Demokraside Programın Değeri
Başlık:
Demokraside Programın Değeri
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-05-31
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
Demokraside programın değeri
MEMLEKET meselelerini bir bütün olarak değil de, kendi sade hayatları, kendi dar menfaatleri ölçüsünde düşünen, bu meselelere uzun vadeli değil, kısa vadeli, adetâ günlük hâl çareleri gösterilmesiyle yetinen seçmenler, demokrasinin en çok kökleşmiş olduğu, okur yazar orantısının en yüksek bulunduğu ülkelerde bile çoğunluktadır. Fakat bundan, demokrasi hakkında kötümserliğe düşmek, demokrasiyi kötüleyici sonuçlar çıkarmak gerekmez.
Yirminci yüzyılda demokrasi, zümre demokrasisi olmaktan çıkmış, kütle demokrasisi olmuştur. Onun için memleket meselelerini kendi hayatlarının dar çerçevesi içinde düşünen, bu meselelere günlük hâl çareleri gösterilmesiyle yetinen çoğunluğun menfaat ve istekleri artık, demokrasiye gerçekten bağlı her ülkede, ön plânda gözetilmektedir. Böylelikle, hayalci liderlerin, gerçekleşip gerçekleşemiyecegi, veya nasıl ve ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen bir takım hayaller uğrunda halk kitlelerini ağır sıkıntılara, fedakârlıklara mahkûm etmesi, körükörüne bazı maceralara sürüklenmesi, insanların ve ulusların hayatiyle kumar oynaması önlenmiş olmaktadır.
Ancak bir yandan da, bir ülkenin kalkınıp gelişebilmesi, gelecekteki güvenliğinin sağlanabilmesi, dünyadaki ilerleme hızına ayak uydurabilmesi, ve o ülke halkının zamanla daha mutlu bir yaşayışa kavuşabilmesi için, elbette, vasat yurttaşın günlük meseleleri, dar çerçeveli kaygıları, kısa vadeli istekleri ötesinde bazı amaçlar gözetmek de gereklidir. Bunun için, ülkenin yönetiminde belirli bir yol tutulması, meselelere belirli bir yönde hal çareleri aranması beklenir.
Öyle ki, siyasal partilerin programları, görünüşte memleket meseleleri için gösterilen günlük hal çarelerinden meydana gelse bile, aslında, o meseleler karşısında belirli bir davranışı ifade etmelidir. Günlük meseleler için gösterdiği hal çarelerini belirli bir yönde sıralayıp düzenlemiyen bir parti, programsız bir parti demektir. Böyle bir partinin seçim manifestosunda veya hükümet «program» larında verilmiş sözler, ne kadar çekici de görünse, aslında, birbirini tutmayan, birbiriyle çelişmeye düşen bir sözler yığınından başka bir şey olamaz.
Şimdiye kadar Demokrat Partinin «program» adı altında halka verdiği sözler, böyle bir gelişi güzel, derme çatma söz yığınından başka bir şey olamamış, o yüzden, Demokrat Parti iktidarının bütün Menderes hükümetleri, verilen sözlerin tutarsızlığı (insicamsızlığı,) çelişikliği içinde düğümlenip kalmış, çıkmazdan çıkmaza saplanmış, «plân, program diyorsunuz, güldürmeyin beni» diye programsızlığı savunmağa çalışan iktidar lideri de, her gün değişen şartlar karşısında belirli bir yol tutmanın, belirli bir programa, biribiriyle uyumlu plânlara bağlı kalmanın kendisine imkânsız göründüğü türlü vesilelerle, açı açık söylemiştir. Hattâ son olarak, dördüncü hükümetinin bundan bir buçuk yıl önce «program» adı altında vermiş olduğu sözleri bile yerine getirmeğe imkân ve lüzum görmediğini, o «program» a dayanarak güvenoyu almış bulunduğu Büyük Millet Meclisi huzurunda belirtmekten de kaçınmamıştır.
Gerçekte ise, bir memleketin sosyal ve ekonomik meselelerinden doğan şartlar, iktidar partisi liderinin sandığı gibi, öyle her gün değişik bir tutumu gerekli kılacak kadar süratli değişmezler. Gerçekte o kadar süretli değişen, bu şartlar değil, Demokrat Parti iktidarının meseleleri görüş ve ele alış tarzıdır. Buna da en başta, Demokrat Parti iktidarınca verilen sözlerin biribirini tutmazlığı, çelişikliği sebep olmuştur. Demokrat Partinin başındakiler bu çelişme ve tutarsızlıkların girdabında her gün yön değiştirdikçe, memleketteki şartların değişmekte olduğu sanısına kapılmaktadırlar.
Bu durumdaki bir parti memleket idaresine yeterli olamıyacağı gibi, eğer o memlekette demokrasi sağlam teminata kavuşmamışsa elbette yetersizliğine rağmen iktidarda kalabilmenin yolunu demokrasiden uzaklaşmakta arıyacak; demokrasiden uzaklaştıkça da, vatandaş hayatında sebep olduğu sıkıntıları, geleceğe ait bir takım gerçekleşmesi imkânsız büyük hayallerle örtmeğe çalışacaktır.
Demokrasinin işleyebilmesi ve iyi sonuçlar verebilmesi bir şart, vatandaşın günlük kaygı ve istekleriyle memleketin uzun vadeli ihtiyaçlarını uzlaştırabilmek, bunlar arasında bir denge kurabilmektir. Partileri programları ile böyle bir denge kurmağa zorlamaksa, memleket meselelerini azçok bir bütün olarak düşünebilme, bu meselelere bulunacak hal çarelerini geniş bir zaman çerçevesi içinde değerlendirebilme yeteneğini kazanmış aydınların ödevidir.
Önümüzdeki seçimlerin, Türkiye'de demokratik gelişme bakımından bir değer taşıyıp taşımaması, geniş ölçüde, aydınlarımızın bu ödevi yerine getirmekte gösterecekleri başarıya bağlıdır.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Demokraside programın değeri
MEMLEKET meselelerini bir bütün olarak değil de, kendi sade hayatları, kendi dar menfaatleri ölçüsünde düşünen, bu meselelere uzun vadeli değil, kısa vadeli, adetâ günlük hâl çareleri gösterilmesiyle yetinen seçmenler, demokrasinin en çok kökleşmiş olduğu, okur yazar orantısının en yüksek bulunduğu ülkelerde bile çoğunluktadır. Fakat bundan, demokrasi hakkında kötümserliğe düşmek, demokrasiyi kötüleyici sonuçlar çıkarmak gerekmez.
Yirminci yüzyılda demokrasi, zümre demokrasisi olmaktan çıkmış, kütle demokrasisi olmuştur. Onun için memleket meselelerini kendi hayatlarının dar çerçevesi içinde düşünen, bu meselelere günlük hâl çareleri gösterilmesiyle yetinen çoğunluğun menfaat ve istekleri artık, demokrasiye gerçekten bağlı her ülkede, ön plânda gözetilmektedir. Böylelikle, hayalci liderlerin, gerçekleşip gerçekleşemiyecegi, veya nasıl ve ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen bir takım hayaller uğrunda halk kitlelerini ağır sıkıntılara, fedakârlıklara mahkûm etmesi, körükörüne bazı maceralara sürüklenmesi, insanların ve ulusların hayatiyle kumar oynaması önlenmiş olmaktadır.
Ancak bir yandan da, bir ülkenin kalkınıp gelişebilmesi, gelecekteki güvenliğinin sağlanabilmesi, dünyadaki ilerleme hızına ayak uydurabilmesi, ve o ülke halkının zamanla daha mutlu bir yaşayışa kavuşabilmesi için, elbette, vasat yurttaşın günlük meseleleri, dar çerçeveli kaygıları, kısa vadeli istekleri ötesinde bazı amaçlar gözetmek de gereklidir. Bunun için, ülkenin yönetiminde belirli bir yol tutulması, meselelere belirli bir yönde hal çareleri aranması beklenir.
Öyle ki, siyasal partilerin programları, görünüşte memleket meseleleri için gösterilen günlük hal çarelerinden meydana gelse bile, aslında, o meseleler karşısında belirli bir davranışı ifade etmelidir. Günlük meseleler için gösterdiği hal çarelerini belirli bir yönde sıralayıp düzenlemiyen bir parti, programsız bir parti demektir. Böyle bir partinin seçim manifestosunda veya hükümet «program» larında verilmiş sözler, ne kadar çekici de görünse, aslında, birbirini tutmayan, birbiriyle çelişmeye düşen bir sözler yığınından başka bir şey olamaz.
Şimdiye kadar Demokrat Partinin «program» adı altında halka verdiği sözler, böyle bir gelişi güzel, derme çatma söz yığınından başka bir şey olamamış, o yüzden, Demokrat Parti iktidarının bütün Menderes hükümetleri, verilen sözlerin tutarsızlığı (insicamsızlığı,) çelişikliği içinde düğümlenip kalmış, çıkmazdan çıkmaza saplanmış, «plân, program diyorsunuz, güldürmeyin beni» diye programsızlığı savunmağa çalışan iktidar lideri de, her gün değişen şartlar karşısında belirli bir yol tutmanın, belirli bir programa, biribiriyle uyumlu plânlara bağlı kalmanın kendisine imkânsız göründüğü türlü vesilelerle, açı açık söylemiştir. Hattâ son olarak, dördüncü hükümetinin bundan bir buçuk yıl önce «program» adı altında vermiş olduğu sözleri bile yerine getirmeğe imkân ve lüzum görmediğini, o «program» a dayanarak güvenoyu almış bulunduğu Büyük Millet Meclisi huzurunda belirtmekten de kaçınmamıştır.
Gerçekte ise, bir memleketin sosyal ve ekonomik meselelerinden doğan şartlar, iktidar partisi liderinin sandığı gibi, öyle her gün değişik bir tutumu gerekli kılacak kadar süratli değişmezler. Gerçekte o kadar süretli değişen, bu şartlar değil, Demokrat Parti iktidarının meseleleri görüş ve ele alış tarzıdır. Buna da en başta, Demokrat Parti iktidarınca verilen sözlerin biribirini tutmazlığı, çelişikliği sebep olmuştur. Demokrat Partinin başındakiler bu çelişme ve tutarsızlıkların girdabında her gün yön değiştirdikçe, memleketteki şartların değişmekte olduğu sanısına kapılmaktadırlar.
Bu durumdaki bir parti memleket idaresine yeterli olamıyacağı gibi, eğer o memlekette demokrasi sağlam teminata kavuşmamışsa elbette yetersizliğine rağmen iktidarda kalabilmenin yolunu demokrasiden uzaklaşmakta arıyacak; demokrasiden uzaklaştıkça da, vatandaş hayatında sebep olduğu sıkıntıları, geleceğe ait bir takım gerçekleşmesi imkânsız büyük hayallerle örtmeğe çalışacaktır.
Demokrasinin işleyebilmesi ve iyi sonuçlar verebilmesi bir şart, vatandaşın günlük kaygı ve istekleriyle memleketin uzun vadeli ihtiyaçlarını uzlaştırabilmek, bunlar arasında bir denge kurabilmektir. Partileri programları ile böyle bir denge kurmağa zorlamaksa, memleket meselelerini azçok bir bütün olarak düşünebilme, bu meselelere bulunacak hal çarelerini geniş bir zaman çerçevesi içinde değerlendirebilme yeteneğini kazanmış aydınların ödevidir.
Önümüzdeki seçimlerin, Türkiye'de demokratik gelişme bakımından bir değer taşıyıp taşımaması, geniş ölçüde, aydınlarımızın bu ödevi yerine getirmekte gösterecekleri başarıya bağlıdır.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Demokraside Programın Değeri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/832 ulaşıldı.