İtalya-Yugoslav Anlaşmazlığı
Başlık:
İtalya-Yugoslav Anlaşmazlığı
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-01-10
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
İtalya - Yugoslav anlaşmazlığı
Bülent ECEVİT
Türkiye — Yunanistan — Yugoslavya arasında bir savunma anlaşması yapılırken çözülmesi gerektiği söylenen iki meseleden birincisini, yani Yugoslavya’nın Atlantik Paktı karşısındaki durumunu, dünkü yazımızda ele almıştık.
İkinci mesele, Yugoslavya ile İtalya arasında yıllardır anlaşmazlık konusu olan Trieste meselesidir.
8’inci yüzyıldan beri Venedik, Avusturya, İtalya arasında el değiştirip duran Trieste, son olarak 1918 de gene İtalya'ya geçmişti.
İkinci Dünya harbinden sonra, 1946 da, Trieste, tarihinde ikinci defa olarak (ilki 1719 da), bir serbest bölge olmuştur.
Trieste bölgesile Yugoslavya’nın ilgisi etnik bakımdandır. Trieste şehri dışında bu bölge halkının çoğunluğu Slovendir.
Netekim, İkinci Dünya Harbinden sonra Trieste Serbest bölgesinin statüsü tesbit edilirken, resmî dilin hem İtalyanca hem de Slovence olmasına karar verilmiştir.
Bu gün Trieste’den Serbest Bölge diye bahsedilmekle beraber, serbest bölge statüsü tatbike konamamıştır. Trieste şehri ile Istria’nın bir kısım kıyı bölgesinden mevdana kelen Trieste Serbest Bölgesi, hâlâ askerî işgal altındadır. Kuzeydeki (A) bölgesinde Amerikan ve İngiliz, Güneydeki (B) bölgesinde de Yugoslav askerî kuvvetleri bulunmaktadır.
Harpten sonra, Trieste için Dışişleri bakanları Konseyinde karar verildiği sırada Yugoslavlar henüz Sovyetlerle ayni blokta idiler. Konseyde Sovyetlerin Yugoslav menfaatlerini koruması, buranın italya’ya verilmemesinde herhalde kuvvetli bir amil olmuştur.
11 Aralık 1946 da Dışişleri Bakanları Konseyi, Trieste limanını kontrol etmek üzere milletlerarası, bir komisyon kurulmasına karar vermişti.
10 Ocak 1947 de. Birleşmiş Milleler Güvenlik Konseyi, gerek Dışişleri Bakanları Konseyinin kararı, gerek İtalya Barış Andlasması tasarısı gereğince Trieste bölgesinin idaresini kendi sorumluluğuna almayı kararlaştırmıştır.
Buna dair bir ek, 10 Şubat 1947 de imzalanan İtalyan Barış Andlasmasına bağlanmıştır. Bu ekte tesbit edilen statünün tatbikine geçilmekle, Trieste bölgesinin isgali sona ermiş olacak, buradan Amerikan, İngiliz. Yugoslav kuvvetleri çekilecekti.
Fakat o gün bu gündür Güvenlik Konseyi, statüsünün tatbiki için gerekli kararları almava ve tayinleri yapmaya muvaffak olamamıştır. Bu konudaki bütün Güvenlik Konseyi müzakereleri anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır.
Batılı büyük devletlerin, harp sonrası İtalya’sını bir müttefik olarak benimsemeleri üzerine, Amerika, İngiltere ve Fransa, 20 Mart 1948 de bir müşterek deklarasyon yayınlamış. ve, Güvenlik Konseyinde oyalanıp giden Trieste meselesini ortadan kaldırmak için Barış Andlasması tadiledilerek bu bölgenin İtalya’ya iadesini istemişlerdir. Deklarasyon yalnız Sovyet Rusya ile İtalya’ya yapılmıs bir teklif mahiyetindeydi: Yugoslavya’nın fikri sorulmuyordu. Deklarasyonda Yugoslavya, Trieste’nin (B) bölgesini, aradaki anlasmava aykırı yollardan giderek, hemen hemen kendi topraklarına katmış olmakla itham ediliyordu.
Bu deklarasyonda ileri sürülen teklife ne Sovyet Rusya ne de Yugoslavya yanaşmamışlardır.
Ancak, 22 Mart 1948 de Yugoslavlar. Grozia kendilerine verilirse, Trieste’nin İtalya’ya katılmasına razı olacaklarını bildirmişlerdir. Böyle bir fikir. zaten, 1946 daki Tito — Togliatti görüşmesi sırasında da ortaya atılmıştı.
Fakat İtalyan’lar da Grozia’yı feda etmeye razı olmadılar. Fakat 1948 yazında Rusya ile Yugoslavya’nın arası açıldıktan sonra, Trieste meselesinin yeni 1948 yazında Rusya ile Yu bir safhaya girmesi beklenebilirdi. Halbuki Sovyetler gene de buranın İtalya’ya iadesine itiraz etmekten, ve Trieste’nin Güvenlik Konseyi nezaretine verilmesini istemekten geri durmamışlardır.
Daha sonra, Sovyet blokundan ayrılan Yugoslavya’yı Batı blokuna çekmek için gayretler başlamış, ve Amerika, İngiltere ve Fransa, Trieste bölgesinin İtalya’ya iadesi için ısrar etmekten vaz geçmişlerdir.
Şimdi, bu devletler, Trieste meselesinin ancak İtalya ile Yugoslavya arasında hâlledilebilecek bir mesele olduğunu ileri sürmekte, ve böylece — kuvvetlerini Trieste’de tutmakla beraber — kendilerini işin içinden sıyırmaya çalışmaktadırlar.
Bir kaç gün önce çıkan bir haberde Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin çekilerek (A) bölgesini İtalya’ya, (B) bölgesini de Yugoslavya’ya bırakacakları söyleniyordu. Fakat bu haber Vashington’da tekzib edilmiştir. Zaten, İtalyan Barış Andaşmasının Trieste ile ilgili eki değiştirilmeden, böyle bir şey yapmaya imkân yoktur.
Şimdi, Batılı müttefiklerinin Trieste meselesinde kendisini desteklemekten vaz geçtiğini gören İtalya için tek şans, Türküye — Yunanistan — Yugoslavya arasında Atlantik Paktı ile ilgili bir savunma sistemi kurulması düşünülürken Trieste isini kendi lehinde tatlıy abağlıyabilmektir. Koz olarak, İtalya öyle bir savunma sistemi kurulabilmesi için kendi rızasının da alınması gerektiğini; İtalya’nın iştiraki, yahut hiç değilse rızası sağlanmadan böyle bir teşebbüsün gerçekleştirilemeyeceğini ileri sürmektedir.
Fakat İtalya’nın elindeki bu koz da ilk bakışta göründüğü kadar kuvvetli olmasa gerektir. Çünkü, Türkiye — Yunanistan — Yugoslavya arasında kurulacak bir savunma sistemi, Atlantik Paktı Teşkilâtının yeni kurulan Güney Doğu Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile ilgili olacaktır. Bu Komutanlığa ise, Atlantik Paktı üyelerinden yalnız Türkive ile Yunanistan bağlıdır. İtalya, Güney Avrupa Kara Kuvetleri Komutanlığına bağlı kalmıştır.
Onun için, üç Balkan devleti arasında kurulacak savunma sistemi Atlantik Paktına doğrudan doğruya bağlı bile olsa, İtalya’nın bu sisteme girmesi zaten şart sayılamaz.
Eğer Balkanlarda böyle bir anlaşma, karargâhı İzmir’de bulunan Güney Doğu Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı kurulmadan, yani Temmuz 1952 den önce yapılsaydı, o zaman İtalva’nın kozu daha kuvvetli olabilirdi.
Trieste konusunda İtalya'nın mı Yugoslavya’nın mı haklı olduğu hakkında bir fikir ortaya sürmek bize düşmez; ancak kim haklı olursa olsun, Trieste meselesinin bu gün cetin bir çıkmaza girmiş olduğu açıktır... Bu çıkmazdan kurtulmanın tek volu, İtalya ile Yugoslavya’nın karşılıklı tavizlere razı olarak aralarında bir anlaşmaya varmalrıdır.
DÜZELTME:
Dünkü “Dünya Politikası” yazımızda, 8 inci pragrafın 2 inci satırındaki ilk kelime “kayıyor“ değil, "kayan”: 9 uncu paragrafın son satırındaki ilk kelime de “kalmamasını” değil. “kalmasını”, olacaktır. Özür dileyerek düzeltiriz.
İtalya - Yugoslav anlaşmazlığı
Bülent ECEVİT
Türkiye — Yunanistan — Yugoslavya arasında bir savunma anlaşması yapılırken çözülmesi gerektiği söylenen iki meseleden birincisini, yani Yugoslavya’nın Atlantik Paktı karşısındaki durumunu, dünkü yazımızda ele almıştık.
İkinci mesele, Yugoslavya ile İtalya arasında yıllardır anlaşmazlık konusu olan Trieste meselesidir.
8’inci yüzyıldan beri Venedik, Avusturya, İtalya arasında el değiştirip duran Trieste, son olarak 1918 de gene İtalya'ya geçmişti.
İkinci Dünya harbinden sonra, 1946 da, Trieste, tarihinde ikinci defa olarak (ilki 1719 da), bir serbest bölge olmuştur.
Trieste bölgesile Yugoslavya’nın ilgisi etnik bakımdandır. Trieste şehri dışında bu bölge halkının çoğunluğu Slovendir.
Netekim, İkinci Dünya Harbinden sonra Trieste Serbest bölgesinin statüsü tesbit edilirken, resmî dilin hem İtalyanca hem de Slovence olmasına karar verilmiştir.
Bu gün Trieste’den Serbest Bölge diye bahsedilmekle beraber, serbest bölge statüsü tatbike konamamıştır. Trieste şehri ile Istria’nın bir kısım kıyı bölgesinden mevdana kelen Trieste Serbest Bölgesi, hâlâ askerî işgal altındadır. Kuzeydeki (A) bölgesinde Amerikan ve İngiliz, Güneydeki (B) bölgesinde de Yugoslav askerî kuvvetleri bulunmaktadır.
Harpten sonra, Trieste için Dışişleri bakanları Konseyinde karar verildiği sırada Yugoslavlar henüz Sovyetlerle ayni blokta idiler. Konseyde Sovyetlerin Yugoslav menfaatlerini koruması, buranın italya’ya verilmemesinde herhalde kuvvetli bir amil olmuştur.
11 Aralık 1946 da Dışişleri Bakanları Konseyi, Trieste limanını kontrol etmek üzere milletlerarası, bir komisyon kurulmasına karar vermişti.
10 Ocak 1947 de. Birleşmiş Milleler Güvenlik Konseyi, gerek Dışişleri Bakanları Konseyinin kararı, gerek İtalya Barış Andlasması tasarısı gereğince Trieste bölgesinin idaresini kendi sorumluluğuna almayı kararlaştırmıştır.
Buna dair bir ek, 10 Şubat 1947 de imzalanan İtalyan Barış Andlasmasına bağlanmıştır. Bu ekte tesbit edilen statünün tatbikine geçilmekle, Trieste bölgesinin isgali sona ermiş olacak, buradan Amerikan, İngiliz. Yugoslav kuvvetleri çekilecekti.
Fakat o gün bu gündür Güvenlik Konseyi, statüsünün tatbiki için gerekli kararları almava ve tayinleri yapmaya muvaffak olamamıştır. Bu konudaki bütün Güvenlik Konseyi müzakereleri anlaşmazlıkla sonuçlanmıştır.
Batılı büyük devletlerin, harp sonrası İtalya’sını bir müttefik olarak benimsemeleri üzerine, Amerika, İngiltere ve Fransa, 20 Mart 1948 de bir müşterek deklarasyon yayınlamış. ve, Güvenlik Konseyinde oyalanıp giden Trieste meselesini ortadan kaldırmak için Barış Andlasması tadiledilerek bu bölgenin İtalya’ya iadesini istemişlerdir. Deklarasyon yalnız Sovyet Rusya ile İtalya’ya yapılmıs bir teklif mahiyetindeydi: Yugoslavya’nın fikri sorulmuyordu. Deklarasyonda Yugoslavya, Trieste’nin (B) bölgesini, aradaki anlasmava aykırı yollardan giderek, hemen hemen kendi topraklarına katmış olmakla itham ediliyordu.
Bu deklarasyonda ileri sürülen teklife ne Sovyet Rusya ne de Yugoslavya yanaşmamışlardır.
Ancak, 22 Mart 1948 de Yugoslavlar. Grozia kendilerine verilirse, Trieste’nin İtalya’ya katılmasına razı olacaklarını bildirmişlerdir. Böyle bir fikir. zaten, 1946 daki Tito — Togliatti görüşmesi sırasında da ortaya atılmıştı.
Fakat İtalyan’lar da Grozia’yı feda etmeye razı olmadılar. Fakat 1948 yazında Rusya ile Yugoslavya’nın arası açıldıktan sonra, Trieste meselesinin yeni 1948 yazında Rusya ile Yu bir safhaya girmesi beklenebilirdi. Halbuki Sovyetler gene de buranın İtalya’ya iadesine itiraz etmekten, ve Trieste’nin Güvenlik Konseyi nezaretine verilmesini istemekten geri durmamışlardır.
Daha sonra, Sovyet blokundan ayrılan Yugoslavya’yı Batı blokuna çekmek için gayretler başlamış, ve Amerika, İngiltere ve Fransa, Trieste bölgesinin İtalya’ya iadesi için ısrar etmekten vaz geçmişlerdir.
Şimdi, bu devletler, Trieste meselesinin ancak İtalya ile Yugoslavya arasında hâlledilebilecek bir mesele olduğunu ileri sürmekte, ve böylece — kuvvetlerini Trieste’de tutmakla beraber — kendilerini işin içinden sıyırmaya çalışmaktadırlar.
Bir kaç gün önce çıkan bir haberde Amerikan ve İngiliz kuvvetlerinin çekilerek (A) bölgesini İtalya’ya, (B) bölgesini de Yugoslavya’ya bırakacakları söyleniyordu. Fakat bu haber Vashington’da tekzib edilmiştir. Zaten, İtalyan Barış Andaşmasının Trieste ile ilgili eki değiştirilmeden, böyle bir şey yapmaya imkân yoktur.
Şimdi, Batılı müttefiklerinin Trieste meselesinde kendisini desteklemekten vaz geçtiğini gören İtalya için tek şans, Türküye — Yunanistan — Yugoslavya arasında Atlantik Paktı ile ilgili bir savunma sistemi kurulması düşünülürken Trieste isini kendi lehinde tatlıy abağlıyabilmektir. Koz olarak, İtalya öyle bir savunma sistemi kurulabilmesi için kendi rızasının da alınması gerektiğini; İtalya’nın iştiraki, yahut hiç değilse rızası sağlanmadan böyle bir teşebbüsün gerçekleştirilemeyeceğini ileri sürmektedir.
Fakat İtalya’nın elindeki bu koz da ilk bakışta göründüğü kadar kuvvetli olmasa gerektir. Çünkü, Türkiye — Yunanistan — Yugoslavya arasında kurulacak bir savunma sistemi, Atlantik Paktı Teşkilâtının yeni kurulan Güney Doğu Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile ilgili olacaktır. Bu Komutanlığa ise, Atlantik Paktı üyelerinden yalnız Türkive ile Yunanistan bağlıdır. İtalya, Güney Avrupa Kara Kuvetleri Komutanlığına bağlı kalmıştır.
Onun için, üç Balkan devleti arasında kurulacak savunma sistemi Atlantik Paktına doğrudan doğruya bağlı bile olsa, İtalya’nın bu sisteme girmesi zaten şart sayılamaz.
Eğer Balkanlarda böyle bir anlaşma, karargâhı İzmir’de bulunan Güney Doğu Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı kurulmadan, yani Temmuz 1952 den önce yapılsaydı, o zaman İtalva’nın kozu daha kuvvetli olabilirdi.
Trieste konusunda İtalya'nın mı Yugoslavya’nın mı haklı olduğu hakkında bir fikir ortaya sürmek bize düşmez; ancak kim haklı olursa olsun, Trieste meselesinin bu gün cetin bir çıkmaza girmiş olduğu açıktır... Bu çıkmazdan kurtulmanın tek volu, İtalya ile Yugoslavya’nın karşılıklı tavizlere razı olarak aralarında bir anlaşmaya varmalrıdır.
DÜZELTME:
Dünkü “Dünya Politikası” yazımızda, 8 inci pragrafın 2 inci satırındaki ilk kelime “kayıyor“ değil, "kayan”: 9 uncu paragrafın son satırındaki ilk kelime de “kalmamasını” değil. “kalmasını”, olacaktır. Özür dileyerek düzeltiriz.
Koleksiyon
Alıntı
“İtalya-Yugoslav Anlaşmazlığı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/72 ulaşıldı.