Vergi ve Demokrasi
Başlık:
Vergi ve Demokrasi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-03-30
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Vergi ve demokrasi
Bülent ECEVİT
VERGİ ile demokrasi arasında çok sıkı bağlantı vardır. Hattâ vergilerin toplanışındaki ve sarfındaki adaletsizliğe ve keyfîliğe engel olma isteği, modern demokrasinin doğuşunda en kuvvetli etkenlerden biri olmuştur. İnsanlar, yüklendikleri verginin takdirini, toplanışını ve kullanılışını kontrol edebildikleri ölçüde kölelikten kurtulmuş, toplumlar, bu kontrol mekanizmasını iyi işletebildikleri müddetçe bazı sınıf veya zümrelerin imtiyazlı bir duruma geçerek vatandaş çoğunluğunu sosyal, siyasal ve ekonomik baskı altına almasını önliyebilmişlerdir.
Türkiye'de demokrasi, bir çok batılı toplumlardaki gibi uzun bir tarihî tekâmül sonucu olarak meydana gelmeyip, bir devrim olarak başladığı için, vergiyle demokrasi arasındaki sıkı bağlantı henüz vatandaş şuuruna gereği gibi işleyememiştir.
Demokrat Parti iktidarı da, bu eksiklikten faydalanarak, vatandaşın memleket hizmetleri için ödediği vergiyi, Demokrat Partiye ödenen aidat gibi görebilmekte ve o görüşle harcayabilmektedir.
Demokrat Parti iktidarı sırasında doğup yayılan «ocak, bucak başkanları saltanatı» deyimi, bu gelişmenin halk dilindeki özlü bir ifadesidir. Gerçekten, bu gelişmenin bir sonucu olarak, Demokrat Partinin bütün memleketteki teşkilât üniteleri, âdeta yeni bir feodal düzenin çekirdekleri haline gelmeğe başlamıştır.
Bu çekirdekler etrafında otokratik bir idarenin dokusu örülmektedir.
Otokratik idarelerde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi keyfî usullere ve ölçülere bağlıdır. Halka yapılan her hizmet, baştaki idarecinin bir lûtfu, bir ihsanı olarak gösterilir ve milletçe öyle kabul edilir.
Bu telâkki tarzını bizde de yeniden yerleştirebilmek için, iktidar, propagandanın bütün imkânlarını kullanmaktadır. Bir baraj veya köprü açılsa, herhangi bir temel, hattâ bazan özel teşebbüse ait bir fabrika temeli atılsa, iktidar liderine bağlılık ve şükran telleri çekilmesi sağlanmaktadır. Sanki böyle tesisler için harcanan para vatandaşın değil de iktidar liderinin cebinden veya iktidar partisinin kasasından çıkmıştır! Türlü kamu hizmetleri için bütçeye kanulan ödenekler sanki iktidar liderinin millete «ihsan» ıdır!
Padişahlar çağının «saye» li «ihsan» lı şükran edebiyatı dilimizde yeniden canlandırılmağa çalışılmaktadır.
Milletin ödediği vergilerle işleyen devlet radyosu, bugün millet çoğunluğunun desteklediği muhalefete karşı, iktidar partisinin başlıca propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.
Yine milletin ödediği vergilerle satın alınan ve çalışan taşıtlar, seçimlerde, Demokrat Parti propagandacılarının hizmetine girmektedir.
Bütün bir iktidar partisi teşkilâtı, devlet kasası kendi emrindeymiş, bu kasadaki paralar ancak kendi takdirine göre harcanabilirmiş gibi, «bize oy vermezseniz ilinizin, kasabanızın, köyünüzün ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyiz» telkinini seçim propagandasının başlıca teması hâline getirmiştir.
Yakın zamana kadar bir çok Demokrat Partili ocak, bucak başkanlarının, milletvekili adaylarının kulaktan kulağa yaptıkları bu propagandayı, son zamanlarda, Başbakan ve bazı Bakanlar artık açıktan açığa yapmaktan çekinmez olmuşlardır.
Milletin kendi hizmetleri için ödediği vergiyi Demokrat Partiye ödenmiş aidat sayan ve milletin değil, Demokrat Partinin menfaatlerini gözeterek harcamayı meşru gören bu zihniyetin çok yakışıksız bir tezahürü de, Cuma günü Büyük Millet Meclisinde bir sözlü soru vesilesiyle açıklanmıştır.
C.H.P. Ankara Milletvekili Mustafa Yeşil'in sorusuna verdiği cevapta, İçişleri Bakanı, son iki yıldır Ankara İl bütçesinden ilce ve bucak belediyelerine yapılan yardımları sayarken, bütün yardımın Demokrat Partili belediyelere gittiği, Çamlıdere, Kızılcahamam, Ayaş, Polatlı, Haymana ve Elmadağ'ın bağımsız belediyelerinin on paralık yardım görmedikleri öğrenilmiştir.
Bu durum açıklanırken bazı bakanların ve Demokrat Partili milletvekillerinin oturdukları yerden gülüşleri çok hüzün vericiydi.
Böyle adaletsizlikler, böyle eşitsizlikler, iktidardaki parti vergilere dilediği gibi tasarruf edebildikçe memlekette demokratik düzenin kökleşemiyeceğine müşahhas birer örnektir.
Memleket hizmeti için toplanan vergilere, böyle, belirli bir zümrenin menfaati uğrunda, belirli bir zümreyi iktidarda tutabilmek maksadiyle tasarruf edilmesi, demokrasiye asla bağdaşamaz. Bilâkis, böyle tasarrufları önlemek ihtiyacı, bir çok memleketlerde, demokrasi hareketinin başlıca kaynağı olmuştur.
Vergi ile demokrasi arasındaki sıkı bağlantı vatandaş şuuruna işledikçe, demokrasi bizde de en tabiî teminatlarından birine kavuşmuş olacaktır.
Vergi ve demokrasi
Bülent ECEVİT
VERGİ ile demokrasi arasında çok sıkı bağlantı vardır. Hattâ vergilerin toplanışındaki ve sarfındaki adaletsizliğe ve keyfîliğe engel olma isteği, modern demokrasinin doğuşunda en kuvvetli etkenlerden biri olmuştur. İnsanlar, yüklendikleri verginin takdirini, toplanışını ve kullanılışını kontrol edebildikleri ölçüde kölelikten kurtulmuş, toplumlar, bu kontrol mekanizmasını iyi işletebildikleri müddetçe bazı sınıf veya zümrelerin imtiyazlı bir duruma geçerek vatandaş çoğunluğunu sosyal, siyasal ve ekonomik baskı altına almasını önliyebilmişlerdir.
Türkiye'de demokrasi, bir çok batılı toplumlardaki gibi uzun bir tarihî tekâmül sonucu olarak meydana gelmeyip, bir devrim olarak başladığı için, vergiyle demokrasi arasındaki sıkı bağlantı henüz vatandaş şuuruna gereği gibi işleyememiştir.
Demokrat Parti iktidarı da, bu eksiklikten faydalanarak, vatandaşın memleket hizmetleri için ödediği vergiyi, Demokrat Partiye ödenen aidat gibi görebilmekte ve o görüşle harcayabilmektedir.
Demokrat Parti iktidarı sırasında doğup yayılan «ocak, bucak başkanları saltanatı» deyimi, bu gelişmenin halk dilindeki özlü bir ifadesidir. Gerçekten, bu gelişmenin bir sonucu olarak, Demokrat Partinin bütün memleketteki teşkilât üniteleri, âdeta yeni bir feodal düzenin çekirdekleri haline gelmeğe başlamıştır.
Bu çekirdekler etrafında otokratik bir idarenin dokusu örülmektedir.
Otokratik idarelerde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi keyfî usullere ve ölçülere bağlıdır. Halka yapılan her hizmet, baştaki idarecinin bir lûtfu, bir ihsanı olarak gösterilir ve milletçe öyle kabul edilir.
Bu telâkki tarzını bizde de yeniden yerleştirebilmek için, iktidar, propagandanın bütün imkânlarını kullanmaktadır. Bir baraj veya köprü açılsa, herhangi bir temel, hattâ bazan özel teşebbüse ait bir fabrika temeli atılsa, iktidar liderine bağlılık ve şükran telleri çekilmesi sağlanmaktadır. Sanki böyle tesisler için harcanan para vatandaşın değil de iktidar liderinin cebinden veya iktidar partisinin kasasından çıkmıştır! Türlü kamu hizmetleri için bütçeye kanulan ödenekler sanki iktidar liderinin millete «ihsan» ıdır!
Padişahlar çağının «saye» li «ihsan» lı şükran edebiyatı dilimizde yeniden canlandırılmağa çalışılmaktadır.
Milletin ödediği vergilerle işleyen devlet radyosu, bugün millet çoğunluğunun desteklediği muhalefete karşı, iktidar partisinin başlıca propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.
Yine milletin ödediği vergilerle satın alınan ve çalışan taşıtlar, seçimlerde, Demokrat Parti propagandacılarının hizmetine girmektedir.
Bütün bir iktidar partisi teşkilâtı, devlet kasası kendi emrindeymiş, bu kasadaki paralar ancak kendi takdirine göre harcanabilirmiş gibi, «bize oy vermezseniz ilinizin, kasabanızın, köyünüzün ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyiz» telkinini seçim propagandasının başlıca teması hâline getirmiştir.
Yakın zamana kadar bir çok Demokrat Partili ocak, bucak başkanlarının, milletvekili adaylarının kulaktan kulağa yaptıkları bu propagandayı, son zamanlarda, Başbakan ve bazı Bakanlar artık açıktan açığa yapmaktan çekinmez olmuşlardır.
Milletin kendi hizmetleri için ödediği vergiyi Demokrat Partiye ödenmiş aidat sayan ve milletin değil, Demokrat Partinin menfaatlerini gözeterek harcamayı meşru gören bu zihniyetin çok yakışıksız bir tezahürü de, Cuma günü Büyük Millet Meclisinde bir sözlü soru vesilesiyle açıklanmıştır.
C.H.P. Ankara Milletvekili Mustafa Yeşil'in sorusuna verdiği cevapta, İçişleri Bakanı, son iki yıldır Ankara İl bütçesinden ilce ve bucak belediyelerine yapılan yardımları sayarken, bütün yardımın Demokrat Partili belediyelere gittiği, Çamlıdere, Kızılcahamam, Ayaş, Polatlı, Haymana ve Elmadağ'ın bağımsız belediyelerinin on paralık yardım görmedikleri öğrenilmiştir.
Bu durum açıklanırken bazı bakanların ve Demokrat Partili milletvekillerinin oturdukları yerden gülüşleri çok hüzün vericiydi.
Böyle adaletsizlikler, böyle eşitsizlikler, iktidardaki parti vergilere dilediği gibi tasarruf edebildikçe memlekette demokratik düzenin kökleşemiyeceğine müşahhas birer örnektir.
Memleket hizmeti için toplanan vergilere, böyle, belirli bir zümrenin menfaati uğrunda, belirli bir zümreyi iktidarda tutabilmek maksadiyle tasarruf edilmesi, demokrasiye asla bağdaşamaz. Bilâkis, böyle tasarrufları önlemek ihtiyacı, bir çok memleketlerde, demokrasi hareketinin başlıca kaynağı olmuştur.
Vergi ile demokrasi arasındaki sıkı bağlantı vatandaş şuuruna işledikçe, demokrasi bizde de en tabiî teminatlarından birine kavuşmuş olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Vergi ve Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/977 ulaşıldı.