Suçlu Kim?

Başlık: 
Suçlu Kim? 
Kaynak: 
Ulus, "Uzaktan" s. 3 
Tarih: 
1957-09-03 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/36 
Metin: 
UZAKTAN

SUÇLU KIM?

KANUNLARA saygılı bir iktidar partisi, ancak yürürlükteki kanunların kendisine tanıdığı yetkilere dayanarak yurttaşlarını suçlandırıp tehdid edebilir.

Demokrat Parti iktidarı ise, «sahtekârlık... düzenbazlık.. oyunbazlık fesaçılık.. mızıkçılık... hiyanet... hile... şirretlik» gibi, hepsi birbirinden ağır sıfatlarla suçlandırdığı muhalefet birliğini, yeni kanunlar çıkararak «tedbir» almakla tehdid etmektedir.

Muhalefetin suçsuzluğuna, yürürlükteki kanunlara saygısına «sahtekârlık, düzenbazlık. mızıkçılık» v.s. den uzaklığına, iktidar partisinin bu tehdidinden daha müspet delil olamaz.

Muhalefet kanunlara aykırı davranmış, gayrı meşru bir teşebbüste bulunmuş olsa idi, «tedbir» almak için iktidarın yeni kanunlar çıkarmayı düşünmesine elbette ihtiyaç olmazdı.

İktidar sözcülerinin muhalefete karşı kullandığı delillerden en hafifini iktidar partisine karşı kullanarak diyebiliriz ki, asıl «mızıkçılık», kanunlar çerçevesi içinde kendi haklarını korumağa çalışan insanları, bu yolda başvuracakları her çareye karşı yeni kanunlar çıkarılıp «tedbir» alınacağını söyliyerek tehdid etmektir. İnsanların, yürürlükteki kanunlar çerçevesi içinde haklarını korumağa çalışmasının «hiyanet» e kadar varan bir suçlar silsilesi içine yerleştirilmesine imkân yoktur. Buna teşebbüs eden bir iktidar partisi, kanunlara saygısızlığın en ileri bir örneğini vermiş olur.

Bu son hareketiyle Demokrat Parti, Anayasaya, kanunlara, insan haklarına, ayrıca da, kullandığı dille, toplumun ahlâk ve nezahat ölçülerine saygısızlığını, seçimler öncesinde, bir defa raha, olanca çıplaklığı ile ortaya sermiş bulunmaktadır.

Suç olan, kanunların izin verdiğini yapmak değil, kanunların izin verdiğini yapanları suçlandırıp tehdit etmek, onlara hakaret etmektir.

Eğer bugün Türkiye'de gerçekten bağımsız bir adalet cihazı bırakılmış olsa idi, iktidar partisinin muhalefete karşı yeni kanunlar çıkararak «tedbir» almasına vakit kalmadan, adalet cihazı harekete geçerek, kanunlara saygılı insanları en yakışıksız ve sorumsuz bir şekilde suçlandıranlara ve tehdit edenlere karşı tedbir alırdı.

Mahkemelerin iktidar liderlerine karşı kendiliklerinden böyle tedbirler almağa yetkisi olmasa bile, sütnlarında bu türlü suçlama, tehdit ve hakaretlerin yapıldığı gazeteler, iktidar sözcüsü durumunda da olsalar, savcılık makamının haklarında kovuşturma açabileceği kurumlardır. İktidar sözcüsü gazetelerin kullandığı dille, bağımsız gazeteler iktidar partisine karşı bir kampanya açacak olsalardı, savcılık herhalde harekete geçmekte gecikmezdi.

İktidar sözcüsü gazete hakkında zaman zaman müstehcen yayınlardan ötürü kovuşturma açmağa kendini yetkili gören savcılık, şimdilik, hiç değilse gene öyle ahlâki bir gerekçeye dayanarak, bu gazete hakkında, kullandığı dilden ötürü bir kovuşturma açabilmeliydi.

Bugün iktidar sözcüleri, muhalefete, en ağır hakaretler ihtiva eden sözlerle, bazı ağır suçlar yüklediklerine göre, ortada mutlâka bir suç vardır: Ya muhalefet gerçekten suçludur, ya da muhalefeti yok yere en ağır hakaretlerle suçlandıranlar suçludur!

İki taraf hakkında da, — suç ancak yürürlükteki kanunlar çerçevesi içinde belirebileceğine göre — yürürlükteki kanunlara dayanarak kovuşturma açılmıyor, açılamıyorsa, o memlekette adalet cihazı gerektiği gibi işlemiyor demektir.

Evet, ortada mutlâka bir suç vardır! Ortada suç yoktur demek, Türkiye Cumhuriyetinde iktidar sözcüsü gazeteler, suçsuz yurttaşlara dilediklerini söylemekte, «düzenbaz, sahtekâr, şirret» demekte serbesttirler demektir. Onun için iki tarafın birden suçsuz olmasına imkân yoktur. Öyleyse suçlu kimdir?.. Bunun cevabı verilmelidir! Bunun cevabını adalet cihazı veremiyecek halde ise, halkoyu verecektir.

Cambridge, MASS.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1957.09.03.jpg
1957.09.03_B.jpg
1957.09.03_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Suçlu Kim?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/880 ulaşıldı.