Zafer Gazetesinin Dokunulmazlığı
Başlık:
Zafer Gazetesinin Dokunulmazlığı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1957-10-01
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Zafer Gazetesinin dokunulmazlığı
BÜLENT ECEVİT
İKTİDAR organı Zafer gazetesinin dünkü sayısındaki yazılardan birinde, zincirli resim olayının «iç yüzü» anlatılırken şöyle deniliyor:
«Henüz hakkında adlî bir hüküm verilmemiş bir adamın fotografının etrafına kalın bir zincir çerçeveleyip başının üstüne de paslı bir kilit asmak suretiyle, vatandaşlarda adalet duygusuna karşı saygısızlık uyandırmak için kürsünün üstüne çıkarılan o C.M.P Prometheus'ü...»
Gene iktidar organı Zafer gazetesinin gene dünkü sayısında, bu zincirli resim olayı ile ilgili baş yazıda ise şöyle deniliyor:
«Yas ve matem tutuyorlar: Çünkü kendi tarikatlerinin küfürbaz ve mütecaviz müessisi, B.M. Meclisinin mânevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif etmiş olmaktan dolayı mevkuftur. Bu, bu memlekette lâalettayin bir suç değildir. Meclis ve kanun, bu suçun failini yakasından yakalamış, teşriî mesuniyetini kaldırmış ve Adliyeye teslim etmiştir. Adliye de, bütün derecattan geçirerek hükmü infaz etmiştir.»
Görüyor musunuz şimdi işi?... Biz iktidar sözcüsü gazetenin ayni gün biribirine bitişik sütunlarda çıkan bu iki yazısından hangisine inanacağız?
Yazılardan biri der ki, Bölükbaşı «henüz hakkında adlî bir hüküm verilmemiş bir adam» dır. Öbürü der ki, hayır, Bölükbaşı «suçlu» dur, hem de işlediği «lâalettayin bir suç değildir Meclis ve kanun, bu suç failini yakasından yakalamış ve Adliyeye teslim etmiştir. Adliye de bütün derecettan geçirerek hükmü infaz etmiştir.»
Demokrat Parti iktidarının adalet konusunda kullandığı çifte ölçüye, iktidar sözcüsü bir gazetenin ayni sayısında yanyana çıkan bu iki yazı arasındaki çelişmeden müsbet delil mi olur? Hem o kadar müsbet ki, Adalet, Bakanı, eli altındaki bütün hadsiz hesapsız tekzip imkânlarını harekete geçirse bile, dünkü Zafer gazetesinde açıkça ortaya konulan bu delili çürütemez.
Muhalif bir parti, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş, hattâ yargılanmasına bile başlanmamış bir sanığın sırf mevkuf bulunduğunu belli eder bir resmini teşhir etse, bu «henüz hakkında adlî hüküm verilmemiş bir adam» hakkında adalete müdahaledir; fakat iktidarın ayni sanık hakkında «suçlu» dur demesi, üstelik bir de, milletvekili ve bir muhalefet partisinin genel başkanı durumunda bulunan o kimseden «küfürbaz» diye söz etmesi mubah sayılır!
Hani Bölükbaşı meselesi adalete intikal ettiğine göre, bu meseleden mahkemeye tesir edebilecek yolda söz etme yasaktı?... Zafer'in başyazısı bu yasağı öylesine hiçe sayıyor ki, değil mahkemeye tesir edici yayında bulunmaktan kaçınmak, açıkça Bölükbaşı hakkında hüküm veriyor, bu hükmün «adliyede bütün derecettan» geçirilerek «infaz» edildiğini yazabiliyor, bir sanık hakkında «suçlu» diyebiliyor.
Kanunlara, adalete bu derece saygısız insanların, başka yurttaşlara karşı kanunlara ve adalete saygı konusunda tek bir söz söylemeğe hakları yoktur.
Hele, bütün dünyada millî itibarımızı düşüren bir 6—7 Eylül hâdiselerindeki çapulculuğu yapanları, dünyaya karşı «millî hisleri galeyana gelmiş» vatanseverler olarak ilân edip, kimlerin emrine uydukları bugüne kadar anlaşılamamış birkaç çapulcu uğrunda bütün bir milleti lekelemekten çekinmeyen insanların, şimdi, henüz mahkeme karşısına bile çıkarılmamış bazı sanıkları «tulumbacılar» diye lekeliyerek «halk» tan ve «Ankaralı» lıktan ayırma yetkisini kendilerinde görmeğe hiç hakları olamaz.
Henüz ne Bölükbaşı'nın suçlu olup olmadığı ne de zincirli resim olayında kimlerin asıl suçlu oldukları anlaşılmıştır.
Ortada suçluluğu açıkça görülebilen bir taraf varsa, o da bu türlü yayınları yapan Zafer gazetesidir. Fakat Zafer gazetesi hakkında bundan ötürü bir kovuşturma bile açılmasına imkân yoktur. Bu imkânsızlığınsa bir tek sebebi vardır: Zafer gazetesinin iktidar sözcüsü olması!
İktidara herhangi bir şekilde bağlı bulunmak, bugün yurdumuzda, Anayasa ile teminat altına alınmış milletvekili dokunulmazlığının bile çok daha üstünde bir dokunulmazlık sağlar olmuştur. Öyle ki, kayıtsız şartsız herkese küfür edebilme hakkı bile, iktidar sözcülerinin tekeline verilmiştir.
«Vatandaşlarda adaletde uygusuna karşı saygısızlık uyandırma» nın bundan daha korkunç bir şekline tarih boyunca pek az rastlanabilse gerektir.
Zafer Gazetesinin dokunulmazlığı
BÜLENT ECEVİT
İKTİDAR organı Zafer gazetesinin dünkü sayısındaki yazılardan birinde, zincirli resim olayının «iç yüzü» anlatılırken şöyle deniliyor:
«Henüz hakkında adlî bir hüküm verilmemiş bir adamın fotografının etrafına kalın bir zincir çerçeveleyip başının üstüne de paslı bir kilit asmak suretiyle, vatandaşlarda adalet duygusuna karşı saygısızlık uyandırmak için kürsünün üstüne çıkarılan o C.M.P Prometheus'ü...»
Gene iktidar organı Zafer gazetesinin gene dünkü sayısında, bu zincirli resim olayı ile ilgili baş yazıda ise şöyle deniliyor:
«Yas ve matem tutuyorlar: Çünkü kendi tarikatlerinin küfürbaz ve mütecaviz müessisi, B.M. Meclisinin mânevi şahsiyetini alenen tahkir ve tezyif etmiş olmaktan dolayı mevkuftur. Bu, bu memlekette lâalettayin bir suç değildir. Meclis ve kanun, bu suçun failini yakasından yakalamış, teşriî mesuniyetini kaldırmış ve Adliyeye teslim etmiştir. Adliye de, bütün derecattan geçirerek hükmü infaz etmiştir.»
Görüyor musunuz şimdi işi?... Biz iktidar sözcüsü gazetenin ayni gün biribirine bitişik sütunlarda çıkan bu iki yazısından hangisine inanacağız?
Yazılardan biri der ki, Bölükbaşı «henüz hakkında adlî bir hüküm verilmemiş bir adam» dır. Öbürü der ki, hayır, Bölükbaşı «suçlu» dur, hem de işlediği «lâalettayin bir suç değildir Meclis ve kanun, bu suç failini yakasından yakalamış ve Adliyeye teslim etmiştir. Adliye de bütün derecettan geçirerek hükmü infaz etmiştir.»
Demokrat Parti iktidarının adalet konusunda kullandığı çifte ölçüye, iktidar sözcüsü bir gazetenin ayni sayısında yanyana çıkan bu iki yazı arasındaki çelişmeden müsbet delil mi olur? Hem o kadar müsbet ki, Adalet, Bakanı, eli altındaki bütün hadsiz hesapsız tekzip imkânlarını harekete geçirse bile, dünkü Zafer gazetesinde açıkça ortaya konulan bu delili çürütemez.
Muhalif bir parti, hakkında henüz kesin hüküm verilmemiş, hattâ yargılanmasına bile başlanmamış bir sanığın sırf mevkuf bulunduğunu belli eder bir resmini teşhir etse, bu «henüz hakkında adlî hüküm verilmemiş bir adam» hakkında adalete müdahaledir; fakat iktidarın ayni sanık hakkında «suçlu» dur demesi, üstelik bir de, milletvekili ve bir muhalefet partisinin genel başkanı durumunda bulunan o kimseden «küfürbaz» diye söz etmesi mubah sayılır!
Hani Bölükbaşı meselesi adalete intikal ettiğine göre, bu meseleden mahkemeye tesir edebilecek yolda söz etme yasaktı?... Zafer'in başyazısı bu yasağı öylesine hiçe sayıyor ki, değil mahkemeye tesir edici yayında bulunmaktan kaçınmak, açıkça Bölükbaşı hakkında hüküm veriyor, bu hükmün «adliyede bütün derecettan» geçirilerek «infaz» edildiğini yazabiliyor, bir sanık hakkında «suçlu» diyebiliyor.
Kanunlara, adalete bu derece saygısız insanların, başka yurttaşlara karşı kanunlara ve adalete saygı konusunda tek bir söz söylemeğe hakları yoktur.
Hele, bütün dünyada millî itibarımızı düşüren bir 6—7 Eylül hâdiselerindeki çapulculuğu yapanları, dünyaya karşı «millî hisleri galeyana gelmiş» vatanseverler olarak ilân edip, kimlerin emrine uydukları bugüne kadar anlaşılamamış birkaç çapulcu uğrunda bütün bir milleti lekelemekten çekinmeyen insanların, şimdi, henüz mahkeme karşısına bile çıkarılmamış bazı sanıkları «tulumbacılar» diye lekeliyerek «halk» tan ve «Ankaralı» lıktan ayırma yetkisini kendilerinde görmeğe hiç hakları olamaz.
Henüz ne Bölükbaşı'nın suçlu olup olmadığı ne de zincirli resim olayında kimlerin asıl suçlu oldukları anlaşılmıştır.
Ortada suçluluğu açıkça görülebilen bir taraf varsa, o da bu türlü yayınları yapan Zafer gazetesidir. Fakat Zafer gazetesi hakkında bundan ötürü bir kovuşturma bile açılmasına imkân yoktur. Bu imkânsızlığınsa bir tek sebebi vardır: Zafer gazetesinin iktidar sözcüsü olması!
İktidara herhangi bir şekilde bağlı bulunmak, bugün yurdumuzda, Anayasa ile teminat altına alınmış milletvekili dokunulmazlığının bile çok daha üstünde bir dokunulmazlık sağlar olmuştur. Öyle ki, kayıtsız şartsız herkese küfür edebilme hakkı bile, iktidar sözcülerinin tekeline verilmiştir.
«Vatandaşlarda adaletde uygusuna karşı saygısızlık uyandırma» nın bundan daha korkunç bir şekline tarih boyunca pek az rastlanabilse gerektir.
Koleksiyon
Alıntı
“Zafer Gazetesinin Dokunulmazlığı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/892 ulaşıldı.