İsrail Korkusu
Başlık:
İsrail Korkusu
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-11-15
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
İsrail korkusu
Arap memleketlerinin nüfusu İsrail'in nüfusundan hiç değilse 20 defa fazladır. Toprak zenginlikleri İsrail'inkinden kat kat üstündür. Ona rağmen Arap Devletleri neden İsrail'in varlığından kaygı duyar, onu kendileri için bir tehlike sayarlar? Birçok bakımlardan o kadar avantajlı olan Arap Devletlerinin küçücük İsrail'i kendileri için bir tehlike saymaları, herhalde bir aczin belirtisi olmalıdır. Her halde İsrail toplumunda bulunup da Arap toplumunda bulunmayan bazı nitelikler bugün İsrail'e çok daha süratli bir ilerleme gücü sağlıyor olmalıdır ki Arap Devletleri İsrail'den bu kadar kaygı duysunlar!
İsrail Devleti ortadan kaldırılıp Arap Devletlerinin gönlü hoş edilmekle ne olacaktır? Arap Devletleri, Yahudilerden, topraklarıyla beraber, onlara bu ilerleme gücünü sağlayan niteliklerini de alabilecekler midir? Elbette hayır! Hattâ, İsrail Devleti ortadan kaldırılmakla Filistin topraklarında da hayat, başka Arap memleketlerindeki ağır tempoya dönecek, çöl ortasında birkaç yıl içinde meydana getirilmiş bir uygarlık vâhası belki yeniden işe yaramaz bir çöl haline gelecektir.
Arap memleketlerinin gerçek düşmanı İsrail değildir. Arap memleketlerinin gerçek düşmanı kendi toplum düzenleridir. Bu toplum düzenidir ki 40 milyon nüfuslu Arap âlemini, 2 milyondan az nüfuslu bir küçük devlet karşısında böyle korku ve güvensizlik içine düşürmektedir.
İsrail'in bütün suçu, Ortadoğu'nun ortaçağ hayatına 20 nci yüzyıl hayatından bir pencere açmış olmasıdır.
Arap Devletlerini, Arap Devletlerinin, beyliklerinin başındaki sultanlarla şeyhleri, toprak ağalarını ve onlara tâviz vermek, boyun eğmek zorunda bulunan oportünist politikacıları tedirgin eden, bu pencereden giren ışıktır. Bu ışık onları uyanmağa, kalkınıp kıpırdanmağa, rahatlarından vazgeçmeğe zorlamaktadır. Bütün bu zahmetlere katlanmaktansa o pencereyi kapatıvermek, Ortadoğu'yu yeniden ortaçağ karanlığına gömüvermek, hepsinin daha kolayına gelmektedir.
İsrail - Arap uzlaşmazlığı siyasal tedbirlerle, askerî hareketlerle, Birleşmiş Milletler müdahalelerile giderilemiyecektir. İsrail - Arap uzlaşmazlığı ancak, bugün İsrail karşısında, 20 nci yüz yıl uygarlığının Ortadoğu çöllerindeki bu ileri karakolu karşısında, bütün Arap âlemini acz içine, korkular, kaygılar içine düşüren unsurları ortadan kaldırmakla giderilebilecektir.
Bunun başarılması, Arap memleketlerinin toplum düzenlerini, dünya görüşlerini değiştirmelerine ve yirminci yüzyıl uygarlığının ilerleme hızına ayak uydurabilmeleri için gerekli nitelikleri kazanmalarına bağlıdır.
Oysa, başta Amerika olmak üzere, Ortadoğu ile ilgili bütün Batılı Devletlerin, başta Amerikan şirketleri olmak üzere, Ortadoğu ile ilgili bütün yabancı petrol şirketlerinin bu bölgedeki nüfuzu, Arap toplumunun geriliğini, uyuşukluğunu devam ettiren, kendi menfaatlerini bu geriliğin, bu uyuşukluğun devamında gören zümre ve sınıflara dayanmaktadır.
Batılılar, bu kısır döngüyü, bu fasit daireyi, bir yerinde kırmak, Arap memleketlerinde demokratik zihniyeti benimsemiş bir orta sınıf çıkmasını, işçi sınıfının haklarını koruyabilir, medenî hayat şartları isteyebilir derecede uyanmasını ve geriliğe, uyuşukluğa sebep olan zümrelerin silinip gitmesini hızlandıracak bir yol tutmak zorundadırlar. Bunun için, gerekiyorsa, Ortadoğu petrolünden elde ettikleri bütün kazancı Ortadoğu'ya dökmeğe razı olmalı, bu kazancın saraylara, harem dairelerine, despot idarecilerin hazinelerine akmasını önleyici tedbirler almalı; kısacası, Ortadoğu'da, toprak ağalarıyla şeyhlerin, sultanlarla maceracı diktatörlerin bencilliğine ve ihtiraslarına değil, Arap halkının uyanıp silkinmesine, sosyal ve ekonomik boyunduluk altından kurtulmasına bağlı, yaratıcı, yapıcı bir düzen kurulması için çalışmalıdırlar.
Ancak böyle bir düzene kavuştuktan sonra Arap âlemi için İsrail bir kâbus olmaktan çıkacaktır. Ancak ondan sonra Arap milletleri, bu küçücük devletin varlığından rahatsız olmayacak kadar, onun varlığını hoş görecek kadar kendilerine güvenir duruma gelebileceklerdir. Ortadoğu'da devamlı bir huzur ve istikrarın şartları ancak ondan sonra sağlanmış olacaktır.
Bülent ECEVİT
İsrail korkusu
Arap memleketlerinin nüfusu İsrail'in nüfusundan hiç değilse 20 defa fazladır. Toprak zenginlikleri İsrail'inkinden kat kat üstündür. Ona rağmen Arap Devletleri neden İsrail'in varlığından kaygı duyar, onu kendileri için bir tehlike sayarlar? Birçok bakımlardan o kadar avantajlı olan Arap Devletlerinin küçücük İsrail'i kendileri için bir tehlike saymaları, herhalde bir aczin belirtisi olmalıdır. Her halde İsrail toplumunda bulunup da Arap toplumunda bulunmayan bazı nitelikler bugün İsrail'e çok daha süratli bir ilerleme gücü sağlıyor olmalıdır ki Arap Devletleri İsrail'den bu kadar kaygı duysunlar!
İsrail Devleti ortadan kaldırılıp Arap Devletlerinin gönlü hoş edilmekle ne olacaktır? Arap Devletleri, Yahudilerden, topraklarıyla beraber, onlara bu ilerleme gücünü sağlayan niteliklerini de alabilecekler midir? Elbette hayır! Hattâ, İsrail Devleti ortadan kaldırılmakla Filistin topraklarında da hayat, başka Arap memleketlerindeki ağır tempoya dönecek, çöl ortasında birkaç yıl içinde meydana getirilmiş bir uygarlık vâhası belki yeniden işe yaramaz bir çöl haline gelecektir.
Arap memleketlerinin gerçek düşmanı İsrail değildir. Arap memleketlerinin gerçek düşmanı kendi toplum düzenleridir. Bu toplum düzenidir ki 40 milyon nüfuslu Arap âlemini, 2 milyondan az nüfuslu bir küçük devlet karşısında böyle korku ve güvensizlik içine düşürmektedir.
İsrail'in bütün suçu, Ortadoğu'nun ortaçağ hayatına 20 nci yüzyıl hayatından bir pencere açmış olmasıdır.
Arap Devletlerini, Arap Devletlerinin, beyliklerinin başındaki sultanlarla şeyhleri, toprak ağalarını ve onlara tâviz vermek, boyun eğmek zorunda bulunan oportünist politikacıları tedirgin eden, bu pencereden giren ışıktır. Bu ışık onları uyanmağa, kalkınıp kıpırdanmağa, rahatlarından vazgeçmeğe zorlamaktadır. Bütün bu zahmetlere katlanmaktansa o pencereyi kapatıvermek, Ortadoğu'yu yeniden ortaçağ karanlığına gömüvermek, hepsinin daha kolayına gelmektedir.
İsrail - Arap uzlaşmazlığı siyasal tedbirlerle, askerî hareketlerle, Birleşmiş Milletler müdahalelerile giderilemiyecektir. İsrail - Arap uzlaşmazlığı ancak, bugün İsrail karşısında, 20 nci yüz yıl uygarlığının Ortadoğu çöllerindeki bu ileri karakolu karşısında, bütün Arap âlemini acz içine, korkular, kaygılar içine düşüren unsurları ortadan kaldırmakla giderilebilecektir.
Bunun başarılması, Arap memleketlerinin toplum düzenlerini, dünya görüşlerini değiştirmelerine ve yirminci yüzyıl uygarlığının ilerleme hızına ayak uydurabilmeleri için gerekli nitelikleri kazanmalarına bağlıdır.
Oysa, başta Amerika olmak üzere, Ortadoğu ile ilgili bütün Batılı Devletlerin, başta Amerikan şirketleri olmak üzere, Ortadoğu ile ilgili bütün yabancı petrol şirketlerinin bu bölgedeki nüfuzu, Arap toplumunun geriliğini, uyuşukluğunu devam ettiren, kendi menfaatlerini bu geriliğin, bu uyuşukluğun devamında gören zümre ve sınıflara dayanmaktadır.
Batılılar, bu kısır döngüyü, bu fasit daireyi, bir yerinde kırmak, Arap memleketlerinde demokratik zihniyeti benimsemiş bir orta sınıf çıkmasını, işçi sınıfının haklarını koruyabilir, medenî hayat şartları isteyebilir derecede uyanmasını ve geriliğe, uyuşukluğa sebep olan zümrelerin silinip gitmesini hızlandıracak bir yol tutmak zorundadırlar. Bunun için, gerekiyorsa, Ortadoğu petrolünden elde ettikleri bütün kazancı Ortadoğu'ya dökmeğe razı olmalı, bu kazancın saraylara, harem dairelerine, despot idarecilerin hazinelerine akmasını önleyici tedbirler almalı; kısacası, Ortadoğu'da, toprak ağalarıyla şeyhlerin, sultanlarla maceracı diktatörlerin bencilliğine ve ihtiraslarına değil, Arap halkının uyanıp silkinmesine, sosyal ve ekonomik boyunduluk altından kurtulmasına bağlı, yaratıcı, yapıcı bir düzen kurulması için çalışmalıdırlar.
Ancak böyle bir düzene kavuştuktan sonra Arap âlemi için İsrail bir kâbus olmaktan çıkacaktır. Ancak ondan sonra Arap milletleri, bu küçücük devletin varlığından rahatsız olmayacak kadar, onun varlığını hoş görecek kadar kendilerine güvenir duruma gelebileceklerdir. Ortadoğu'da devamlı bir huzur ve istikrarın şartları ancak ondan sonra sağlanmış olacaktır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“İsrail Korkusu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/723 ulaşıldı.