Kıbrıs'ta Bir Yağmur Duası
Başlık:
Kıbrıs'ta Bir Yağmur Duası
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-04-04
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Kıbrıs'ta bir yağmur duası
Bülent ECEVİT
«Binlerce Kıbrıslı Türk ve Rum, dün, siyasal ayrılıklarını unutup, bu yılın ekinini kurtarabilmek için beraberce yağmur duasına çıktılar.
«Tören, Doğu Kıbrıs'ın Karpas bölgesindeki Galinoporni adlı Türk köyünde yapıldı.
«Yıl başından beri bu bölgeye yağmur yağmamıştı. Çiftçiler, bu hafta da yağmur yağmazsa mahvolacaklarını söylüyorlardı.
«Binlerce Türkle Rumun toplandıkları yerde bir Türk hoca Kur'andan, bir Rum papaz da İncilden parçalar okudular.
«Türk köylüleri beraberce dua etmek için köylerine gelen 2000 i aşkın Rumu ağırladılar, ve dualar akşama kadar sürdü.
«Gün sona ererken henüz havada bir değişiklik yoktu.»
*
Bu bir masaldan parça değil, bir düş değildir.
Associated Pres Ajansının Çarşamba günkü bülteninde okuduğumuz Lefkoşa kaynaklı bir haberdir bu.
Tanrının rahmetinden de, kullarından da umut kesilemiyeceğini gösteren bir haber...
Bir evde oturan, bir evin rızkıyla yaşıyan insanlar gibi, bir ülkede, hele bir adada, hattâ dünya küçüldükçe bütün dünyada yaşıyan insanların, din, dil, soy ayrılıklarına rağmen, aralarında ne kadar sıkı bir kader beraberliği bulunduğu, bundan daha özlü bir haberle, bundan daha açık ve basit bir dille anlatılamazdı.
Ama ne var ki, milletlerin kaderine hükmetmeğe kalkışan insanların, devlet adamlarının, siyaset adamlarının pek çoğu, böyle açık ve basit örneklerden ders alamazlar. Onlar ya bir ters mantığın, ya birtakım vehimlerle önyargıların, ya da kendi toplumlarında türlü maksatlarla, bazan son derecede küçük ve bencil hesaplarla körükledikleri düşmanlık ve ihtirasların akıntısına kapılmış, kölesi olmuşlardır. Kapıldıkları bu akıntıda milletlerini de beraberce sürüklerler.
*
Türkle Rumu bir arada mahvedebilecek tehlike yalnız yağmursuzluk mudur? Kuzeyimizdeki bir askerî ve siyasal tehlike, Türkiye ile Yunanistan arasında, en az, kuraklık tehlikesinin Kıbrıs'taki Türk ve Rum köylüler arasında ortaya çıkardığı kadar sıkı bir kader beraberliği kurmuş değil midir?
Ama kuraklık tehlikesi Kıbrıs'ın bir köyünde Türklerle Rumları beraberce yağmur duasına çıkarırken, Müslüman Türk köylüler, beraberce dua edebilmek için Hıristiyan Rum komşularını kendi köylerinde ağırlarken, siyaset adamları, Kıbrıs meselesinin Ege ve Akdeniz'de müşterek Türk - Yunan manevralarına engel olduğunu, veya Türklerle Rumların artık aslâ dostça yaşıyamıyacaklarını ileri sürerler!
*
Evet, Kıbrıs meselesi görünüşte bir çıkmaza girmiştir. Dünyada çıkmaza girmiş gibi görünen daha birçok siyasal meseleler olmuştur, vardır ve olacaktır. Ama bu siyasal çıkmazlar, insan münasebetlerindeki çıkmazların sonucu değil, sebebidir.
İki düşman toplum arasındaki siyasal meseleler halledilince, o zamana kadar aslâ geçinemiyecekleri sanılan insanların, aralarındaki din, dil, soy ayrılıkları ne kadar derin olursa olsun, pekâlâ dostça, biribirlerini anlıyarak yaşayıp geçinebildikleri görülür.
İki düşman milletin birer ferdini, içinde bulundukları siyasal atmosferden çıkarsanız, o an dost olmakta hiçbir zorluk çekmezler.
Bunun en inandırıcı örneği, 15 - 17 inci yüzyıllarda, o çağlara göre «grup federalizmi»nin belki en mükemmel, en başarılı şekli olan Osmanlı devlet düzeninde görülebilir. Eğer o düzen zamana ayak uydurabilse, değişen dünya şartlarına uygun olarak gelişebilse idi, bugün içinde bulunduğumuz bölgenin biribirine düşman milletlerinden pek çoğu, şimdi, aralarındaki bütün dil, din ve soy ayrılıklarına rağmen birbirleriyle ahenk içinde yaşıyor olabilirlerdi. Çünkü «Pax Turca», yani Türk barışı, milletlere empoze edilen barışların en adilânesi, en mücavatçısı îdi. (*)
Bugün de Kıbrıslı Müslüman Türk ve Hıristiyan Rum köylülerinin beraberce çıktıkları yağmur duasından ders alınıp, 15 - 17 inci yüzyıllardaki Osmanlı grup federalizmi anlayışının, yeni şartlara göre değiştirilip Türk ve Yunan menfaatlarını eşit şekilde koruyacak bir formülle, Kıbrıs'a yeniden uygulanması yolları niçin aranıp bulunamasın?
Bugünkü gergin hava içinde bile Kıbrıslı Türk ve Rum köylülerinin beraberce yağmur duasına çıkabilmeleri, hemen 4 yüzyıl önce Kıbrıs toprağına ekilmiş, iki topluluk arasındaki dostluk, kardeşlik ve karşılıklı saygı tohumlarının hâlâ boy verebilecek kadar canlı olduğunu göstermez mi?
Kıbrıslı köylüler. gerek Türk gerek Rum köylüler, tarlalarına ektikleri tohumların boy vermesi için Tanrının rahmetine, yüzyıllar önce Osmanlı idaresinde aralarına ekilmiş dostluk ve kardeşlik tohumlarının yeniden boy verebilmesi içinse siyaset adamlarının biraz olgunluk ve basiret göstermelerine muhtaçtır.
Ama ne yazık ki, ajans haberinin dediği gibi, «henüz havada bir değişiklik» ten iz yoktur.
(*) Nitekim Kıbrıs'ı Venediklilerden alır almaz da Türkler, Rum köylülerini kölelikten kurtarmış, Ortodoks Patrikhanesinin yeniden kurulmasına müsaade etmiş, ve Rumlara geniş bağımsızlık tanımışlardı.
Kıbrıs'ta bir yağmur duası
Bülent ECEVİT
«Binlerce Kıbrıslı Türk ve Rum, dün, siyasal ayrılıklarını unutup, bu yılın ekinini kurtarabilmek için beraberce yağmur duasına çıktılar.
«Tören, Doğu Kıbrıs'ın Karpas bölgesindeki Galinoporni adlı Türk köyünde yapıldı.
«Yıl başından beri bu bölgeye yağmur yağmamıştı. Çiftçiler, bu hafta da yağmur yağmazsa mahvolacaklarını söylüyorlardı.
«Binlerce Türkle Rumun toplandıkları yerde bir Türk hoca Kur'andan, bir Rum papaz da İncilden parçalar okudular.
«Türk köylüleri beraberce dua etmek için köylerine gelen 2000 i aşkın Rumu ağırladılar, ve dualar akşama kadar sürdü.
«Gün sona ererken henüz havada bir değişiklik yoktu.»
*
Bu bir masaldan parça değil, bir düş değildir.
Associated Pres Ajansının Çarşamba günkü bülteninde okuduğumuz Lefkoşa kaynaklı bir haberdir bu.
Tanrının rahmetinden de, kullarından da umut kesilemiyeceğini gösteren bir haber...
Bir evde oturan, bir evin rızkıyla yaşıyan insanlar gibi, bir ülkede, hele bir adada, hattâ dünya küçüldükçe bütün dünyada yaşıyan insanların, din, dil, soy ayrılıklarına rağmen, aralarında ne kadar sıkı bir kader beraberliği bulunduğu, bundan daha özlü bir haberle, bundan daha açık ve basit bir dille anlatılamazdı.
Ama ne var ki, milletlerin kaderine hükmetmeğe kalkışan insanların, devlet adamlarının, siyaset adamlarının pek çoğu, böyle açık ve basit örneklerden ders alamazlar. Onlar ya bir ters mantığın, ya birtakım vehimlerle önyargıların, ya da kendi toplumlarında türlü maksatlarla, bazan son derecede küçük ve bencil hesaplarla körükledikleri düşmanlık ve ihtirasların akıntısına kapılmış, kölesi olmuşlardır. Kapıldıkları bu akıntıda milletlerini de beraberce sürüklerler.
*
Türkle Rumu bir arada mahvedebilecek tehlike yalnız yağmursuzluk mudur? Kuzeyimizdeki bir askerî ve siyasal tehlike, Türkiye ile Yunanistan arasında, en az, kuraklık tehlikesinin Kıbrıs'taki Türk ve Rum köylüler arasında ortaya çıkardığı kadar sıkı bir kader beraberliği kurmuş değil midir?
Ama kuraklık tehlikesi Kıbrıs'ın bir köyünde Türklerle Rumları beraberce yağmur duasına çıkarırken, Müslüman Türk köylüler, beraberce dua edebilmek için Hıristiyan Rum komşularını kendi köylerinde ağırlarken, siyaset adamları, Kıbrıs meselesinin Ege ve Akdeniz'de müşterek Türk - Yunan manevralarına engel olduğunu, veya Türklerle Rumların artık aslâ dostça yaşıyamıyacaklarını ileri sürerler!
*
Evet, Kıbrıs meselesi görünüşte bir çıkmaza girmiştir. Dünyada çıkmaza girmiş gibi görünen daha birçok siyasal meseleler olmuştur, vardır ve olacaktır. Ama bu siyasal çıkmazlar, insan münasebetlerindeki çıkmazların sonucu değil, sebebidir.
İki düşman toplum arasındaki siyasal meseleler halledilince, o zamana kadar aslâ geçinemiyecekleri sanılan insanların, aralarındaki din, dil, soy ayrılıkları ne kadar derin olursa olsun, pekâlâ dostça, biribirlerini anlıyarak yaşayıp geçinebildikleri görülür.
İki düşman milletin birer ferdini, içinde bulundukları siyasal atmosferden çıkarsanız, o an dost olmakta hiçbir zorluk çekmezler.
Bunun en inandırıcı örneği, 15 - 17 inci yüzyıllarda, o çağlara göre «grup federalizmi»nin belki en mükemmel, en başarılı şekli olan Osmanlı devlet düzeninde görülebilir. Eğer o düzen zamana ayak uydurabilse, değişen dünya şartlarına uygun olarak gelişebilse idi, bugün içinde bulunduğumuz bölgenin biribirine düşman milletlerinden pek çoğu, şimdi, aralarındaki bütün dil, din ve soy ayrılıklarına rağmen birbirleriyle ahenk içinde yaşıyor olabilirlerdi. Çünkü «Pax Turca», yani Türk barışı, milletlere empoze edilen barışların en adilânesi, en mücavatçısı îdi. (*)
Bugün de Kıbrıslı Müslüman Türk ve Hıristiyan Rum köylülerinin beraberce çıktıkları yağmur duasından ders alınıp, 15 - 17 inci yüzyıllardaki Osmanlı grup federalizmi anlayışının, yeni şartlara göre değiştirilip Türk ve Yunan menfaatlarını eşit şekilde koruyacak bir formülle, Kıbrıs'a yeniden uygulanması yolları niçin aranıp bulunamasın?
Bugünkü gergin hava içinde bile Kıbrıslı Türk ve Rum köylülerinin beraberce yağmur duasına çıkabilmeleri, hemen 4 yüzyıl önce Kıbrıs toprağına ekilmiş, iki topluluk arasındaki dostluk, kardeşlik ve karşılıklı saygı tohumlarının hâlâ boy verebilecek kadar canlı olduğunu göstermez mi?
Kıbrıslı köylüler. gerek Türk gerek Rum köylüler, tarlalarına ektikleri tohumların boy vermesi için Tanrının rahmetine, yüzyıllar önce Osmanlı idaresinde aralarına ekilmiş dostluk ve kardeşlik tohumlarının yeniden boy verebilmesi içinse siyaset adamlarının biraz olgunluk ve basiret göstermelerine muhtaçtır.
Ama ne yazık ki, ajans haberinin dediği gibi, «henüz havada bir değişiklik» ten iz yoktur.
(*) Nitekim Kıbrıs'ı Venediklilerden alır almaz da Türkler, Rum köylülerini kölelikten kurtarmış, Ortodoks Patrikhanesinin yeniden kurulmasına müsaade etmiş, ve Rumlara geniş bağımsızlık tanımışlardı.
Koleksiyon
Alıntı
“Kıbrıs'ta Bir Yağmur Duası,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/980 ulaşıldı.