Dış Siyaset ve CHP
Başlık:
Dış Siyaset ve CHP
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-02-10
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
DIŞ SİYASET VE C.H.P.
Bülent ECEVİT
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun dış siyaset bildirisindeki canalıcı noktalar şu cümlelerde toplanıyor:
«İktisadî vaziyetin memleketi içine koyduğu derin ihtiyaç ve ıztırar vaziyetinin, hükümeti büyük müttefiklerden yardım görmek peşinde dış politikada irade ve istiklâl sahibi olmak vasfından mahrum kılmış olmasından endişe ediyoruz. Bunun gibi, demokratik rejime itibar etmemek yolunda hükümetin ısrarlı ve devamlı hareketi dış politikada memleket için ve hükümet için zayıflık, sözlerinde tesirsizlik yarattığı kaygısındayız. Bir bütün alarak memleketin dış politikası selâmet ve itibar yolunda bulunmak için iktisadî ve iç politikasında da doğru istikametlerde bulunması lâzım olduğu her gün yeni delillerle sabit olmaktadır.
İktisadî bağımsızlıkla siyasal bağımsızlığın ne kadar sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu, yakın zamana kadar bizzat Demokrat Parti iktidarının sorumluları öne sürerlerdi. Türkiye'nin bir «iktisadî istiklâl savaşı» içinde bulunduğunu, sıkıntılarımızın ondan doğduğunu söylerlerdi.
Fakat artık, etimiz, sütümüz, peynir ekmeğimiz için bile yabancı ellere bakmak zorunda kalındıkça, bu «iktisadî istiklâl savaşı» edebiyatı duyulmaz olmuştur. Piyango biletleri üzerine hayaller kuranlar gibi, milletçe yaşıyabimek için umutlarımız da, dış yardım sürprizlerine, nereden ve ne şartlarla açılırsa açılsın yabancı kredilerine bağlanmıştır.
Çevremizdeki en ufak bir kıpırdanışın Batılı müttefiklerimizden daha çok iktisadî yardım elde edebilmek için, derhal, hem de bazan şişirilerek istismar edilmesi, öylesine göze batacak hal almıştır ki, ister istemez, böyle kıpırdanışları iktidarın kaygıdan çok sevinçle karşıladığı sanısı uyanmakta, Türkiye'nin menfaatleri, sanki çevresinde güvenlik ve barış şartları sağlanmasından gitgide uzaklaşırmış gibi görünmektedir.
Bir yandan, güneyimizdeki bazı devletlerin Sovyetler Birliğinden kredi yardımları alması bölgemizde Sovyet nüfuz artışına delil olarak gösterilip bu gerekçeye dayanarak Amerika'dan daha çok yardım istenirken, öte yandan, Sovyetler Birliğinden Türkiye'ye de kredi yardımları sağlıyabilmek için teşebbüsler yapılması ise, D.P. iktidarının artık Sovyet tehlikesi hakkında bile belirli bir ölçü kullanamaz duruma geldiği şüphesini uyandırmaktadır..
C.H.P. Grup tebliğinde belirtildiği gibi, iktisadî durum kadar, «demokratik rejime itibar etmemek yolunda hükümetin ısrarlı ve devamlı hareketi» de «dış politikada memleket için zayıflık ve sözlerinde tesirsizlik» yaratmaktadır.
Hele içerde, gerek iktisadî durum gerek rejim meseleleri yüzünden yurttaş şikâyetleri arttıkça dikkatleri daha çok dış tehlikeler üstüne çekme gayreti, iktidara geldiğindenberi dış münasebetleri iç siyasette bir sunî prestij vasıtası olarak kullanmak istiyen Demokrat Partinin dış siyasetteki tahrikçi ve maceracı eğilimlerini büsbütün kuvvetlendirir görünmektedir.
Ayrıca Hükümet, NATO içinde, başka üye devletlerle nispetsiz bir ölçüde yüklendiğimiz yeni vecibelerin, göze aldığımız yeni tehlikelerin izahını yapmaktan kaçınmakla da, dış gelişmeleri yakından izleyen yurttaşların kaygıarını arttırmaktadır.
Bütün bu kaygı verici gelişmeler karşısında, Cumhuriyet Türkiyesini kurmuş ve devletler arasında şerefli bir mevkie eriştirmiş bir parti olarak, devletin esenliğinden, güvenliiğinden ve itibarından muhalefette de kendini geniş ölçüde sorumlu gönen, üstelik 27 Ekim seçimlerinde, ağır iktidar baskısına ve eşitsiz şartlara rağmen oyların yarıya yakınını alabilmiş, bilhassa dış tehlikeleri en yakından duyması pek tabii sayılabilecek başkentte ve sınır bölgelerinde büyük yurttaş çoğunluğunun güvenini kazanmış bulunan Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti iktidarının dış siyasetini kayıtsız şartsız, gözleri kapalı desteklemeğe, veya desteklemediği hallerde görüşlerini açıklamaktan kaçınmağa, artık kendinde hak göremezdi.
Türk siyaset hayatında halk bugün, tarihimizde belki ilk defa olarak, idareden daha üstün bir kuvvet durumuna gelmiştir. Gerek Demokrat Parti iktidarına gerek yabancı dost ve düşmanlara bu gerçeği hatırlatmak Cumhuriyet Halk Partisinin ödevidir. Çünkü sadece çıkarılan yeni kanunlara, alınan yeni baskı tedbirlerine bakarak Türkiye'de halk idaresinin bir kere daha etkisiz, halkoyunun bir kere daha hükümsüz kaldığı sanısına kapılmak, yabancı devletlerle münasebetlerinde Demokrat Parti iktidarını olduğu kadar, Türkiye ile münasebetlerinde dost olan veya düşman yabancı devletleri de hatalı yollara, tehlikeli çıkmazlara sürükleyebilir.
Onun için Türkiye'ye, D.P iktidarı kadar geçici bazı zaaflarından istifade ederek, Türk halkoyunca benimsenmesi imkânsız bir takım şartları kabul ettirmeğe kalkışabilecek dost veya düşman yabancı devletleri uyarmakta, Cumhuriyet Halk Partisi daha çok gecikemezdi.
O bakımdan, C.H.P. Meclis Grupunun dış siyaset konusundaki açık sözlü bildirisi tam zamanında yayınlanmış sayılmalıdır.
DIŞ SİYASET VE C.H.P.
Bülent ECEVİT
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun dış siyaset bildirisindeki canalıcı noktalar şu cümlelerde toplanıyor:
«İktisadî vaziyetin memleketi içine koyduğu derin ihtiyaç ve ıztırar vaziyetinin, hükümeti büyük müttefiklerden yardım görmek peşinde dış politikada irade ve istiklâl sahibi olmak vasfından mahrum kılmış olmasından endişe ediyoruz. Bunun gibi, demokratik rejime itibar etmemek yolunda hükümetin ısrarlı ve devamlı hareketi dış politikada memleket için ve hükümet için zayıflık, sözlerinde tesirsizlik yarattığı kaygısındayız. Bir bütün alarak memleketin dış politikası selâmet ve itibar yolunda bulunmak için iktisadî ve iç politikasında da doğru istikametlerde bulunması lâzım olduğu her gün yeni delillerle sabit olmaktadır.
İktisadî bağımsızlıkla siyasal bağımsızlığın ne kadar sıkı sıkıya bağlantılı olduğunu, yakın zamana kadar bizzat Demokrat Parti iktidarının sorumluları öne sürerlerdi. Türkiye'nin bir «iktisadî istiklâl savaşı» içinde bulunduğunu, sıkıntılarımızın ondan doğduğunu söylerlerdi.
Fakat artık, etimiz, sütümüz, peynir ekmeğimiz için bile yabancı ellere bakmak zorunda kalındıkça, bu «iktisadî istiklâl savaşı» edebiyatı duyulmaz olmuştur. Piyango biletleri üzerine hayaller kuranlar gibi, milletçe yaşıyabimek için umutlarımız da, dış yardım sürprizlerine, nereden ve ne şartlarla açılırsa açılsın yabancı kredilerine bağlanmıştır.
Çevremizdeki en ufak bir kıpırdanışın Batılı müttefiklerimizden daha çok iktisadî yardım elde edebilmek için, derhal, hem de bazan şişirilerek istismar edilmesi, öylesine göze batacak hal almıştır ki, ister istemez, böyle kıpırdanışları iktidarın kaygıdan çok sevinçle karşıladığı sanısı uyanmakta, Türkiye'nin menfaatleri, sanki çevresinde güvenlik ve barış şartları sağlanmasından gitgide uzaklaşırmış gibi görünmektedir.
Bir yandan, güneyimizdeki bazı devletlerin Sovyetler Birliğinden kredi yardımları alması bölgemizde Sovyet nüfuz artışına delil olarak gösterilip bu gerekçeye dayanarak Amerika'dan daha çok yardım istenirken, öte yandan, Sovyetler Birliğinden Türkiye'ye de kredi yardımları sağlıyabilmek için teşebbüsler yapılması ise, D.P. iktidarının artık Sovyet tehlikesi hakkında bile belirli bir ölçü kullanamaz duruma geldiği şüphesini uyandırmaktadır..
C.H.P. Grup tebliğinde belirtildiği gibi, iktisadî durum kadar, «demokratik rejime itibar etmemek yolunda hükümetin ısrarlı ve devamlı hareketi» de «dış politikada memleket için zayıflık ve sözlerinde tesirsizlik» yaratmaktadır.
Hele içerde, gerek iktisadî durum gerek rejim meseleleri yüzünden yurttaş şikâyetleri arttıkça dikkatleri daha çok dış tehlikeler üstüne çekme gayreti, iktidara geldiğindenberi dış münasebetleri iç siyasette bir sunî prestij vasıtası olarak kullanmak istiyen Demokrat Partinin dış siyasetteki tahrikçi ve maceracı eğilimlerini büsbütün kuvvetlendirir görünmektedir.
Ayrıca Hükümet, NATO içinde, başka üye devletlerle nispetsiz bir ölçüde yüklendiğimiz yeni vecibelerin, göze aldığımız yeni tehlikelerin izahını yapmaktan kaçınmakla da, dış gelişmeleri yakından izleyen yurttaşların kaygıarını arttırmaktadır.
Bütün bu kaygı verici gelişmeler karşısında, Cumhuriyet Türkiyesini kurmuş ve devletler arasında şerefli bir mevkie eriştirmiş bir parti olarak, devletin esenliğinden, güvenliiğinden ve itibarından muhalefette de kendini geniş ölçüde sorumlu gönen, üstelik 27 Ekim seçimlerinde, ağır iktidar baskısına ve eşitsiz şartlara rağmen oyların yarıya yakınını alabilmiş, bilhassa dış tehlikeleri en yakından duyması pek tabii sayılabilecek başkentte ve sınır bölgelerinde büyük yurttaş çoğunluğunun güvenini kazanmış bulunan Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti iktidarının dış siyasetini kayıtsız şartsız, gözleri kapalı desteklemeğe, veya desteklemediği hallerde görüşlerini açıklamaktan kaçınmağa, artık kendinde hak göremezdi.
Türk siyaset hayatında halk bugün, tarihimizde belki ilk defa olarak, idareden daha üstün bir kuvvet durumuna gelmiştir. Gerek Demokrat Parti iktidarına gerek yabancı dost ve düşmanlara bu gerçeği hatırlatmak Cumhuriyet Halk Partisinin ödevidir. Çünkü sadece çıkarılan yeni kanunlara, alınan yeni baskı tedbirlerine bakarak Türkiye'de halk idaresinin bir kere daha etkisiz, halkoyunun bir kere daha hükümsüz kaldığı sanısına kapılmak, yabancı devletlerle münasebetlerinde Demokrat Parti iktidarını olduğu kadar, Türkiye ile münasebetlerinde dost olan veya düşman yabancı devletleri de hatalı yollara, tehlikeli çıkmazlara sürükleyebilir.
Onun için Türkiye'ye, D.P iktidarı kadar geçici bazı zaaflarından istifade ederek, Türk halkoyunca benimsenmesi imkânsız bir takım şartları kabul ettirmeğe kalkışabilecek dost veya düşman yabancı devletleri uyarmakta, Cumhuriyet Halk Partisi daha çok gecikemezdi.
O bakımdan, C.H.P. Meclis Grupunun dış siyaset konusundaki açık sözlü bildirisi tam zamanında yayınlanmış sayılmalıdır.
Koleksiyon
Alıntı
“Dış Siyaset ve CHP,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/956 ulaşıldı.