Aydınlık İhtiyacı

Başlık: 
Aydınlık İhtiyacı 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-11-29 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/33 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Aydınlık İhtiyacı

Aralarında hiç bir anlaşmazlık, hiç bir geçimsizlik bulunmayan iki devletten biri ansızın, diplomatik münasebetleri gevşetici bir tedbir almasa lüzum görüp elçisini çekerse, bu, iki memleket arasında yeni bir durum ortaya çıktığını, bu yeni durumda, elçisini çeken devletin öbür devletten bir istediği, bir beklediği olduğunu, elçisini geri gönderip diplomatik münasebetleri normalleştirmek için bazı şartlar koştuğunu akla getirir.

Şimdiye kadar aramızda hiç bir anlaşmazlık, geçimsizlik sebebi bilinmediğine göre, acaba Türkiye, İsrail'deki elçisini, bu devletten daha yumuşak usullerle elde edemiyeceğine inandığı ne gibi yeni istekleri olduğu için çekmiştir? Elçisini geri yollamak için Türkiye, İsrail'e ne gibi şartlar koşmuştur? Bunlar ister istemez akla gelecek sorulardır.

Dışişleri Bakanlığımızın dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, sadece haber mahiyetinde olan, aydınlıktan yoksun tebliğinde bildirildiğine göre, Türkiye, Telaviv'deki Elçisini, «Filistin işi adilâne ve nihaî surette bir hal şekline raptedilinceye kadar vazifesi başına avdet» etmemek üzere geri çağırmıştır.

Demek ki elçisini geri yollamak için Türkiye Hükümetinin İsrail'e koştuğu şart, Filistin işinin «adilâne ve nihai» bir hal şeklîne bağlanmasıdır.

Fakat, hiç te yeni olmayan Filistin meselesinin halli ile, ansızın, böyle kendisine sadece dostluk göstermiş bir devletten elçisini çekecek kadar ilgilenmeğe başlıyan bir devlet, bu şartın nasıl yerine getirebileceği hakkındaki görüşlerini de açıklamalıydı.

Dışişleri Bakanlığının tebliğinde böyle bir açıklama bulunmadığına, yani Türk Hükümetinin görüşünü Filistin işini «adilâne ve nihaî» bir hal şekline bağlama çarelerinin ne olduğu izah edilmediğine göre, tebliği okuyanlar, ister istemez, kendi kendilerine tahminlerde bulunmağa çalışacaklardır.

Türkiye, Filistin meselesine, daha doğrusu Arap - İsrail uzlaşmazlığına, böyle birden bire müdahale ederken, taraflardan sadece birine karşı, İsrail'e karşı, zorlayıcı bir tedbir almak ihtiyacını duymuştur. Buna göre Türkiye'nin, Arap -İsrail uzlaşmazlığında sadece İsrail'den taviz beklediği tahmin edilebilir.

İsrail nasıl bir taviz vermelidir ki Arap Devletleri tatmin edilmiş olsunlar? Arap Devletlerinin buna bir tek cevabı vardır: İsrail kendi kendini feshetmeli, İsrail halkı Filistin topraklarını Araplara bırakıp gitmelidir!

Dışişleri Bakanlığının aydınlıktan yoksun tebliği üzerinde tahminler yürütmeğe kalkışınca, ister istemez, Türkiye'nin de şimdi bu Arap isteğini desteklediği sonucuna varılır. Oysa Türkiye herhalde İsrail'den, Filistin meslesine «adilâne ve nihaî» bir hal şekli olarak, kendi kendini feshetmesini beklemiyordu! Biz bir Türk Hükümetinin realiteden bu kadar uzak, gerçekleşmesi bu kadar imkânsız, üstelik bu kadar da gayri insanî bîr isteği destekliyebileceğine ihtimal vermiyoruz.

Filistin'de bir Arap Devleti kurulmasının başlangıçta bir hata olduğu kabul edilse bile, artık bu Devlet bir vakıadır. Yaşama gücünü kesin olarak ispat etmiştir. Üstelik bölgemizi tehdit eden gerçek tehlikeye karşı Türkiye kadar uyanık, bu tehlikeyi önlemek için Türkiye'den sonra en geniş imkâna sahip Ortadoğu Devleti İsrail'dir. Ortadoğu'da dostluğuna en çok güvenebileceğimiz Devlet de, hiç değilse Türk Hükümeti son kararını alıncaya kadar, gene İsrail'di.

Bu durumda, İsrail Devletinin ortadan kalkmasını istemek, Türkiye'nin kendi menfaatlerine de aykırı olur. Onun için, Dışişleri Bakanlığının aydınlıktan yoksun tebliği üzerinde yürütülecek tahminlerin ister istemez varacağı bu sonuç yanlış olsa gerektir.

Öyleyse, Türk Hükümeti, Arap - İsrail uzlaşmazlığının «adilâne ve nihaî» bir hal şekline bağlanabilmesi için ne gibi çareler düşündüğünü bir an önce açıklamalı, bu mesele karşısında takındığı yeni tavrı bir an önce aydınlatmalıdır ki vatandaşların ve yabancıların, kendi kendilerine tahminler yürütüp böyle yanlış ve yakışıksız sonuçlara varmalarını önliyebilsin!

Bu açıklama yapılmadıkça, Türkiye'nin Arap - İsrail uzlaşmazlığı konusunda takındığı tavır, kaygı verici bir karanlık içinde kalacak, ve Elçisini, Arap memleketlerindeki fanatik unsurların tazyiki karşısında İsrail'den çekmeğe, dış münasebetlerini artık bu tazyiklere göre tayin etmeğe mecbur olduğu düşünülecektir.

Demokrat Patri iktidarının altı buçuk yıllık «aktif dış siyaset» gayretlerinin Ortadoğu'da böyle bir sonuç vermesi ise, Türk dış siyasetinin, «aktif» olmağa çalışırken, bilâkis, lüzumundan fazla pasif hale geldiği intibaını yaratacaktır. Arap memleketlerindeki fanatik unsurların kaprislerine, Mısır ve Suriye gibi bize düşman devletlerin şantajlarına göre ayarlanacak kadar pasif hale gelmiş intibaını verebilecek bir dış siyaset de, herhalde, Türkiye'nin Ortadoğu'daki mânevî liderliğine umut bağlamış iyiniyetli kimseleri hayal kırıklığına uğratacaktır.

Onun için, Türk Hükümetinin, Arap - İsrail uzlaşmazlığı karşısındaki durumunu vakit kaybetmeden aydınlatarak bu gibi yersiz tahmin ve düşünceleri önlemesi çok yerinde bir hareket olur.

Bülend ECEVİT 

Dosyalar

1956.11.29.jpg
1956.11.29_B.jpg
1956.11.29_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Aydınlık İhtiyacı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 28 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/733 ulaşıldı.