DP'nin Yeni Yolu
Başlık:
DP'nin Yeni Yolu
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1957-12-07
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
D.P.'NİN YENİ YOLU
Bülent ECEVİT
Kanunlar çıkarıp kendini bu kanunların hüküm alan dışında görmeyi, Demokrat Parti iktidarı, adetâ bir kural haline getirmiştir.
Ağır bir Basın Kanunu çıkartılır, Demokrat Parti sözcüleri, kendileri için Basın Kanunu sanki bütün bütün yürürlükten kaldırılmış gibi serbestçe, sağa sola en ağır hakaret ve suçlamalarda bulunurlar. Partilerin siyasal toplantı hakkı kaldırılır, fakat iktidar partili siyaset adamları diledikleri yer ve saatte siyasal toplantı düzenliyebilirler. Partilerin radyodan faydalanmaları yasak edilir; fakat devlet radyosu yayınlarının D.P. sözcüsü gazete yayınlarından hiçbir ayrılığı kalmaz.
Şimdi Demokrat Parti iktidarının, siyasal hayattaki bu eşitsizliği, iktisadî hayata da uygulamak kararında olduğu anlaşılıyor. Fiyatları düşürmek için, piyasayı altüst edebilecek, birçok özel iş kurumlarını, fabrikaları iflâsa sürükliyebilecek kadar zecrî tedbirler alınır, esnaf malını bazan tüm fiyatlarının çok altında satmağa zorlanırken, Demokrat Parti iktidarının, devlet kesimini bu türlü tedbirler dışında tutmak, daha bile ileri gidip, bu kesimde fiyatları büsbütün yükseltmek yolunu tuttuğu görülüyor.
İktisadi hayatımızda devlet kesimi genişçe bir yer tutardı. Bu kesimi daraltma vaadiyle iktidara gelmiş olan, evvel zamanın aşırı «sağcı» Demokrat Partisi, yıllar geçtikçe, yer yer perakendeci bakkallığı, kasaplığı, balıkçılığı bile resmî veya yarı resmî bir iş haline getirdi.
İktisadî hayatta devlet kesiminin böyle günden güne genişlediği bir memlekete ucuzluk getirmek için alınacak tedbirler, elbette ilkin devlet kesiminde uygulanmak gerekirdi. Bunu düşünen bazı iyimser yurttaşlar, şüphesiz, ucuzluk konusunda devletin, iş adamlarına, müstahsillerle esnafa fiyat sınırları çizmekle kalmayıp, ayrıca örnek de olmasını, ucuzluk yolunda onlara önderlik etmesini bekliyorlardı.
Ama bu bekleyiş boşunaydı.. Boşunaydı, çünkü ancak, halkçı bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının devletçilik anlayışı hâtıralarına dayanıyordu Şimdi ise iktidarda halkçı bir devletçilik anlayışından iz kalmamıştı. Bugünkü iktidarın devletçiliği bambaşka bir yönde idi
Nitekim dün sabah uyanan yurttaşlar bir de baktılar ki, devlet, sanki kendileriyle, ve hele iş adamlarıyla, müstahsil ve esnafla alay edermiş gibi, tekel maddelerini yüzde 20 den yüzde 50 ye kadar değişen oranlarla arttırmış! Üstelik bu artışları, ulaştırma ücretlerinde, hatta belki Sümerbank mallarında artışların da izleyeceği haberleri yayılmış.
Yemişini, sebzesini zararına satmağa zorlanan manav, dün sabahtan itibaren Birinci sigarasını yüzde 25 fazlasına alıp, yüzde 50 pahalılanan Tekel kibritiyle yakmak zorunda bırakılmıştır. Birkaç gün sonra belki evinden işine de daha yüksek bir ücretle gidip gelmeğe başlıyacaktır. Ulaştırma ücretleri arttırılıp malların yollama giderleri yükselirken de satış fiyatları bugünkü gibi tutulacaktır.
Demokrat Parti iktidarının, özel kesimle devlet kesimi arasında böyle bir eşitsizlik gözetmek, özel kesime karşı böylesine gayriadilâne davranmakla ne düşündüğü, nasıl bir amaç güttüğü, bütün yurttaşlarca merak ediliyor olsa gerektir.
Ortada iki ihtimal olabilir: Ya Demokrat Parti iktidarı, ne düşünüp istediğini kendi de bilemiyecek, belirli hiçbir amaç güdemiyecek kadar şaşkınlık ve çaresizlik içindedir, ya da ne istediğini, ne yönde bir yol tuttuğunu pek iyi bilmektedir.
Birinci ihtimal akla yakın gelse bile, bunun yakışıksızlığı, hattâ korkunçluğu gözönünde tutularak ikinci ihtimali de hesaba katmak, bir iktidara asgari saygı borcudur.
Bu saygı borcunu ödemiş olmak için, ikinci ihtimal, yani iktidarın ne istediğini, ne yol tuttuğunu pek iyi bildiği ihtimali, hesaba katılacak olursa şu durumla karşılaşılır:
Demokrat Parti, resmen hâlâ üyesi bulunduğumuz hür batı dünyasının ideolojisine bağlı kalmakla ,siyasal hâkimiyetini devam ettiremiyeceği gibi, iktisadi «kalkınma» yı da başramıyacağına inanmağa başlamış, ve bu inancını son zamanlarda türlü vesilelerle açığa vurmuştur. Siyasal alanda olduğu gibi iktisadi alanda da batıyı örnek almaktan kesin olarak vazgeçip gözlerini başka yönlere çevirmek ihtiyacını duymuştur.
Onun için, şimdiye kadar yurttaşları daha çok siyasal baskı altına almağa önem veren D.P. iktidarı, bundan böyle baskısını olanca ağırlığıyla, iktisadi alanda da duyurmak, yurttaşların siyasal haklarını olduğu gibi özel iktisadi faaliyet hak ve imkânlarını da alabildiğine kısmak, hattâ zamanla belki büsbütün ortadan kaldırmak kararında görünmektedir.
Hele özel ilânlar hakkındaki son Bakanlar Kurulu kararnamesiyle iş adamlarının, özel iş kurumlarının en basit reklâm hakları bile devlet tekeline alındığı düşünülecek olursa, iktidarın bu yoldaki kararlılığına inanmak daha da kolaylaşır. Çünkü ilânlarla ilgili kararname, yalnız, birer özel teşebbüs olmakla beraber siyasal niteliği de bulunan gazeteler üzerinde değil, reklâm yapmak zorunda bulunan bütün özel teşebbüsler üzerinde, kısacası, iktisadi hayatımızın bütün özel kesimi üzerinde de, gerek siyasal gerek iktisadi bir baskı vasıtası olarak kullanılabilecek ve kullanılacaktır.
İster bilerek, ister bilmeden tutulmuş olsun, iktidarı, siyasal alanın olduğu kadar iktisadi alanın da rakipsiz hâkimi, monolitik kuvveti durumuna getirme yolundaki bu gidiş, Türkiye'nin hür batı dünyası ile arasındaki son ideoloji bağlarını da koparabilecek bir yöndedir.
D.P.'NİN YENİ YOLU
Bülent ECEVİT
Kanunlar çıkarıp kendini bu kanunların hüküm alan dışında görmeyi, Demokrat Parti iktidarı, adetâ bir kural haline getirmiştir.
Ağır bir Basın Kanunu çıkartılır, Demokrat Parti sözcüleri, kendileri için Basın Kanunu sanki bütün bütün yürürlükten kaldırılmış gibi serbestçe, sağa sola en ağır hakaret ve suçlamalarda bulunurlar. Partilerin siyasal toplantı hakkı kaldırılır, fakat iktidar partili siyaset adamları diledikleri yer ve saatte siyasal toplantı düzenliyebilirler. Partilerin radyodan faydalanmaları yasak edilir; fakat devlet radyosu yayınlarının D.P. sözcüsü gazete yayınlarından hiçbir ayrılığı kalmaz.
Şimdi Demokrat Parti iktidarının, siyasal hayattaki bu eşitsizliği, iktisadî hayata da uygulamak kararında olduğu anlaşılıyor. Fiyatları düşürmek için, piyasayı altüst edebilecek, birçok özel iş kurumlarını, fabrikaları iflâsa sürükliyebilecek kadar zecrî tedbirler alınır, esnaf malını bazan tüm fiyatlarının çok altında satmağa zorlanırken, Demokrat Parti iktidarının, devlet kesimini bu türlü tedbirler dışında tutmak, daha bile ileri gidip, bu kesimde fiyatları büsbütün yükseltmek yolunu tuttuğu görülüyor.
İktisadi hayatımızda devlet kesimi genişçe bir yer tutardı. Bu kesimi daraltma vaadiyle iktidara gelmiş olan, evvel zamanın aşırı «sağcı» Demokrat Partisi, yıllar geçtikçe, yer yer perakendeci bakkallığı, kasaplığı, balıkçılığı bile resmî veya yarı resmî bir iş haline getirdi.
İktisadî hayatta devlet kesiminin böyle günden güne genişlediği bir memlekete ucuzluk getirmek için alınacak tedbirler, elbette ilkin devlet kesiminde uygulanmak gerekirdi. Bunu düşünen bazı iyimser yurttaşlar, şüphesiz, ucuzluk konusunda devletin, iş adamlarına, müstahsillerle esnafa fiyat sınırları çizmekle kalmayıp, ayrıca örnek de olmasını, ucuzluk yolunda onlara önderlik etmesini bekliyorlardı.
Ama bu bekleyiş boşunaydı.. Boşunaydı, çünkü ancak, halkçı bir parti olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının devletçilik anlayışı hâtıralarına dayanıyordu Şimdi ise iktidarda halkçı bir devletçilik anlayışından iz kalmamıştı. Bugünkü iktidarın devletçiliği bambaşka bir yönde idi
Nitekim dün sabah uyanan yurttaşlar bir de baktılar ki, devlet, sanki kendileriyle, ve hele iş adamlarıyla, müstahsil ve esnafla alay edermiş gibi, tekel maddelerini yüzde 20 den yüzde 50 ye kadar değişen oranlarla arttırmış! Üstelik bu artışları, ulaştırma ücretlerinde, hatta belki Sümerbank mallarında artışların da izleyeceği haberleri yayılmış.
Yemişini, sebzesini zararına satmağa zorlanan manav, dün sabahtan itibaren Birinci sigarasını yüzde 25 fazlasına alıp, yüzde 50 pahalılanan Tekel kibritiyle yakmak zorunda bırakılmıştır. Birkaç gün sonra belki evinden işine de daha yüksek bir ücretle gidip gelmeğe başlıyacaktır. Ulaştırma ücretleri arttırılıp malların yollama giderleri yükselirken de satış fiyatları bugünkü gibi tutulacaktır.
Demokrat Parti iktidarının, özel kesimle devlet kesimi arasında böyle bir eşitsizlik gözetmek, özel kesime karşı böylesine gayriadilâne davranmakla ne düşündüğü, nasıl bir amaç güttüğü, bütün yurttaşlarca merak ediliyor olsa gerektir.
Ortada iki ihtimal olabilir: Ya Demokrat Parti iktidarı, ne düşünüp istediğini kendi de bilemiyecek, belirli hiçbir amaç güdemiyecek kadar şaşkınlık ve çaresizlik içindedir, ya da ne istediğini, ne yönde bir yol tuttuğunu pek iyi bilmektedir.
Birinci ihtimal akla yakın gelse bile, bunun yakışıksızlığı, hattâ korkunçluğu gözönünde tutularak ikinci ihtimali de hesaba katmak, bir iktidara asgari saygı borcudur.
Bu saygı borcunu ödemiş olmak için, ikinci ihtimal, yani iktidarın ne istediğini, ne yol tuttuğunu pek iyi bildiği ihtimali, hesaba katılacak olursa şu durumla karşılaşılır:
Demokrat Parti, resmen hâlâ üyesi bulunduğumuz hür batı dünyasının ideolojisine bağlı kalmakla ,siyasal hâkimiyetini devam ettiremiyeceği gibi, iktisadi «kalkınma» yı da başramıyacağına inanmağa başlamış, ve bu inancını son zamanlarda türlü vesilelerle açığa vurmuştur. Siyasal alanda olduğu gibi iktisadi alanda da batıyı örnek almaktan kesin olarak vazgeçip gözlerini başka yönlere çevirmek ihtiyacını duymuştur.
Onun için, şimdiye kadar yurttaşları daha çok siyasal baskı altına almağa önem veren D.P. iktidarı, bundan böyle baskısını olanca ağırlığıyla, iktisadi alanda da duyurmak, yurttaşların siyasal haklarını olduğu gibi özel iktisadi faaliyet hak ve imkânlarını da alabildiğine kısmak, hattâ zamanla belki büsbütün ortadan kaldırmak kararında görünmektedir.
Hele özel ilânlar hakkındaki son Bakanlar Kurulu kararnamesiyle iş adamlarının, özel iş kurumlarının en basit reklâm hakları bile devlet tekeline alındığı düşünülecek olursa, iktidarın bu yoldaki kararlılığına inanmak daha da kolaylaşır. Çünkü ilânlarla ilgili kararname, yalnız, birer özel teşebbüs olmakla beraber siyasal niteliği de bulunan gazeteler üzerinde değil, reklâm yapmak zorunda bulunan bütün özel teşebbüsler üzerinde, kısacası, iktisadi hayatımızın bütün özel kesimi üzerinde de, gerek siyasal gerek iktisadi bir baskı vasıtası olarak kullanılabilecek ve kullanılacaktır.
İster bilerek, ister bilmeden tutulmuş olsun, iktidarı, siyasal alanın olduğu kadar iktisadi alanın da rakipsiz hâkimi, monolitik kuvveti durumuna getirme yolundaki bu gidiş, Türkiye'nin hür batı dünyası ile arasındaki son ideoloji bağlarını da koparabilecek bir yöndedir.
Koleksiyon
Alıntı
“DP'nin Yeni Yolu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/926 ulaşıldı.