Kapalı Kapılar Ardında
Başlık:
Kapalı Kapılar Ardında
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 2
Tarih:
1957-11-09
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Kapalı kapılar ardında
Bülent Ecevit
Dün gece kapalı kapılar ardında toplanıp konuştular. Ama ne konuştular, bilemeyiz! Kendi aralarında konuştukları hiç bir zaman hayra alâmet olmadığı için, bunların yayınlanmasını çoktan yasak ettiler.
Bir bildiğimiz varsa başımız üstünde gene kara bulutlar uçuyor
Meselâ, duvarında «Hâkimiyet milletindir» yazılı Büyük Millet Meclisi'nde Milletvekillerinin ne konuştuklarını millet duymasın diye yeni tedbirler alınacakmış! Yayın yasağıydı, gızli duruşmaydı, grup toplantılarının gizliliğiydi derken, şimdi de Meclis toplantılarının yayınlanmasına karşı yasaklar düşünülüyormuş!
Bunun için demokratik memleketler mevzuatındaki anti demokratik hüküm kalıntılarını arayıp bulmak ve hepsini bir bir kendi «demokrasi» mize eklemekle görevli uzmanlar, Britanya İmparatorluğundan Lüksenburg Dükalığına kadar birçok memleketin Meclis tartışmaları ile ilgili mevzuatını taramışlar.
Bunlar içinde hele İngiliz mevzuatından öyle hükümler bulup çıkarmışlar ki, buna göre İngiltere'de basının her gün suç işlediği sonucuna varmak ve bugüne kadar İngiliz gazetelerinin çıkabilmesine, Parlamentodan söz edebilmesine şaşmak gerekir.
Zafer gazetesindeki bir bilimsel makalenin belirttiğine göre, «biz İngilizlerden daha demokratik değil» mişiz! «onların demokrasisi yedi yüzsenelik» miş! Onun için, İngiltere'de, meselâ Meclis'e saygısızlıkla, mahkemelere saygısızlıkla ilgili ne kadar hüküm varsa bunların hepsi bize de alınmalı imiş!
Fakat bunların yanı sıra İngiltere'de Meclis için yapılan seçimlerin idare şekli, meselâ radyonun kayıtsız şartsız tarafsızlığ, seçmen listelerinde yolsuzluk imkânlarının önlenmesi, partilerin seçim masraflarının sınırlanması, öte yandan, yargıç teminatı, mahkeme bağımsızlığı hiç mi hesaba katılmayacaktır?
İngiltere'de bir parti, seçimi, ancak alnı da, hesabı da açık kazanabilir. Acaba şimdi Türkiye'de Demokrat Parti, iktidarda kalabilmek için seçimlerde ne kadar para harcadığının tarafsız bir heyetçe tahkikine razı olabilecek durumda mıdır? Seçimlerde radyoyu kullanış tarzının mahkûm edilmiş olması karşısında millete hesap verebilecek durumda mıdır? Sandık başlarındaki listelerde adını bulamayan, sağken ölü gösterilen, varken yok edilen seçmenler karşısına açık alınla çıkıp «ben sizlerin oyunuzla iktidarda kaldım» diyebilecek hâlde midir?
İngiltere'de bir adalet bakanının yargıçları «görülen lüzum üzerine» emekliye ayırması, yerlerinden uzaklaştırması, yargıçlar hakkında itham ve isnatlarda bulunması, veya bir başbakanın, henüz devam eden dâvalar hakkında mütalâalar beyan edip, siyasal sanıklardan suçlu kimseler olarak bahsedebilmesi acaba mümkün müdür?
Hele bir İngiltere'deki seçim düzeni, yargıç teminatı, mahkeme bağımsızlığı bizde de benimsensin, ondan sonra en ağır kanunlar karşısında bile boynumuz kıldan ince olacaktır.
Demokratik memleketlerin hak ve hürriyet kısıcı ne kadar kanun hükümleri varsa derlenerek alınıp hak ve hürriyetleri teminat altına alıcı kanun hükümlerinin kendi mevzuatımızdan bir bir ayıklanıp atılması, Türkiye'de demokrasiyi yedi yüz yıllık İngiliz demokrasisiyle bir seviyeye ulaştırmak için en kısa yol olmasa gerektir.
Kaldı ki İngiltere'de demokrasi yedi yüz yıllıksa, bizde adalet daha da eskidir. Türk toplumunda adalet anlayışı, ancak Demokrat Parti iktidarı sırasında, medenî dünyaya karşı bizi milletçe mahcup düşürecek bir hâle gelmiştir.
Bir memlekette gerçek demokratik düzenin yerleşmesi zamana bağlı olabilir. Ama gerçek bir adalet düzenini hak etmek için bir topluluğun insanlardan meydana gelmiş olması yeter.
Kaldı ki Türk milletinin demokrasi için de beklemeğe ihtiyacı yoktur. Ve zaten beklemeğe zorlansa da beklemiyecektir.
Adalet konusunda ise, Türk toplumu, daha bundan yüzyıllar önce, bütün insanlığa önderlik edebilecek bir seviyeye erişmişti.
Evet, üzerimizde kara bulutlar uçuyor, Türk milletinin elini kolunu, gözünü dilini bağlamak için yeni yeni tertipler düşünülüyor.
Ama Demokrat Parti bu tertiplere karşı gelecek olanları mahkûm etmeğe hazırlana dursun, Türk milleti şimdiden Demokrat Partiyi mahkûm etmiştir.
Şimdi Demokrat Parti sorumluları, bu mahkûmiyeti bilmenin telâş ve kaygısı içindedirler. Sözde bizim dilimizi, kalemimizi bağlamağa uğraşıyorlar ama, aslında bağlamak istedikleri kendi gözleri, kulaklarıdır.
O hâle gelmişlerdir ki, milletin kendileri hakkında ne düşündüğünü, ne söylediğini duymayabilmek, öğrenmiyebilmek için artık baş vurmak istemiyecekleri tedbir yoktur.
Kapalı kapılar ardında
Bülent Ecevit
Dün gece kapalı kapılar ardında toplanıp konuştular. Ama ne konuştular, bilemeyiz! Kendi aralarında konuştukları hiç bir zaman hayra alâmet olmadığı için, bunların yayınlanmasını çoktan yasak ettiler.
Bir bildiğimiz varsa başımız üstünde gene kara bulutlar uçuyor
Meselâ, duvarında «Hâkimiyet milletindir» yazılı Büyük Millet Meclisi'nde Milletvekillerinin ne konuştuklarını millet duymasın diye yeni tedbirler alınacakmış! Yayın yasağıydı, gızli duruşmaydı, grup toplantılarının gizliliğiydi derken, şimdi de Meclis toplantılarının yayınlanmasına karşı yasaklar düşünülüyormuş!
Bunun için demokratik memleketler mevzuatındaki anti demokratik hüküm kalıntılarını arayıp bulmak ve hepsini bir bir kendi «demokrasi» mize eklemekle görevli uzmanlar, Britanya İmparatorluğundan Lüksenburg Dükalığına kadar birçok memleketin Meclis tartışmaları ile ilgili mevzuatını taramışlar.
Bunlar içinde hele İngiliz mevzuatından öyle hükümler bulup çıkarmışlar ki, buna göre İngiltere'de basının her gün suç işlediği sonucuna varmak ve bugüne kadar İngiliz gazetelerinin çıkabilmesine, Parlamentodan söz edebilmesine şaşmak gerekir.
Zafer gazetesindeki bir bilimsel makalenin belirttiğine göre, «biz İngilizlerden daha demokratik değil» mişiz! «onların demokrasisi yedi yüzsenelik» miş! Onun için, İngiltere'de, meselâ Meclis'e saygısızlıkla, mahkemelere saygısızlıkla ilgili ne kadar hüküm varsa bunların hepsi bize de alınmalı imiş!
Fakat bunların yanı sıra İngiltere'de Meclis için yapılan seçimlerin idare şekli, meselâ radyonun kayıtsız şartsız tarafsızlığ, seçmen listelerinde yolsuzluk imkânlarının önlenmesi, partilerin seçim masraflarının sınırlanması, öte yandan, yargıç teminatı, mahkeme bağımsızlığı hiç mi hesaba katılmayacaktır?
İngiltere'de bir parti, seçimi, ancak alnı da, hesabı da açık kazanabilir. Acaba şimdi Türkiye'de Demokrat Parti, iktidarda kalabilmek için seçimlerde ne kadar para harcadığının tarafsız bir heyetçe tahkikine razı olabilecek durumda mıdır? Seçimlerde radyoyu kullanış tarzının mahkûm edilmiş olması karşısında millete hesap verebilecek durumda mıdır? Sandık başlarındaki listelerde adını bulamayan, sağken ölü gösterilen, varken yok edilen seçmenler karşısına açık alınla çıkıp «ben sizlerin oyunuzla iktidarda kaldım» diyebilecek hâlde midir?
İngiltere'de bir adalet bakanının yargıçları «görülen lüzum üzerine» emekliye ayırması, yerlerinden uzaklaştırması, yargıçlar hakkında itham ve isnatlarda bulunması, veya bir başbakanın, henüz devam eden dâvalar hakkında mütalâalar beyan edip, siyasal sanıklardan suçlu kimseler olarak bahsedebilmesi acaba mümkün müdür?
Hele bir İngiltere'deki seçim düzeni, yargıç teminatı, mahkeme bağımsızlığı bizde de benimsensin, ondan sonra en ağır kanunlar karşısında bile boynumuz kıldan ince olacaktır.
Demokratik memleketlerin hak ve hürriyet kısıcı ne kadar kanun hükümleri varsa derlenerek alınıp hak ve hürriyetleri teminat altına alıcı kanun hükümlerinin kendi mevzuatımızdan bir bir ayıklanıp atılması, Türkiye'de demokrasiyi yedi yüz yıllık İngiliz demokrasisiyle bir seviyeye ulaştırmak için en kısa yol olmasa gerektir.
Kaldı ki İngiltere'de demokrasi yedi yüz yıllıksa, bizde adalet daha da eskidir. Türk toplumunda adalet anlayışı, ancak Demokrat Parti iktidarı sırasında, medenî dünyaya karşı bizi milletçe mahcup düşürecek bir hâle gelmiştir.
Bir memlekette gerçek demokratik düzenin yerleşmesi zamana bağlı olabilir. Ama gerçek bir adalet düzenini hak etmek için bir topluluğun insanlardan meydana gelmiş olması yeter.
Kaldı ki Türk milletinin demokrasi için de beklemeğe ihtiyacı yoktur. Ve zaten beklemeğe zorlansa da beklemiyecektir.
Adalet konusunda ise, Türk toplumu, daha bundan yüzyıllar önce, bütün insanlığa önderlik edebilecek bir seviyeye erişmişti.
Evet, üzerimizde kara bulutlar uçuyor, Türk milletinin elini kolunu, gözünü dilini bağlamak için yeni yeni tertipler düşünülüyor.
Ama Demokrat Parti bu tertiplere karşı gelecek olanları mahkûm etmeğe hazırlana dursun, Türk milleti şimdiden Demokrat Partiyi mahkûm etmiştir.
Şimdi Demokrat Parti sorumluları, bu mahkûmiyeti bilmenin telâş ve kaygısı içindedirler. Sözde bizim dilimizi, kalemimizi bağlamağa uğraşıyorlar ama, aslında bağlamak istedikleri kendi gözleri, kulaklarıdır.
O hâle gelmişlerdir ki, milletin kendileri hakkında ne düşündüğünü, ne söylediğini duymayabilmek, öğrenmiyebilmek için artık baş vurmak istemiyecekleri tedbir yoktur.
Koleksiyon
Alıntı
“Kapalı Kapılar Ardında,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/913 ulaşıldı.