Bir "Oyun"un İç Yüzü
Başlık:
Bir "Oyun"un İç Yüzü
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-11-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Bir "oyun"un iç yüzü
Bir-iki doçentin bazı şahsî kırgınlıkları, üniversite bağımsızlığına bir an önce son vermnek için sabırsızlandığı anlaşılan bir iktidar partisi tarafından istismar edilerek, o bir-iki doçent, bu kırgınlıklarda haklı veya haksız âmil olanlara değil de, bilâkis, bu kırgınlık sebeplerinin giderilmesi için sık sık yardım ve ilgilerine baş vurdukları, fakat üniversite bağımsızlığını ciddiye alışlarıyla bugünkü iktidar partisi ileri gelenlerini sinirlendirmiş bulunan bazı profesör ve doçentlere, iktidar sözcüsü gazetede hücum ettirilecekler!
Hücuma uğrıyan ağır başlı bilim adamlarını cevap verip bir polemiğe girmeğe mecbur bırakmak için, bu hücum yazılarının içine, bile bile yapıldığı apaçık görülen bazı yanlışlıklar, bazı iftira ve isnatlar serpiştirilecek (1)! Hücuma uğrayan genç profesör ve doçentler de bu yüzden cevap vermek zorunda kalınca, iktidar sözcüsü gazete, «Bu Oyun Böyle Devam Edemez» diye üç sütun başlıklı bir başyazıyla meydana atılıp,
— İste, diyecek, «Gene Siyasi İlimler fakültesi ortada».. (2)
Taktikte, yahut, iktidar sözcüsü gazetenin bir Türk Fakültesi dekanı için kullanmaktan çekinmediği bir deyimle, «oyun»da, birinci kuralın bu olduğu anlaşılıyor.
Üniversite bağımsızlığı, demokrasi dâvasının ayrılmaz bir cüz'üdür. Üniversite bağımsızlığına hücum edildi mi, bir Türk Fakültesi Dekanı genç Türk aydınlarına, bir açış konuşmasında «nabza göre şerbet vermeyin» demek günahını işlediği için Dekanlıktan da Profesörlükten de atılmakla tehdit edildi mi, demokrasi dâvasını, o arada, bu dâvanın ayrılmaz bir cüz'ü olan üniversite bağımsızlığı ülküsünü benimsemiş, bunu benimsemekte ne kadar samimi olduğunu da iktidarının bilhassa son yıllardaki tutumuyla göstermiş bir muhalefet partisi safındaki yazarlar, elbette, böyle bir tehlike işareti karşısında harekete geçip, üniversite bağımsızlığını, kalemlerinin gücü yettiği kadar savunmağa çalışacaklardır.
O zaman da, iktidar sözcüsü gazete, sevinçten adeta ellerini çarptığı duyularak:
— İşte, diyecektir, bizim maksadımız zaten «nabız yoklamak»tı, üniversitenin «eski iktidarın ocağı» olduğunu ispat etmekti (3). Bunu da ispat etmiş olduk!
Anlaşıldığına göre bu da, Türkiye'de iktidar sözcüsü gazete tarafından Türk üniversitelerine karşı oynanmağa başlayan «oyun»un ikinci kuralı..
Derken, bu «toz duman» içinde, iktidar sözcüsü gazete 3 sütun başlıklı yaman bir başyazısıyla meydana atılıp soracak:
— «Gene muhalefetin başkalemleri ateş püskürmekte.. Ne oldu dersiniz? Muhalefetin acaba hangi ayağındaki hangi nasıra basıldı?»
Ve işte böylece, bazı profesör ve doçentlerin, üniversite bağımsızlığını ciddiye almakla bağımsız bir üniversitede ders okutmağa lâyık hür düşünceli aydınlar gibi davranmakla, ancak eski iktidar partisine hizmet etme gayesini güttükleri iki kere iki dört eder gibi, ispat edilmiş olacak!
Bu arada da, tehdit olarak, suçtan daha büyük bir özüre dayanarak denilecek ki:
— «Devlet Radyosunun mikrofonu nasıl herkese teslim edilemezse, Üniversite kürsüleri de» böyle insanlara teslim edilemez!..
İktidar sözcüsü gazetenin ince aklınca bu «oyun» neye yarayacak?.. Herhalde şu iki sonuçtan birini sağlamağa yarıyacak:
Ya, muhalefetin üniversite bağımsızlığını bu bağımsızlığı koruyan profesör ve doçentleri, yersiz, haksız hücumlara karşı güçleri yettiği kadar savunmaları, bağımsız üniversitenin muhalefeti temsil ettiğine delil gibi gösterilip, üniversite bağımsızlığını büsbütün ortadan kaldırmak veya «mimli» bir fakülteyi kapatmak için bir bahane olarak kullanılacak; ya da, o hür düşünceli profesör ve doçentler, eğer bağımsızlığı savunacak olurlarsa, dürüst ve medenî cesaret sahibi, «nabza göre şerbet» vermeyen birer aydın olarak konuşup yazacak olurlarsa, muhalefete hizmet etmekle suçlandırılacaklarını, bu yüzden fakültelerinin bile kapatılabileceğini düşünerek, böyle şeylere meydan vermemek için, ya «nabza göre şerbet» vermeyi ya da susmayı tercih edecekler! Hattâ bazı muhalefet yazarları üniversite bağımsızlığını savunacak olurlarsa, tıpkı Zafer yazarı doçentlerden birinin yaptığı gibi.
— Bu sizin işiniz değil ki, siz ne karışıyorsunuz? diye de onlara çatacaklar!
İşte iktidar sözcüsü gazetenin oynamağa başladığı yeni «oyun» dan beklenen sonuçlar bunlar olsa gerek.
Fakat bu zavallı «oyun», beklenen sonuçlardan hiç birini vermiyicektir. Nasıl bu memlekette demokrasi, çıkarılan bütün engellere rağmen yürüyecekse, üniversite bağımsızlığı da yürüyecektir. Üniversite bağımsızlığı meselesi eğer gerçekten, iktidar sözcüsü gazetenin o kabına asla erişemiyeceğimiz nezih üslûbuyla dediği gibi, «muhalefetin ayağında bir nasır» olarak tarif edilmek gerekirse, daha böyle birçok «nasır»lar gibi bu «nasır» da iyileşecektir. O birçok «nasır»lar arasında meselâ, «radyo» nasırı da iyileşecek, ve Türk vatandaşlarının ödediği vergilerle işletilen Türk Radyosu, bütün demokratik memleketlerde olduğu gibi, muvafık olsun muhalif olsun, her Türk vatandaşına teslim edilebilir hale gelecektir.
Bugün sırf bazı profesör doçent veya asistanları hür düşünceli, dürüst, mert aydınlardan, «nabza göre şerbet» vermeyen aydınlardan mürekkep olduğu için söndürülmesi düşünülen 98 yıllık bir bilim ocağı, Abdülhamit devrine bile dayanmış, Abdülhamit devrinin bile kapandığını görmüş bir bilim ocağı, gene yanmağa devam edecek, ve o ocağın yetiştireceği nesiller, bu memlekette gerçek demokrasiyi yerleştirecek olanların ön saflarında yer alarak, Türk milletine son yılların bütün acılarını, bütün kaygılarını, bütün bedbahtlıklarını, Türkiye'de demokrasiye karşı, hürriyete karşı, İnsan Haklarına karşı oynanmağa kalkışılmış bütün «oyun»ların utancını unutturacaklardır.
Bülend ECEVİT
(1) - Böyle sırf karşı tarafı tekzip yollayıp polemiği devam ettirme durumunda bırakma gayesine matuf bir kasıtlı panlışlıki Zafer'in dünkü başyazısında da vardır: Bu başyazıyı yazan kimse, Forum Dergisi imtiyaz sahibinin Siyasal Bilgiler Fakültesi Doçentlerinden Aydın Yalçın olmadığını çok iyi bildiği halde - nitekim aynı gazetenin başyazı sütununda Forum dergisinin hakikî imtiyaz sahibinin adı birkaç defa zikredilmiştir-, evet, o olmadığını çok iyi bildiği halde, Doçent Aydın Yalçın'dan Forum Dergisinin imtiyaz sahibi olarak bahsedilmiştir.
(2) - Evet, bu Fakültenin adı «Siyasi İlimler» değil, «Siyasal Bilgiler Fakültesi» dir ama, bir sözün Osmanlıcası varken Türkçesini - doğrusu o olsa bile - söylemek, iktidar sözcüsü gazetenin en ağırına giden şeylerden biridir.
(3) - Ne mutlu o «eski iktidar»a ki, rakipleri, onun ocağı olarak, göstere göstere üniversiteleri, bilim ocaklarını, bu memlekete aydın insanlar yetiştiren irfan ocaklarını gösterebilmektedir.
Bir "oyun"un iç yüzü
Bir-iki doçentin bazı şahsî kırgınlıkları, üniversite bağımsızlığına bir an önce son vermnek için sabırsızlandığı anlaşılan bir iktidar partisi tarafından istismar edilerek, o bir-iki doçent, bu kırgınlıklarda haklı veya haksız âmil olanlara değil de, bilâkis, bu kırgınlık sebeplerinin giderilmesi için sık sık yardım ve ilgilerine baş vurdukları, fakat üniversite bağımsızlığını ciddiye alışlarıyla bugünkü iktidar partisi ileri gelenlerini sinirlendirmiş bulunan bazı profesör ve doçentlere, iktidar sözcüsü gazetede hücum ettirilecekler!
Hücuma uğrıyan ağır başlı bilim adamlarını cevap verip bir polemiğe girmeğe mecbur bırakmak için, bu hücum yazılarının içine, bile bile yapıldığı apaçık görülen bazı yanlışlıklar, bazı iftira ve isnatlar serpiştirilecek (1)! Hücuma uğrayan genç profesör ve doçentler de bu yüzden cevap vermek zorunda kalınca, iktidar sözcüsü gazete, «Bu Oyun Böyle Devam Edemez» diye üç sütun başlıklı bir başyazıyla meydana atılıp,
— İste, diyecek, «Gene Siyasi İlimler fakültesi ortada».. (2)
Taktikte, yahut, iktidar sözcüsü gazetenin bir Türk Fakültesi dekanı için kullanmaktan çekinmediği bir deyimle, «oyun»da, birinci kuralın bu olduğu anlaşılıyor.
Üniversite bağımsızlığı, demokrasi dâvasının ayrılmaz bir cüz'üdür. Üniversite bağımsızlığına hücum edildi mi, bir Türk Fakültesi Dekanı genç Türk aydınlarına, bir açış konuşmasında «nabza göre şerbet vermeyin» demek günahını işlediği için Dekanlıktan da Profesörlükten de atılmakla tehdit edildi mi, demokrasi dâvasını, o arada, bu dâvanın ayrılmaz bir cüz'ü olan üniversite bağımsızlığı ülküsünü benimsemiş, bunu benimsemekte ne kadar samimi olduğunu da iktidarının bilhassa son yıllardaki tutumuyla göstermiş bir muhalefet partisi safındaki yazarlar, elbette, böyle bir tehlike işareti karşısında harekete geçip, üniversite bağımsızlığını, kalemlerinin gücü yettiği kadar savunmağa çalışacaklardır.
O zaman da, iktidar sözcüsü gazete, sevinçten adeta ellerini çarptığı duyularak:
— İşte, diyecektir, bizim maksadımız zaten «nabız yoklamak»tı, üniversitenin «eski iktidarın ocağı» olduğunu ispat etmekti (3). Bunu da ispat etmiş olduk!
Anlaşıldığına göre bu da, Türkiye'de iktidar sözcüsü gazete tarafından Türk üniversitelerine karşı oynanmağa başlayan «oyun»un ikinci kuralı..
Derken, bu «toz duman» içinde, iktidar sözcüsü gazete 3 sütun başlıklı yaman bir başyazısıyla meydana atılıp soracak:
— «Gene muhalefetin başkalemleri ateş püskürmekte.. Ne oldu dersiniz? Muhalefetin acaba hangi ayağındaki hangi nasıra basıldı?»
Ve işte böylece, bazı profesör ve doçentlerin, üniversite bağımsızlığını ciddiye almakla bağımsız bir üniversitede ders okutmağa lâyık hür düşünceli aydınlar gibi davranmakla, ancak eski iktidar partisine hizmet etme gayesini güttükleri iki kere iki dört eder gibi, ispat edilmiş olacak!
Bu arada da, tehdit olarak, suçtan daha büyük bir özüre dayanarak denilecek ki:
— «Devlet Radyosunun mikrofonu nasıl herkese teslim edilemezse, Üniversite kürsüleri de» böyle insanlara teslim edilemez!..
İktidar sözcüsü gazetenin ince aklınca bu «oyun» neye yarayacak?.. Herhalde şu iki sonuçtan birini sağlamağa yarıyacak:
Ya, muhalefetin üniversite bağımsızlığını bu bağımsızlığı koruyan profesör ve doçentleri, yersiz, haksız hücumlara karşı güçleri yettiği kadar savunmaları, bağımsız üniversitenin muhalefeti temsil ettiğine delil gibi gösterilip, üniversite bağımsızlığını büsbütün ortadan kaldırmak veya «mimli» bir fakülteyi kapatmak için bir bahane olarak kullanılacak; ya da, o hür düşünceli profesör ve doçentler, eğer bağımsızlığı savunacak olurlarsa, dürüst ve medenî cesaret sahibi, «nabza göre şerbet» vermeyen birer aydın olarak konuşup yazacak olurlarsa, muhalefete hizmet etmekle suçlandırılacaklarını, bu yüzden fakültelerinin bile kapatılabileceğini düşünerek, böyle şeylere meydan vermemek için, ya «nabza göre şerbet» vermeyi ya da susmayı tercih edecekler! Hattâ bazı muhalefet yazarları üniversite bağımsızlığını savunacak olurlarsa, tıpkı Zafer yazarı doçentlerden birinin yaptığı gibi.
— Bu sizin işiniz değil ki, siz ne karışıyorsunuz? diye de onlara çatacaklar!
İşte iktidar sözcüsü gazetenin oynamağa başladığı yeni «oyun» dan beklenen sonuçlar bunlar olsa gerek.
Fakat bu zavallı «oyun», beklenen sonuçlardan hiç birini vermiyicektir. Nasıl bu memlekette demokrasi, çıkarılan bütün engellere rağmen yürüyecekse, üniversite bağımsızlığı da yürüyecektir. Üniversite bağımsızlığı meselesi eğer gerçekten, iktidar sözcüsü gazetenin o kabına asla erişemiyeceğimiz nezih üslûbuyla dediği gibi, «muhalefetin ayağında bir nasır» olarak tarif edilmek gerekirse, daha böyle birçok «nasır»lar gibi bu «nasır» da iyileşecektir. O birçok «nasır»lar arasında meselâ, «radyo» nasırı da iyileşecek, ve Türk vatandaşlarının ödediği vergilerle işletilen Türk Radyosu, bütün demokratik memleketlerde olduğu gibi, muvafık olsun muhalif olsun, her Türk vatandaşına teslim edilebilir hale gelecektir.
Bugün sırf bazı profesör doçent veya asistanları hür düşünceli, dürüst, mert aydınlardan, «nabza göre şerbet» vermeyen aydınlardan mürekkep olduğu için söndürülmesi düşünülen 98 yıllık bir bilim ocağı, Abdülhamit devrine bile dayanmış, Abdülhamit devrinin bile kapandığını görmüş bir bilim ocağı, gene yanmağa devam edecek, ve o ocağın yetiştireceği nesiller, bu memlekette gerçek demokrasiyi yerleştirecek olanların ön saflarında yer alarak, Türk milletine son yılların bütün acılarını, bütün kaygılarını, bütün bedbahtlıklarını, Türkiye'de demokrasiye karşı, hürriyete karşı, İnsan Haklarına karşı oynanmağa kalkışılmış bütün «oyun»ların utancını unutturacaklardır.
Bülend ECEVİT
(1) - Böyle sırf karşı tarafı tekzip yollayıp polemiği devam ettirme durumunda bırakma gayesine matuf bir kasıtlı panlışlıki Zafer'in dünkü başyazısında da vardır: Bu başyazıyı yazan kimse, Forum Dergisi imtiyaz sahibinin Siyasal Bilgiler Fakültesi Doçentlerinden Aydın Yalçın olmadığını çok iyi bildiği halde - nitekim aynı gazetenin başyazı sütununda Forum dergisinin hakikî imtiyaz sahibinin adı birkaç defa zikredilmiştir-, evet, o olmadığını çok iyi bildiği halde, Doçent Aydın Yalçın'dan Forum Dergisinin imtiyaz sahibi olarak bahsedilmiştir.
(2) - Evet, bu Fakültenin adı «Siyasi İlimler» değil, «Siyasal Bilgiler Fakültesi» dir ama, bir sözün Osmanlıcası varken Türkçesini - doğrusu o olsa bile - söylemek, iktidar sözcüsü gazetenin en ağırına giden şeylerden biridir.
(3) - Ne mutlu o «eski iktidar»a ki, rakipleri, onun ocağı olarak, göstere göstere üniversiteleri, bilim ocaklarını, bu memlekete aydın insanlar yetiştiren irfan ocaklarını gösterebilmektedir.
Koleksiyon
Alıntı
“Bir "Oyun"un İç Yüzü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 27 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/731 ulaşıldı.