Arap Milliyetçiliği ve Batılılar
Başlık:
Arap Milliyetçiliği ve Batılılar
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-15
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Arap milliyetçiliği ve Batılılar
TÜRK milliyetçiliği de Arap milliyetçiliği de ilhamını Batıdan almıştır. Her iki milliyetçilik hareketinin de başlangıcı aşağı yukarı ayni sıralara rastlar.
Türk milliyetçiliği, Batı emperyalizmine karşı, Arap milliyetçiliği ise, Batılı devletlerin teşvik ve desteği ile, Türk idaresine karşı birer hareket olarak başlamışlardır.
Fakat Osmanlı imparatorluğu yıkılıp da Arap memleketlerindeki Türk idaresinin sona ermesi üzerine, Türk ve Arap milliyetçiliklerinin ansızın yön değiştirdikleri, milliyetçi Cumhuriyet Türkiyesi günden güne Batıya yaklaşırken, Arap milliyetçiliğinin günden güne Batı aleyhtarı bir hürriyet kazandığı görülür.
Batılılara karşı Kurtuluş Savaşında Rus yardımından faydalanmış olan Türkler, bu savaş sona erer ermez Rusya'dan uzaklaştıkları halde, Türk idaresine karşı Batılılardan yardım görmüş olan Araplar, Türk idaresinden kurtulma gayeleri gerçekleştikten sonra, gitgide Rusya'ya yaklaşmağa başlamışlardır.
Öyle ki bugün Arapların gözünde, daha 40 yıl önceye kadar kendi milliyetçilik hareketlerinin kaynağı ve desteği olan Batılılar milliyetçilik düşmani, milliyetçiliğe açıkça düşman olan Komünist Ruslarsa milliyetçilik hamisi görünür olmuşlardır.
Bu durum, Arapları Türk idaresine karşı ayaklandırmış olan Batılı devletlerin, Araplar arasında kendilerine karşı devamlı bir güven ve dostluk yaratabilmek için ellerine geçen büyük fırsatı, dar görüşlü küçük menfaat hesapları yüzünden, nasıl harcamış olduklarını göstermeğe yetse gerektir.
Bundan önce çıkan «Arap milliyetçiliği ve Türkiye» başlıklı yazımızda da belirtmeğe çalıştığımız gibi, Batılılar, Ortadoğudaki hakimiyetlerini gevşetirken gerilerinde o kadar uygunsuz tarzda bölünmüş bir Arap dünyası bırakmışlardır ki, bugün hiç bir Arap devletinin kendi başına geleceğe güvenle bakması, bir millî bütünlük duygusu duyması mümkün değildir.
Onun için, birleşebilmek uğrunda her imkân ve vasıtadan faydalanmak istemektedirler.
Bu vasıtaların başında, Batılı aleyhdarlığı gelmektedir. Bilhassa iktisadi kaynaklarının yetersizliğinden ötürü Arap birliğine en çok ihtiyaç duyan Mısır, Suriye, Ürdün gibi memleketler, Batı aleyhdarlığı duygusunu Araplar arasında yaşatıp kamçılayabilmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. İsrail karşısındaki tavırları bile, Batı aleyhdarlıklarının sebeplerinden değil, daha çok sonuçlarından biri olarak düşünülmelidir.
Birlik kurabilmek için faydallanmağa çalıştıkları başka vasıtalar arasında, ırk, din, dil ve geniş anlamda kültür bağları gelmektedir.
İktisadî ve siyasal baskılar altında birlik ihtiyacını duyan Araplar, birliği kolaylaştıracağına inandıkları bu bağlara sarıldıkça, Cumhuriyet Türkiyesinin başlıca kuvvet kaynağı olan cezri reform hareketlerine de girişme imkânını bulamamakta, tutucu (muhafazakâr) toplumlar olarak kalmaktadırlar. Nitekim Mısır, aydınları en çok ve en uyanık Arap memleketlerinden biri olduğu halde, sırf Arap birliği hareketini hızlandırabilmek için, Arap dünyasındaki tutuculuk akımlarını bütün başka Arap memleketlerinden daha çok desteklemektedir. Öyle ki bugün, belki en çok Batılılaşmış ve en az mutaassıp Arap memeleketi olan Mısır, taassubu körükleyici «fikir» hareketlerinin yayın merkezi hâline gelmiştir.
Arap dünyasının Türkiye'deki gibi cezri reformlarla Batılılaşması böylece imkânsız hâle gelince, Araplarla Batılılar arasında Cumhuriyet Türkiyesindeki gibi mânevi bağlar kurulabilmesi de güçleşmiş olmaktadır.
Arap dünyasının kendini Batıya karşı böyle siyasal ve mânevi duvarlarla çevirmeğe mecbur hissetmesinde en büyük suç Batılılarındır. Komünistlerin yaptığı, Batılıların hâlâ devam eden hatlarını istismar etmekten ibarettir.
Batılılar, Araplar arasında birliği engelliyen, ayrılığın devamında fayda uman istismarcı bir unsur olarak görünmelerine yol açıcı hareket ve davranışlarını tamamiyle bırakırlarsa, Arap milliyetçiliğinin de Cumhuriyet çağındaki Türk milliyetçiliği gibi, gerek siyasal gerek mânevi alanlarda, Batıya yönelmesinden — ve böyle bir gelişmenin sonucu olarak Arapların İsrail'e karşı bile daha hoşgörücü bir tavır takınmalarından — tabiî bir şey düşünülemez.
Bülent ECEVİT
Cambridge, MASS.
Arap milliyetçiliği ve Batılılar
TÜRK milliyetçiliği de Arap milliyetçiliği de ilhamını Batıdan almıştır. Her iki milliyetçilik hareketinin de başlangıcı aşağı yukarı ayni sıralara rastlar.
Türk milliyetçiliği, Batı emperyalizmine karşı, Arap milliyetçiliği ise, Batılı devletlerin teşvik ve desteği ile, Türk idaresine karşı birer hareket olarak başlamışlardır.
Fakat Osmanlı imparatorluğu yıkılıp da Arap memleketlerindeki Türk idaresinin sona ermesi üzerine, Türk ve Arap milliyetçiliklerinin ansızın yön değiştirdikleri, milliyetçi Cumhuriyet Türkiyesi günden güne Batıya yaklaşırken, Arap milliyetçiliğinin günden güne Batı aleyhtarı bir hürriyet kazandığı görülür.
Batılılara karşı Kurtuluş Savaşında Rus yardımından faydalanmış olan Türkler, bu savaş sona erer ermez Rusya'dan uzaklaştıkları halde, Türk idaresine karşı Batılılardan yardım görmüş olan Araplar, Türk idaresinden kurtulma gayeleri gerçekleştikten sonra, gitgide Rusya'ya yaklaşmağa başlamışlardır.
Öyle ki bugün Arapların gözünde, daha 40 yıl önceye kadar kendi milliyetçilik hareketlerinin kaynağı ve desteği olan Batılılar milliyetçilik düşmani, milliyetçiliğe açıkça düşman olan Komünist Ruslarsa milliyetçilik hamisi görünür olmuşlardır.
Bu durum, Arapları Türk idaresine karşı ayaklandırmış olan Batılı devletlerin, Araplar arasında kendilerine karşı devamlı bir güven ve dostluk yaratabilmek için ellerine geçen büyük fırsatı, dar görüşlü küçük menfaat hesapları yüzünden, nasıl harcamış olduklarını göstermeğe yetse gerektir.
Bundan önce çıkan «Arap milliyetçiliği ve Türkiye» başlıklı yazımızda da belirtmeğe çalıştığımız gibi, Batılılar, Ortadoğudaki hakimiyetlerini gevşetirken gerilerinde o kadar uygunsuz tarzda bölünmüş bir Arap dünyası bırakmışlardır ki, bugün hiç bir Arap devletinin kendi başına geleceğe güvenle bakması, bir millî bütünlük duygusu duyması mümkün değildir.
Onun için, birleşebilmek uğrunda her imkân ve vasıtadan faydalanmak istemektedirler.
Bu vasıtaların başında, Batılı aleyhdarlığı gelmektedir. Bilhassa iktisadi kaynaklarının yetersizliğinden ötürü Arap birliğine en çok ihtiyaç duyan Mısır, Suriye, Ürdün gibi memleketler, Batı aleyhdarlığı duygusunu Araplar arasında yaşatıp kamçılayabilmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. İsrail karşısındaki tavırları bile, Batı aleyhdarlıklarının sebeplerinden değil, daha çok sonuçlarından biri olarak düşünülmelidir.
Birlik kurabilmek için faydallanmağa çalıştıkları başka vasıtalar arasında, ırk, din, dil ve geniş anlamda kültür bağları gelmektedir.
İktisadî ve siyasal baskılar altında birlik ihtiyacını duyan Araplar, birliği kolaylaştıracağına inandıkları bu bağlara sarıldıkça, Cumhuriyet Türkiyesinin başlıca kuvvet kaynağı olan cezri reform hareketlerine de girişme imkânını bulamamakta, tutucu (muhafazakâr) toplumlar olarak kalmaktadırlar. Nitekim Mısır, aydınları en çok ve en uyanık Arap memleketlerinden biri olduğu halde, sırf Arap birliği hareketini hızlandırabilmek için, Arap dünyasındaki tutuculuk akımlarını bütün başka Arap memleketlerinden daha çok desteklemektedir. Öyle ki bugün, belki en çok Batılılaşmış ve en az mutaassıp Arap memeleketi olan Mısır, taassubu körükleyici «fikir» hareketlerinin yayın merkezi hâline gelmiştir.
Arap dünyasının Türkiye'deki gibi cezri reformlarla Batılılaşması böylece imkânsız hâle gelince, Araplarla Batılılar arasında Cumhuriyet Türkiyesindeki gibi mânevi bağlar kurulabilmesi de güçleşmiş olmaktadır.
Arap dünyasının kendini Batıya karşı böyle siyasal ve mânevi duvarlarla çevirmeğe mecbur hissetmesinde en büyük suç Batılılarındır. Komünistlerin yaptığı, Batılıların hâlâ devam eden hatlarını istismar etmekten ibarettir.
Batılılar, Araplar arasında birliği engelliyen, ayrılığın devamında fayda uman istismarcı bir unsur olarak görünmelerine yol açıcı hareket ve davranışlarını tamamiyle bırakırlarsa, Arap milliyetçiliğinin de Cumhuriyet çağındaki Türk milliyetçiliği gibi, gerek siyasal gerek mânevi alanlarda, Batıya yönelmesinden — ve böyle bir gelişmenin sonucu olarak Arapların İsrail'e karşı bile daha hoşgörücü bir tavır takınmalarından — tabiî bir şey düşünülemez.
Bülent ECEVİT
Cambridge, MASS.
Koleksiyon
Alıntı
“Arap Milliyetçiliği ve Batılılar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/783 ulaşıldı.