Orta Doğu'da Yeni Durum I: Türkiye'nin Hatası
Başlık:
Orta Doğu'da Yeni Durum I: Türkiye'nin Hatası
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-12-01
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Ortadoğu'da yeni durum - I -
Türkiye'nin hatası
Ortadoğudaki Arap Devletleri için en ciddî tehlike, - belki İrak müstesna - bu devletlerin en az ciddiye alır göründükleri Sovyet telikelisidir.
Bunun dışında bütün tehlikeleri Arap Devletleri ya birbirlerine karşı kendileri yaratmakta, ya hayal etmekte, ya da gözlerinde büyütmektedirler.
Birbirlerine karşı yarattıkları tehlikeler, kendi aralarındaki geçimsizlik, şüphe ve korkulardan doğmaktadır.
Hayal mahsulü tehlike, Türkiye'den; gözlerinde büyüttükleri ise, İsrail'den ve Batı emperyalizminden geldiğine inandıkları tehlikedir.
Önce «Türk tehlikesi» üzerinde duralım. Cumhuriyet Türkiyesinden kendilerine bir tehlike gelebileceği düşüncesinin bir hayalden, bir kuruntudan ibaret olduğunu, Arap memleketlerindeki en şüpheci, bize karşı en kötü niyetli unsurlar bile anlamağa başlamış, bu kuruntudan kurtulmuşlardı. Ancak son yıllarda bu kuruntunun Arap kafasında yeniden canlanmağa başladığı hissediliyor. Bunun sebeplerini araştırdığımız zaman, şüphesiz, en başta Komünist propagandası ile karşılaşırız. Fakat Komünistler ancak son yıllarda bu kuruntuyu yeniden canlandırma imkânını bulabilmiş olduklarına göre, biz de son yıllarda, buna elverişli zemin hazırlamış olmalıyız.
Cumhuriyet Türkiyesi, Araplar arasında kendisine karşı beslenen şüphe ve kuruntuyu silmeğe, Arap Dünyasının iç işlerinden uzak durmak ve Arap memleketleriyle münasebetlerinde Batılı dostlarından müstakil hareket etmek sayesinde muvaffak olabilmişti.
Demokrat Parti iktidarının «aktif» diye vasıflandırılan, fakat aslında Türkiye'yi ziyadesiyle pasif bir duruma düşürmüş olan siyaseti ise, bu yoldan gitgide ayrılmıştır. NATO üyeliği gerçekleşir gerçekleşmez Türkiye, ilerisini hiç düşünmeden, Batılı müttefiklerinin, o arada bilhassa İngiltere'nin, en çok işine geleceği sanılan bir tarzda, Arap Dünyasının iç işleriyle ilgilenmeğe başlamış, bu bölgede, «emperyalist» olarak tanınan Batılı müttefiklerinin temsilcisiymiş gibi, zaman zaman onlar nam ve hesabına hareket edermiş gibi görünmeyi etmiştir.
Bu ise, artık kesin olarak anlaşıldığı, Türk Hükümetinin değilse de, İngiltere'nin bile idrak eder göründüğü üzere, hem bizim hem de Batılı müttefiklerimizin, o arada bilhassa İngiltere'nin, çok aleyhinde bir durum yaratmıştır.
Arapların, haklı veya haksız Batılı müttefiklerimize karşı besledikleri menfi hislerin başlıca hedefi, en yakın hedefi, Türkiye olmuştur. Üstelik Arapların, ilhamını bizim Kurtuluş Savaşımızdan alan en meşru hak talepleri ve mücadeleleri karşısında bile Türkiye, müttefiki Fransa'yı incitmemek kaygısı ile, kayıtsız kalarak, hattâ bazan açıktan açığa aleyhte cephe alarak, Arap Dünyasında kendisine karşı yeniden uyanan kuruntuyu, şüpheleri büsbütün körüklemiştir.
Bütün bunlar, Sovyetlerin Arap Dünyasını bize karşı kışkırtabilmelerini çok kolaylaştırmıştır.
Bugün Arapların güvenini yeniden kazanabilmek için baş vurur göründüğümüz fevrî ve biribirini nakzeden tedbirlerse, ya çok geç kalmıştır, ya da prestijimizi hiç arttırmıyacak, kendimize de müttefiklerimize de bir fayda sağlamıyacak tedbirlerdir. Hattâ bu tedbirler yüzünden, Arap Dünyasının iç işleriyle, bizi çok güç ve tatsız durumlara sürükleyebilecek kadar; mânevi liderlik imkânlarından büsbütün yoksun bırakabilecek kadar, haşır neşir olma yoluna gidilmiştir.
Ortadoğuda Arap Devletleri için en ciddî tehlike, bu devletlerin en az ciddiye alır göründükleri Sovyet tehlikesi olduğuna göre, Türkiye'nin bu devletlere yapabileceği en büyük hizmet, Ortadoğuda Sovyet tehlikesine karşı sağlam bir set durumunu muhafaza etmekten ibaretti.
Dış siyasetimizdeki «aktif» dîye vasıflandırılan yeni cereyansa, Ortadoğuda Türkiye'ye karşı komünistlerin kolayca istismar edebilecekleri hoşnutsuzluk ve şüpheler doğmasına imkân vermiş, ve Sovyet nüfuzunun Güneyden de bizi kuşatmağa başlamasına yol açmıştır.
Bülent ECEVİT
Ortadoğu'da yeni durum - I -
Türkiye'nin hatası
Ortadoğudaki Arap Devletleri için en ciddî tehlike, - belki İrak müstesna - bu devletlerin en az ciddiye alır göründükleri Sovyet telikelisidir.
Bunun dışında bütün tehlikeleri Arap Devletleri ya birbirlerine karşı kendileri yaratmakta, ya hayal etmekte, ya da gözlerinde büyütmektedirler.
Birbirlerine karşı yarattıkları tehlikeler, kendi aralarındaki geçimsizlik, şüphe ve korkulardan doğmaktadır.
Hayal mahsulü tehlike, Türkiye'den; gözlerinde büyüttükleri ise, İsrail'den ve Batı emperyalizminden geldiğine inandıkları tehlikedir.
Önce «Türk tehlikesi» üzerinde duralım. Cumhuriyet Türkiyesinden kendilerine bir tehlike gelebileceği düşüncesinin bir hayalden, bir kuruntudan ibaret olduğunu, Arap memleketlerindeki en şüpheci, bize karşı en kötü niyetli unsurlar bile anlamağa başlamış, bu kuruntudan kurtulmuşlardı. Ancak son yıllarda bu kuruntunun Arap kafasında yeniden canlanmağa başladığı hissediliyor. Bunun sebeplerini araştırdığımız zaman, şüphesiz, en başta Komünist propagandası ile karşılaşırız. Fakat Komünistler ancak son yıllarda bu kuruntuyu yeniden canlandırma imkânını bulabilmiş olduklarına göre, biz de son yıllarda, buna elverişli zemin hazırlamış olmalıyız.
Cumhuriyet Türkiyesi, Araplar arasında kendisine karşı beslenen şüphe ve kuruntuyu silmeğe, Arap Dünyasının iç işlerinden uzak durmak ve Arap memleketleriyle münasebetlerinde Batılı dostlarından müstakil hareket etmek sayesinde muvaffak olabilmişti.
Demokrat Parti iktidarının «aktif» diye vasıflandırılan, fakat aslında Türkiye'yi ziyadesiyle pasif bir duruma düşürmüş olan siyaseti ise, bu yoldan gitgide ayrılmıştır. NATO üyeliği gerçekleşir gerçekleşmez Türkiye, ilerisini hiç düşünmeden, Batılı müttefiklerinin, o arada bilhassa İngiltere'nin, en çok işine geleceği sanılan bir tarzda, Arap Dünyasının iç işleriyle ilgilenmeğe başlamış, bu bölgede, «emperyalist» olarak tanınan Batılı müttefiklerinin temsilcisiymiş gibi, zaman zaman onlar nam ve hesabına hareket edermiş gibi görünmeyi etmiştir.
Bu ise, artık kesin olarak anlaşıldığı, Türk Hükümetinin değilse de, İngiltere'nin bile idrak eder göründüğü üzere, hem bizim hem de Batılı müttefiklerimizin, o arada bilhassa İngiltere'nin, çok aleyhinde bir durum yaratmıştır.
Arapların, haklı veya haksız Batılı müttefiklerimize karşı besledikleri menfi hislerin başlıca hedefi, en yakın hedefi, Türkiye olmuştur. Üstelik Arapların, ilhamını bizim Kurtuluş Savaşımızdan alan en meşru hak talepleri ve mücadeleleri karşısında bile Türkiye, müttefiki Fransa'yı incitmemek kaygısı ile, kayıtsız kalarak, hattâ bazan açıktan açığa aleyhte cephe alarak, Arap Dünyasında kendisine karşı yeniden uyanan kuruntuyu, şüpheleri büsbütün körüklemiştir.
Bütün bunlar, Sovyetlerin Arap Dünyasını bize karşı kışkırtabilmelerini çok kolaylaştırmıştır.
Bugün Arapların güvenini yeniden kazanabilmek için baş vurur göründüğümüz fevrî ve biribirini nakzeden tedbirlerse, ya çok geç kalmıştır, ya da prestijimizi hiç arttırmıyacak, kendimize de müttefiklerimize de bir fayda sağlamıyacak tedbirlerdir. Hattâ bu tedbirler yüzünden, Arap Dünyasının iç işleriyle, bizi çok güç ve tatsız durumlara sürükleyebilecek kadar; mânevi liderlik imkânlarından büsbütün yoksun bırakabilecek kadar, haşır neşir olma yoluna gidilmiştir.
Ortadoğuda Arap Devletleri için en ciddî tehlike, bu devletlerin en az ciddiye alır göründükleri Sovyet tehlikesi olduğuna göre, Türkiye'nin bu devletlere yapabileceği en büyük hizmet, Ortadoğuda Sovyet tehlikesine karşı sağlam bir set durumunu muhafaza etmekten ibaretti.
Dış siyasetimizdeki «aktif» dîye vasıflandırılan yeni cereyansa, Ortadoğuda Türkiye'ye karşı komünistlerin kolayca istismar edebilecekleri hoşnutsuzluk ve şüpheler doğmasına imkân vermiş, ve Sovyet nüfuzunun Güneyden de bizi kuşatmağa başlamasına yol açmıştır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Orta Doğu'da Yeni Durum I: Türkiye'nin Hatası,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/735 ulaşıldı.