İktidarın Gerçek Sınırları
Title:
İktidarın Gerçek Sınırları
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1956-12-06
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
İktidarın gerçek sınırları
Artık Demokrat Partiyle, bu Partinin tutumunda sorumlu olan kimselerle, demokrasiydi, hürriyetti, İnsan Haklarıydı, radyonun tarafsızlığı, yargıç teminatı, üniversite bağımsızlığıydı, böyle konular tartışılmaz.
Basın ve Toplantı hürriyetinden, yargıç teminatından sonra, şimdi, üniversite bağımsızlığının da daha doğrusu, altı buçuk yıllık Demokrat Parti iktidarı altında bu bağımsızlıktan birşey kaldıysa onun da, kaldırılacağı anlaşılıyor.
Demokrat Parti Meclis Grupu, üniversitelerimizde bir «tasfiye» yapılmasını «karar altına» almış bir kere!.. Kimin haddine düşmüş bu karara karşı gelmek? Şüphesiz «tecziye ve tasfiye»ler, Demokrat Parti Meclis Grupunun emirleri gereğince, derhal yapılacak. Türk Üniversitelerini hükümet idaresi altında birer okul durumuna indiren bir kanun da şüphesiz pek yakında Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.
Bu durumda Demokrat iktidarla, Üniversite bağımsızlığının değeri, lüzumu üstünde tartışmak, hakkında idam hükmü verilmiş bir kimsenin, ipini çekmeğe hazırlananlarla idam cezası prensipi üzerinde akademik bir tartışmaya girmesi kadar yersiz olur.
Hüküm verilmiştir bir kere. Üniversite bağımsızlığı - sanki bu bağımsızlıktan bir iz kalmış gibi - bütün bütün ortadan kaldırılacaktır.
Üniversite hocalarının çoğunluğu da, nasıl, ittifakla verdikleri kararları hiçe sayarak kendilerine en ağır saygısızlığı göstermiş bir Millî Eğitim Bakanı karşısında boyunlarını eğip sustular, bu şartlar altında da Senato üyesi kalmağa razı oldular. Nasıl bir fakülte koridorlarındakî alelâde disiplin işlerini bile polis kuvvetlerinin ele alması karşısında elleri kolları bağlı kala kaldılarsa, üniversite bağımsızlığının bütün bütün kaldırılması karşısında da, aralarından birkaç kişi hariç, aynı tepkiyi, yani tepkisizliği, göstereceklerdir.
Demokrat Parti iktidarı da böylece, üniversitelerimiz hakkında istediği tedbîrleri rahat rahat alacaktır.
Ama alacak da ne olacaktır?
Nazariyatta olmasa bile tatbikatta, Türk üniversiteleri bugün, bağımsızlıktan, ne kadar mümkünse o kadar uzaktırlar zaten. Üniversitelerimiz hâlâ bağımsız gibi görünebiliyorlardı ise, onlara bu süsü veren, birkaç kişinin medenî cesaretinden ibaretti.
O medenî cesaret sahibi birkaç insan da - toplumuz öyle insanlar yetişmesine elverişli bir vasat olduğunu gösterdiğine göre - en ağır kanunlar, en ağır baskılar altında bile gene ortaya çıkacaktır. Üçü tasfiyeye uğrasa beşi, beşi tasfiyeye uğrasa onu çıkacaktır.
Milletçe hürriyete kavuşma azmi de - milletimiz bugüne kadar bu mücadeleden vaz geçirilemediğine göre - bir çığ gibi büyüyüp, ergeç, önündeki bütün engelleri ezecektir.
Demokrat Parti iktidarı, kendi Meclis Grupu içinde tasfiyeler yapıp da bu Parti içindeki çözüntüyü durdurabilmiş midir? Genel Başkanlarının, içerde kaldığından fakat koparılacağından bahsettiği «kuyruğun» koparıldıkça yeniden ortaya çıkmasını önleyebilmiş midir?
Söz ve yazı hürriyetini kısan kanunlar, her ağzı kilitleyebilmiş, her kalemi kırabilmiş midir?
Yargıç teminatını ortadan kaldıran hükümler, yargıçların içinden vicdanlarını söküp çıkarabilmiş midir?
Bütün mesele bir milletin hürriyete lâyık olup olmamasındadır. Eğer bir millet hürriyete lâyıksa, bir iktidar partisinin alacağı tedbirlerden, girişeceği «tecziye ve tasfiye» hareketlerinden hiç biri o milletten hürriyetini esirgemiyecek, o milleti, ancak onursuz, şerefsiz insanların katlanabilecekleri bir kölelik hayatına razı edemiyecektir.
Evet, üniversitelerde tasfiyeler yapılıp da ne olacaktır? Tasfiyeye uğrayan medenî cesaret sahibi bilginler, kürsülerini sınıf odasının dört duvarı arasından çıkarıp açığa kuracak, derslerinden, ancak birkaç yüz öğrenci yerine, artık bütün bir milleti, belki bizzat iktidar partisi içindekileri bile, faydalandıracaklardır!
Demokrat Parti iktidarı onları üniversite hocalığından iskat edebilir. Ama vatandaşlıktan da, insanlıktan da iskat edebilecek midir?
Demokrat Parti iktidarı onların sırtından profesörlük binişlerini alabilir. Ama içlerinden onurlarını, medenî cesaretlerini de alabilecek midir?
Demokrat Parti İktidarı üniversitelerde «tasfiye» yapabilir. Ama böyle bir tasfiyeyi, tasfiyeye uğrayanlardan ders almış ve alacak insanların kafalarında da yapılabilecek midir?
Elbette hayır!.. Kanun mevzuu olamıyacak bir şey varsa o da insan kafasıdır. Gerçi çağımızda insan kafasını da kanun mevzuu yapmağa kalkışan rejimler çıkmış, ama hiç biri bunu başaramamıştır.
Bu başarısızlığın son örnekleri, Doğu ve Orta Avrupa memleketlerinde görülmektedir.
Bülent ECEVİT
İktidarın gerçek sınırları
Artık Demokrat Partiyle, bu Partinin tutumunda sorumlu olan kimselerle, demokrasiydi, hürriyetti, İnsan Haklarıydı, radyonun tarafsızlığı, yargıç teminatı, üniversite bağımsızlığıydı, böyle konular tartışılmaz.
Basın ve Toplantı hürriyetinden, yargıç teminatından sonra, şimdi, üniversite bağımsızlığının da daha doğrusu, altı buçuk yıllık Demokrat Parti iktidarı altında bu bağımsızlıktan birşey kaldıysa onun da, kaldırılacağı anlaşılıyor.
Demokrat Parti Meclis Grupu, üniversitelerimizde bir «tasfiye» yapılmasını «karar altına» almış bir kere!.. Kimin haddine düşmüş bu karara karşı gelmek? Şüphesiz «tecziye ve tasfiye»ler, Demokrat Parti Meclis Grupunun emirleri gereğince, derhal yapılacak. Türk Üniversitelerini hükümet idaresi altında birer okul durumuna indiren bir kanun da şüphesiz pek yakında Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.
Bu durumda Demokrat iktidarla, Üniversite bağımsızlığının değeri, lüzumu üstünde tartışmak, hakkında idam hükmü verilmiş bir kimsenin, ipini çekmeğe hazırlananlarla idam cezası prensipi üzerinde akademik bir tartışmaya girmesi kadar yersiz olur.
Hüküm verilmiştir bir kere. Üniversite bağımsızlığı - sanki bu bağımsızlıktan bir iz kalmış gibi - bütün bütün ortadan kaldırılacaktır.
Üniversite hocalarının çoğunluğu da, nasıl, ittifakla verdikleri kararları hiçe sayarak kendilerine en ağır saygısızlığı göstermiş bir Millî Eğitim Bakanı karşısında boyunlarını eğip sustular, bu şartlar altında da Senato üyesi kalmağa razı oldular. Nasıl bir fakülte koridorlarındakî alelâde disiplin işlerini bile polis kuvvetlerinin ele alması karşısında elleri kolları bağlı kala kaldılarsa, üniversite bağımsızlığının bütün bütün kaldırılması karşısında da, aralarından birkaç kişi hariç, aynı tepkiyi, yani tepkisizliği, göstereceklerdir.
Demokrat Parti iktidarı da böylece, üniversitelerimiz hakkında istediği tedbîrleri rahat rahat alacaktır.
Ama alacak da ne olacaktır?
Nazariyatta olmasa bile tatbikatta, Türk üniversiteleri bugün, bağımsızlıktan, ne kadar mümkünse o kadar uzaktırlar zaten. Üniversitelerimiz hâlâ bağımsız gibi görünebiliyorlardı ise, onlara bu süsü veren, birkaç kişinin medenî cesaretinden ibaretti.
O medenî cesaret sahibi birkaç insan da - toplumuz öyle insanlar yetişmesine elverişli bir vasat olduğunu gösterdiğine göre - en ağır kanunlar, en ağır baskılar altında bile gene ortaya çıkacaktır. Üçü tasfiyeye uğrasa beşi, beşi tasfiyeye uğrasa onu çıkacaktır.
Milletçe hürriyete kavuşma azmi de - milletimiz bugüne kadar bu mücadeleden vaz geçirilemediğine göre - bir çığ gibi büyüyüp, ergeç, önündeki bütün engelleri ezecektir.
Demokrat Parti iktidarı, kendi Meclis Grupu içinde tasfiyeler yapıp da bu Parti içindeki çözüntüyü durdurabilmiş midir? Genel Başkanlarının, içerde kaldığından fakat koparılacağından bahsettiği «kuyruğun» koparıldıkça yeniden ortaya çıkmasını önleyebilmiş midir?
Söz ve yazı hürriyetini kısan kanunlar, her ağzı kilitleyebilmiş, her kalemi kırabilmiş midir?
Yargıç teminatını ortadan kaldıran hükümler, yargıçların içinden vicdanlarını söküp çıkarabilmiş midir?
Bütün mesele bir milletin hürriyete lâyık olup olmamasındadır. Eğer bir millet hürriyete lâyıksa, bir iktidar partisinin alacağı tedbirlerden, girişeceği «tecziye ve tasfiye» hareketlerinden hiç biri o milletten hürriyetini esirgemiyecek, o milleti, ancak onursuz, şerefsiz insanların katlanabilecekleri bir kölelik hayatına razı edemiyecektir.
Evet, üniversitelerde tasfiyeler yapılıp da ne olacaktır? Tasfiyeye uğrayan medenî cesaret sahibi bilginler, kürsülerini sınıf odasının dört duvarı arasından çıkarıp açığa kuracak, derslerinden, ancak birkaç yüz öğrenci yerine, artık bütün bir milleti, belki bizzat iktidar partisi içindekileri bile, faydalandıracaklardır!
Demokrat Parti iktidarı onları üniversite hocalığından iskat edebilir. Ama vatandaşlıktan da, insanlıktan da iskat edebilecek midir?
Demokrat Parti iktidarı onların sırtından profesörlük binişlerini alabilir. Ama içlerinden onurlarını, medenî cesaretlerini de alabilecek midir?
Demokrat Parti İktidarı üniversitelerde «tasfiye» yapabilir. Ama böyle bir tasfiyeyi, tasfiyeye uğrayanlardan ders almış ve alacak insanların kafalarında da yapılabilecek midir?
Elbette hayır!.. Kanun mevzuu olamıyacak bir şey varsa o da insan kafasıdır. Gerçi çağımızda insan kafasını da kanun mevzuu yapmağa kalkışan rejimler çıkmış, ama hiç biri bunu başaramamıştır.
Bu başarısızlığın son örnekleri, Doğu ve Orta Avrupa memleketlerinde görülmektedir.
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“İktidarın Gerçek Sınırları,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 24, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/739.