Batı-Doğu

Başlık: 
Batı-Doğu 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-10-30 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/33 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

« BATI - DOĞU »

Türk milleti, Avrupa'nın yarıya yakını elindeyken Batılı sayılmazdı. Ancak Avrupa'daki toprakları Trakya'nın küçük bir parçasına çekildikten sonra Batılı olabildi.

Batılı olmanın artık coğrafya ile, ırkla ve dinle bir ilişiği kalmadığına bizden daha yeni bir örnek de İsrail'dir. Topraklarının bütünü Asya'da olmasına rağmen, İsrail bugün Batısındaki bazı memleketlerden daha Batılı bilinmektedir.

Coğrafya ile, ırkla ve dinle sınırlanmaz olduğundan beri, Batılılık, ayırıcı, ve bir takım memleket, millet ve dinlere üstünlük duygusu verici niteliğinden kurtulmağa, ırkı, dini ve yeri ne olursa olsun bütün milletlerin benimseyebilecekleri bir hayat görüşü sayılmağa başlamıştır. Bu hayat görüşünün Doğuya doğru yayılması, onun, Doğudan da kendisine katılan değerlerle zenginleşip günden güne evrenselleşmesini sağlamaktadır.

Bu oluş tamamlandıktan sonra «Batılı - Doğulu» ikiliği büsbütün ortadan kalkmış, ne «Batılı» ne «Doğulu» denilen, tek olacağı için belki adlandırılmasına bile ihtiyaç kalmayan bir hayat görüşü ortaya çıkmış olacaktır.

Bugün bir hayat görüşünün Batıdan Doğuya doğru yayılıyor olmasında «Doğulu» denilen milletler için küçültücü bir yön görmek yanlıştır. Bu hareket, göçlerle önce Doğudan Batıya doğru yayılmış olan uygarlığın, belirli bir evrimden geçip erginleştikten, yeni bir kimlik kazandıktan sonra, kaynağına dönüşünden ibarettir.

Doğudan Batıya doğru yayılışın itici kuvveti Türklerden gelmişti. Bugünse Türkler, Batıdan Doğuya doğru başlayan hareketin öncüsü durumundadırlar. İnsanlık tarihindeki bu dönüm noktasının, bu dönüş hareketinin başlangıç noktası olarak, tarihçiler, herhalde Türk milletinin Kurtuluş Savaşını ve Cumhuriyet ilânını göstereceklerdir.

Cumhuriyet ilânı, Türk milleti için, yalnız bir rejim değişikliğinin değil, bir hayat görüşü değişikliğinin de gerçekleşmesidir. Batıyla Doğu arasındaki duvarı yüzyıllarca zor kullanarak yıkamamış olan Türkler, ancak Avrupa'dan çekilip hayat görüşlerini değiştirdikten sonra bunu başarabilmişlerdir. Nasıl ki emperyalizmin zoruyla Doğuyu kendilerine bağlıyamamış olan Avrupalılar da, ancak Asya'dan çekilip zor kullanmaz veya kullanamaz duruma geldikten sonra Doğunun kendi hayat görüşlerine açıldığını görmüşlerdir.

Türklerin, Kurtuluş Savaşını kazanmaları emperyalizmin sona ermesine başlangıç olduğu gibi, Cumhuriyetle beraber yeni bir hayat görüşünü benimsemeleri de, Batı ile Doğu arasında yüzyıllarca karşılıklı kuvvet kullanarak yıkılamamış olan duvarın yıkılmasını sağlamıştır.

Eğer Türk milletinin bugün insanlığa karşı bir «tarihî vazife» sinden söz edilebilirse, bu ancak, Batılı hayat görüşünün Doğuya yayılışındaki öncülüğünü devam ettirmekle yerine getirilebilecek bir vazife olabilir. Bu «tarihî vazife»yi yerine getirebilmek için, Türk milletinin, ne sınırlarını genişletmeğe ne başka milletler üzerinde egemenliğe ihtiyacı vardır. Gerek Batıyı Doğunun egemenliği altına almak için Türkler, gerek Doğuyu Batının egemenliği altına almak için Avrupalılar yüzyıllarca uğraşmış, fakat sonunda, kendi varlıklarını bile tehlikeye düşürecek kadar başarısızlığa uğramışlardır.

Türk milleti, zor kullanmakla, topraklarını genişletmekle dünyada kazanamadığı şerefli mevkii, en yıpratıcı savunma harbleri sonunda ve bugünkü sınırlarına çekildikten sonra nasıl kazanabilmiş olduğunu unutmaz, bunun üstünde düşünmeyi ihmal etmezse, hem, 1923 de kurduğu Cumhuriyetin anlam ve değerini daha iyi kavrayabilecek, hem de bu şerefli mevkiini tehdid eden tehlikeleri daha iyi görüp önleme imkânını kazanmış olacaktır.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1956.10.30.jpg
1956.10.30_B.jpg
1956.10.30_B.txt

Koleksiyon

Etiketler

Alıntı

“Batı-Doğu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 29 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/708 ulaşıldı.