Hedefleri Birleşen Oklar
Başlık:
Hedefleri Birleşen Oklar
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-07-12
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/36
Metin:
UZAKTAN
HEDEFLERİ BİRLEŞEN OKLAR
TÜRKİYE'nin bir tarım memleketi durumundan kurtulup endüstrileşmesi sağlanmağa çalışılırken karşılaşılan sosyal meseleler, en az ekonomik meseleler kadar, belki de onlardan daha önemlidir. Onun için, «Uzaktan» sütununda daha önce çıkan bazı yazılarımızda da belirtmeğe çalıştığımız gibi, böyle bir, tarım memleketi durumundan endüstri memleketi durumuna geçiş devresinde, Cumhuriyet Halk Partisi gibi, belirli bir sosyal görüşü bulunan bir partinin önderliğine büyük ihtiyaç vardır.
Sosyal görüşü Demokrat Partininki kadar basit ve kıt bir parti de, bugünkünden daha plânlı, programlı hareket etmek ve talihi yardımcı olup, daha doğrusu yerli ve yabancı sermayeye daha çok güven verip, bugünkünden daha geniş finansman imkânları bulmakla, memleketin endüstrileşmesinde gereken hızı belki sağlıyabilirdi. Ancak, böyle bir idare altında yürütülen endüstrileşme hareketi, memleketin sosyal yapısına faydadan çok zarar verecek, üstelik, Türkiye için siyasal bakımdan ciddî tehlike teşkil eden yabancı ideolojilere elverişli bir zemin hazırlamış olacaktı. Nitekim Demokrat Parti iktidarı. 7 yıldır yurdumuzda, bu zemini habile varmadan, bu zemini hazırlamaktadır.
Demikrat Parti iktidarının bu alanda toplum yapımıza vermiş olduğu zararların acısı, eğer erken tedbir alınamazsa, zaman geçtikçe daha çok duyulacaktır.
Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi, önümüzdeki genel seçimlere girerken yurttaşlara sunacağı programda, ekonomik kalkınmamızın, endüstrileşmemizin sosyal yönü üzerindeki görüşlerini önemle ve teferrüatlı olarak belirtmelidir.
«Altı Ok» dan ikisi, bu alanda C.H.P. nin yönünü zaten tayin etmiştir: Bu iki oktan biri devletçilik, biri halkcılıktır.
Cumhuriyetin, çok partili hayata geçinceye kadar süren ilk devresinde, devrimleri kökleştirebilmek, ulusal bir ekonominin sağlam temellerini kurabilmek ve bağımsızlığımızı teminat altına alabilmek için, otoriter ve merkeziyetçi bir idareye ihtiyaç duyulmuştu. Bu devre boyunca, «devletçilik» le «halkçılık» arasındaki bağlantı o kadar belirli değildi. Halkçılık, daha çok, bir kültür meselesi olarak düşünülüyordu. Demokratik hayata geçtikten sonra ise, halkçılık ilkesi, sosyal ve ekonomik alanlarda da değer kazanmış, bu alanda da bir anlam taşır duruma gelmiştir. C.H.P. nin devletçilik ilkesiyle demokrasi ülküsü arasında çıkabilecek herhangi bir çatışmayı, bağdaşmazlığı önlemenin en etkili çaresi halkçılık ilkesinde saklıdır. Halkçılık, ekonomi alanında devletçiliğin, Türkiye'yi otoriter ve merkeziyetçi bir rejime, aşırı bir bürokasinin verimsizliğine sürüklemesini önliyecek bir sigorta değerindedir.
Liberal bir ekonomi parolasiyle ortaya atılan Demokrat Parti, zamanla, şuursuz bir şekilde, yer yer iktisadî devletçliiğe dönmek zorunda kalmış, hattâ bazı hallerde perakendeci kasaplığı, balıkçılığı bakkallığı bile devlet kesimi içine almış olmakla beraber, bunu halkçılıkla, bir arada yürütmediği için, gerek verim bakımından gerek demokrasi ve sosyal adalet bakımlarından çıkmaza saplanıp kalmıştır.
C.H.P. yeniden iktidara geçerse, memleketi bu çıkmazdan kurtarabilecek tek partidir. Devletçilik ilkesini, bir halk ekonomisi anlayışı içinde yeniden değerlendirme eğiliminin C.H.P. saflarında günden güne kuvvet kazanması bu bakımdan çok umut vericidir. O arada, örneğin işçilileri çalıştıkları endüstriye hissedar yapma, işletmecilikte söz ve oy sahibi kılma, böylelikle, ekonomik hayatta, bir yandan aşırı merkeziyetçiliği ve bürokrasiyi, bir yandan da ölçüsüz servet dağılışını önleme tedbirlerine programda geniş yer verilmesi beklenir.
Bu gibi tedbirler, toplum yapımızı, bizden önce endüstrileşmiş Batı ülkelerinin maruz kaldığı ve hâlâ bütün bütün tedavi edemediği hastalıklara karşı masun kılacağı gibi, halkın demokratik eğitimi bakımından da büyük değer taşır. Çünkü demokratik zihniyetin, demokratik usullerin ve davranışın, günlük çalışma hayatımıza kadar kök salabilmesi, bir başka deyimle, demokrasinin, daha çok aydınları, aktif politikacıları ve gazetecileri ilgilendiren soyut bir kavram görünümünden kurtularak, halk gözünde, emekle demokrasi arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulabilmesi, ancak, ekonomik hayatımız da devletçilikle halkçılığın kaynaşmasından, Altı Ok'un bu ikisinin hedeflerinin birleşmesinden doğacak böyle tedbirlerle sağlanabilir.
Cambridge, MASS.
BÜLENT ECEVİT
HEDEFLERİ BİRLEŞEN OKLAR
TÜRKİYE'nin bir tarım memleketi durumundan kurtulup endüstrileşmesi sağlanmağa çalışılırken karşılaşılan sosyal meseleler, en az ekonomik meseleler kadar, belki de onlardan daha önemlidir. Onun için, «Uzaktan» sütununda daha önce çıkan bazı yazılarımızda da belirtmeğe çalıştığımız gibi, böyle bir, tarım memleketi durumundan endüstri memleketi durumuna geçiş devresinde, Cumhuriyet Halk Partisi gibi, belirli bir sosyal görüşü bulunan bir partinin önderliğine büyük ihtiyaç vardır.
Sosyal görüşü Demokrat Partininki kadar basit ve kıt bir parti de, bugünkünden daha plânlı, programlı hareket etmek ve talihi yardımcı olup, daha doğrusu yerli ve yabancı sermayeye daha çok güven verip, bugünkünden daha geniş finansman imkânları bulmakla, memleketin endüstrileşmesinde gereken hızı belki sağlıyabilirdi. Ancak, böyle bir idare altında yürütülen endüstrileşme hareketi, memleketin sosyal yapısına faydadan çok zarar verecek, üstelik, Türkiye için siyasal bakımdan ciddî tehlike teşkil eden yabancı ideolojilere elverişli bir zemin hazırlamış olacaktı. Nitekim Demokrat Parti iktidarı. 7 yıldır yurdumuzda, bu zemini habile varmadan, bu zemini hazırlamaktadır.
Demikrat Parti iktidarının bu alanda toplum yapımıza vermiş olduğu zararların acısı, eğer erken tedbir alınamazsa, zaman geçtikçe daha çok duyulacaktır.
Onun için, Cumhuriyet Halk Partisi, önümüzdeki genel seçimlere girerken yurttaşlara sunacağı programda, ekonomik kalkınmamızın, endüstrileşmemizin sosyal yönü üzerindeki görüşlerini önemle ve teferrüatlı olarak belirtmelidir.
«Altı Ok» dan ikisi, bu alanda C.H.P. nin yönünü zaten tayin etmiştir: Bu iki oktan biri devletçilik, biri halkcılıktır.
Cumhuriyetin, çok partili hayata geçinceye kadar süren ilk devresinde, devrimleri kökleştirebilmek, ulusal bir ekonominin sağlam temellerini kurabilmek ve bağımsızlığımızı teminat altına alabilmek için, otoriter ve merkeziyetçi bir idareye ihtiyaç duyulmuştu. Bu devre boyunca, «devletçilik» le «halkçılık» arasındaki bağlantı o kadar belirli değildi. Halkçılık, daha çok, bir kültür meselesi olarak düşünülüyordu. Demokratik hayata geçtikten sonra ise, halkçılık ilkesi, sosyal ve ekonomik alanlarda da değer kazanmış, bu alanda da bir anlam taşır duruma gelmiştir. C.H.P. nin devletçilik ilkesiyle demokrasi ülküsü arasında çıkabilecek herhangi bir çatışmayı, bağdaşmazlığı önlemenin en etkili çaresi halkçılık ilkesinde saklıdır. Halkçılık, ekonomi alanında devletçiliğin, Türkiye'yi otoriter ve merkeziyetçi bir rejime, aşırı bir bürokasinin verimsizliğine sürüklemesini önliyecek bir sigorta değerindedir.
Liberal bir ekonomi parolasiyle ortaya atılan Demokrat Parti, zamanla, şuursuz bir şekilde, yer yer iktisadî devletçliiğe dönmek zorunda kalmış, hattâ bazı hallerde perakendeci kasaplığı, balıkçılığı bakkallığı bile devlet kesimi içine almış olmakla beraber, bunu halkçılıkla, bir arada yürütmediği için, gerek verim bakımından gerek demokrasi ve sosyal adalet bakımlarından çıkmaza saplanıp kalmıştır.
C.H.P. yeniden iktidara geçerse, memleketi bu çıkmazdan kurtarabilecek tek partidir. Devletçilik ilkesini, bir halk ekonomisi anlayışı içinde yeniden değerlendirme eğiliminin C.H.P. saflarında günden güne kuvvet kazanması bu bakımdan çok umut vericidir. O arada, örneğin işçilileri çalıştıkları endüstriye hissedar yapma, işletmecilikte söz ve oy sahibi kılma, böylelikle, ekonomik hayatta, bir yandan aşırı merkeziyetçiliği ve bürokrasiyi, bir yandan da ölçüsüz servet dağılışını önleme tedbirlerine programda geniş yer verilmesi beklenir.
Bu gibi tedbirler, toplum yapımızı, bizden önce endüstrileşmiş Batı ülkelerinin maruz kaldığı ve hâlâ bütün bütün tedavi edemediği hastalıklara karşı masun kılacağı gibi, halkın demokratik eğitimi bakımından da büyük değer taşır. Çünkü demokratik zihniyetin, demokratik usullerin ve davranışın, günlük çalışma hayatımıza kadar kök salabilmesi, bir başka deyimle, demokrasinin, daha çok aydınları, aktif politikacıları ve gazetecileri ilgilendiren soyut bir kavram görünümünden kurtularak, halk gözünde, emekle demokrasi arasında doğrudan doğruya bağlantı kurulabilmesi, ancak, ekonomik hayatımız da devletçilikle halkçılığın kaynaşmasından, Altı Ok'un bu ikisinin hedeflerinin birleşmesinden doğacak böyle tedbirlerle sağlanabilir.
Cambridge, MASS.
BÜLENT ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Hedefleri Birleşen Oklar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/851 ulaşıldı.