Dinleyiciye Taviz Vermeyen Radyo I
Başlık:
Dinleyiciye Taviz Vermeyen Radyo I
Kaynak:
Ulus, "İngiltere Notları" s. 2
Tarih:
1956-10-26
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
İNGİLTERE notları
Bülent ECEVİT
— II —
Dinleyiciye taviz vermeyen radyo
- I -
Kamu müesseesi olarak işletilmesi gereken bir radyonun partizan radyo haline, iktidar propagandası yapan bir yayın organı haline gelmesi, yalnız haber programlarının değerini sıfıra indirmek, yalnız siyasal yayınlara demokrasiyi baltalayıcı bir karakter vermekle kalmaz, aynı zamanda, eğlendirici, dinlendirici ve öğretici programların da kalitesini düşünür.
Çünkü radyoyu kendi propagandasına alet eden bir idare, ister istemez, ticarî radyolara hâkim olan zihniyeti benimsemek zorunda kalır. Malî kaynağı reklâmlardan ibaret olan ticarî radyolarda çoğu programlar, reklâm yapacak firmalarca hazırlatılır. Radyodan reklâmını yaptırmak için büyük paralar harcayan bir firma, haklı olarak, reklâmının mümkün olduğu kadar çok kimse tarafından işitilmesini ister. Bunun için, o reklâm vesilesiyle hazırlatacağı programı, meselâ bir konser veya temsil programını, en basit zevklere, en düşük kültür seviyesine göre ayarlamıya çalışır. Halkın zevk ve kültür seviyesine hizmet etmek gibi bir gaye gütmez.
Radyoyu kendi propagandası için alet olarak kullanan bir iktidar da reklâm yapan bir firma durumundadır. Aradaki fark, reklâm masraflarını da, «vergi» adı altında, dinleyiciye ödetmekten ve ticarî emtia yerine, bir siyasal partinin reklâmını yapmaktan ibarettir. Radyoyu elinde tutan iktidar da, tıpkı bir ticarî firma gibi, reklâmını mümkün olduğu kadar çok insana dinletebilmek ister. Mümkün olduğu kadar çok insanı radyoya bağlıyabilmek için de programların kalitesini düşürür; programları hazırlatırken en düşük şevk ve kültür seviyesini gözetir. Radyonun eğitsel gayesi, böylece, ticarî radyolardaki kadar geri plâna itilmiş olur.
Oysa radyonun bir kamu müesesesi olarak tekelden yönetilmesi fikrini, İngiltere gibi demokratik bir memlekette, serbest teşebbüse ve serbest rekabete inananların bile ta başından beri desteklerken ileri sürdükleri gerekçe, radyo programlarının kalitesini yüksek bir seviyede tutabilmek için en güvenilir yolun bu olması idi.
Kamu müessesesi olarak tekelden yönetilen bir radyo, ticari firmaların veya bir siyasal partinin reklâmına alet edilmekle, radyoda tekelciliğin bu tek gerekçesi ortadan kalkmış olur.
İngiliz radyosunda tekelciligin devamını savunanlar, bu gerekçeyi daima, göğüslerini gere gere öne sürebilmişlerdir. Çünkü ne ticarî firmaların ne de iktidardaki partinin reklâmına alet olmadığı için, B.B.C programlarında eğitsel gayeleri daima ön plânda gözetebilmiştir.
«Halka, istediği değil, ihtiyacı olduğu şekilde yayında bulunmak..»
Daha İngiliz radyosunun bir özel şirket olarak yönetildiği günlerde, o zamanki Genel Direktör John Reith'ın ortaya koyduğu bu ilke, bugüne kadar İngiliz radyosunun program siyasetine hâkim olmuştur.
Öyle ki, bugün B.B.C. nin sırf dinleyiciyi eğlendirmek, ona hoşça vakit geçirtmek için hazırlanan programları bile, eğitici, öğretici programlara daha çok dinleyici çekebilmek için düşünülmüş bir hile sayılabilir. Bunu en güzel anlatan, Sir William Haley olmuştur. Uzun yıllar B.B.C. nin Genel Direktörlüğünü yapmış olan Sir William Haley, B.B.C. programlarına hâkim olan zihniyeti söyle özetler:
«Radyoya düşen birinci ödev, karşılık gözetmeksizin gerçeği araştırmaktır. Bütün tartışmalı konularda radyonun, tarafsızlığı bir «altın yasa» bellemesi gereklidir.. İkincisi, bir kamu hizmeti olarak işletilen radyoya bir eğitim vasıtası gözüyle bakılmalıdır. Mikrofondan, dinleyicileri değeri olan bütün konularla ilgilendirmek için faydalanılabilir.
Bunun içine, vatandaşlık şuurunu aşılama, kamu işlerine dikkati çekme, insanı ilgilendiren bütün meselelerde münazara imkânlarını genişletme görevleri de girer. Bunların da dışında radyo, seviyeyi yükseltmekle görevlidir. Fakat bunu dinleyiciye elden geldiği kadar sezdirmeden yapmalıdır. Çünkü kimse kendini devamlı olarak okulda sanmak istemez. Fakat seviyeyi yükseltme gayesi, B.B.C. nin hikmeti vücudu sayılır. Bunda başarının şartı, dinleyici aynı zamanda eğlendirme kuralına bağlı kalmaktır.. B.B.C. bir yandan dileyiciye istediği şeyin en iyisini verirken, bir yandan da onu, daha iyi şeyler isteyecek hale getirmeye çalışmakla, hiç de yetki sınırlarını aşmış sayılmaz. Radyo, üstüne bir önderlik görevi almaktan çekinmemelidjr.. Kamu hizmeti olarak yönetilen bir radyonun gayesi, bir ticarî radyonun veya hükümet radyosunun gayesine tamamile zıt olmalıdır. Meselâ, bir kamu hizmeti olarak yönetilen radyo, halkın mütemadiyen radyo dinlemesini istememelidir.. Çünkü, radyo dinleyicilerinden ibaret bir millet meydana getirirse, radyo yayınları, sosyal bir değer taşımaz olur.
Bülent ECEVİT
— II —
Dinleyiciye taviz vermeyen radyo
- I -
Kamu müesseesi olarak işletilmesi gereken bir radyonun partizan radyo haline, iktidar propagandası yapan bir yayın organı haline gelmesi, yalnız haber programlarının değerini sıfıra indirmek, yalnız siyasal yayınlara demokrasiyi baltalayıcı bir karakter vermekle kalmaz, aynı zamanda, eğlendirici, dinlendirici ve öğretici programların da kalitesini düşünür.
Çünkü radyoyu kendi propagandasına alet eden bir idare, ister istemez, ticarî radyolara hâkim olan zihniyeti benimsemek zorunda kalır. Malî kaynağı reklâmlardan ibaret olan ticarî radyolarda çoğu programlar, reklâm yapacak firmalarca hazırlatılır. Radyodan reklâmını yaptırmak için büyük paralar harcayan bir firma, haklı olarak, reklâmının mümkün olduğu kadar çok kimse tarafından işitilmesini ister. Bunun için, o reklâm vesilesiyle hazırlatacağı programı, meselâ bir konser veya temsil programını, en basit zevklere, en düşük kültür seviyesine göre ayarlamıya çalışır. Halkın zevk ve kültür seviyesine hizmet etmek gibi bir gaye gütmez.
Radyoyu kendi propagandası için alet olarak kullanan bir iktidar da reklâm yapan bir firma durumundadır. Aradaki fark, reklâm masraflarını da, «vergi» adı altında, dinleyiciye ödetmekten ve ticarî emtia yerine, bir siyasal partinin reklâmını yapmaktan ibarettir. Radyoyu elinde tutan iktidar da, tıpkı bir ticarî firma gibi, reklâmını mümkün olduğu kadar çok insana dinletebilmek ister. Mümkün olduğu kadar çok insanı radyoya bağlıyabilmek için de programların kalitesini düşürür; programları hazırlatırken en düşük şevk ve kültür seviyesini gözetir. Radyonun eğitsel gayesi, böylece, ticarî radyolardaki kadar geri plâna itilmiş olur.
Oysa radyonun bir kamu müesesesi olarak tekelden yönetilmesi fikrini, İngiltere gibi demokratik bir memlekette, serbest teşebbüse ve serbest rekabete inananların bile ta başından beri desteklerken ileri sürdükleri gerekçe, radyo programlarının kalitesini yüksek bir seviyede tutabilmek için en güvenilir yolun bu olması idi.
Kamu müessesesi olarak tekelden yönetilen bir radyo, ticari firmaların veya bir siyasal partinin reklâmına alet edilmekle, radyoda tekelciliğin bu tek gerekçesi ortadan kalkmış olur.
İngiliz radyosunda tekelciligin devamını savunanlar, bu gerekçeyi daima, göğüslerini gere gere öne sürebilmişlerdir. Çünkü ne ticarî firmaların ne de iktidardaki partinin reklâmına alet olmadığı için, B.B.C programlarında eğitsel gayeleri daima ön plânda gözetebilmiştir.
«Halka, istediği değil, ihtiyacı olduğu şekilde yayında bulunmak..»
Daha İngiliz radyosunun bir özel şirket olarak yönetildiği günlerde, o zamanki Genel Direktör John Reith'ın ortaya koyduğu bu ilke, bugüne kadar İngiliz radyosunun program siyasetine hâkim olmuştur.
Öyle ki, bugün B.B.C. nin sırf dinleyiciyi eğlendirmek, ona hoşça vakit geçirtmek için hazırlanan programları bile, eğitici, öğretici programlara daha çok dinleyici çekebilmek için düşünülmüş bir hile sayılabilir. Bunu en güzel anlatan, Sir William Haley olmuştur. Uzun yıllar B.B.C. nin Genel Direktörlüğünü yapmış olan Sir William Haley, B.B.C. programlarına hâkim olan zihniyeti söyle özetler:
«Radyoya düşen birinci ödev, karşılık gözetmeksizin gerçeği araştırmaktır. Bütün tartışmalı konularda radyonun, tarafsızlığı bir «altın yasa» bellemesi gereklidir.. İkincisi, bir kamu hizmeti olarak işletilen radyoya bir eğitim vasıtası gözüyle bakılmalıdır. Mikrofondan, dinleyicileri değeri olan bütün konularla ilgilendirmek için faydalanılabilir.
Bunun içine, vatandaşlık şuurunu aşılama, kamu işlerine dikkati çekme, insanı ilgilendiren bütün meselelerde münazara imkânlarını genişletme görevleri de girer. Bunların da dışında radyo, seviyeyi yükseltmekle görevlidir. Fakat bunu dinleyiciye elden geldiği kadar sezdirmeden yapmalıdır. Çünkü kimse kendini devamlı olarak okulda sanmak istemez. Fakat seviyeyi yükseltme gayesi, B.B.C. nin hikmeti vücudu sayılır. Bunda başarının şartı, dinleyici aynı zamanda eğlendirme kuralına bağlı kalmaktır.. B.B.C. bir yandan dileyiciye istediği şeyin en iyisini verirken, bir yandan da onu, daha iyi şeyler isteyecek hale getirmeye çalışmakla, hiç de yetki sınırlarını aşmış sayılmaz. Radyo, üstüne bir önderlik görevi almaktan çekinmemelidjr.. Kamu hizmeti olarak yönetilen bir radyonun gayesi, bir ticarî radyonun veya hükümet radyosunun gayesine tamamile zıt olmalıdır. Meselâ, bir kamu hizmeti olarak yönetilen radyo, halkın mütemadiyen radyo dinlemesini istememelidir.. Çünkü, radyo dinleyicilerinden ibaret bir millet meydana getirirse, radyo yayınları, sosyal bir değer taşımaz olur.
Koleksiyon
Alıntı
“Dinleyiciye Taviz Vermeyen Radyo I,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/703 ulaşıldı.