Meclis Tatilinde Seçmen Sorumluluğü

Başlık: 
Meclis Tatilinde Seçmen Sorumluluğü 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1958-03-09 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/38 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

MECLİS TATİLİNDE SEÇMEN SORUMLULUĞU

Bülent ECEVİT

Meclis tatili, milletvekilleri için, bir dinlenme vesilesi olmaktan çok, Meclis dışında çalışma, seçmenlerle görüşme vesilesidir. Öyle kullanılmak gerekir.

Fakat bu tatillerin memleket ve rejimi için, tatilden sonraki Meclis çalışmaları için yararlı olabilmesi, geniş ölçüde seçmenlere bağlıdır.

Asıl olan seçmendir. Milletvekili, adı üstünde, seçmenin vekilidir. Bu vekillik ödevini yaparken, sürekli olarak, asilin, gözlerini, kulaklarını kendi üzerinde duymalıdır. Zaman zaman belki rahatsız olacak, huzursuz olacak kadar duymalıdır.

— Ben 4 yıl için seçildim, bu 4 yıl dilediğimi yapar, dilediğime oy verir, dilediğime vermez, hesap günü geldiğinde bir gereğini düşünürüm!, diyememelidir.

Meclisteki her hareketinin, her sözünün, her oy'unun, günü gününe, hiç değilse tatil gelip seçmenleriyle ilk karşılaştığında, kendisinden hesabı sorulabileceğini bilmelidir.

İktidar partisinden bir milletvekili, Meclis koridorlarında muhalif milletvekili arkadaşıyla konuşurken, bir tasarının aleyhinde bulunur, fakat oylamaya geçildiğinde o arkadaşının gözlerine baka baka, tasarı için parmağını kaldırır. Muhalif arkadaşına bir daha rastladığında ise, hiç çekinmeden.

— Ne yaparsın, Grup kararı!, diyip işin içinden sıyrılıverir.

Fakat o konuda seçmenler hesap sorunca, böylesine sorumsuz, ciddilikten böylesine uzak bir izahla işin içinden sıyrılmak elbette mümkün olmaz. Çünkü seçmeni, seçmen çoğunluğunu tatmin etmeyen, vatandaşın haklarını çiğneyen, hürriyetlerini kısan bir Grup kararı, seçmen gözünde, kullanılan oy için makûl bir mazeret sayılamaz.

Asilin vekili sürekli olarak denetlemek hakkıdır. İçtüzük değişlikleriyle, Başkanlık Kurulunun eşitsiz davranışıyla, Mecliste milletvekillerinin icrayı denetleme imkânları ne kadar kısılabilirse kısılsın, asillerin kendi vekilleri üzerindeki denetleme hakları kısılmaz, dokunulmaz bir haktır. Bu hakkı tanımamak, vekilin asili tanınmaması demek olur ki, o zaman milletvekilliğinin meşruluğu dayanaksız kalır.

Şimdi bu tatilde milletvekilleri yurdun dört köşesine dağılacaklardır. O arada iktidar partisinin milletvekilleri sadece kendi teşkilâtlarıyla, kendi partizanlarıyla temas edip geri dönmeğe kalkışacak olurlarsa, seçmenler buna engel olmalıdırlar. Kendilerini her rastladıkları yerde durdurup 4 aylık Meclis çalşımalarının, bu çalışmalar sırasındaki tutumlarının, oy ve sözlerinin hesabını sormalıdırlar.

Bugün seçmenler arasında Demokrat Partiyi desteklemiyenlerin çoğunlukta bulunmasına rağmen, Demokrat Parti iktidarı, Mecliste bu seçmen çoğunluğunu temsil eden muhalefetin sesini kısmak için her tedbire başvurmaktadır.

Muhalefetin, Mecliste zaten pek sınırlı olan denetleme imkânlarının şimdi niçin büsbütün kısıldığını; memleket meseleleri yığılı dururken Meclisin aylarca niçin birkaç saniye, birkaç dakika toplanıp hiç bir şey görüşmeden dağıldığını; bütçe görüşmelerinde iktidar adına her bakanlık için saatlerce konuşulabildiği halde, iktidarı denetlemekle ödevli muhalefetin niçin 3 ilâ 10 dakikadan çok konuşturulmadığını; milletçe ödenen vergilerle işleyen devlet radyosunda, hükümetin Meclisle halk arasına girmeğe, Mecliste millet adına yapılan tartışmaları millete tek yönlü duyurmağa ne hakkı olduğunu, iktidar partisine bağlı milletvekillerinden, her karşılaştıklarında sarmak, karşılaşamazlarsa mektuplarda sormak seçmenlerin yalnız hakkı değil, aynı zamanda kaçınılmaz bir ödevidir.

Seçmenler bu ödevi gereği gibi yapmazlarsa, Meclisteki muhalif milletvekilleri, milletin haklarını korumağa çalışırken kendilerini desteksiz hissedeceklerdir. Oysa milletvekilleri, ancak Meclis dışından, Meclis dışındaki asiller safından desteklendikleri ölçüde Mecliste kuvvetli ve müessir olabilirler.

— İşte biz 180 muhalif milletvekilini Meclise gönderdik, artık orada başlarının çaresine baksınlar!, diyerek Meclisteki muhalefeti yalnız ve desteksiz bırakmak, memleketi, bir azınlık partisinin tahakkümü altına sokabilir.

İktidardaki Demokrat Partiye, artık millet çoğunluğunu temsil etmediğini her vesilede hatırlatmak, muhalif milletvekillerine olduğu kadar, hattâ daha çok, o milletvekillerini Meclise gönderen seçmenlere de düşer.

Meclisteki sayı üstünlüğüne güvenip milletvekillerinin üçte birini baskı altına almak, kıskıvrak bağlamakla, milletin yarıdan çoğuna baskı yapmış olacakları, Demokrat Partili milletvekillerine her an hatırlatılmalıdır.

Demokrat Partinin Mecliste üçte iki çoğunluğu olduğuna, hükümeti şimdilik ancak bu partinin kurabileceğine şüphe yoktur. Seçim sistemimizdeki adaletsizliğin, bilhassa, muhalefet cephesini dağıtmak için Seçim Kanununda yapılan son değişikliğin bir sonucu da olsa, bu, bir hukukî gerçektir.

Ancak, iktidarda bulunmakla bir parti, seçmen çoğunluğu kendisini destekliyor olsa bile, muhalefete baskı yapmak, muhalefetin siyasal hak ve hürriyetlerini dilediği gibi kısmak hakkına sahip sayılamaz. Kendi kendine böyle bir hak tanırsa, demokrasiyi reddetmiş olur. Demokratik bir idarede, iktidar, devlet işlerini, vatandaş hak ve hürriyetlerine dokunulmaksızın yürütebilmek zorundadır

Demokrat Partiye bu konuda 7 buçuk yıl dert anlatılmamıştır. Çünkü Demokrat Parti, seçmen çoğunluğunun kendisine oy vermesini, yapacağı her hareketin, alacağı her tedbirin önceden onaylandığı yolunda yorumlamıştır. Fakat artık böyle bir yorumda bulunabilmesi imkânsızdır. Çünkü artık seçmen çoğunluğu Demokrat Partiyle beraber değildir.

Demokrat Parti idarecilerinin ve milletvekillerinin, bu riyazi gerçeğe göre zihniyetlerini ve tutumlarını değiştirmelerini sağlamak, Mecliste azınlıkta kalan muhalif milletvekillerinden çok, o azınlığı kendi temsilci seçmiş seçmen çoğunluğunun elindedir.

İçinde bulunduğumuz Meclis tatili, seçmenlere, bu sorumluluklarının gereğini yapabilmeleri için geniş fırsatlar sağlamaktadır Böyle fırsatlar iyi kullanılırsa, demokratik rejimin düştüğü çıkmazdan kurtarılması çok kolaylaşmış olacaktır.

Meclisteki muhalefetin vatandaş haklarını, hürriyetlerini ve menfaatlerini koruyabilmesi, her şeyden önce, vatandaşın da Meclisteki muhalefeti destekleyip korumasına bağlıdır.

Unutulmamalıdır ki Üçüncü Menderes kabinesi bir Meclis tatilinin sonunda düşmüştür. 

Dosyalar

1958.03.09.jpg
1958.03.09_B.jpg
1958.03.09_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Meclis Tatilinde Seçmen Sorumluluğü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/966 ulaşıldı.