Barlas'ın Protestosu
Başlık:
Barlas'ın Protestosu
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1957-12-18
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Barlas'ın protestosu
Bülent ECEVİT
GAZETELERDE Sayın Cemil Sait Barlas'ın bir protestosu çıktı. Gaziantep hâdiselerinden sanık olarak Yozgat Cezaevinde tutuklu bulunan, C.H.P. iktidarının, eski Devlet, ve Ekonomi ve Ticaret Bakanı, avukatı eliyle gazetelere yolladığı bu protestoda söyle diyor:
«Bir buçuk aydanberi hürriyetimizden mahrumuz. Neşir yasağı dolayısiyle umumi efkâr, İsmet İnönü'nün B.M.M. deki konuşmasından başka hakkımızda müsbet bir şey bilmiyor. Buna karşı, sanık olduğumuz bir hâdisede taraflardan olan D.P. iktidarı sözcüleri, B.M.M. de ve radyoda yaptıkları isnatlarına ilâveten yapılan konuşmalardan tek taraflı olarak yalnız Namık Gedik'in beyanatını yayınladı; hem de dosyada bulunmayan ve komünist tarafdarlığı gibi ağır bir suç daha istinadı suretiyle.. Bu da yetmemiş olacak ki, İsmet İnönü'nün Meclis konuşmasını tekzip bahanesiyle hükümet adına Başbakan Yardımcısı gene gazetelerde bizleri itham etti. Hürriyetinden mahrum olarak, neşir yasağı dolayısiyle umumi efkâr karşısında ağır suç zannı ve baskısı altında bulundurulmak istememizi İnsan Haklarına, Anayasaya ve hukuk kaidelerine aykırı bulur, müracaat edecek hiç bir mercî ve çalacak hiç bir kapı bulamadığımdan, bu hareketi protesto ederim.»
Demokrat Parti iktidarının memleketimizde hukuk düzenini ne kadar acıklı bir duruma düşürdüğünü, bu demeç, özlü bir dille anlatıyor.
Gaziantep hâdisesi hakkında, iktidar sözcülerinin Meclis dışında ileri sürdükleri iddialar, yaptıkları isnatlar, mahkemece yayın yasağı konulmamış olsa idi bile, hiç şüphesiz, suç sayılmak gerekirdi. Çünkü bu iddia ve isnatlar, henüz görülmekte olan bir dâvada, zaten teminatsız bırakılmış adalet cihazına açıkça müdahale etmek, dâvanın ne yönde görülmesi, nasıl sonuçlandırılması istendiğine dair mahkemeye yol gösterip direktif vermek amacını gütmektedir.
Örneğin, Başbakan Yardımcısı Tevfik İleri, «Ulus» gazetesine ve başka bazı gazetelere yolladığı «tekzip» yazısında,
«Deliller öylesinedir ki meşum ve felâketli hâdisenin önceden hazırlanmış bir tertibin eseri olduğu apaçık görülüyor.» diyerek, tutuk bulunan C.H.P. li sanıkların ille mahkûm edilmesi gerektiğini mahkemeye âdeta emretmektedir.
«Bir komiser muavini şehit ediliyor, bir çocuk yaralanıp ölüyor, silâh kullanılıyor»... diyerek, hiç bir C.H.P li hakkında dâva konusu bile olmamış bazı hâdiseleri, halkoyu önünde, tutuk C.H.P. lilere yüklemek istemektedir.
«İnönü... partisinin suçları masum kitlelere yükleyip işin içinden sıyrılmak itiyadının bir delilini vermiş oluyor»... diyerek, hâdisede C.H.P. nin «suç» lu olduğunu hükümet adına hükme bağlamaktadır. Bunu yaparken de, 6-7 Eylül hâdiseleri münasebetiyle, ağır bir suçu, dünya halkoyu önünde bütün Türk milletine yükleyip «işin içinden sıyrılma» örneğini asıl kimlerin vermiş olduğunu hiç hesaba katmamış olsa gerektir.
Hem Savcılığın emir ve ihtarlarını çiğneyen hem de mahkemeye açık bir müdahale mahiyeti taşıyan bu yoldaki iddiaları, üstelik de Savcılık emriyle gazetelere zorla yayınlatacak kadar kanun dışı hareket etmeğe kendini yetkili gören bir başbakan yardımcısının, sonuç olarak da,
«Kanun ve nizam dışında, kim olursa olsun hiç kimsenin en küçük bir harekete geçmesinin bu memlekette artık mümkün olmayacağının anlaşılması mukadderdir»...diyebilmesi, insanı büsbütün hayrete düşürüyor.
Bundan cesaret alan iktidar sözcüsü gazeteler de, Savcılıkların gözleri önünde, «kanun ve nizam dışı» na çıkarak, Gaziantep hâdiselerine dair, daha bütün tanıkların ifadesi bile alınmadan, hükümler vermek, mahkemeye âdeta yol göstermek cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar.
Örneğin, bu gazetelerden biri, İstanbul'daki iktidar sözcüsü «Havadis», Gaziantep hâdiseleriyle ilgili «kanun ve nizam dışı» yayınlarına Pazar günü de devam ederek, bu hâdiselerin «Halk Partililerin kışkırtmasiyle meydana» geldiğini hükme bağlamağa cür'et etmiştir.
Başbakan Yardımcısı gibi, bu iktidar sözcüsü gazetenin de, mazeret olarak.
«Ulus... Hükümet erkânının (Mecliste) vermiş olduğu cevaplara tek bir satır bile ayırmamıştır...» iddiası da gerçeğin tam tersidir.
11 Aralık günü bu köşede çıkan «Savcılıktan Dilek» başlıklı yazıda da belirttiğimiz gibi, «Ulus», Gaziantep hâdiseleriyle ilgili Meclis tartışmalarına dair haberinde, C. H. P. Genel Başkanına cevap veren İçişleri Bakanının, C.H.P. lilere ulu orta isnad ettiği bütün suçları, o arada hattâ, hiç bir C.H.P. li hakkında dâva konusu bile olmamış suçları, açık açık yazmış, buna karşılık, iktidar sözcüsü gazeteler olsun, Devlet Radyosu olsun, C.H.P. Genel Başkanı İnönü'nün bu cevaba konu olan konuşmasından tek bir cümle bile yayınlamamıştır.
Bu derece açık bir haksızlık ve eşitsizlik karşısında, sorumlu devlet adamlarının ve iktidar sözcülerinin kendilerini böylesine «kanun ve nizam dışı» görmeleri, her türlü teminattan yoksun mahkemelere böylesine açıkça müdahaleye yetkili görmeleri karşısında, yurttaşların huzur içinde bulunmalarını, adalete güvenmelerini ummak, yurtta «mânevi asayiş» in sağlam temellere dayanmasını beklemek, Türk milletini, en basit insan haklarından bile yoksun olarak yaşamağa gönül rızası ile katlanacak kadar zavallı ve âciz görmek demektir.
Böyle bir görüşe karşı, Sayın Barlas'ın protestosunu, yalnız Gaziantep hâdisesi sanıklarının değil, bütün bir milletin de, onurlu ve âdil Türk milletinin de, şikâyetini dile getiren bir protesto saymak, herhalde yerinde olur.
Barlas'ın protestosu
Bülent ECEVİT
GAZETELERDE Sayın Cemil Sait Barlas'ın bir protestosu çıktı. Gaziantep hâdiselerinden sanık olarak Yozgat Cezaevinde tutuklu bulunan, C.H.P. iktidarının, eski Devlet, ve Ekonomi ve Ticaret Bakanı, avukatı eliyle gazetelere yolladığı bu protestoda söyle diyor:
«Bir buçuk aydanberi hürriyetimizden mahrumuz. Neşir yasağı dolayısiyle umumi efkâr, İsmet İnönü'nün B.M.M. deki konuşmasından başka hakkımızda müsbet bir şey bilmiyor. Buna karşı, sanık olduğumuz bir hâdisede taraflardan olan D.P. iktidarı sözcüleri, B.M.M. de ve radyoda yaptıkları isnatlarına ilâveten yapılan konuşmalardan tek taraflı olarak yalnız Namık Gedik'in beyanatını yayınladı; hem de dosyada bulunmayan ve komünist tarafdarlığı gibi ağır bir suç daha istinadı suretiyle.. Bu da yetmemiş olacak ki, İsmet İnönü'nün Meclis konuşmasını tekzip bahanesiyle hükümet adına Başbakan Yardımcısı gene gazetelerde bizleri itham etti. Hürriyetinden mahrum olarak, neşir yasağı dolayısiyle umumi efkâr karşısında ağır suç zannı ve baskısı altında bulundurulmak istememizi İnsan Haklarına, Anayasaya ve hukuk kaidelerine aykırı bulur, müracaat edecek hiç bir mercî ve çalacak hiç bir kapı bulamadığımdan, bu hareketi protesto ederim.»
Demokrat Parti iktidarının memleketimizde hukuk düzenini ne kadar acıklı bir duruma düşürdüğünü, bu demeç, özlü bir dille anlatıyor.
Gaziantep hâdisesi hakkında, iktidar sözcülerinin Meclis dışında ileri sürdükleri iddialar, yaptıkları isnatlar, mahkemece yayın yasağı konulmamış olsa idi bile, hiç şüphesiz, suç sayılmak gerekirdi. Çünkü bu iddia ve isnatlar, henüz görülmekte olan bir dâvada, zaten teminatsız bırakılmış adalet cihazına açıkça müdahale etmek, dâvanın ne yönde görülmesi, nasıl sonuçlandırılması istendiğine dair mahkemeye yol gösterip direktif vermek amacını gütmektedir.
Örneğin, Başbakan Yardımcısı Tevfik İleri, «Ulus» gazetesine ve başka bazı gazetelere yolladığı «tekzip» yazısında,
«Deliller öylesinedir ki meşum ve felâketli hâdisenin önceden hazırlanmış bir tertibin eseri olduğu apaçık görülüyor.» diyerek, tutuk bulunan C.H.P. li sanıkların ille mahkûm edilmesi gerektiğini mahkemeye âdeta emretmektedir.
«Bir komiser muavini şehit ediliyor, bir çocuk yaralanıp ölüyor, silâh kullanılıyor»... diyerek, hiç bir C.H.P li hakkında dâva konusu bile olmamış bazı hâdiseleri, halkoyu önünde, tutuk C.H.P. lilere yüklemek istemektedir.
«İnönü... partisinin suçları masum kitlelere yükleyip işin içinden sıyrılmak itiyadının bir delilini vermiş oluyor»... diyerek, hâdisede C.H.P. nin «suç» lu olduğunu hükümet adına hükme bağlamaktadır. Bunu yaparken de, 6-7 Eylül hâdiseleri münasebetiyle, ağır bir suçu, dünya halkoyu önünde bütün Türk milletine yükleyip «işin içinden sıyrılma» örneğini asıl kimlerin vermiş olduğunu hiç hesaba katmamış olsa gerektir.
Hem Savcılığın emir ve ihtarlarını çiğneyen hem de mahkemeye açık bir müdahale mahiyeti taşıyan bu yoldaki iddiaları, üstelik de Savcılık emriyle gazetelere zorla yayınlatacak kadar kanun dışı hareket etmeğe kendini yetkili gören bir başbakan yardımcısının, sonuç olarak da,
«Kanun ve nizam dışında, kim olursa olsun hiç kimsenin en küçük bir harekete geçmesinin bu memlekette artık mümkün olmayacağının anlaşılması mukadderdir»...diyebilmesi, insanı büsbütün hayrete düşürüyor.
Bundan cesaret alan iktidar sözcüsü gazeteler de, Savcılıkların gözleri önünde, «kanun ve nizam dışı» na çıkarak, Gaziantep hâdiselerine dair, daha bütün tanıkların ifadesi bile alınmadan, hükümler vermek, mahkemeye âdeta yol göstermek cesaretini kendilerinde bulabiliyorlar.
Örneğin, bu gazetelerden biri, İstanbul'daki iktidar sözcüsü «Havadis», Gaziantep hâdiseleriyle ilgili «kanun ve nizam dışı» yayınlarına Pazar günü de devam ederek, bu hâdiselerin «Halk Partililerin kışkırtmasiyle meydana» geldiğini hükme bağlamağa cür'et etmiştir.
Başbakan Yardımcısı gibi, bu iktidar sözcüsü gazetenin de, mazeret olarak.
«Ulus... Hükümet erkânının (Mecliste) vermiş olduğu cevaplara tek bir satır bile ayırmamıştır...» iddiası da gerçeğin tam tersidir.
11 Aralık günü bu köşede çıkan «Savcılıktan Dilek» başlıklı yazıda da belirttiğimiz gibi, «Ulus», Gaziantep hâdiseleriyle ilgili Meclis tartışmalarına dair haberinde, C. H. P. Genel Başkanına cevap veren İçişleri Bakanının, C.H.P. lilere ulu orta isnad ettiği bütün suçları, o arada hattâ, hiç bir C.H.P. li hakkında dâva konusu bile olmamış suçları, açık açık yazmış, buna karşılık, iktidar sözcüsü gazeteler olsun, Devlet Radyosu olsun, C.H.P. Genel Başkanı İnönü'nün bu cevaba konu olan konuşmasından tek bir cümle bile yayınlamamıştır.
Bu derece açık bir haksızlık ve eşitsizlik karşısında, sorumlu devlet adamlarının ve iktidar sözcülerinin kendilerini böylesine «kanun ve nizam dışı» görmeleri, her türlü teminattan yoksun mahkemelere böylesine açıkça müdahaleye yetkili görmeleri karşısında, yurttaşların huzur içinde bulunmalarını, adalete güvenmelerini ummak, yurtta «mânevi asayiş» in sağlam temellere dayanmasını beklemek, Türk milletini, en basit insan haklarından bile yoksun olarak yaşamağa gönül rızası ile katlanacak kadar zavallı ve âciz görmek demektir.
Böyle bir görüşe karşı, Sayın Barlas'ın protestosunu, yalnız Gaziantep hâdisesi sanıklarının değil, bütün bir milletin de, onurlu ve âdil Türk milletinin de, şikâyetini dile getiren bir protesto saymak, herhalde yerinde olur.
Koleksiyon
Alıntı
“Barlas'ın Protestosu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/935 ulaşıldı.