Kolombiya'da Hürriyet mücadelesi VI: Bir Diktatörün Sonu
Başlık:
Kolombiya'da Hürriyet mücadelesi VI: Bir Diktatörün Sonu
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-05-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: VI
Bir diktatörün sonu
DİKTATÖR Rojas, muhalefet lideri Valencia'nın, 6 kurşunlu revolverini bir defa olsun ateşlemeğe bile ihtiyaç duymaksızın bütün Kolombiya ordusunu ve polis kuvvetlerini durdurması karşısında, başka bir çareye baş vurdu. Valencia'yı serbest bıraktı, fakat emri altındaki Meclis'e, 1958 seçimini beklemeksizin kendisini bir devre için daha Cumhurbaşkanı seçmeleri emrini verdi.
Böylece Rojas, 1958 e kadar huzursuzluk içinde yaşamaktan kurtulmuş, kendi cumhurbaşkanlığını şimdiden yeniletmekle halkın rakip aday Valencia'ya bağladığı umutları da söndüreceği için, muhalefeti desteksiz bırakmış, öylelikle rakibinin ve muhalefet partilerinin kolayca icabına bakıp diktatörlüğü sağlam temellere oturtmak fırsatını bulmuş olacağını umuyordu.
Rojas hâlâ, içine 6 atımlık mermi ile bir milletin iradesi sıkışmış bir küçük tabanca karşısında hareketsiz kalan ordusuna ve polisine güveniyordu.
Fakat Valencia, bir kere milletinin hürriyet mücadelesini, silâhlı mücadelenin üstünde bir seviyeye çıkarmağa muvaffak olmuştu. Mücadelesini bu seviyeye çıkarmağa muvaffak olan bir millete en güçlü ordu, en insafsız polis bile bir şey yapamazdı.
Memleketin her kösesinde sessiz grevler ilân edildi. Bağımsızlığını az çok muhafaza edebilen bir kaç gazete kalmıştı, onlar da kendiliklerinden yayınlarını durdurarak, hükümet emrindeki mahkemelerin ve polisin susturmuş olduğu arkadaşlarıyla beraber sustular. Üniversite ve lise öğrencileri sınıflarını bırakıp sokaklara döküldüler. Şoförler otobüs ve taksilerini garajlara çekip evlerine gittiler. Hemen bütün dükkân ve mağazlar kepenklerini indirdiler. İş yerlerinden, fabrikalardan bir çoğu, isçilerin grevini beklemeden, işlerini tatil ettiler. Ve nihayet, Kolombiya'nın yarı müflis Cumhuriyet Merkez Bankası hariç bütün bankalarda memurlar, kasaları kilitleyip evlerine gittiler.
Memlekette alış veriş, gidiş geliş durmuştu. İstihsal hayatı durmuştu. Okullar kapanmıştı. Halkın inandığı son gazeteler de susmuştu. Hükümet gazetelerini okuyan, devlet radyosu dinleyen Kolombiya'lı ise zaten yok denilebilecek kadar azdı.
Bütün bunların üstüne, bankalar kapanmakla para da ortadan kalkmıştı.
Rojas sağa sola yalvarıyor, tehditler savuruyor, fakat hiç bir sonuç alamıyordu. Polisin zorla evlerinden alıp dükkanlarına getirdiği tüccarlar, dükkânlarına girdikten sonra kepenklerini gene indiriyorlardı. Zaten indirmeseler de alış verişe gelecek kimse yoktu.
Rojas, işlerine dönmeyi reddeden bütün banka memurlarını askere aldırdı. Fakat onların yerine tâyin edilenler de kasaları açmayı, gişelerde oturmayı reddettiler. Evlerinden dışarı çıkmadılar.
Muhalefet Rojas'a bir tek şart koşuyordu: Kolombiya halkının 1958 seçimine bağlamış olduğu umudu halka geri vermesi!
Rojas bu şartı yerine getirirse, halk, bir yıl daha onun kötü ve yolsuz idaresine katlanacak ve hükümetin meşruluğunu en meşru yoldan iade etmek fırsatını sabırla bekliyecekti.
Fakat Rojas, halka bu fırsatı vermenin kendisi için iktidardan inmek demek olduğunu biliyordu. Bu da hiç işine gelmiyordu. Onun için muhalefetin ileri sürdüğü şartı kabul etmedi.
Emri altındaki Meclis'e iktidarını yenileterek, mevkiinden ayrılmayacağını açıklamış oldu.
Fakat artık Rojas, ölü bir devletin başında idi. Kendini yeniden cumhurbaşkanlığına seçtirdiği memlekette para bile işlemez olmuştu.
Gerçi askerleri ve polisleri yer yer, silâhsız toplanan gençlere ateş açıyorlardı ama, halk hürriyet uğrunda birkaç kurban vermekten kaçınmıyordu. Hürriyetin, onurlu insanlar için, candan daha değerli olduğunu, muhalefet lideri Valencia, kendi canını ortaya koyarak göstermişti.
Polis, Rojas'a karşı gelenleri tesbit etmek için, gençlik toplantılarına katılanların üzerine boyalı su sıkmayı da denemişti; fakat üzerlerinde bu lekeyi taşımak, halk gözünde gençlere şeref getiriyordu.
Evet, Rojas artık, ya ölü bir devletin başında kalıp bir kâbus hayatı yaşamak, ya da düşkün diktatörlerin barınağı İberya Yarımadasına gidip, devlet hazinesinden kaçırmış olduğu paralarla, geri kalan günlerini gün etmek yollarından birini seçmek zorunda idi.
Onurlu insanların aklına üçüncü bir yol daha gelebilirdi ama, çoğu diktatörler gibi Rojas'ın da 6 kurşunluk bile onuru olmadığı için, o intihar etmeyi düşünemezdi.
Rojas ikinci yolu seçip, 9 Mayıs günü sessiz sedasız bir uçağa bindi, İspanya'daki ideal arkadaşının gölgesinde, milletinden çaldığı paralarla kaygısız bir ömür sürebilmek umuduyla, memleketinden kaçtı.
Rojas'la ilgili en önemsiz haberlerden bile Kolombiya halkını yoksun bırakmıyan devlet radyosu, o gün nedense bu çok önemli haberi yayınlıyamadı.
İdareyi devr alan ordu komutanları, kendi kurtuluşları için tek yolun muhalefetle uyuşmak olduğunu biliyorlardı. Dr. Valencia'yı dâvet edip, kendisine, yalnız Muhafazakâr Parti üyelerinden mürekkep bir hükümet kurmasını teklif ettiler. Belki de Valencia'nın bu «cazip» teklifi kabul ederek, muhalefet partileri arasındaki anlaşmayı bozacağını, böylece memleketin yeniden kargaşalığa sürüklenerek gene kendilerine muhtaç kalacağını umuyorlardı.
Fakat Valencia onurlu olduğu kadar akıllı da bir insandı. Öbür muhalefet partisine ve Kolombiya halkına vermiş olduğu sözden çıkamazdı. Askerî liderlerin teklifini reddederek, kuracağı kabinenin ancak bir koalisyon kabinesi olabileceğini, bu kabinenin idaresi altında seçimler yenilenip demokratik haklar yeniden teminat altına alınıncaya kadar partilerarası işbirliğinin devam edeceğini bildirdi.
Kolombiya halkı böylece, bütün dünyaya, en temiz, en dürüst bir hürriyet mücadelesi örneğini vermiş, aşılmaz sanılan engeller karşısında bile, idarede meşruluğun meşru yollardan, ve tek kurşun sıkılmaksızın sağlanabileceğini göstermiş, hürriyetini kazanmak uğrunda birleşen bir halkın iradesi karşısında, hür basını ve muhalefeti susturmuş, cezaevlerini siyasî mahkûmlarla doldurmuş, Meclîsi ve idare cihazını satın almış bir diktatörün, ordularla ve polis kuvvetleriyle bile bir şey yapamıyacağını ispat etmiş oluyordu.
Günün birinde, son kurtuluş umutları da kapanıp, başlarındaki diktatöre ve onun gayri meşru idaresine karşı bir hürriyet mücadelesi açmak zorunda kalabilecek bütün milletler, Kolombiya halkının verdiği bu dersten pek çok şey öğrenebilirlerdi.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Kolombia'da Hürriyet mücadelesi: VI
Bir diktatörün sonu
DİKTATÖR Rojas, muhalefet lideri Valencia'nın, 6 kurşunlu revolverini bir defa olsun ateşlemeğe bile ihtiyaç duymaksızın bütün Kolombiya ordusunu ve polis kuvvetlerini durdurması karşısında, başka bir çareye baş vurdu. Valencia'yı serbest bıraktı, fakat emri altındaki Meclis'e, 1958 seçimini beklemeksizin kendisini bir devre için daha Cumhurbaşkanı seçmeleri emrini verdi.
Böylece Rojas, 1958 e kadar huzursuzluk içinde yaşamaktan kurtulmuş, kendi cumhurbaşkanlığını şimdiden yeniletmekle halkın rakip aday Valencia'ya bağladığı umutları da söndüreceği için, muhalefeti desteksiz bırakmış, öylelikle rakibinin ve muhalefet partilerinin kolayca icabına bakıp diktatörlüğü sağlam temellere oturtmak fırsatını bulmuş olacağını umuyordu.
Rojas hâlâ, içine 6 atımlık mermi ile bir milletin iradesi sıkışmış bir küçük tabanca karşısında hareketsiz kalan ordusuna ve polisine güveniyordu.
Fakat Valencia, bir kere milletinin hürriyet mücadelesini, silâhlı mücadelenin üstünde bir seviyeye çıkarmağa muvaffak olmuştu. Mücadelesini bu seviyeye çıkarmağa muvaffak olan bir millete en güçlü ordu, en insafsız polis bile bir şey yapamazdı.
Memleketin her kösesinde sessiz grevler ilân edildi. Bağımsızlığını az çok muhafaza edebilen bir kaç gazete kalmıştı, onlar da kendiliklerinden yayınlarını durdurarak, hükümet emrindeki mahkemelerin ve polisin susturmuş olduğu arkadaşlarıyla beraber sustular. Üniversite ve lise öğrencileri sınıflarını bırakıp sokaklara döküldüler. Şoförler otobüs ve taksilerini garajlara çekip evlerine gittiler. Hemen bütün dükkân ve mağazlar kepenklerini indirdiler. İş yerlerinden, fabrikalardan bir çoğu, isçilerin grevini beklemeden, işlerini tatil ettiler. Ve nihayet, Kolombiya'nın yarı müflis Cumhuriyet Merkez Bankası hariç bütün bankalarda memurlar, kasaları kilitleyip evlerine gittiler.
Memlekette alış veriş, gidiş geliş durmuştu. İstihsal hayatı durmuştu. Okullar kapanmıştı. Halkın inandığı son gazeteler de susmuştu. Hükümet gazetelerini okuyan, devlet radyosu dinleyen Kolombiya'lı ise zaten yok denilebilecek kadar azdı.
Bütün bunların üstüne, bankalar kapanmakla para da ortadan kalkmıştı.
Rojas sağa sola yalvarıyor, tehditler savuruyor, fakat hiç bir sonuç alamıyordu. Polisin zorla evlerinden alıp dükkanlarına getirdiği tüccarlar, dükkânlarına girdikten sonra kepenklerini gene indiriyorlardı. Zaten indirmeseler de alış verişe gelecek kimse yoktu.
Rojas, işlerine dönmeyi reddeden bütün banka memurlarını askere aldırdı. Fakat onların yerine tâyin edilenler de kasaları açmayı, gişelerde oturmayı reddettiler. Evlerinden dışarı çıkmadılar.
Muhalefet Rojas'a bir tek şart koşuyordu: Kolombiya halkının 1958 seçimine bağlamış olduğu umudu halka geri vermesi!
Rojas bu şartı yerine getirirse, halk, bir yıl daha onun kötü ve yolsuz idaresine katlanacak ve hükümetin meşruluğunu en meşru yoldan iade etmek fırsatını sabırla bekliyecekti.
Fakat Rojas, halka bu fırsatı vermenin kendisi için iktidardan inmek demek olduğunu biliyordu. Bu da hiç işine gelmiyordu. Onun için muhalefetin ileri sürdüğü şartı kabul etmedi.
Emri altındaki Meclis'e iktidarını yenileterek, mevkiinden ayrılmayacağını açıklamış oldu.
Fakat artık Rojas, ölü bir devletin başında idi. Kendini yeniden cumhurbaşkanlığına seçtirdiği memlekette para bile işlemez olmuştu.
Gerçi askerleri ve polisleri yer yer, silâhsız toplanan gençlere ateş açıyorlardı ama, halk hürriyet uğrunda birkaç kurban vermekten kaçınmıyordu. Hürriyetin, onurlu insanlar için, candan daha değerli olduğunu, muhalefet lideri Valencia, kendi canını ortaya koyarak göstermişti.
Polis, Rojas'a karşı gelenleri tesbit etmek için, gençlik toplantılarına katılanların üzerine boyalı su sıkmayı da denemişti; fakat üzerlerinde bu lekeyi taşımak, halk gözünde gençlere şeref getiriyordu.
Evet, Rojas artık, ya ölü bir devletin başında kalıp bir kâbus hayatı yaşamak, ya da düşkün diktatörlerin barınağı İberya Yarımadasına gidip, devlet hazinesinden kaçırmış olduğu paralarla, geri kalan günlerini gün etmek yollarından birini seçmek zorunda idi.
Onurlu insanların aklına üçüncü bir yol daha gelebilirdi ama, çoğu diktatörler gibi Rojas'ın da 6 kurşunluk bile onuru olmadığı için, o intihar etmeyi düşünemezdi.
Rojas ikinci yolu seçip, 9 Mayıs günü sessiz sedasız bir uçağa bindi, İspanya'daki ideal arkadaşının gölgesinde, milletinden çaldığı paralarla kaygısız bir ömür sürebilmek umuduyla, memleketinden kaçtı.
Rojas'la ilgili en önemsiz haberlerden bile Kolombiya halkını yoksun bırakmıyan devlet radyosu, o gün nedense bu çok önemli haberi yayınlıyamadı.
İdareyi devr alan ordu komutanları, kendi kurtuluşları için tek yolun muhalefetle uyuşmak olduğunu biliyorlardı. Dr. Valencia'yı dâvet edip, kendisine, yalnız Muhafazakâr Parti üyelerinden mürekkep bir hükümet kurmasını teklif ettiler. Belki de Valencia'nın bu «cazip» teklifi kabul ederek, muhalefet partileri arasındaki anlaşmayı bozacağını, böylece memleketin yeniden kargaşalığa sürüklenerek gene kendilerine muhtaç kalacağını umuyorlardı.
Fakat Valencia onurlu olduğu kadar akıllı da bir insandı. Öbür muhalefet partisine ve Kolombiya halkına vermiş olduğu sözden çıkamazdı. Askerî liderlerin teklifini reddederek, kuracağı kabinenin ancak bir koalisyon kabinesi olabileceğini, bu kabinenin idaresi altında seçimler yenilenip demokratik haklar yeniden teminat altına alınıncaya kadar partilerarası işbirliğinin devam edeceğini bildirdi.
Kolombiya halkı böylece, bütün dünyaya, en temiz, en dürüst bir hürriyet mücadelesi örneğini vermiş, aşılmaz sanılan engeller karşısında bile, idarede meşruluğun meşru yollardan, ve tek kurşun sıkılmaksızın sağlanabileceğini göstermiş, hürriyetini kazanmak uğrunda birleşen bir halkın iradesi karşısında, hür basını ve muhalefeti susturmuş, cezaevlerini siyasî mahkûmlarla doldurmuş, Meclîsi ve idare cihazını satın almış bir diktatörün, ordularla ve polis kuvvetleriyle bile bir şey yapamıyacağını ispat etmiş oluyordu.
Günün birinde, son kurtuluş umutları da kapanıp, başlarındaki diktatöre ve onun gayri meşru idaresine karşı bir hürriyet mücadelesi açmak zorunda kalabilecek bütün milletler, Kolombiya halkının verdiği bu dersten pek çok şey öğrenebilirlerdi.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Kolombiya'da Hürriyet mücadelesi VI: Bir Diktatörün Sonu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 13 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/829 ulaşıldı.