Gazete Sahiplerinin Sorumluluğu
Başlık:
Gazete Sahiplerinin Sorumluluğu
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1957-12-03
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Gazete sahiplerinin sorumluluğu
Bülent ECEVIT
BASIN hürriyetini kısıcı kanun değişikliklerinden bir çoğunu olduğu gibi, gazetelere kâğıt ve ilân dağıtımı ile ilgili yeni kararnameleri de İstanbul'lu bazı gazete sahip ve başyazarlarına destekletebilmek, hiç değilse bu gazete sahip ve başyazarlarının kaygılarını giderebilmek gayreti ile, sorumlu devlet adamlarının, gerek özel konuşmalarda, gerek zamanla verebilecekleri resmî demeçlerde nasıl bir ağız kullanacaklarını şimdiden, kendi kulaklarımızla duyarmış gibi biliyoruz.
Özel konuşmalarda, kendilerine, sözüne güvenilir kimseler intibaını veren bazı sorumlular hitap edecek, gerek kâğıt, gerek ilân dağıtımında âdil esaslardan ayrılınmıyacağına, olsa olsa, kâğıt karaborsacılığına ve ilân tekelciliğine son verme amacının gözetileceğine dair, kişiliklerini ve «mukaddesatı» nı ortaya koyarak söz vereceklerdir.
Resmî demeçlere ihtiyaç duyulursa, bunlar da, örneğin Başbakan gibi, daha yüksek sorumluların, gene âdil esaslardan ayrılınmıyacağına dair şahsî teminatını taşıyacaktır.
Fakat asıl mahiyeti bakımından âdilâne ve demokratik olmayan bir tedbirin âdilâne esaslar çerçevesi içinde, demokratik bir anlayışla uygulanacağına dair verilecek [...], iyi niyetle verilmiş olsa bile, hiç bir değer taşımaz.
Kaldı ki, Demokrat Parti iktidarı, basın - yayın konusunda iyi niyetten - demokratik ölçülerle - ne kadar yoksun olduğunu, resmî ilân dağıtımındaki, bugüne kadar kâğıt ve lisans tahsisindeki, basınla ilgili yeni kanunların uygulanışındaki, genişletilmiş yalanlama hakkının resmî makamlarca kullanılışındaki, ve, hepsinin de üstünde, devlet radyosundan faydalanışındaki tutumuyla açıkça göstermiştir.
Eğer bu alanlardaki tutumu bilinen bir iktidarın, aldığı yeni gayri âdilâne tedbirleri âdilâne bir şekilde uygulayacağına hâla inanacak veya inanmış görünecek gazete sahip ve başyazarları çıkarsa, ya basiretlerinden, ya da kendi iyi niyetlerinden, kendi mesleklerine saygılarından şüphe edilmesini mazur görmelidirler.
İstanbul'lu gazete sahip ve başyazarlarından bir kısmı, basınla ilgili kanunlarda yapılan anti-demokratik değişikliklerin ve bu değişiklikler yüzünden bir çok şerefli meslekdaşlarına reva görülen ağır muamelelerin, verilen ağır hapis cezalarının vebalini geniş ölçüde boyunlarında taşımaktadırlar.
Şimdi, Demokrat Parti iktidarının, basınla ilgili yeni kararnameleri iyi niyetle ve âdilâne bir şekilde uyguluyacağına inanmak veya inanmış görünmekle, kendi mesleklerine ve meslekdaşlarına karşı, vicdanları üzerindeki baskısından bir daha kurtulamıyacakları bir sorumluluk yükü altına girmiş olacaklardır.
İtiraf etmek gerekir ki, Türkiye'de son yıllarda basın hürriyeti mücadelesinin en ağır yükünü, gazetelerin genç ve iddiasız yazar ve muhabirleri taşımıştır. Bu mücadelede kendilerine cesaret, sorumluluk duygusu, ödev şuuru bakımından örnek ve destek olabilen gazete sahiplerinin ve başyazarlarının sayısı pek az kalmıştır. Daha çok bu genç ve iddiasız yazar ve muhabirlerin yaratmağa muvaffak oldukları havadır ki, Türk basınını, alınan bütün tedbirlere rağmen, susmaktan, hürriyetini ve şerefini bütün bütün yitirmekten kurtarmıştır.
Şimdi, gazete sahip ve başyazarları da en çetin bir sınavdan geçmek üzeredirler. Türkiye'de hür gazeteciliğe son verebilecek yeni tedbirleri hükümsüz bırakmak, onların gösterecekleri mücadele azmine, meslek şuuruna ve dayanışmaya bağlıdır. Bu uğurda, Türk halkının olduğu kadar, kurumlarında çalışan genç, gözü pek, fedakâr elemanlarının da desteğine güvenebilecek durumda bulunmaları kendileri için büyük bir mazhariyettir. Bu mazhariyetin değerini bilmelidirler.
Gerçi Türk basınının haklarını korumağı, muhalefet de, başlıca ödevlerinden biri bilir. Ama gazete sahip ve başyazarları, muhalefeti, kendi haklarını korumak için mücadeleye azmetmemiş bir zümrenin haklarını korumağa çalışır bir durumda bırakmamalıdırlar.
Gazete sahiplerinin sorumluluğu
Bülent ECEVIT
BASIN hürriyetini kısıcı kanun değişikliklerinden bir çoğunu olduğu gibi, gazetelere kâğıt ve ilân dağıtımı ile ilgili yeni kararnameleri de İstanbul'lu bazı gazete sahip ve başyazarlarına destekletebilmek, hiç değilse bu gazete sahip ve başyazarlarının kaygılarını giderebilmek gayreti ile, sorumlu devlet adamlarının, gerek özel konuşmalarda, gerek zamanla verebilecekleri resmî demeçlerde nasıl bir ağız kullanacaklarını şimdiden, kendi kulaklarımızla duyarmış gibi biliyoruz.
Özel konuşmalarda, kendilerine, sözüne güvenilir kimseler intibaını veren bazı sorumlular hitap edecek, gerek kâğıt, gerek ilân dağıtımında âdil esaslardan ayrılınmıyacağına, olsa olsa, kâğıt karaborsacılığına ve ilân tekelciliğine son verme amacının gözetileceğine dair, kişiliklerini ve «mukaddesatı» nı ortaya koyarak söz vereceklerdir.
Resmî demeçlere ihtiyaç duyulursa, bunlar da, örneğin Başbakan gibi, daha yüksek sorumluların, gene âdil esaslardan ayrılınmıyacağına dair şahsî teminatını taşıyacaktır.
Fakat asıl mahiyeti bakımından âdilâne ve demokratik olmayan bir tedbirin âdilâne esaslar çerçevesi içinde, demokratik bir anlayışla uygulanacağına dair verilecek [...], iyi niyetle verilmiş olsa bile, hiç bir değer taşımaz.
Kaldı ki, Demokrat Parti iktidarı, basın - yayın konusunda iyi niyetten - demokratik ölçülerle - ne kadar yoksun olduğunu, resmî ilân dağıtımındaki, bugüne kadar kâğıt ve lisans tahsisindeki, basınla ilgili yeni kanunların uygulanışındaki, genişletilmiş yalanlama hakkının resmî makamlarca kullanılışındaki, ve, hepsinin de üstünde, devlet radyosundan faydalanışındaki tutumuyla açıkça göstermiştir.
Eğer bu alanlardaki tutumu bilinen bir iktidarın, aldığı yeni gayri âdilâne tedbirleri âdilâne bir şekilde uygulayacağına hâla inanacak veya inanmış görünecek gazete sahip ve başyazarları çıkarsa, ya basiretlerinden, ya da kendi iyi niyetlerinden, kendi mesleklerine saygılarından şüphe edilmesini mazur görmelidirler.
İstanbul'lu gazete sahip ve başyazarlarından bir kısmı, basınla ilgili kanunlarda yapılan anti-demokratik değişikliklerin ve bu değişiklikler yüzünden bir çok şerefli meslekdaşlarına reva görülen ağır muamelelerin, verilen ağır hapis cezalarının vebalini geniş ölçüde boyunlarında taşımaktadırlar.
Şimdi, Demokrat Parti iktidarının, basınla ilgili yeni kararnameleri iyi niyetle ve âdilâne bir şekilde uyguluyacağına inanmak veya inanmış görünmekle, kendi mesleklerine ve meslekdaşlarına karşı, vicdanları üzerindeki baskısından bir daha kurtulamıyacakları bir sorumluluk yükü altına girmiş olacaklardır.
İtiraf etmek gerekir ki, Türkiye'de son yıllarda basın hürriyeti mücadelesinin en ağır yükünü, gazetelerin genç ve iddiasız yazar ve muhabirleri taşımıştır. Bu mücadelede kendilerine cesaret, sorumluluk duygusu, ödev şuuru bakımından örnek ve destek olabilen gazete sahiplerinin ve başyazarlarının sayısı pek az kalmıştır. Daha çok bu genç ve iddiasız yazar ve muhabirlerin yaratmağa muvaffak oldukları havadır ki, Türk basınını, alınan bütün tedbirlere rağmen, susmaktan, hürriyetini ve şerefini bütün bütün yitirmekten kurtarmıştır.
Şimdi, gazete sahip ve başyazarları da en çetin bir sınavdan geçmek üzeredirler. Türkiye'de hür gazeteciliğe son verebilecek yeni tedbirleri hükümsüz bırakmak, onların gösterecekleri mücadele azmine, meslek şuuruna ve dayanışmaya bağlıdır. Bu uğurda, Türk halkının olduğu kadar, kurumlarında çalışan genç, gözü pek, fedakâr elemanlarının da desteğine güvenebilecek durumda bulunmaları kendileri için büyük bir mazhariyettir. Bu mazhariyetin değerini bilmelidirler.
Gerçi Türk basınının haklarını korumağı, muhalefet de, başlıca ödevlerinden biri bilir. Ama gazete sahip ve başyazarları, muhalefeti, kendi haklarını korumak için mücadeleye azmetmemiş bir zümrenin haklarını korumağa çalışır bir durumda bırakmamalıdırlar.
Koleksiyon
Alıntı
“Gazete Sahiplerinin Sorumluluğu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 30 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/924 ulaşıldı.