Amerika Ölçüleriyle Türkiye'de Sansür
Başlık:
Amerika Ölçüleriyle Türkiye'de Sansür
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-04-14
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/35
Metin:
UZAKTAN
Amerika ölçüleriyle Türkiye'de sansür
TüRKİYE'de basının Amerika'daki kadar hür olduğu yolunda Başbakan tarafından ortaya atılan, sonra da iktidar sözcüsü gazetede tekrarlanıp işlenen iddia, iki memlekette basının durumunu birçok bakımlardan karşılaştırma fırsatını ortaya çıkarmış oldu.
Başbakan'ın, iddiasını desteklemek için New York eyalet kanunlarından, hakaret tarifi ile ilgili olarak verdiği örneğin ne kadar çürük olduğunu birçok yetkili yazarlarımız açıkça gösterdiler.
Amerikalıların ispat hakkını basın hürriyeti için başlıca şartlardan biri olarak gördüklerini, o bakımdan, basına ispat hakkı tanınmayan bir memlekette Amerika'daki kadar basın hürriyeti bulunduğunu iddia etmeğe imkân olmadığını da, biz, bundan önce çıkan «Ne kadar doğru olursa o kadar ağır hakaret» başlıklı yazımızda izaha çalıştık.
Fakat Türkiye ile Amerika'nın basın hürriyeti anlayışları arasında yakınlık kurulabilmesi, yalnız isbat hakkı yönünden değil, daha birçok yönlerden imkânsızdır.
O kadar ki, Amerika'da basın hürriyeti için kullanılan ölçüler, Türkiye'deki duruma uygulandığında, Türk basınının, sansüre tabi olduğuna bile hükmetmek gerekir.
Amerika'lı hukukçuların ve Yüksek Mahkeme Yargıçlarının görüşüne göre, bir yayın organının sadece basılmadan önce kontrolü değil, basılmasına engel olunması da sansürdür. Bir gazete veya dergiyi herhangi bir vazısından ötürü, devamlı olarak veya muvakkaten kapatma yoluyla cezalandırmak, Amerika'da, basın hürriyetini tahdit yollarından biri olarak görülmekte, sansürün bir çeşidi sayılmaktadır. Anayasa ise basın hürriyetini tahdit edici kanunlar çıkarılamıyacağını belirttiğine göre, adlî veya idarî makamlara bir gazete veya dergiyi kapatma yetkisini tanıyacak her kanun Anayasa'ya aykırı, dolayısiyle hükümsüz ilân edilmektedir.
Bir gazete veya derginin yayınlanmasına engel olunmakla o gazete veya derginin, Anayasa hükümlerine aykırı olarak sansüre tabi tutulmuş sayılacağını, Birleşik Amerika Yüksek Mahkemesi 1931 de kesin karara bağlamıştır.
Bu gerekçeğe dayanarak böyle bir kapatma kararını hükümsüz ilân eden Yüksek Mahkeme kararında şöyle denilmektedir:
«... âmme hizmeti gören - resmî sıfatı haiz - kimselerin karakterleri ve hareket tarzları basında açıkca görüşülüp tartışılabilir; böyle kimseler, mesnetsiz ithamlara karşı, gazete ve dergilerin yayınlanmasını tahdit ettirme yoluyla değil, ancak, hakareti cezalandıran kanun hükümlerine sığınmakla korunabilirler. Basın hürriyeti konusundaki Anayasa teminatının basını her türlü ön tahditten muaf tuttuğu prensipi, eyalet anayasaları hükümlerine göre verilmiş olan bir çok kararlarda doğrulanmıştır... Buna göre, gazetesinin, resmî işlerde aksaklıklara dair iddialar ihtiva eden bir nüshasını hiç bir ön tahdide tabî olmaksızın yayınlama hakkına sahip bulunan bir naşir, elbette, gazetesinin müteakip nüshalarını da ayni maksatla yayınlıyabilir demektedir...».
Türkiye'de ise, 1956 Haziran'ından beri mahkemeler, gazete ve dergileri muvakkaten kapatma hakkına sahiptirler. Gerek Birleşik Amerika Devletlerinin gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'larında basın hürriyeti hemen ayni kesinlikle teminat altına alınmış olduğu hâlde, Amerika'da bir gazetenin yayınlanmasına engel olunması bir çeşit sansür sayılmakta, ve o bakımdan Anayasaya aykırı ilân edilmekte; Türkiye'de ise, Amerika'nın basın hürriyeti prensibiyle bağdaşmasını imkânsız gördüğü bu hak mahkemelere tanınmaktadır.
Hattâ tatbikatta resmî makamlar sansürü bazan daha da ileri götürerek, bir gazeteyi, daha satışa çıkarılmadan, matbaada toplattırabilmektedirler.
Bu mukayese de açıkça gösteriyor olmalı ki, Türkiye'de basın, Başbakan'ın ve iktidar sözcüsü gazetenin iddia ettikleri gibi, Amerika'daki kadar hür olmak şöyle dursun, Amerika'lıların basın hürriyeti anlayışlarına göre, 1956 Haziran'ından beri Türk basını sansüre tabidir.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Amerika ölçüleriyle Türkiye'de sansür
TüRKİYE'de basının Amerika'daki kadar hür olduğu yolunda Başbakan tarafından ortaya atılan, sonra da iktidar sözcüsü gazetede tekrarlanıp işlenen iddia, iki memlekette basının durumunu birçok bakımlardan karşılaştırma fırsatını ortaya çıkarmış oldu.
Başbakan'ın, iddiasını desteklemek için New York eyalet kanunlarından, hakaret tarifi ile ilgili olarak verdiği örneğin ne kadar çürük olduğunu birçok yetkili yazarlarımız açıkça gösterdiler.
Amerikalıların ispat hakkını basın hürriyeti için başlıca şartlardan biri olarak gördüklerini, o bakımdan, basına ispat hakkı tanınmayan bir memlekette Amerika'daki kadar basın hürriyeti bulunduğunu iddia etmeğe imkân olmadığını da, biz, bundan önce çıkan «Ne kadar doğru olursa o kadar ağır hakaret» başlıklı yazımızda izaha çalıştık.
Fakat Türkiye ile Amerika'nın basın hürriyeti anlayışları arasında yakınlık kurulabilmesi, yalnız isbat hakkı yönünden değil, daha birçok yönlerden imkânsızdır.
O kadar ki, Amerika'da basın hürriyeti için kullanılan ölçüler, Türkiye'deki duruma uygulandığında, Türk basınının, sansüre tabi olduğuna bile hükmetmek gerekir.
Amerika'lı hukukçuların ve Yüksek Mahkeme Yargıçlarının görüşüne göre, bir yayın organının sadece basılmadan önce kontrolü değil, basılmasına engel olunması da sansürdür. Bir gazete veya dergiyi herhangi bir vazısından ötürü, devamlı olarak veya muvakkaten kapatma yoluyla cezalandırmak, Amerika'da, basın hürriyetini tahdit yollarından biri olarak görülmekte, sansürün bir çeşidi sayılmaktadır. Anayasa ise basın hürriyetini tahdit edici kanunlar çıkarılamıyacağını belirttiğine göre, adlî veya idarî makamlara bir gazete veya dergiyi kapatma yetkisini tanıyacak her kanun Anayasa'ya aykırı, dolayısiyle hükümsüz ilân edilmektedir.
Bir gazete veya derginin yayınlanmasına engel olunmakla o gazete veya derginin, Anayasa hükümlerine aykırı olarak sansüre tabi tutulmuş sayılacağını, Birleşik Amerika Yüksek Mahkemesi 1931 de kesin karara bağlamıştır.
Bu gerekçeğe dayanarak böyle bir kapatma kararını hükümsüz ilân eden Yüksek Mahkeme kararında şöyle denilmektedir:
«... âmme hizmeti gören - resmî sıfatı haiz - kimselerin karakterleri ve hareket tarzları basında açıkca görüşülüp tartışılabilir; böyle kimseler, mesnetsiz ithamlara karşı, gazete ve dergilerin yayınlanmasını tahdit ettirme yoluyla değil, ancak, hakareti cezalandıran kanun hükümlerine sığınmakla korunabilirler. Basın hürriyeti konusundaki Anayasa teminatının basını her türlü ön tahditten muaf tuttuğu prensipi, eyalet anayasaları hükümlerine göre verilmiş olan bir çok kararlarda doğrulanmıştır... Buna göre, gazetesinin, resmî işlerde aksaklıklara dair iddialar ihtiva eden bir nüshasını hiç bir ön tahdide tabî olmaksızın yayınlama hakkına sahip bulunan bir naşir, elbette, gazetesinin müteakip nüshalarını da ayni maksatla yayınlıyabilir demektedir...».
Türkiye'de ise, 1956 Haziran'ından beri mahkemeler, gazete ve dergileri muvakkaten kapatma hakkına sahiptirler. Gerek Birleşik Amerika Devletlerinin gerek Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'larında basın hürriyeti hemen ayni kesinlikle teminat altına alınmış olduğu hâlde, Amerika'da bir gazetenin yayınlanmasına engel olunması bir çeşit sansür sayılmakta, ve o bakımdan Anayasaya aykırı ilân edilmekte; Türkiye'de ise, Amerika'nın basın hürriyeti prensibiyle bağdaşmasını imkânsız gördüğü bu hak mahkemelere tanınmaktadır.
Hattâ tatbikatta resmî makamlar sansürü bazan daha da ileri götürerek, bir gazeteyi, daha satışa çıkarılmadan, matbaada toplattırabilmektedirler.
Bu mukayese de açıkça gösteriyor olmalı ki, Türkiye'de basın, Başbakan'ın ve iktidar sözcüsü gazetenin iddia ettikleri gibi, Amerika'daki kadar hür olmak şöyle dursun, Amerika'lıların basın hürriyeti anlayışlarına göre, 1956 Haziran'ından beri Türk basını sansüre tabidir.
Cambridge, MASS.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Amerika Ölçüleriyle Türkiye'de Sansür,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/802 ulaşıldı.