Türkiye'nin Orta Doğu Politikası Nedir?
Başlık:
Türkiye'nin Orta Doğu Politikası Nedir?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-11-30
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Türkiye'nin Ortadoğu politikası nedir?
Türkiye'nin Ortadoğu politikası, Türk milleti için kaygı verici bir karanlığa gömüldü. Gerçi iktidar partisinin Meclis Grupuna bir gizli oturumda izahat verilmiş ve bildirildiğine göre bu izahat tasviple karşılanmıştır. Fakat bugünkü İktidar Partisi Meclis Grupunun, Hükümet Başkanı tarafından herhangi bir konuda verilecek izahatı tasviple karşılaması o kadar olağan hale gelmiştir ki, hele, bu parti safındaki milletvekillerinin dış politika gelişmelerini de gerektiği kadar yakından takip eder görünmedikleri göz önünde tutulursa, Türk milletinin, böyle bir gizli toplantıda verilmiş izahatı iktidar partisi Meclis Grupunun tasviple karşıladığı haberi üzerine kaygılarından kurtulmuş olması beklenemez.
Ortadoğudaki son gelişmeler karşısında Türkiye'nin tutumu Büyük Millet Meclisinin bir açık oturumunda görüşülmelidir! Muhalefet çevreleri bazan gizli bir oturumda bile izahat almağa razı görünüyorlar. Fakat Türkiye'nin Ortadoğudaki dış politikası, böyle ancak gizli oturumlarda açıklanabilecek bir politika olmamalıdır. Ancak, eğer bugünkü hükümet, cumhuriyet Türkiye'sinin Ortadoğu politikasına hâkim olan ilkelerden esaslı bir şekilde ayrılmış ise, böyle gizliliklere ihtiyaç duyabilir. Oysa, bugünkü hükümet, muhalefetin, bilhassa, dış siyasetimizde yakın zamana kadar bağlı kalındığı sanılan ilkeleri ortaya koymuş olan Cumhuriyet Halk Partisi muhalefetinin, bugünkü Ortadoğu siyasetimizi nasıl olsa destekliyeceğinden emin göründüğüne, bundan eminmiş gibi bir rahatlık, bir serbestlik içinde hareket ettiğine göre, o ilkelerden ayrılmamış olsa gerektir. Bu da, Hükümetin, Ortadoğudaki son tutumumuzla ilgili gerçekleri bu kadar büyük bir sır gibi saklama ihtiyacını duymasını büsbütün anlaşılması güç hale getirmektedir.
Nedir meselâ Suriye'de Türk Hükümetini de ilgilendirdiği anlaşılan gelişmelerin iç yüzü.. Bu gelişmelerin Türkiye ile ilgi şekli ve derecesi nedir? Türk milleti bunu ancak, ara sıra Suriye'den İrak'a veya Türkiye'ye geçtiği bildirilen «bir adam»ın ajanslar vasıtasile gazetelere intikal eden sözlerinden takip edebiliyor.
Komşumuz Suriye'deki gelişmelerin iç yüzünü Türk milleti ve o arada bütün Batı dünyası daha yetkili ağızlardan öğrenmelidir. Eğer bunlar gerçekten kaygı verici gelişmelerse, kaygılarımız, Suriye ve Sovyetler Birliğine verilecek notalarla belirtilmeli, Birleşmiş Milletler açıkça uyarılmalıdır! İktidar sözcüsü gazetenin dünkü gibi üstü kapalı, her yana çekilebilir başyazıları ile, bize düşen bu uyarma görevi yapılmış sayılmaz.
Nedir İsrail'deki Elçimizi geri çekişimizin sebebi?.. Türk milletinin vicdanını huzura kavuşturabilmek için, bize şimdiye kadar ancak dostluk göstermiş olan İsrail Devleti, tarafımızdan bu kadar ağır bir tedbiri gerekli kılan nasıl bir suç işlemişse, bu suç açıklanmalıdır! Böylece de Türk milleti, meselâ, Sovyetler Birlîğiyle beraber bize karşı komplolar hazırladığı iktidar sözcüsü gazete tarafından da ima edildiği, ve Ortadoğu için çok daha kaygı verici bir huzursuzluk kaynağı olarak gösterildiği halde Suriye'ye karşı bile almak lüzumunu görmediğimiz bir tedbirin neden sadece İsrail'e karsı alındığını öğrenme fırsatını bulabilmelidir!
Bağdat Paktının durumu nedir?... Bağdat Paktının sapasağlam olduğuna. «Bağdat Paktının sarsıldığı yolundaki haberler»in «uydurma» olduğuna delil olarak bu Pakt üyelerinden dördünün son Tahran ve Bağdat toplantılarını gösteren radyo gazetesi, aynı yayınında Tahran ve Bağdat toplantılarının Bağdat paktı adına yapılmadığını. bu Paktı bağlayısı mahiyette olmadığını da açıklamıştır. Böylece Türk Hükümetinin sözcüsü sayılan Radyo Gazetesi, «Bağdat Paktının sarsıldığı yolundaki haberler»in «uydurma» olduğunu isbat için kendi öne sürdüğü delili kendisi çürütmüştür. Bağdat Paktının Tahran ve Bağdat toplantılarına katılan dört üyesiyle (Türkiye, İrak, İran, Pakistan) bu toplantılara çağırılmayan beşinci üye, yani İngiltere arasındaki münasebetler şimdi ne durumdadır? İngiltere bizim Bağdat Paktından başka ve önce, daha iki paktla müttefikimiz olduğuna göre, bu husus, Türk milletini hiç şüphesiz pek yakından ilgilendirir. Niçin bu dört devlet temsilcileri aralarında toplanıp toplanıp beşinci üyeyi takbih etmekte, beşinci üye olun İngiltere bu takbihleri alkışlayıp sonra Mısır'da gene bildiğini yapmakta, takbihde bulunan dört üye de hâlâ Bağdat Paktının sağlamlığını ilân etmektedirler? Bağdat Paktının dört üyesi nasıl olup da Batılı müttefiklerimize ve İsrail'e meydan okuma mahiyetinde olan bir Arap Devletleri tebliğini desteklediklerini beyan edebilmektedirler? Beyrut'ta toplanıp bu tebliği yayınlayan ve en az ikisi Türkive'nin açıkça düşmanı olan, bilhassa İktidar sözcülerince düşmanımız olarak gösterilen, Arap Devletleriyle. Bağdat Paktı, o ara da bilhassa Türkiye arasında nasıl bir bağlantı vardır?
Ya Türkiye'nin bugün Batılı müttefikleri karşısındaki durumu nedir?.. Türkiye hem İngiltere ve Fransa ile hem de Birleşik Amerika ile dost ve müttefiktir. Ama bugün İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu siyasetiyle Birleşik Amerika'nın Ortadoğu siyaseti biribirinden kesin olarak ayrılmıştır. Bu ayrılmada Türkiye hangi tarafın görüşünü desteklemektedir? Yoksa kendi ileri sürdüğü bir üçüncü görüş mü vardır? Varsa nedir bu görüş? Batılı müttefiklerimize izah edilmiş midir? Edilmişse bu müttefiklerin ayrı ayrı tepkileri ne olmuştur?
Bunların hepsi, hepsi, Türk milleti için karanlıktır, meçhuldür, muammadır.
Bu karanlığa artık son verilmelidir! Cumhuriyet Türkiyesi, 6 yıllık bir Dünya Harbi devresini bile, açık, apaydınlık bir dış politikayla geçirmiş, bundan da hiç bir zarar görmemiştir. Tersine, sonsuz faydalar görmüştür.
Dış politikayla ilgili son başyazılarından birinde, İktidar sözcüsü gazete, zar atmaktan bahsediyordu. «Temenni edelim»miş kî «atılan zarlarımız oyuna hâkim olsun»muş!
Batılı müttefiklerimizin, kendilerine de şamil olduğu anlaşılan bu «zar atma» deyimini tasvip etmiş olacaklarını sanmıyoruz. Kaldı ki Cumhuriyet Türkiyesinin de tarihinde «zar atmak» diye bir şey şimdiye kadar duyulmamıştı.
Biz kaderimizi zarlara bağlı görmek istemeyiz. Dış politikayı zar atma olarak anlıyanların, Türk milletine Ortadoğudaki son tutumumuz hakkında açık izahat vermek istemeyişlerinden haklı olarak kaygı duyarız.
Demokratik olduğunu iddia eden bir hükümet için bu kaygıyı gidermek son derecede kolaydır. Hükümet, Ortadoğudaki politikasını Türk milletine en ince teferrüatına kadar izah etmelidir! Demokrasi bir anlamda, açıklık rejimidir. Bunun son bir örneği, Süveyş buhranı sırasında İngiltere'de verilmiştir.
Bülend ECEVİT
DÜZELTME:
Dün bu köşede çıkan yazının, ikinci sütun, ikinci paragraf, dördüncü satırındaki «görüşünü» kelimesi «görüşünce» olacaktı. Üçüncü sütun, ikinci paragrafın birinci satırındaki «Yahudi Devleti» sözü de, metindeki bir yanlışlık yüzünden «Arap Devleti» olarak çıkmıştır. Özür dileriz.
Türkiye'nin Ortadoğu politikası nedir?
Türkiye'nin Ortadoğu politikası, Türk milleti için kaygı verici bir karanlığa gömüldü. Gerçi iktidar partisinin Meclis Grupuna bir gizli oturumda izahat verilmiş ve bildirildiğine göre bu izahat tasviple karşılanmıştır. Fakat bugünkü İktidar Partisi Meclis Grupunun, Hükümet Başkanı tarafından herhangi bir konuda verilecek izahatı tasviple karşılaması o kadar olağan hale gelmiştir ki, hele, bu parti safındaki milletvekillerinin dış politika gelişmelerini de gerektiği kadar yakından takip eder görünmedikleri göz önünde tutulursa, Türk milletinin, böyle bir gizli toplantıda verilmiş izahatı iktidar partisi Meclis Grupunun tasviple karşıladığı haberi üzerine kaygılarından kurtulmuş olması beklenemez.
Ortadoğudaki son gelişmeler karşısında Türkiye'nin tutumu Büyük Millet Meclisinin bir açık oturumunda görüşülmelidir! Muhalefet çevreleri bazan gizli bir oturumda bile izahat almağa razı görünüyorlar. Fakat Türkiye'nin Ortadoğudaki dış politikası, böyle ancak gizli oturumlarda açıklanabilecek bir politika olmamalıdır. Ancak, eğer bugünkü hükümet, cumhuriyet Türkiye'sinin Ortadoğu politikasına hâkim olan ilkelerden esaslı bir şekilde ayrılmış ise, böyle gizliliklere ihtiyaç duyabilir. Oysa, bugünkü hükümet, muhalefetin, bilhassa, dış siyasetimizde yakın zamana kadar bağlı kalındığı sanılan ilkeleri ortaya koymuş olan Cumhuriyet Halk Partisi muhalefetinin, bugünkü Ortadoğu siyasetimizi nasıl olsa destekliyeceğinden emin göründüğüne, bundan eminmiş gibi bir rahatlık, bir serbestlik içinde hareket ettiğine göre, o ilkelerden ayrılmamış olsa gerektir. Bu da, Hükümetin, Ortadoğudaki son tutumumuzla ilgili gerçekleri bu kadar büyük bir sır gibi saklama ihtiyacını duymasını büsbütün anlaşılması güç hale getirmektedir.
Nedir meselâ Suriye'de Türk Hükümetini de ilgilendirdiği anlaşılan gelişmelerin iç yüzü.. Bu gelişmelerin Türkiye ile ilgi şekli ve derecesi nedir? Türk milleti bunu ancak, ara sıra Suriye'den İrak'a veya Türkiye'ye geçtiği bildirilen «bir adam»ın ajanslar vasıtasile gazetelere intikal eden sözlerinden takip edebiliyor.
Komşumuz Suriye'deki gelişmelerin iç yüzünü Türk milleti ve o arada bütün Batı dünyası daha yetkili ağızlardan öğrenmelidir. Eğer bunlar gerçekten kaygı verici gelişmelerse, kaygılarımız, Suriye ve Sovyetler Birliğine verilecek notalarla belirtilmeli, Birleşmiş Milletler açıkça uyarılmalıdır! İktidar sözcüsü gazetenin dünkü gibi üstü kapalı, her yana çekilebilir başyazıları ile, bize düşen bu uyarma görevi yapılmış sayılmaz.
Nedir İsrail'deki Elçimizi geri çekişimizin sebebi?.. Türk milletinin vicdanını huzura kavuşturabilmek için, bize şimdiye kadar ancak dostluk göstermiş olan İsrail Devleti, tarafımızdan bu kadar ağır bir tedbiri gerekli kılan nasıl bir suç işlemişse, bu suç açıklanmalıdır! Böylece de Türk milleti, meselâ, Sovyetler Birlîğiyle beraber bize karşı komplolar hazırladığı iktidar sözcüsü gazete tarafından da ima edildiği, ve Ortadoğu için çok daha kaygı verici bir huzursuzluk kaynağı olarak gösterildiği halde Suriye'ye karşı bile almak lüzumunu görmediğimiz bir tedbirin neden sadece İsrail'e karsı alındığını öğrenme fırsatını bulabilmelidir!
Bağdat Paktının durumu nedir?... Bağdat Paktının sapasağlam olduğuna. «Bağdat Paktının sarsıldığı yolundaki haberler»in «uydurma» olduğuna delil olarak bu Pakt üyelerinden dördünün son Tahran ve Bağdat toplantılarını gösteren radyo gazetesi, aynı yayınında Tahran ve Bağdat toplantılarının Bağdat paktı adına yapılmadığını. bu Paktı bağlayısı mahiyette olmadığını da açıklamıştır. Böylece Türk Hükümetinin sözcüsü sayılan Radyo Gazetesi, «Bağdat Paktının sarsıldığı yolundaki haberler»in «uydurma» olduğunu isbat için kendi öne sürdüğü delili kendisi çürütmüştür. Bağdat Paktının Tahran ve Bağdat toplantılarına katılan dört üyesiyle (Türkiye, İrak, İran, Pakistan) bu toplantılara çağırılmayan beşinci üye, yani İngiltere arasındaki münasebetler şimdi ne durumdadır? İngiltere bizim Bağdat Paktından başka ve önce, daha iki paktla müttefikimiz olduğuna göre, bu husus, Türk milletini hiç şüphesiz pek yakından ilgilendirir. Niçin bu dört devlet temsilcileri aralarında toplanıp toplanıp beşinci üyeyi takbih etmekte, beşinci üye olun İngiltere bu takbihleri alkışlayıp sonra Mısır'da gene bildiğini yapmakta, takbihde bulunan dört üye de hâlâ Bağdat Paktının sağlamlığını ilân etmektedirler? Bağdat Paktının dört üyesi nasıl olup da Batılı müttefiklerimize ve İsrail'e meydan okuma mahiyetinde olan bir Arap Devletleri tebliğini desteklediklerini beyan edebilmektedirler? Beyrut'ta toplanıp bu tebliği yayınlayan ve en az ikisi Türkive'nin açıkça düşmanı olan, bilhassa İktidar sözcülerince düşmanımız olarak gösterilen, Arap Devletleriyle. Bağdat Paktı, o ara da bilhassa Türkiye arasında nasıl bir bağlantı vardır?
Ya Türkiye'nin bugün Batılı müttefikleri karşısındaki durumu nedir?.. Türkiye hem İngiltere ve Fransa ile hem de Birleşik Amerika ile dost ve müttefiktir. Ama bugün İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu siyasetiyle Birleşik Amerika'nın Ortadoğu siyaseti biribirinden kesin olarak ayrılmıştır. Bu ayrılmada Türkiye hangi tarafın görüşünü desteklemektedir? Yoksa kendi ileri sürdüğü bir üçüncü görüş mü vardır? Varsa nedir bu görüş? Batılı müttefiklerimize izah edilmiş midir? Edilmişse bu müttefiklerin ayrı ayrı tepkileri ne olmuştur?
Bunların hepsi, hepsi, Türk milleti için karanlıktır, meçhuldür, muammadır.
Bu karanlığa artık son verilmelidir! Cumhuriyet Türkiyesi, 6 yıllık bir Dünya Harbi devresini bile, açık, apaydınlık bir dış politikayla geçirmiş, bundan da hiç bir zarar görmemiştir. Tersine, sonsuz faydalar görmüştür.
Dış politikayla ilgili son başyazılarından birinde, İktidar sözcüsü gazete, zar atmaktan bahsediyordu. «Temenni edelim»miş kî «atılan zarlarımız oyuna hâkim olsun»muş!
Batılı müttefiklerimizin, kendilerine de şamil olduğu anlaşılan bu «zar atma» deyimini tasvip etmiş olacaklarını sanmıyoruz. Kaldı ki Cumhuriyet Türkiyesinin de tarihinde «zar atmak» diye bir şey şimdiye kadar duyulmamıştı.
Biz kaderimizi zarlara bağlı görmek istemeyiz. Dış politikayı zar atma olarak anlıyanların, Türk milletine Ortadoğudaki son tutumumuz hakkında açık izahat vermek istemeyişlerinden haklı olarak kaygı duyarız.
Demokratik olduğunu iddia eden bir hükümet için bu kaygıyı gidermek son derecede kolaydır. Hükümet, Ortadoğudaki politikasını Türk milletine en ince teferrüatına kadar izah etmelidir! Demokrasi bir anlamda, açıklık rejimidir. Bunun son bir örneği, Süveyş buhranı sırasında İngiltere'de verilmiştir.
Bülend ECEVİT
DÜZELTME:
Dün bu köşede çıkan yazının, ikinci sütun, ikinci paragraf, dördüncü satırındaki «görüşünü» kelimesi «görüşünce» olacaktı. Üçüncü sütun, ikinci paragrafın birinci satırındaki «Yahudi Devleti» sözü de, metindeki bir yanlışlık yüzünden «Arap Devleti» olarak çıkmıştır. Özür dileriz.
Koleksiyon
Alıntı
“Türkiye'nin Orta Doğu Politikası Nedir?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/734 ulaşıldı.