Dış Siyasette İktidar ve Muhalefet
Title:
Dış Siyasette İktidar ve Muhalefet
Source:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Date:
1957-12-20
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
DIŞ SİYASETTE IKTIDAR ve MUHALEFET
Bülent ECEVİT
TÜRKİYE'DEKİ Demokrat Parti iktidarının dış siyaseti kadar başarısız bir dış siyaset karşısında Türkiyedeki kadar sessiz bir muhalefet, dünyanın, demokrasiye uzaktan yakından bağlı hiç bir ülkesinde bulunmasa gerektir.
O kadar ki Coşkun Kırca'nın 17 Aralık günü «Yenigün» de çıkan «Hükümet tenkidlerden memnuniyet duymalıdır» başlıklı değerli başyazısında beliıttiği ölçülere uygun bir iktidar, bu kadar sessizlikten şikâyetçi olsa, muhalefetten, daha açık ve sert tenkidler yaparak, dışarıya karşı kendisine o yolda destek olmasını beklese yeridir. Çünkü, Coşkun Kırca'nın dediği gibi, dış siyasette yeterli bir hükümet, «bu gibi tenkidleri, muayyen siyasi dâvalarda muhatabımız ve rakibimiz olan devletlere karşı kullanmak imkânını bulabilir»
Ama Türkiye'de, dış siyasetin ancak tartışma üstü tutulmakla başarıya ulaşabileceği yolundaki yanlış sanı zihinlere öylesine yerleşmiştir ki, şimdiye kadar Demokrat Parti iktidarının, dış siyaset alanında tuttuğu çıkmaz yollardan hiç birinde, iş işten geçmeden önce gereği gibi uyarılması mümkün olmamıştır.
Ona rağmen D.P. iktidarı, istisnasız - kelimeyi tarta tarta kullanıyoruz - istisnasız her yönde başarısızlığa uğramış olan dış siyasetine karşı en hafif bir tenkide, en yumuşak bir uyarışa tahammül edememektedir. Muhalefetten, dış siyaset alanındaki bütün başarısızlıklarının üstün bir başarı gibi alkışlanmasını, bütün yenilgilerinin büyük bir zafer gibi kutlanmasını beklemektedir.
7 buçuk yıllık D.P. iktidarının dış siyaset faaliyetinin kısa bir bilânçosunu yapalım:
Türkiye NATO'ya üye olmuş fakat NATO'nun kendi güvenliğimizi ilgilendiren kanadı kırılmış, güvenilmez, manevralarını bile rahatça yapamaz bir duruma düşmüştür.
D.P. iktidarının bir zamanlar büyük bir dış siyaset başarısı olarak göstermek istediği Balkan Paktı, Sayın İnönü'nün son hükümet programına cevabında söylediği gibi, «kendisinden bahsedilmemesi daha münasip olacak hale gelmiştir.»
Gene İnönü'nün yumuşak fakat özlü deyişiyle, «vücuda gelmesini gerektiren ihtiyacın dışında bir istidadı sık sık gösteren» Bağdat Paktı, üç yanı dostlarla çevrili bir halde idaresi Demokrat Parti iktidarına devredilen Türkiye'nin, seçimlerden az önce bizzat Başbakanın kullandığı bir sözle, «tehlikelerle çevrili» hale gelmesini önliyememiş, önlemek şöyle dursun, belki de buna başlıca sebeplerden biri olmuştur.
Ortadoğu Müslüman âleminin liderliğini elde etmek yolunda yapılan teşebbüsler, Türkiye'ye, Ortadoğu'da, Birinci Dünya Harbindenberi görülmedik bir ölçüde yalnız bırakmakla sonuçlanmıştır.
1950 de dünyanın en itibarlı ülkelerinden biri olan Türkiye, 7 buçuk yıllık D.P. iktidarı sırasında, bu itibarını adım adım yitirmiştir. Öyle ki bugün dost Batı ülkelerinin gazetelerinde Türkiye'yi övdürmek, ancak, resmî misafirimiz olan bazı gazetecilerin himmetiple ya da ilân ücreti ödenerek sayfalar kiralanmakla mümkün olabilmektedir.
Bunlar dışında, en yakın, en anlayışlı dost ve müttefiklerimizden Birleşik Amerika basınında bile çıkan, Türkiye ile, hele doğrudan doğruya D.P. idaresiyle ilgili yazılardan bir çoğu, Türkiye sınırları içinde tercüme edilip yayınlanamıyacak kadar ağırdır. Bunlar arasında öyle yazılar vardır ki, bir cümlesini, örneğin, Başbakan Menderes'le ilgili bir küçük imasını iktibas edecek bir Türk gazetesi, yeni Basın Kanunu hükümleri gereğince yüzbinlerce lira para cezasına, yıllarca hapis cezalarına, toplatılıp kapatılma cezasına çarpılabilir.
Kıbrıs konusunda ise D.P. iktidarı öylesine kararsız davranmış, öylesine çok yol değiştirmiş ve daha kötüsü, zaman zaman, örneğin başka bir devlet hesabına sömürgeciliği savunmak gibi, öylesine hoş görülmez durumlar almıştır ki, en yakın bilinen bazı dostlarımız bile Türkiye'yi sürekli olarak destekliyememişlerdir. Sonunda öyle bir duruma düşülmüştür ki, iktidar sözcüleri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ağır bir yenilgiden ucu ucuna kurtuluşumuzu büyük bir zafer sevinciyle kutlamağa kendilerinde hak görmüşlerdir.
Bütün bu durum gözönünde tutulursa, D.P. iktidarının, dış siyaset konularında artık Meclise ve muhalefete danışma yoluna sapacak yerde, hâlâ, tenkid ve uyarışlara tahammülsüzlük göstermesi, o tenkid ve uyarışları yapanların değil, olsa olsa, bu tahammülsüzlüğü gösterenlerin millî menfaatlerimiz üzerindeki titizliğinden şüphe uyandırabilir.
Muhalefetse, D.P. iktidarının dış siyasetini çok tenkid ettiği için değil, ancak yeteri kadar tenkid etmemiş olduğu için, bu siyasetin başarısızlığından kendi kendine bir sorumluluk payı çıkarabilir.
DIŞ SİYASETTE IKTIDAR ve MUHALEFET
Bülent ECEVİT
TÜRKİYE'DEKİ Demokrat Parti iktidarının dış siyaseti kadar başarısız bir dış siyaset karşısında Türkiyedeki kadar sessiz bir muhalefet, dünyanın, demokrasiye uzaktan yakından bağlı hiç bir ülkesinde bulunmasa gerektir.
O kadar ki Coşkun Kırca'nın 17 Aralık günü «Yenigün» de çıkan «Hükümet tenkidlerden memnuniyet duymalıdır» başlıklı değerli başyazısında beliıttiği ölçülere uygun bir iktidar, bu kadar sessizlikten şikâyetçi olsa, muhalefetten, daha açık ve sert tenkidler yaparak, dışarıya karşı kendisine o yolda destek olmasını beklese yeridir. Çünkü, Coşkun Kırca'nın dediği gibi, dış siyasette yeterli bir hükümet, «bu gibi tenkidleri, muayyen siyasi dâvalarda muhatabımız ve rakibimiz olan devletlere karşı kullanmak imkânını bulabilir»
Ama Türkiye'de, dış siyasetin ancak tartışma üstü tutulmakla başarıya ulaşabileceği yolundaki yanlış sanı zihinlere öylesine yerleşmiştir ki, şimdiye kadar Demokrat Parti iktidarının, dış siyaset alanında tuttuğu çıkmaz yollardan hiç birinde, iş işten geçmeden önce gereği gibi uyarılması mümkün olmamıştır.
Ona rağmen D.P. iktidarı, istisnasız - kelimeyi tarta tarta kullanıyoruz - istisnasız her yönde başarısızlığa uğramış olan dış siyasetine karşı en hafif bir tenkide, en yumuşak bir uyarışa tahammül edememektedir. Muhalefetten, dış siyaset alanındaki bütün başarısızlıklarının üstün bir başarı gibi alkışlanmasını, bütün yenilgilerinin büyük bir zafer gibi kutlanmasını beklemektedir.
7 buçuk yıllık D.P. iktidarının dış siyaset faaliyetinin kısa bir bilânçosunu yapalım:
Türkiye NATO'ya üye olmuş fakat NATO'nun kendi güvenliğimizi ilgilendiren kanadı kırılmış, güvenilmez, manevralarını bile rahatça yapamaz bir duruma düşmüştür.
D.P. iktidarının bir zamanlar büyük bir dış siyaset başarısı olarak göstermek istediği Balkan Paktı, Sayın İnönü'nün son hükümet programına cevabında söylediği gibi, «kendisinden bahsedilmemesi daha münasip olacak hale gelmiştir.»
Gene İnönü'nün yumuşak fakat özlü deyişiyle, «vücuda gelmesini gerektiren ihtiyacın dışında bir istidadı sık sık gösteren» Bağdat Paktı, üç yanı dostlarla çevrili bir halde idaresi Demokrat Parti iktidarına devredilen Türkiye'nin, seçimlerden az önce bizzat Başbakanın kullandığı bir sözle, «tehlikelerle çevrili» hale gelmesini önliyememiş, önlemek şöyle dursun, belki de buna başlıca sebeplerden biri olmuştur.
Ortadoğu Müslüman âleminin liderliğini elde etmek yolunda yapılan teşebbüsler, Türkiye'ye, Ortadoğu'da, Birinci Dünya Harbindenberi görülmedik bir ölçüde yalnız bırakmakla sonuçlanmıştır.
1950 de dünyanın en itibarlı ülkelerinden biri olan Türkiye, 7 buçuk yıllık D.P. iktidarı sırasında, bu itibarını adım adım yitirmiştir. Öyle ki bugün dost Batı ülkelerinin gazetelerinde Türkiye'yi övdürmek, ancak, resmî misafirimiz olan bazı gazetecilerin himmetiple ya da ilân ücreti ödenerek sayfalar kiralanmakla mümkün olabilmektedir.
Bunlar dışında, en yakın, en anlayışlı dost ve müttefiklerimizden Birleşik Amerika basınında bile çıkan, Türkiye ile, hele doğrudan doğruya D.P. idaresiyle ilgili yazılardan bir çoğu, Türkiye sınırları içinde tercüme edilip yayınlanamıyacak kadar ağırdır. Bunlar arasında öyle yazılar vardır ki, bir cümlesini, örneğin, Başbakan Menderes'le ilgili bir küçük imasını iktibas edecek bir Türk gazetesi, yeni Basın Kanunu hükümleri gereğince yüzbinlerce lira para cezasına, yıllarca hapis cezalarına, toplatılıp kapatılma cezasına çarpılabilir.
Kıbrıs konusunda ise D.P. iktidarı öylesine kararsız davranmış, öylesine çok yol değiştirmiş ve daha kötüsü, zaman zaman, örneğin başka bir devlet hesabına sömürgeciliği savunmak gibi, öylesine hoş görülmez durumlar almıştır ki, en yakın bilinen bazı dostlarımız bile Türkiye'yi sürekli olarak destekliyememişlerdir. Sonunda öyle bir duruma düşülmüştür ki, iktidar sözcüleri, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ağır bir yenilgiden ucu ucuna kurtuluşumuzu büyük bir zafer sevinciyle kutlamağa kendilerinde hak görmüşlerdir.
Bütün bu durum gözönünde tutulursa, D.P. iktidarının, dış siyaset konularında artık Meclise ve muhalefete danışma yoluna sapacak yerde, hâlâ, tenkid ve uyarışlara tahammülsüzlük göstermesi, o tenkid ve uyarışları yapanların değil, olsa olsa, bu tahammülsüzlüğü gösterenlerin millî menfaatlerimiz üzerindeki titizliğinden şüphe uyandırabilir.
Muhalefetse, D.P. iktidarının dış siyasetini çok tenkid ettiği için değil, ancak yeteri kadar tenkid etmemiş olduğu için, bu siyasetin başarısızlığından kendi kendine bir sorumluluk payı çıkarabilir.
Collection
Citation
“Dış Siyasette İktidar ve Muhalefet,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed December 21, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/936.