Niçin Toplandılar?
Başlık:
Niçin Toplandılar?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-01-29
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Bülent ECEVİT
NİÇİN TOPLANDILAR?
Ankara'daki Bağdat Paktı Bakanlar Konseyi toplantısına Birleşik Amerika Dışişleri Bakanının da katılmağa razı olması, ilkin, Birleşik Amerika'nın nihayet tam üyeliği kabul edeceğine işaret sayılmıştı. Fakat bu yolda beslenen umutlar, yayılan söylentiler gerçekleşmedi. «New York Times» de yazıldığı gibi, Mr. Dulles'ın ancak, «Bağdat Paktına kendi huzuruyla yeniden canlılık vermek» için bu toplantıya katıldığı anlaşıldı.
Daha sonra, Amerika'nın bölge devletlerine iktisadî yardımı geniş ölçüde arttıracağına dair bir açıklama yapmak için bu toplantıyı vesile edineceği söylentisi yayıldı. Fakat, açılış gününden sonra, böyle bir tatlı sürprize bağlanan umutların da yersiz olduğu ortaya çıktı.
Bu durumda, Ankara toplantısını, Bağdat Paktının gelişmesinde önemli bir dönüm noktası saymak aşırı bir iyimserlik olur.
Fakat bu hayal kırıklıklarının sorumluluğunu yalnız Amerika'ya yüklemek doğru değildir.
Amerika'nın bu paktla, münhasıran, Ortadoğu'nun Sovyet tehlikesi karşısındaki güvenliğini arttırabilecek, Sovyet nüfuzunun bu bölgede derinleşmesini önliyebilecek bir teşebbüs olarak ilgilenmektedir. Üye devletlerden Türkiye ile İran'ın da, Bağdat Paktı düşüncesine, aslında, bunda daha başka bir maksatla bağlanmış oldukları söylenemez.
Fakat öteki üye devletlerin, bu pakttan, asıl gayesi dışında bazı hizmetler ve faydalar umdukları da bellidir.
Hattâ İrak'la Pakistan, bilhassa İrak, Bağdat Paktından, asıl gayesi dışında, hattâ belki asıl gayesinden önce, başka bazı hizmet ve faydalar umduklarını, saklamağa çalışacak yerde, inadına belirtmek ihtiyacını duymaktadırlar.
Şüphesiz her memleket, bir tek dış mesele ile değil, türlü dış meselelerle ilgilidir. O bakımdan, Bağdat Paktı üyelerini ilgilendiren dış meselelerin de Sovyet tehlikesinden ibaret bulunmaması pek tabiîdir. Ancak, Sovyet tehlikesi, bütün pakt üyelerini müştereken ilgilendiren tek büyük dış meseledir. Üye devletlerin, birbirlerini, bu müşterek mesele dışında kendi özel dış meseleleriyle de yakından ilgilendirmeğe çalışmaları, bu pakt için, kuruluşundanberi, bir kuvvet değil, zaaf sebebi olmuştur.
O bakımdan, Türk Başbakanının, Pazartesi günü açık oturumdaki konuşmasında, Kıbrıs meselesinden de, Filistin ve Keşmir meselelerinden de söz açmayışı, üye devletlerin müşterek meselesi olan Sovyet tehlikesini ve bu tehlikeye karşı alınmasını uygun gördüğü tedbirleri belirtmekle yetinişi çok yerinde olmuştur.
Fakat İrak ve Pakistan delegelerini, hele Irak delegesinin, müşterek dâva üzerinde aynı hassasiyeti gösterdiklerini söyliyebilmek güçtür.
Hattâ son zamanlarda Türkiye de, bir yandan İrak ve Pakistan'a paktı ciddiye aldırabilmek, bir yandan da Kıbrıs konusunda onların desteğini kazanabilmek gayretiyile, bazı tehlikeli tâvizler vermiş, meselâ Filistin ve Keşmir meselelerinde lüzumsuz yere taraf tutmuş. İranın Suriye hakkındaki telkinlerine lüzumundan, hattâ belki gerçekte olduğundan, daha çok kapılır görünmüştür.
Fakat paktın asıl gayesinden bu türlü ayrılmalar, gerek genel olarak pakta, gerek ayrı ayrı pakt üyelerine, komünist bloku dışında da o kadar çok düşman kazandırmış ve kazandırmaktadır ki, o yüzden, üye devletler, kendi özel dâvalarında birbirlerini destekleseler bile, pakt dışında bu dâvaları için daha geniş ölçüde destek kazanma imkânından kendi kendilerini yoksun bırakmış, üstelik paktın, Ortadoğu'da Sovyet nüfuzunu önleme kabiliyetine zarar vermiş olmaktadırlar.
Bu durumda, dış münasebetleri nisbeten mahbut bulunan mahallî pakt üyelerine kıyasla çok daha geniş sayıda milletle dostluk kurmak ve dost kalmak ihtiyacını duyan, böyle bir ihtiyaç duyması da hür dünya güvenliği için belki en büyük teminat olan Birleşik Amerika, elbette, Bağdat Paktına şimdikinden daha fazla angaje olmakta tereddüt edecektir.
İrak, Amerika'nın Bağdat Paktında tam üyeliği kabul etmesi için çırpınan devletlerden biri görünür. Oysa hiç bir hareket, Amerika'nın bu paktta tam üyeliği kabul etmesini, Nuri Sait Paşa tarafından Ankara toplantısında evvelki gün yapılan konuşma kadar güçleştiremezdi.
Gerçi Nuri Sait Paşa, konuşmasının çok büyük bir kısmını hasrettiği Filistin meselesini, Ortadoğu'da Sovyet nüfuzuna set çekmek iiçn en başta halli gereken bir mesele gibi göstererek, Bağdat Paktının ana gayesiyle Filistin meselesi arasında bir bağlantı kurmağa çalışmıştır.
Ancak gerçekte bu bağlantı, ilk bakışta görünebileceği kadar kuvvetli değildir. Ortadoğu'da Filistin meselesi diye bir mesele bulunmadığı tasavvur edilecek olsa, bizzat Arap memleketleri arasında, Filistin meselesinin hiç değilse şimdilik kamufle ettiği, gözden sakladığı, bir çok başka meseleler, hem de çok daha ciddi, derin ve halli güç meseleler bulunduğu görülür. Komünistler de aslında, Filistin meselesinden çok, gerek Araplartn kendi aralarındaki grek bazı Batılı devletle aralarındaki bu derin ve halli üç meselesi istismar elerek Ortadoğu'ya sızma imkânlarını arttırabilmektedirler.
Bunlardan biri de bizzat İrak'la Suriye arasındaki gizli rekabettir.
Bağdat Paktının, Sovyet tehlikesine karşı Ortadoğu güvenliğini arttırmaktan başka, hiç bir üye devletin münferit siyasi emellerine hizmet etmiyeceğini, edemiyeceğini, aynı bölgedeki başka devletlere kesin olarak temin edebilmek için ciddî bir gayret sarfetmekle, meselâ bu pakt karşısında Suriye'nin duyduğu kaygılar, İsrail aleyhtarı nutuklar çekmekle yatıştırılabicceğinden çok daha kolayca yatıştırılabileceği gibi, üstelik. Amerika'nın bu paktla daha yakından ilgilenip işbirliği yapması da o nisbette kolaylaştırılmış olur.
Bu bakımdan meselâ, Dulles'ın Ankara toplantısına gelişinin pakta üye olunacağına işaret sayılmaması için, Amerika tarafından Suriye'ye garanti verilmiş bulunduğunu hatırlamakta fayda vardır.
İktidar sözcüsü «Zafer» gazetesi, dünkü başyazısında, bir toplantıdan beklenen sonucun elde edilebilmesi için birinci şart olarak, toplananların niçin toplandıklarını bilmeleri gerektiğini öne sürüyordu.
Fakat bazı delegelerin açılış günündeki konuşmalarını dinledikten sonra, niçin toplanıldığı konusunda bir görüş birliği bulunduğuna inanmak çok güçleşmiştir.
Bağdat Paktının, Ortadoğu güvenliğine kendinden beklenen hizmeti yapabilmesi, her şeyden önce böyle bir görüş birliğinin kurulmasına bağlıdır. Yoksa paktın, asıl gayesinden türlü yönlerde uzaklaşmasını, o yüzden de enerjisini israf edip zayıflamasını ve komünist bloku dışında da yeni yeni düşmanlar kazanmasını önlemek korkarız ki, mümkün olmıyacaktır.
Bülent ECEVİT
NİÇİN TOPLANDILAR?
Ankara'daki Bağdat Paktı Bakanlar Konseyi toplantısına Birleşik Amerika Dışişleri Bakanının da katılmağa razı olması, ilkin, Birleşik Amerika'nın nihayet tam üyeliği kabul edeceğine işaret sayılmıştı. Fakat bu yolda beslenen umutlar, yayılan söylentiler gerçekleşmedi. «New York Times» de yazıldığı gibi, Mr. Dulles'ın ancak, «Bağdat Paktına kendi huzuruyla yeniden canlılık vermek» için bu toplantıya katıldığı anlaşıldı.
Daha sonra, Amerika'nın bölge devletlerine iktisadî yardımı geniş ölçüde arttıracağına dair bir açıklama yapmak için bu toplantıyı vesile edineceği söylentisi yayıldı. Fakat, açılış gününden sonra, böyle bir tatlı sürprize bağlanan umutların da yersiz olduğu ortaya çıktı.
Bu durumda, Ankara toplantısını, Bağdat Paktının gelişmesinde önemli bir dönüm noktası saymak aşırı bir iyimserlik olur.
Fakat bu hayal kırıklıklarının sorumluluğunu yalnız Amerika'ya yüklemek doğru değildir.
Amerika'nın bu paktla, münhasıran, Ortadoğu'nun Sovyet tehlikesi karşısındaki güvenliğini arttırabilecek, Sovyet nüfuzunun bu bölgede derinleşmesini önliyebilecek bir teşebbüs olarak ilgilenmektedir. Üye devletlerden Türkiye ile İran'ın da, Bağdat Paktı düşüncesine, aslında, bunda daha başka bir maksatla bağlanmış oldukları söylenemez.
Fakat öteki üye devletlerin, bu pakttan, asıl gayesi dışında bazı hizmetler ve faydalar umdukları da bellidir.
Hattâ İrak'la Pakistan, bilhassa İrak, Bağdat Paktından, asıl gayesi dışında, hattâ belki asıl gayesinden önce, başka bazı hizmet ve faydalar umduklarını, saklamağa çalışacak yerde, inadına belirtmek ihtiyacını duymaktadırlar.
Şüphesiz her memleket, bir tek dış mesele ile değil, türlü dış meselelerle ilgilidir. O bakımdan, Bağdat Paktı üyelerini ilgilendiren dış meselelerin de Sovyet tehlikesinden ibaret bulunmaması pek tabiîdir. Ancak, Sovyet tehlikesi, bütün pakt üyelerini müştereken ilgilendiren tek büyük dış meseledir. Üye devletlerin, birbirlerini, bu müşterek mesele dışında kendi özel dış meseleleriyle de yakından ilgilendirmeğe çalışmaları, bu pakt için, kuruluşundanberi, bir kuvvet değil, zaaf sebebi olmuştur.
O bakımdan, Türk Başbakanının, Pazartesi günü açık oturumdaki konuşmasında, Kıbrıs meselesinden de, Filistin ve Keşmir meselelerinden de söz açmayışı, üye devletlerin müşterek meselesi olan Sovyet tehlikesini ve bu tehlikeye karşı alınmasını uygun gördüğü tedbirleri belirtmekle yetinişi çok yerinde olmuştur.
Fakat İrak ve Pakistan delegelerini, hele Irak delegesinin, müşterek dâva üzerinde aynı hassasiyeti gösterdiklerini söyliyebilmek güçtür.
Hattâ son zamanlarda Türkiye de, bir yandan İrak ve Pakistan'a paktı ciddiye aldırabilmek, bir yandan da Kıbrıs konusunda onların desteğini kazanabilmek gayretiyile, bazı tehlikeli tâvizler vermiş, meselâ Filistin ve Keşmir meselelerinde lüzumsuz yere taraf tutmuş. İranın Suriye hakkındaki telkinlerine lüzumundan, hattâ belki gerçekte olduğundan, daha çok kapılır görünmüştür.
Fakat paktın asıl gayesinden bu türlü ayrılmalar, gerek genel olarak pakta, gerek ayrı ayrı pakt üyelerine, komünist bloku dışında da o kadar çok düşman kazandırmış ve kazandırmaktadır ki, o yüzden, üye devletler, kendi özel dâvalarında birbirlerini destekleseler bile, pakt dışında bu dâvaları için daha geniş ölçüde destek kazanma imkânından kendi kendilerini yoksun bırakmış, üstelik paktın, Ortadoğu'da Sovyet nüfuzunu önleme kabiliyetine zarar vermiş olmaktadırlar.
Bu durumda, dış münasebetleri nisbeten mahbut bulunan mahallî pakt üyelerine kıyasla çok daha geniş sayıda milletle dostluk kurmak ve dost kalmak ihtiyacını duyan, böyle bir ihtiyaç duyması da hür dünya güvenliği için belki en büyük teminat olan Birleşik Amerika, elbette, Bağdat Paktına şimdikinden daha fazla angaje olmakta tereddüt edecektir.
İrak, Amerika'nın Bağdat Paktında tam üyeliği kabul etmesi için çırpınan devletlerden biri görünür. Oysa hiç bir hareket, Amerika'nın bu paktta tam üyeliği kabul etmesini, Nuri Sait Paşa tarafından Ankara toplantısında evvelki gün yapılan konuşma kadar güçleştiremezdi.
Gerçi Nuri Sait Paşa, konuşmasının çok büyük bir kısmını hasrettiği Filistin meselesini, Ortadoğu'da Sovyet nüfuzuna set çekmek iiçn en başta halli gereken bir mesele gibi göstererek, Bağdat Paktının ana gayesiyle Filistin meselesi arasında bir bağlantı kurmağa çalışmıştır.
Ancak gerçekte bu bağlantı, ilk bakışta görünebileceği kadar kuvvetli değildir. Ortadoğu'da Filistin meselesi diye bir mesele bulunmadığı tasavvur edilecek olsa, bizzat Arap memleketleri arasında, Filistin meselesinin hiç değilse şimdilik kamufle ettiği, gözden sakladığı, bir çok başka meseleler, hem de çok daha ciddi, derin ve halli güç meseleler bulunduğu görülür. Komünistler de aslında, Filistin meselesinden çok, gerek Araplartn kendi aralarındaki grek bazı Batılı devletle aralarındaki bu derin ve halli üç meselesi istismar elerek Ortadoğu'ya sızma imkânlarını arttırabilmektedirler.
Bunlardan biri de bizzat İrak'la Suriye arasındaki gizli rekabettir.
Bağdat Paktının, Sovyet tehlikesine karşı Ortadoğu güvenliğini arttırmaktan başka, hiç bir üye devletin münferit siyasi emellerine hizmet etmiyeceğini, edemiyeceğini, aynı bölgedeki başka devletlere kesin olarak temin edebilmek için ciddî bir gayret sarfetmekle, meselâ bu pakt karşısında Suriye'nin duyduğu kaygılar, İsrail aleyhtarı nutuklar çekmekle yatıştırılabicceğinden çok daha kolayca yatıştırılabileceği gibi, üstelik. Amerika'nın bu paktla daha yakından ilgilenip işbirliği yapması da o nisbette kolaylaştırılmış olur.
Bu bakımdan meselâ, Dulles'ın Ankara toplantısına gelişinin pakta üye olunacağına işaret sayılmaması için, Amerika tarafından Suriye'ye garanti verilmiş bulunduğunu hatırlamakta fayda vardır.
İktidar sözcüsü «Zafer» gazetesi, dünkü başyazısında, bir toplantıdan beklenen sonucun elde edilebilmesi için birinci şart olarak, toplananların niçin toplandıklarını bilmeleri gerektiğini öne sürüyordu.
Fakat bazı delegelerin açılış günündeki konuşmalarını dinledikten sonra, niçin toplanıldığı konusunda bir görüş birliği bulunduğuna inanmak çok güçleşmiştir.
Bağdat Paktının, Ortadoğu güvenliğine kendinden beklenen hizmeti yapabilmesi, her şeyden önce böyle bir görüş birliğinin kurulmasına bağlıdır. Yoksa paktın, asıl gayesinden türlü yönlerde uzaklaşmasını, o yüzden de enerjisini israf edip zayıflamasını ve komünist bloku dışında da yeni yeni düşmanlar kazanmasını önlemek korkarız ki, mümkün olmıyacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Niçin Toplandılar?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/952 ulaşıldı.