Partiler Arası Mücadelede Üçüncü Boyut: Dış Siyaset
Başlık:
Partiler Arası Mücadelede Üçüncü Boyut: Dış Siyaset
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-02-09
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/38
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Partilerarası mücadelede üçüncü boyut: Dış siyaset
Bülent ECEVİT
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun dış siyaset konusunda yayınladığı bildiri, yalnız dış değil, iç siyasetimiz bakımından da bir dönüm noktası sayılabilecek önemdedir.
Şimdiye kadar, olaganüstü durumlarla karşılaşılmadıkça, dış siyaset uluslararası tartışma alanının dışında tutuluyordu. 1950 Mayısındanberi bunu, iktidar, dış siyaset gelişmelerinden Meclisi bilgisiz bırakmak, muhalefet de görüşlerini saklamak, veya bazan aktif bazan pasif olarak hükümeti desteklemek yoluyla sağlıyordu.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupu, dış siyaset meselelerini partilerarası tartışma konuları arasında alınmakla, Türk iç siyaset mücadelelerini, bir yönde sosyal ve ekonomik meseleler, bir yönde de rejim meseleleri olmak üzere iki boyutluluktan çıkarıp, üçüncü bir boyut (dimension) a kavuşturmuş olmaktadır.
Normali de budur. Çünkü doğrudan doğruya bir milletin varlığını ve bağımsızlığını, bir millet fertlerinin hayatını ilgilendiren dış siyaset kayıtsız şartsız baştaki hükümetin sorumluluğuna bırakılıp, hükümeti bu konuda denetlemekten kaçınmak, millî iradeyi en hayatî bir konuda işlemez halde tutmak olur ki, bunun da gerçek demokrasiyle bağdaşamıyacağı açıktır.
Şimdiye kadar bu üçüncü boyut üzerinde önemli tartışmalar olmayışı, dış siyaset konusunda tam bir görüş beraberliği bulunmasından çok, demokrasi görgümüzün yeniliği karşısında dış politikaya dokunma cesaretinin gösterilmeyişinden, veya, iktidar safında olduğu kadar muhalefet saflarında da, bazı tek parti çağı alışkanlıklarının devam edişinden ileri geliyordu.
Fakat artık Türk halkının demokrasi görgüsü, dış siyasetin de partilerarası tartışma konularından biri olmasına elverecek kadar artmıştır. Buna en büyük delil, baştaki partinin yıllardır Türkiye'de bir diktatörlük idaresi kurmak için sarfettiği gayretlere rağmen, halk arasında demokrasiye alışkanlığın günden güne artmış, demokratik davranışın bir daha hiç bir kuvvet tarafından sökülüp atılamıyaaak kadar kökleşmiş olmasıdır. Son genel seçimler bu delili, şüpheye yer bırakmıyacak bir açıklıkla ortaya koymuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun şu sırada, hükümetten ayrılığı veya müteredit bulunduğu bazı noktaları oldukça açık bir dille belirtir bir dış siyaset bildirisi yayınlaması da, her şeyden önce, Türk halkının demokratik erginliğine beslediği inancın bir ifadesi sayılmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi, Kurtuluş Savaşı sonunda Türk halkının, bir Cumhuriyet idaresi altında yaşıyabilecek siyasal olgunluğa eriştiğini düşünerek bu idareyi kurmuştu. İkinci Dünya Harbi sonunda Cumhuriyet Halk Partisi, Türk halkının çok partili demokratik rejime kavuşabilecek seviyeye eriştiğini düşünerek memlekete bu rejimi getirmişti. Her iki merhaeyi de izleyen gelişmeler, Cumhuriyet Halk Partisini, Türk halkına beslediği güvende haklı çıkarmıştır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin teşriî organı olan Meclis Grupu, Türk halkının, dış politikayı da bütün hür Batı ülkeleri halkı gibi serbestçe tartışabilecek bir demokratik erginliğe eriştiğine inanmasa idi, birçok sebeplerle zarurî hale gelmiş böyle bir bildiriyi yayınlatmakta belki de hâlâ tereddüt ederdi.
Bu bildiriyi muhtevası bakımından tenkid etmek iktidarın elbette hakkıdır. Fakat iktidar, bir muhalefet partisinin, dış politika meselelerini partilerarası tartışma alanı içine alan böyle bir bildiri yayınlamasını esasından tenkide kalkışırsa, o zaman ancak Türk halkının demokratik erginliğine güvensizliğinin yeni bir belirtisini ortaya koymuş olacaktır.
Eğer dış siyasetimizin ana yönü üzerinde kesin bir görüş ayrılığı bulunsa idi, iktidar bu ayrılığın açığa vurulmasını kaygı ile karşılamakta belki bir dereceye kadar hoşgörülebilirdi. Fakat dış siyasetimizin ana yönü bakımından, D.P. iktidarı ile C.H.P. arasında bir görüş ayrılığı yoktur. Her iki parti de, hattâ Mecliste temsil edilen başka muhalefet partileri de, Türkiye'nin açıkça, Batı demokrasileri safında yer alması lüzumunu tereddütsüz kabul etmektedirler. Zaten Türkiye'nin dış siyasetine bu ana yünü kazandırmış olan parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. Onun için, partilerarası dış politika tartışmaları, ana yön üzerindeki bu görüş beraberliğinin çerçevesi içinde cereyan edecek demektir.. Birçok Batılı müttefiklerimizin, dış politikada ana yön bakımından bile böyle bir partilerarası görüş beraberliğine irişimemiş oldukları gözönünde tutulursa, Türkiye'nin çok mutlu bir durumda bulunduğu, dış siyasetinin partilerarası tartışma alanı içine alınmasında hiç bir tehlike bulunmadığı anlaşılır.
Bu yazımızla ancak, Türkiye'de dış siyaseti partilerarası tartışma alanı içine almanın, partilerarası mücadeleyi bu üçüncü boyuta kavuşturmanın, niçin vakitsiz sayılamıyacağını izaha çalıştık. Gelecek yazımız da ise, Türkiye'de dış politikayı açıkça tartışmağa başlamanın niçin tam vakti olduğunu, niçin bunun daha çok geciktirilemeyeceğini izaha çalışacağız.
Partilerarası mücadelede üçüncü boyut: Dış siyaset
Bülent ECEVİT
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun dış siyaset konusunda yayınladığı bildiri, yalnız dış değil, iç siyasetimiz bakımından da bir dönüm noktası sayılabilecek önemdedir.
Şimdiye kadar, olaganüstü durumlarla karşılaşılmadıkça, dış siyaset uluslararası tartışma alanının dışında tutuluyordu. 1950 Mayısındanberi bunu, iktidar, dış siyaset gelişmelerinden Meclisi bilgisiz bırakmak, muhalefet de görüşlerini saklamak, veya bazan aktif bazan pasif olarak hükümeti desteklemek yoluyla sağlıyordu.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupu, dış siyaset meselelerini partilerarası tartışma konuları arasında alınmakla, Türk iç siyaset mücadelelerini, bir yönde sosyal ve ekonomik meseleler, bir yönde de rejim meseleleri olmak üzere iki boyutluluktan çıkarıp, üçüncü bir boyut (dimension) a kavuşturmuş olmaktadır.
Normali de budur. Çünkü doğrudan doğruya bir milletin varlığını ve bağımsızlığını, bir millet fertlerinin hayatını ilgilendiren dış siyaset kayıtsız şartsız baştaki hükümetin sorumluluğuna bırakılıp, hükümeti bu konuda denetlemekten kaçınmak, millî iradeyi en hayatî bir konuda işlemez halde tutmak olur ki, bunun da gerçek demokrasiyle bağdaşamıyacağı açıktır.
Şimdiye kadar bu üçüncü boyut üzerinde önemli tartışmalar olmayışı, dış siyaset konusunda tam bir görüş beraberliği bulunmasından çok, demokrasi görgümüzün yeniliği karşısında dış politikaya dokunma cesaretinin gösterilmeyişinden, veya, iktidar safında olduğu kadar muhalefet saflarında da, bazı tek parti çağı alışkanlıklarının devam edişinden ileri geliyordu.
Fakat artık Türk halkının demokrasi görgüsü, dış siyasetin de partilerarası tartışma konularından biri olmasına elverecek kadar artmıştır. Buna en büyük delil, baştaki partinin yıllardır Türkiye'de bir diktatörlük idaresi kurmak için sarfettiği gayretlere rağmen, halk arasında demokrasiye alışkanlığın günden güne artmış, demokratik davranışın bir daha hiç bir kuvvet tarafından sökülüp atılamıyaaak kadar kökleşmiş olmasıdır. Son genel seçimler bu delili, şüpheye yer bırakmıyacak bir açıklıkla ortaya koymuştur.
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun şu sırada, hükümetten ayrılığı veya müteredit bulunduğu bazı noktaları oldukça açık bir dille belirtir bir dış siyaset bildirisi yayınlaması da, her şeyden önce, Türk halkının demokratik erginliğine beslediği inancın bir ifadesi sayılmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi, Kurtuluş Savaşı sonunda Türk halkının, bir Cumhuriyet idaresi altında yaşıyabilecek siyasal olgunluğa eriştiğini düşünerek bu idareyi kurmuştu. İkinci Dünya Harbi sonunda Cumhuriyet Halk Partisi, Türk halkının çok partili demokratik rejime kavuşabilecek seviyeye eriştiğini düşünerek memlekete bu rejimi getirmişti. Her iki merhaeyi de izleyen gelişmeler, Cumhuriyet Halk Partisini, Türk halkına beslediği güvende haklı çıkarmıştır.
Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin teşriî organı olan Meclis Grupu, Türk halkının, dış politikayı da bütün hür Batı ülkeleri halkı gibi serbestçe tartışabilecek bir demokratik erginliğe eriştiğine inanmasa idi, birçok sebeplerle zarurî hale gelmiş böyle bir bildiriyi yayınlatmakta belki de hâlâ tereddüt ederdi.
Bu bildiriyi muhtevası bakımından tenkid etmek iktidarın elbette hakkıdır. Fakat iktidar, bir muhalefet partisinin, dış politika meselelerini partilerarası tartışma alanı içine alan böyle bir bildiri yayınlamasını esasından tenkide kalkışırsa, o zaman ancak Türk halkının demokratik erginliğine güvensizliğinin yeni bir belirtisini ortaya koymuş olacaktır.
Eğer dış siyasetimizin ana yönü üzerinde kesin bir görüş ayrılığı bulunsa idi, iktidar bu ayrılığın açığa vurulmasını kaygı ile karşılamakta belki bir dereceye kadar hoşgörülebilirdi. Fakat dış siyasetimizin ana yönü bakımından, D.P. iktidarı ile C.H.P. arasında bir görüş ayrılığı yoktur. Her iki parti de, hattâ Mecliste temsil edilen başka muhalefet partileri de, Türkiye'nin açıkça, Batı demokrasileri safında yer alması lüzumunu tereddütsüz kabul etmektedirler. Zaten Türkiye'nin dış siyasetine bu ana yünü kazandırmış olan parti, Cumhuriyet Halk Partisidir. Onun için, partilerarası dış politika tartışmaları, ana yön üzerindeki bu görüş beraberliğinin çerçevesi içinde cereyan edecek demektir.. Birçok Batılı müttefiklerimizin, dış politikada ana yön bakımından bile böyle bir partilerarası görüş beraberliğine irişimemiş oldukları gözönünde tutulursa, Türkiye'nin çok mutlu bir durumda bulunduğu, dış siyasetinin partilerarası tartışma alanı içine alınmasında hiç bir tehlike bulunmadığı anlaşılır.
Bu yazımızla ancak, Türkiye'de dış siyaseti partilerarası tartışma alanı içine almanın, partilerarası mücadeleyi bu üçüncü boyuta kavuşturmanın, niçin vakitsiz sayılamıyacağını izaha çalıştık. Gelecek yazımız da ise, Türkiye'de dış politikayı açıkça tartışmağa başlamanın niçin tam vakti olduğunu, niçin bunun daha çok geciktirilemeyeceğini izaha çalışacağız.
Koleksiyon
Alıntı
“Partiler Arası Mücadelede Üçüncü Boyut: Dış Siyaset,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/955 ulaşıldı.