Hiç Bir Şeyi "Mazide Olduğu Gibi" İstemiyoruz!
Başlık:
Hiç Bir Şeyi "Mazide Olduğu Gibi" İstemiyoruz!
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Hiç bir şeyi "Mazide olduğu gibi,, istemiyoruz!
Millî tesanüt hiç bir memlekette İngiltere'de olduğundan daha kuvvetli değildir. Ama hiç bir memlekette de, artık Kremlin liderlerinin bile vazgeçer göründükleri «kişileri putlaştırma» (personality cult) eğilimi İngiltere'dekinden daha kötü gözle görülmez. İkinci Dünya Harbinin sonunda Cuhurchill bir millî kahramandı, bir kurtarıcıydı, başarılı bir Başbakandı. Türk halkının bugünkü Başbakanına minnettarlık beslemesi için ortada gerçekten bazı sebepler bulunduğu kabul edilse bile, herhalde o sıralarda İngiliz halkının Churchill'e minnettarlık beslemesi için böyle sebepler kat kat çoğu ile vardı. Ama ne yaptı İngiliz milleti? Harb zaferini Başbakan olarak kutlamasına bile fırsat vermeden Churchill'i Başbakanlıktan uzaklaştırdı! Böylece İngiliz millet,i en sevdiği liderine duyduğu bağlılığı, bir putlaştırma derecesine varmadan, kendi eliyle sona erdirmiş oldu. Bu bir nankörlük mü idi?.. Churchill'in kendisi bile milleti için öyle bir yargıda bulunmayı aklından geçirmedi! Bu bir «nifak ve şikak» çılık mı, millî menfaatleri bilmezlik mi, «millî tesanüt» duygusundan yoksunluk mu idi?.. Öyle olsa, harb sonrasının en ileri ve en yapıcı millî tesanüd örneğini İngiliz milleti veremezdi!
Devlet otoritesi hiç bir memlekette, en koyu diktatörlükle yönetilen bir memlekette bile, İngiltere'de olduğundan daha sağlam değildir. Ama hiç bir memlekette de devlet otoritesine saygı ile iktidar partisine ve iktidar liderlerine bağlılığın biribirine karıştırılması İngiltere'de olduğundan daha kötü gözle görülmez. Bu ikisini biribirine karıştırmak, iktidar partisine ve liderlerine bağlılığı Devlet otoritesine saygının birinci şartı saymak, ancak iktidar partisiyle devleti aynı şey sanan ve bir milletin insanlarını, iktidar partisine bağlılıklarına göre «biz», muhalefetlerine göre «onlar» diye ikiye ayıran, sakat, uygunsuz, yakışıksız ve gerçek millî tesanüdü temelinden yıkabilecek kadar tehlikeli bir düşünce tarzıdır.
Demokratik memleket, bir vatandaşın, vatan haini sayılma, «menfî his ve fikir besleyen lüzumsuz ve zararlı bir unsur» (x) muamelesi görme tehlikesini aklına bile getirmeden, meselâ bir başbakanı başbakanlık mevkiine lâyık görmemek ve görmediğini açıklamak hakkına kayıtsız şartsız sahip olduğu memlekettir. Demokratik memleket, bir hükümeti beğenen insanlarla beğenmeyen insanların, o hükümeti zor kullanarak devirmeğe kalkışmadıkça, hükümet gözünde aynı derecede makbul vatandaş sayıldığı memlekettir .Ve bunların ve daha başka şartların da üstünde, demokratik memleket, hattâ demokratik değil, sadece gerçek bir devlet hüviyetini taşıyan memleket, bütün vatandaşların kanun karsısında esit muamele gördüğü memlekettir.
Bunun aksi ise insanları arasında eşitsizlik gözetilen, vatandaşları sorumlu devlet adamlarının kafasında ve dilinde «biz ve «onlar» diye ikiye ayrılan bir memlekettir.
Millî tesanüdün bir zümre veya bir insan etrafında birleşmek sayıldığı, kişilerin putlaştırılıp bu putları tanımamanın ihanet sayıldığı memleketlerde ise «millî tesanüd» değil, ancak kölelik vardır.
Türkiye'nin bugünkü iktidar partisi lideri («bugünkü» diyoruz, çünkü bir demokraside her lider yarın bir hiç olabilir), son Balıkesir konuşmasında şöyle demiş:
«Mevcudiyetimizi muhafaza edebilmek, mazide olduğu gibi milletler ve devletler arasında şerefli bir mevki alabilmek ve tarihî vazifelerini ifa edebilmek, kısacası büyük millet olmak hususunda millî tesanüdün ne kadar büyük bir ehemmiyeti haiz olduğunu izaha hacet görmüyorum.»
Fakat iktidar partisi, vatandaşlarını, bunun izahına ihtiyaç duymayacak kadar uyuşuk sanıyorsa çok aldanıyordur. Kendisinin «millî tesanüd»den ne anladığı izaha son derecede muhtaçtır. Çünkü kendisinin «millî tesanüd» anlayışı hakkında kendi sözlerine dayanarak yürütülebilecek tahminler - dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi - çok kaygı vericidir. Üstelik, «millî tesanüd» sözünü bu kadar israrla kullanmağa başlaması, kendisini destekleyen ağız ve kalemlerin kendisi etrafında bir kişi putlaştırması faaliyetine girişmeleriyle, ve sorumluların muhalif vatandaşlara, kanun karşısında iktidarı destekleyen vatandaşlarla bir tutulmadıklarını ihtar edici açık örnekler vermeleriyle aynı günlere rastlamaktadır.
Hem iktidar partisi liderinin yukarıya aldığımız sözleri de, başlı başına, «millî tesanüd»den ne anladığı hakkında çok derin şüpheler uyandırabilecek sözlerdir. «Mazide olduğu gibi» derken iktidar partisi lideri ne demek istemiştir? Bu, hiç şüphe etmesin ki, son derecede izaha muhtaçtır! Çünkü Türkiye'nin mazisi, bir otokrasi devri olan Osmanlı İmparatorluğudur. O «mazide olduğu gibi» bir «millî tesanüd»e bu milletin ihtiyacı yoktur. O «mazide olduğu gibi» bir «şerefli mevki»e, bir «tarihî vazifeler ifa edebilme» ve «büyük millet» olma hayaline bu milletin karnı ve kafası toktur. Bu millet, «milletler ve devletler arasında» ki en «şerefli mevki»ini Cumhuriyet devrinde, hele çok partili demokrasiye geçmekle almış olduğuna, en değerli «tarihî vazife»sini Cumhuriyet devrinde «ifa» ve «büyük millet» vasfını bütün dünyaya Cumhuriyet devrinde isbat edebilmekte olduğuna inanmakta, ve «mazisinin şan ve şerefine en küçük bir özlem duymıyacak kadar «hal»i ile öğünebilmektedir.
Kendisinin «izaha hacet görmüyorum demesiyle kafamızdaki şüphe düğümleri çözülmüş olmaz. İktidar partisi lideri, «milli tesanüd» derken, ve bu sözü «mazide olduğu gibi» ve bağlarken ne demek istediğini Türk milletine açıkça izah etmelidir. Kendisi görmese de, vatandaşlar buna «hacet» göreceklerdir.
Bülent ECEVİT
(x) Zaferin dünkü başyazısından.
Hiç bir şeyi "Mazide olduğu gibi,, istemiyoruz!
Millî tesanüt hiç bir memlekette İngiltere'de olduğundan daha kuvvetli değildir. Ama hiç bir memlekette de, artık Kremlin liderlerinin bile vazgeçer göründükleri «kişileri putlaştırma» (personality cult) eğilimi İngiltere'dekinden daha kötü gözle görülmez. İkinci Dünya Harbinin sonunda Cuhurchill bir millî kahramandı, bir kurtarıcıydı, başarılı bir Başbakandı. Türk halkının bugünkü Başbakanına minnettarlık beslemesi için ortada gerçekten bazı sebepler bulunduğu kabul edilse bile, herhalde o sıralarda İngiliz halkının Churchill'e minnettarlık beslemesi için böyle sebepler kat kat çoğu ile vardı. Ama ne yaptı İngiliz milleti? Harb zaferini Başbakan olarak kutlamasına bile fırsat vermeden Churchill'i Başbakanlıktan uzaklaştırdı! Böylece İngiliz millet,i en sevdiği liderine duyduğu bağlılığı, bir putlaştırma derecesine varmadan, kendi eliyle sona erdirmiş oldu. Bu bir nankörlük mü idi?.. Churchill'in kendisi bile milleti için öyle bir yargıda bulunmayı aklından geçirmedi! Bu bir «nifak ve şikak» çılık mı, millî menfaatleri bilmezlik mi, «millî tesanüt» duygusundan yoksunluk mu idi?.. Öyle olsa, harb sonrasının en ileri ve en yapıcı millî tesanüd örneğini İngiliz milleti veremezdi!
Devlet otoritesi hiç bir memlekette, en koyu diktatörlükle yönetilen bir memlekette bile, İngiltere'de olduğundan daha sağlam değildir. Ama hiç bir memlekette de devlet otoritesine saygı ile iktidar partisine ve iktidar liderlerine bağlılığın biribirine karıştırılması İngiltere'de olduğundan daha kötü gözle görülmez. Bu ikisini biribirine karıştırmak, iktidar partisine ve liderlerine bağlılığı Devlet otoritesine saygının birinci şartı saymak, ancak iktidar partisiyle devleti aynı şey sanan ve bir milletin insanlarını, iktidar partisine bağlılıklarına göre «biz», muhalefetlerine göre «onlar» diye ikiye ayıran, sakat, uygunsuz, yakışıksız ve gerçek millî tesanüdü temelinden yıkabilecek kadar tehlikeli bir düşünce tarzıdır.
Demokratik memleket, bir vatandaşın, vatan haini sayılma, «menfî his ve fikir besleyen lüzumsuz ve zararlı bir unsur» (x) muamelesi görme tehlikesini aklına bile getirmeden, meselâ bir başbakanı başbakanlık mevkiine lâyık görmemek ve görmediğini açıklamak hakkına kayıtsız şartsız sahip olduğu memlekettir. Demokratik memleket, bir hükümeti beğenen insanlarla beğenmeyen insanların, o hükümeti zor kullanarak devirmeğe kalkışmadıkça, hükümet gözünde aynı derecede makbul vatandaş sayıldığı memlekettir .Ve bunların ve daha başka şartların da üstünde, demokratik memleket, hattâ demokratik değil, sadece gerçek bir devlet hüviyetini taşıyan memleket, bütün vatandaşların kanun karsısında esit muamele gördüğü memlekettir.
Bunun aksi ise insanları arasında eşitsizlik gözetilen, vatandaşları sorumlu devlet adamlarının kafasında ve dilinde «biz ve «onlar» diye ikiye ayrılan bir memlekettir.
Millî tesanüdün bir zümre veya bir insan etrafında birleşmek sayıldığı, kişilerin putlaştırılıp bu putları tanımamanın ihanet sayıldığı memleketlerde ise «millî tesanüd» değil, ancak kölelik vardır.
Türkiye'nin bugünkü iktidar partisi lideri («bugünkü» diyoruz, çünkü bir demokraside her lider yarın bir hiç olabilir), son Balıkesir konuşmasında şöyle demiş:
«Mevcudiyetimizi muhafaza edebilmek, mazide olduğu gibi milletler ve devletler arasında şerefli bir mevki alabilmek ve tarihî vazifelerini ifa edebilmek, kısacası büyük millet olmak hususunda millî tesanüdün ne kadar büyük bir ehemmiyeti haiz olduğunu izaha hacet görmüyorum.»
Fakat iktidar partisi, vatandaşlarını, bunun izahına ihtiyaç duymayacak kadar uyuşuk sanıyorsa çok aldanıyordur. Kendisinin «millî tesanüd»den ne anladığı izaha son derecede muhtaçtır. Çünkü kendisinin «millî tesanüd» anlayışı hakkında kendi sözlerine dayanarak yürütülebilecek tahminler - dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi - çok kaygı vericidir. Üstelik, «millî tesanüd» sözünü bu kadar israrla kullanmağa başlaması, kendisini destekleyen ağız ve kalemlerin kendisi etrafında bir kişi putlaştırması faaliyetine girişmeleriyle, ve sorumluların muhalif vatandaşlara, kanun karşısında iktidarı destekleyen vatandaşlarla bir tutulmadıklarını ihtar edici açık örnekler vermeleriyle aynı günlere rastlamaktadır.
Hem iktidar partisi liderinin yukarıya aldığımız sözleri de, başlı başına, «millî tesanüd»den ne anladığı hakkında çok derin şüpheler uyandırabilecek sözlerdir. «Mazide olduğu gibi» derken iktidar partisi lideri ne demek istemiştir? Bu, hiç şüphe etmesin ki, son derecede izaha muhtaçtır! Çünkü Türkiye'nin mazisi, bir otokrasi devri olan Osmanlı İmparatorluğudur. O «mazide olduğu gibi» bir «millî tesanüd»e bu milletin ihtiyacı yoktur. O «mazide olduğu gibi» bir «şerefli mevki»e, bir «tarihî vazifeler ifa edebilme» ve «büyük millet» olma hayaline bu milletin karnı ve kafası toktur. Bu millet, «milletler ve devletler arasında» ki en «şerefli mevki»ini Cumhuriyet devrinde, hele çok partili demokrasiye geçmekle almış olduğuna, en değerli «tarihî vazife»sini Cumhuriyet devrinde «ifa» ve «büyük millet» vasfını bütün dünyaya Cumhuriyet devrinde isbat edebilmekte olduğuna inanmakta, ve «mazisinin şan ve şerefine en küçük bir özlem duymıyacak kadar «hal»i ile öğünebilmektedir.
Kendisinin «izaha hacet görmüyorum demesiyle kafamızdaki şüphe düğümleri çözülmüş olmaz. İktidar partisi lideri, «milli tesanüd» derken, ve bu sözü «mazide olduğu gibi» ve bağlarken ne demek istediğini Türk milletine açıkça izah etmelidir. Kendisi görmese de, vatandaşlar buna «hacet» göreceklerdir.
Bülent ECEVİT
(x) Zaferin dünkü başyazısından.
Koleksiyon
Alıntı
“Hiç Bir Şeyi "Mazide Olduğu Gibi" İstemiyoruz!,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/706 ulaşıldı.