ye dışardan bazı sosyal veya meslekî zümrelerin, bazı teşkilâtlı kuvvetlerin desteğiyle, halk çoğunluğuna karşı zor kullanarak dikkatörlük kurabilecek duruma getirmek de imkânsızdır. Çünkü bu partinin artık Türkiye'de herhangi bir sosyal veya meslekî zümreyi, herhangi bir teşkilâtlı kuvveti kendine bağlıyabilecek ne bir ülküsü, ne de gücü kalmıştır.
Türkiye'de, D.P. teşkilâtı ve dağınık mürteci unsurlar dışında tek bir zümre gösterilemez ki, bu partinin iktidarda kalmasını kendi çıkarına uygun bulsun!.
Bu durumda, işlerin böyle gidemiyeceğini anlamış görünen Demokrat Partililerin, bir çıkar yol ararken, diktatörlük kapısını zorlamalasında hiç bir fayda yoktur.
Bu kapının anahtarı ellerinde değildir ve olmayacaktır.
Eğer 4 aylık Meclis tatili sırasında Demokrat Partili milletvekilleri, yurttaşlarla gereği gibi temas etmek gayet ve cesaretini gösterebilirlerse, bu gerçeği elbette daha iyi anlıyacaklardır.
O takdirde, Meclisin aslî vazifeleri ihmal edilmiş olsa bile, 4 aylık tatil, gerek memleket, gerek Demokrat Parti için çok hayırlı olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Kapalı Kapı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/994 ulaşıldı.