Yoldaşlık
Başlık:
Yoldaşlık
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1957-11-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
YOLDAŞLIK
Büleni Ecevit
BUNDAN yıllar önce, daha Demokrat Partimin yeni iktidara geldiği sıralarda, partinin en kıdemli mutlakiyet doktrincisi Bay Zühtü Hilmi Velibeşe, basın hürriyeti konusunda bir makale yayınlamıştı. O zaman ULUS, bu makalede, Batı demokrasilerindeki basın hürriyeti anlayışına karşı ileri sürülen delilerin, bütün diktatörlüklerde, bilhassa Sovyetler Birliğinde kullanılan delillerle bir olduğuna dikkati çekmişti.
Zaman, ULUS'un kaygı ve korkusunda ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı.
İşte görüyoruz ki, bugün, basın hürriyetini önlemek için başvurulan yeni tedbirlerin, Sovyetler Birliğinde ne zamandır uygulanan tedbirlerden hemen hiç ayrılığı kalmamıştır.
Tıpkı bizim Anayasamızda olduğu gibi, Sovyetler Birliği Anayasasında da, basının hür olduğu açık açık [...] Ancak gazetelerin malî ve maddî imkânları devlet elinde bulundurulmakla, bu hürriyet işlemez, kullanılamaz duruma getirilmiştir.
Bay Adnan Menderes'in, Büyük Millet Meclisinden geçirmeğe, hattâ yeni kabinesini kurmağa bile lüzum görmeksizin geçici kabinesine bir çabuk aldırdığı bazı kararlarla, Türk basınının malî ve maddî imkanlarını bütün bütün devlet kontrolü altına alma yolundaki hazırlıklar tamamlanmış olmaktadır.
Yurt içinde çıkarılan kağıdın dağıtımı zaten devlet eliyle yapılmaktaydı. Yeni alınan bir kararla, bundan böyle, dışardan kâğıt ithalide tek elden yapılacak, bu kâğıdın dağıtımını da bilfiil devlet kontrol edecektir.
Bir çok gazeteler için önemli bir geçim kaynağı olan resmî ilânların dağıtımında, hükümeti destekliyen gazeteler kayırılmak, açıkça muhalif olan gazetelere ise hiç resmî ilân verilmemekle, basın üzerinde zaten bir malî baskı vardı.
Şimdi, yeni alınan bir kararla, özel ilânların dağıtımı da tek elden yapılacak, resmî ilânların dağıtımında gözetilen eşitsizlik, adaletsizlik, özel ilânların dağıtımında da gözetilecektir. Böylelikle, gazeteler üzerindeki malî baskı son haddine çıkarılmış olmaktadır.
Gazetelerin baskı ve işletme giderlerinin günden güne artışından ötürü, hemen her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de, gazeteler, ya ilân geliriyle, ya devlet desteğiyle yaşıyabilirler. Gazetelerin ilân geliriyle yaşıyabildiği demokratik ülkelerde, özel kurum ve kişiler, ilânlarını en çok okunan gazetelere vermeyi tercih ettiklerinden, gazetelerin sürümüyle, veya okurlar tarafından güvenilme ve tutulma derecesiyle, özel ilân geliri arasında doğrudan doğruya bağlantı vardır.
Şimdi Türkiye'de bu bağlantı ortadan kaldırılmaktadır. Bu bağlantı ortadan kaldırılınca da, sürümü en az olan, en az okunup tutunan veya en az güvenilen, körü körüne muvafık bazı gazeteler, bu gazeteleri okumak istemeyen yurttaşların sırtından en çok kazanç sağlama imkânına kavuşturulmuş, sürümü en çok olan, veya en çok tutunup güvenilen muhalif ve tarafsız gazetelerse iflâs etme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmış olacaklardır.
Özel ilânların dağıtımını tek elde toplamak, yalnız basın hürriyetine değil, iş hürriyetine de açık bir müdahaledir. Böylelikle yalnız basın değil, iş hayatı da, eşine ancak komünist memleketlerde rastlanabilecek yeni bir baskı ile karşı karşıya kalmış olmaktadır.
Bunun yanısıra, memleketin iş hayatında hükümete geniş kontrol yetkileri tanıyan yeni kararlar, ve devletin perakendeci bakkallığı, kasaplığı, balıkçılığı bile geniş ölçüde kendi üzerine alması tarzında beliren yeni tutum da göz önünde tutulacak olursa, kuruluşunda gerek siyasal, gerek iktisadî bakımdan son derecede liberal düşüncelere bayraktarlık etmiş Demokrat Partinin bugün bu düşüncelerden ne kadar ayrılmış, ve bir zamanlar pek şiddetle hücum ettiği devletçiliği ne kadar ölçüsüzce benimseyip, C. H. P. lilerin hiç bir vakit düşünmedikleri derecede ileri götürmüş, çığırından çıkarmış bulunduğundan şüpheye herhalde yer kalmaz.
YOLDAŞLIK
Büleni Ecevit
BUNDAN yıllar önce, daha Demokrat Partimin yeni iktidara geldiği sıralarda, partinin en kıdemli mutlakiyet doktrincisi Bay Zühtü Hilmi Velibeşe, basın hürriyeti konusunda bir makale yayınlamıştı. O zaman ULUS, bu makalede, Batı demokrasilerindeki basın hürriyeti anlayışına karşı ileri sürülen delilerin, bütün diktatörlüklerde, bilhassa Sovyetler Birliğinde kullanılan delillerle bir olduğuna dikkati çekmişti.
Zaman, ULUS'un kaygı ve korkusunda ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı.
İşte görüyoruz ki, bugün, basın hürriyetini önlemek için başvurulan yeni tedbirlerin, Sovyetler Birliğinde ne zamandır uygulanan tedbirlerden hemen hiç ayrılığı kalmamıştır.
Tıpkı bizim Anayasamızda olduğu gibi, Sovyetler Birliği Anayasasında da, basının hür olduğu açık açık [...] Ancak gazetelerin malî ve maddî imkânları devlet elinde bulundurulmakla, bu hürriyet işlemez, kullanılamaz duruma getirilmiştir.
Bay Adnan Menderes'in, Büyük Millet Meclisinden geçirmeğe, hattâ yeni kabinesini kurmağa bile lüzum görmeksizin geçici kabinesine bir çabuk aldırdığı bazı kararlarla, Türk basınının malî ve maddî imkanlarını bütün bütün devlet kontrolü altına alma yolundaki hazırlıklar tamamlanmış olmaktadır.
Yurt içinde çıkarılan kağıdın dağıtımı zaten devlet eliyle yapılmaktaydı. Yeni alınan bir kararla, bundan böyle, dışardan kâğıt ithalide tek elden yapılacak, bu kâğıdın dağıtımını da bilfiil devlet kontrol edecektir.
Bir çok gazeteler için önemli bir geçim kaynağı olan resmî ilânların dağıtımında, hükümeti destekliyen gazeteler kayırılmak, açıkça muhalif olan gazetelere ise hiç resmî ilân verilmemekle, basın üzerinde zaten bir malî baskı vardı.
Şimdi, yeni alınan bir kararla, özel ilânların dağıtımı da tek elden yapılacak, resmî ilânların dağıtımında gözetilen eşitsizlik, adaletsizlik, özel ilânların dağıtımında da gözetilecektir. Böylelikle, gazeteler üzerindeki malî baskı son haddine çıkarılmış olmaktadır.
Gazetelerin baskı ve işletme giderlerinin günden güne artışından ötürü, hemen her ülkede olduğu gibi Türkiye'de de, gazeteler, ya ilân geliriyle, ya devlet desteğiyle yaşıyabilirler. Gazetelerin ilân geliriyle yaşıyabildiği demokratik ülkelerde, özel kurum ve kişiler, ilânlarını en çok okunan gazetelere vermeyi tercih ettiklerinden, gazetelerin sürümüyle, veya okurlar tarafından güvenilme ve tutulma derecesiyle, özel ilân geliri arasında doğrudan doğruya bağlantı vardır.
Şimdi Türkiye'de bu bağlantı ortadan kaldırılmaktadır. Bu bağlantı ortadan kaldırılınca da, sürümü en az olan, en az okunup tutunan veya en az güvenilen, körü körüne muvafık bazı gazeteler, bu gazeteleri okumak istemeyen yurttaşların sırtından en çok kazanç sağlama imkânına kavuşturulmuş, sürümü en çok olan, veya en çok tutunup güvenilen muhalif ve tarafsız gazetelerse iflâs etme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmış olacaklardır.
Özel ilânların dağıtımını tek elde toplamak, yalnız basın hürriyetine değil, iş hürriyetine de açık bir müdahaledir. Böylelikle yalnız basın değil, iş hayatı da, eşine ancak komünist memleketlerde rastlanabilecek yeni bir baskı ile karşı karşıya kalmış olmaktadır.
Bunun yanısıra, memleketin iş hayatında hükümete geniş kontrol yetkileri tanıyan yeni kararlar, ve devletin perakendeci bakkallığı, kasaplığı, balıkçılığı bile geniş ölçüde kendi üzerine alması tarzında beliren yeni tutum da göz önünde tutulacak olursa, kuruluşunda gerek siyasal, gerek iktisadî bakımdan son derecede liberal düşüncelere bayraktarlık etmiş Demokrat Partinin bugün bu düşüncelerden ne kadar ayrılmış, ve bir zamanlar pek şiddetle hücum ettiği devletçiliği ne kadar ölçüsüzce benimseyip, C. H. P. lilerin hiç bir vakit düşünmedikleri derecede ileri götürmüş, çığırından çıkarmış bulunduğundan şüpheye herhalde yer kalmaz.
Koleksiyon
Alıntı
“Yoldaşlık,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/919 ulaşıldı.