Tedbirler Neden Yürümez?
Başlık:
Tedbirler Neden Yürümez?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-03-29
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Tedbirler neden yürümez?
Bülent ECEVİT
Bundan önce çıkan «Uzmanlar ne yapsın» başlıklı yazımızda, hazırlandığı bildirilen yeni tedbirler ne kadar iyi düşünülmüş, bu konuda ne kadar yeterli iktisatçılardan ve iş adamlarından yararlanılmış olursa olsun, Demokrat Parti iktidarını bir şahıs idaresi durumuna getiren ve her şeyi en iyi kendisinin bildiğine ve kendisinin yapabileceğine inanan, bütün yetkileri kendi elinde toplamak isteyen Başbakan Menderes’de bir zihniyet değişikliği meydana gelmedikçe, Türk ekonomisinin içine düştüğü çıkmazdan kurtarılamıyacağını ileri sürmüştük. Gene o yazımızda, Başbakan’ın böyle bir zihniyet değişikliğine yanaşmak şöyle dursun, kendi şahıs hakimiyetini pekiştirmek için şimdi her zamankinden daha çok gayret sarfettiğini, daha ince usuller aradığını delilleriyle göstermeğe çalışmıştık.
Dünyada memleketini iktisaden kalkındırabilmiş bazı diktatörler bulunduğu bir gerçektir. Bay Menderes de belki bu gerçeğe güveniyordur. Fakat o diktatörlerin başarı kazanmalarını ve kendi milletlerince kabul edilmelerini sağlayan unsur ve şartlara bugün Türkiye'de rastlanamaz.
Doğulu toplumlarda diktatörlük, patriyarkal bir düzenin tabiî bir sonucu olarak tutunabilir. Fakat bu anlamda «doğulu toplum» bugün Doğu da bile çok azalmış, Ortadoğu Arap âlemindeki son örnekleri de temellerinden sarsılmağa başlamıştır.
Batılı toplumlarda ise diktatörler, bazı nitelikleri şahıslarında toplamış olmak şartiyle, ancak halkın anarşiden bunaldığı— sosyal adaletsizliğin kökleştiği, ya da derin siyasal veya ekonomik buhranların temelinden sastığı toplumlarda tutunabilmişlerdir.
Gerek bazı Güney Amerika memleketlerinle, gerek İspanya ve Portekiz’de, gerek Sovyetler Birliğinde dikta rejimlerinin tutunabilmiş olması, o memleketlerde saydığımız şartlardan bazısının veya hepsinin varlığıyla izah edilebilir.
Bay Menderes ise, Türkiye'de böyle şartların, böyle şartlar yüzünden bir diktatöre duyulan ihtiyacın, iktidara getirdiği bir kimse değildir.
Bay Menderes ve partisi, Türkiye'de demokratik bir düzen kurulmasına hiç bir ciddî engel kalmadığı, tersine, böyle bir düzen için duyulan ihtiyacın kesinleştiği bir devrede iktidara gelmişlerdir.
Türk halkında demokrasiye inanç, millî hakimiyet duygusu, oy şuuru günden güne kuvvetlenmektedir. D.P. iktidarının ve bu iktidar başında Bay Menderes'in, memleketteki bu genel eğilime aykırı davranışları Türk halkının demokrasiye inancını, millî hakimiyet duygusunu, oy şuurunu sarsacak yerde, büsbütün derinleştirmiş, Türkiye için diktatörlükten doğacak tehlikelere gözlerin gitgide açılmasını sağlamıştır. Birkaç yıl önceye kadar, Türkiye'nin henüz bir diktatöre muhtaç bulunduğunu samimiyetle düşünen ve savunan aydınlara rastlanırdı. Bugün öyle düşünen aydınların ya hiç kalmamış ya da kolay kolay rastlanamıyacak, veya dost meclislerinde bile bu düşüncelerini açıklıyamıyacak kadar azalmış olması Demokrat Parti iktidarının diktatörlük eğilimi karşısında gözlerin nasıl açıldığına bir delildir.
Bu durumda, Türkiye'deki iktisadî kakınmanın, diktatörlüklerde uygulanan metotlarla yürütülebileceği umulamaz.
Halkın mukavemetine rağmen bir dikta rejimi kurmak isteyen, ve bu isteğini gerçekleştirmeğe çalışırken dayanabileceği, desteğine güvenebileceği hiç bir sosyal zümre hattâ meslek grupu bulamıyan bir iktidar lideri, kendisi maddî bakımlardan çok dürüst bir insan olsa bile, ister istemez, sırf şahsî menfaat bağlarıyla olsun kendisini tutacak bir çevreye ihtiyaç duyar.
Böyle bir çevreyi muhafaza edebilmek içinse, o çevreyi meydana getiren kimselerin, memleket ekonomisine, ticaret hayatına, kendi şahsî menfaatlerini ön plânda tutarak hakim olmalarının sadece kendi şahsî menfaatlerini tatmin edecek bir yön vermelerine göz yummak, hattâ bazan, gene ister istemez, bunu teşvik etmek zorunda kalır. Bu zorunluluk karşısında, «azot fabrikasiyle ispat hakkı»nın bir arada yürütülemiyeceğinin açık açık itiraf edilmesini pek tabiî savmak gerekir.
Böyle olunca, Bay Menderes’in memleketi buhrandan kurtarmak maksadiyle alınması gerekli iktisadî tedbirler için uzmanlan dinlemeğe nihayet razı olacağı kabûl edilse hattâ uzmanların tavsiye edebileceği tedbirleri kendiliğinden düşünüp bulabileceği tasavvur olunsa bile, bu tedbirlerden birçoğunu bizzat kendi çevresinin, iktidarda tutunabilmek için muhtaç duruma düştüğü o çevrenin baltalanmasına engel olamaz.
Kısacası, ne yönden bakılırsa bakılsın görülür ki, memleketi gitgide ağırlaşan iktisadi buhrandan kurtarabilmenin birinci şartı, siyasal rejim davasını milletin istediği gibi hâlletmeğe razı olmak, demokratik zihniyete geri dönmektir.
Bu şart yerine getirilmedikçe, en mükemmel iktisadî plân ve programlar, en yerinde düşünülmüş iktisadi tedbirler etkisiz kalmağa, uygulanma imkânlarından yoksun kalmağa mahkûmdur.
Tedbirler neden yürümez?
Bülent ECEVİT
Bundan önce çıkan «Uzmanlar ne yapsın» başlıklı yazımızda, hazırlandığı bildirilen yeni tedbirler ne kadar iyi düşünülmüş, bu konuda ne kadar yeterli iktisatçılardan ve iş adamlarından yararlanılmış olursa olsun, Demokrat Parti iktidarını bir şahıs idaresi durumuna getiren ve her şeyi en iyi kendisinin bildiğine ve kendisinin yapabileceğine inanan, bütün yetkileri kendi elinde toplamak isteyen Başbakan Menderes’de bir zihniyet değişikliği meydana gelmedikçe, Türk ekonomisinin içine düştüğü çıkmazdan kurtarılamıyacağını ileri sürmüştük. Gene o yazımızda, Başbakan’ın böyle bir zihniyet değişikliğine yanaşmak şöyle dursun, kendi şahıs hakimiyetini pekiştirmek için şimdi her zamankinden daha çok gayret sarfettiğini, daha ince usuller aradığını delilleriyle göstermeğe çalışmıştık.
Dünyada memleketini iktisaden kalkındırabilmiş bazı diktatörler bulunduğu bir gerçektir. Bay Menderes de belki bu gerçeğe güveniyordur. Fakat o diktatörlerin başarı kazanmalarını ve kendi milletlerince kabul edilmelerini sağlayan unsur ve şartlara bugün Türkiye'de rastlanamaz.
Doğulu toplumlarda diktatörlük, patriyarkal bir düzenin tabiî bir sonucu olarak tutunabilir. Fakat bu anlamda «doğulu toplum» bugün Doğu da bile çok azalmış, Ortadoğu Arap âlemindeki son örnekleri de temellerinden sarsılmağa başlamıştır.
Batılı toplumlarda ise diktatörler, bazı nitelikleri şahıslarında toplamış olmak şartiyle, ancak halkın anarşiden bunaldığı— sosyal adaletsizliğin kökleştiği, ya da derin siyasal veya ekonomik buhranların temelinden sastığı toplumlarda tutunabilmişlerdir.
Gerek bazı Güney Amerika memleketlerinle, gerek İspanya ve Portekiz’de, gerek Sovyetler Birliğinde dikta rejimlerinin tutunabilmiş olması, o memleketlerde saydığımız şartlardan bazısının veya hepsinin varlığıyla izah edilebilir.
Bay Menderes ise, Türkiye'de böyle şartların, böyle şartlar yüzünden bir diktatöre duyulan ihtiyacın, iktidara getirdiği bir kimse değildir.
Bay Menderes ve partisi, Türkiye'de demokratik bir düzen kurulmasına hiç bir ciddî engel kalmadığı, tersine, böyle bir düzen için duyulan ihtiyacın kesinleştiği bir devrede iktidara gelmişlerdir.
Türk halkında demokrasiye inanç, millî hakimiyet duygusu, oy şuuru günden güne kuvvetlenmektedir. D.P. iktidarının ve bu iktidar başında Bay Menderes'in, memleketteki bu genel eğilime aykırı davranışları Türk halkının demokrasiye inancını, millî hakimiyet duygusunu, oy şuurunu sarsacak yerde, büsbütün derinleştirmiş, Türkiye için diktatörlükten doğacak tehlikelere gözlerin gitgide açılmasını sağlamıştır. Birkaç yıl önceye kadar, Türkiye'nin henüz bir diktatöre muhtaç bulunduğunu samimiyetle düşünen ve savunan aydınlara rastlanırdı. Bugün öyle düşünen aydınların ya hiç kalmamış ya da kolay kolay rastlanamıyacak, veya dost meclislerinde bile bu düşüncelerini açıklıyamıyacak kadar azalmış olması Demokrat Parti iktidarının diktatörlük eğilimi karşısında gözlerin nasıl açıldığına bir delildir.
Bu durumda, Türkiye'deki iktisadî kakınmanın, diktatörlüklerde uygulanan metotlarla yürütülebileceği umulamaz.
Halkın mukavemetine rağmen bir dikta rejimi kurmak isteyen, ve bu isteğini gerçekleştirmeğe çalışırken dayanabileceği, desteğine güvenebileceği hiç bir sosyal zümre hattâ meslek grupu bulamıyan bir iktidar lideri, kendisi maddî bakımlardan çok dürüst bir insan olsa bile, ister istemez, sırf şahsî menfaat bağlarıyla olsun kendisini tutacak bir çevreye ihtiyaç duyar.
Böyle bir çevreyi muhafaza edebilmek içinse, o çevreyi meydana getiren kimselerin, memleket ekonomisine, ticaret hayatına, kendi şahsî menfaatlerini ön plânda tutarak hakim olmalarının sadece kendi şahsî menfaatlerini tatmin edecek bir yön vermelerine göz yummak, hattâ bazan, gene ister istemez, bunu teşvik etmek zorunda kalır. Bu zorunluluk karşısında, «azot fabrikasiyle ispat hakkı»nın bir arada yürütülemiyeceğinin açık açık itiraf edilmesini pek tabiî savmak gerekir.
Böyle olunca, Bay Menderes’in memleketi buhrandan kurtarmak maksadiyle alınması gerekli iktisadî tedbirler için uzmanlan dinlemeğe nihayet razı olacağı kabûl edilse hattâ uzmanların tavsiye edebileceği tedbirleri kendiliğinden düşünüp bulabileceği tasavvur olunsa bile, bu tedbirlerden birçoğunu bizzat kendi çevresinin, iktidarda tutunabilmek için muhtaç duruma düştüğü o çevrenin baltalanmasına engel olamaz.
Kısacası, ne yönden bakılırsa bakılsın görülür ki, memleketi gitgide ağırlaşan iktisadi buhrandan kurtarabilmenin birinci şartı, siyasal rejim davasını milletin istediği gibi hâlletmeğe razı olmak, demokratik zihniyete geri dönmektir.
Bu şart yerine getirilmedikçe, en mükemmel iktisadî plân ve programlar, en yerinde düşünülmüş iktisadi tedbirler etkisiz kalmağa, uygulanma imkânlarından yoksun kalmağa mahkûmdur.
Koleksiyon
Alıntı
“Tedbirler Neden Yürümez?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/976 ulaşıldı.