Üç Akıllı Adam Ne Yapacak?
Başlık:
Üç Akıllı Adam Ne Yapacak?
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-25
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
"Uç akıllı adam,, ne yapacak ?
Geçen Mayıs Kuzey Atlantik Konseyi «Üç Akıllı Adam» diye adlandırılan bir komite kurmuştu. NATO'nun bu «Üç Akıllı Adam» ı —Kanada, İtalya ve Norveç Dışişleri Bakanları— üye memleketlerin hükümetlerine danıştıktan, resmî şahsiyetlerine sorular sorup cevap aldıktan sonra, şimdi, «Askerî olmayan alanlarda işbirliğini ıslah edip genişletme ve Atlantik Topluluğu içinde daha fazla beraberlik sağlama yollarını tespit edip Konseye bildirecek» raporlarını yazmağa başlamışlardır. Rapor, önümüzdeki Konsey toplantısına sunulacaktır.
Her birinin iyiniyetine inandığımız, hele içlerinden birinin —Kanada Dışişleri Bakanı Lester Pearson'un— NATO'yu askerî bir topluluk sınırları içinden çıkarıp, demokrasiye bağlı Batılı milletlerin müşterek bir ülkü çevresinde birleşmesi ve komünist olsun, faşist olsun her türlü baskı rejimine karşı bir hürriyetçi toplum düzeninin öncüsü haline getirme yolundaki samimî isteğini bildiğimiz «Üç Akıllı Adam», dünyadaki son gelişmeler karşısında sorumluluklarının ne kadar arttığını görüyor olmalıdırlar. Eğer görüyorlarsa, geçen Mayıs NATO Konseyince kendilerine verilmiş olan görevi, Konseyin o zaman aldığından çok daha ciddiye almalıdırlar.
Verecekleri rapor, Konseydeki bütün üyelerin alkışlarla tasvip edip, Milletlerarası Sekreteryanın mavi kapaklı propaganda broşürlerinde yayınlamakla yetineceği, ve sonunda her üye memleket hükümetinin dışişleri bakanlıklarında raflara kaldıracağı bir iyiniyet edebiyatından, gönül alıcı, hatır kayırıcı yumuşak temennilerden ibaret olmamalıdır Konseyin kendilerinden istediği belki ancak böyle bir rapordur. Ama bugünkü dünya durumunun «Üç Akıllı Adam» dan istediği bu değildir. Bugünkü dünya durumunun «Üç Akıllı Adam» dan istediği, NATO'yu sarsmaları, bir vicdan muhasebesine zorlamaları, hele bazı NATO üyelerini, gerekirse kızdırmak, sinirlendirmek pahasına, daldıkları derin uykudan uyandırmalarıdır.
«Üç Akıllı Adam» ın, görevlerini, Konseydeki havaya göre değil, sorumlu birer diplomat - devlet adamı olmanın kendilerini bağlıyabileceği temkinlilik kaidelerine göre hiç değil, demokrasi ülküsüne gerçekten inanmış dürüst birer Batılı düşünür olarak yapmaları beklenir. Görevlerini bu ruh içinde yapıp yapmadıklarını, raporlarının Konseyde bir fırtına koparıp koparmaması gösterecektir. Böyle bir fırtınanın kamçılayıcı, uyarıcı etkisine, bugün NATO'nun her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.
«Demirperde», Avrupa'nın ortasından kalkıp geriye doğru çekilmektedir. Kremlin'deki «kollektif lider» ler «demirperde» yi aralama işine belki sırf göz boyamak için girişmişlerdi ama, perde ipinin ucu ellerinden kaçmış, Avrupalı peyk memleketler halkından bazısı işi ciddiye almış, hürriyete susayan bu insanlar, «demirperde» yi şakadan değil, gerçekten kaldırmağa bağlamışlardır.
Öyle ki bu memleketlerden bazısında bugün, iktidara karşı en ağır suçu işlemiş, silâha sarılıp ayaklanmış insanlar, mahkemelerde, «itiraf» zorlamalarından geçirilmeksizin ve açık olarak yargılanmakta, yargıçlar bu ayaklanmaların birçok safhalarını baskıya ve haksızlığa tahammülsüzlüğün meşru bir ifadesi olarak görüp en hafif hükümlere bağlamaktadırlar.
Gene bu memleketlerden bazısında bugün halk, baştakileri tenkid edebilmek için istediği gipi toplanabilmekte, yalnız resmî şahsiyetlere değil, gerçekten sevip inandığı başka liderlere de gösteriler yapabilmekte, ve polis bu toplantı ve gösterilere ancak seyirci olmaktadır.
Gene bu memleketlerde bugün basın en ağır tenkidleri, baştakilere en ağır hücumları yapabilmekte, ve baştakilerin cevabı ya medenice kendilerini savunmaktan, ya özür dilemekten, ya da çekilip gitmekten ibaret kalmaktadır.
Acaba bugün NATO üyesi memleketlerin hepsinde halk, demokratik haklarını bu kadar rahatlık içinde kullanabilmekte midir?
Komünist baskısından kurtulma savaşını kazanmak üzere bulunan Orta Avrupa milletleri. her tehlikeyi göze alarak atıldıkları bu iç savaştan muzaffer çıkınca, NATO'ya özledikleri demokratik hayatın gerçek bir temsilcisi olarak koşabilecekler midir?
Bağımsızlıkları uğrunda bir iç savaşa atılan bu insanlar, meselâ bir NATO üyesi memleketin, Kuzey Afrika'da bağımsızlık isteyen liderleri nasıl tuzağa düşürüp kelepçeye vurdurduğunu; hürriyet ve demokrasi özleyen bu insanlar, meselâ bazı NATO üyesi memleketlerde sahıs hürriyetinin, en ilkel demokratik hakların nasıl çiğnendiğini öğrenince, NATO'yu karşılarında, bağlanmak istedikleri ülkünün ocağı olarak görebilecekler midir?
Kısacası. NATO her bakımdan bugün, bu insanlara bir umut kaynağı olabilecek, aradıkları hayatın kapılarını açıp yolunu aydınlatabilecek durumda mıdır?
Artık soğuk harb sadece bîr askerî ve iktisadî cihazlanma yarışı olmaktan çıkmıştır. Bağımsızlıkları uğrunda her tehlikeyi göze alan bazı milletlerin Kremlin baskısından büsbütün kurtulup, iki hayat görüşü arasında seçme yapabilme serbestliğine kavuşmaları kısa bir zaman meselesi haline gelmiştir. Bu durumda soğuk harb, artık daha çok, ülküler arasında, hayat görüşleri arasında bir rekabet halini almış demektir.
Böyle olunca, bütün Nato üyesi memleketlerin, müşterek ülküye bağlılıkları, türlü vesikalarda altına imza attıkları hayat görüşünü samimî olarak benimsemeleri, en az, silâhlı kuvvetlerini bir tecavüze karşı hazırlıklı bulundurmaları kadar önem kazanmış olmaktadır.
NATO'nun «Üç Akıllı Adam»ı, bugün bütün NATO üyelerinin demokrasi ülküsüne yeteri kadar bağlı buulnduklarından NATO içindeki bütün hükümetlerin şahıs hürriyetine gereken saygıyı gösterdiklerinden, kısacası, komünist olsun, faşist olsun her türlü baskı rejimine karşı NATO'nun bayraktarlığını yaptığı hayat görüşünü bütün NATO üyelerinin samimî olarak benimsediklerinden emin midirler?
NATO içinde bugün, üyelerden, sadece askerî teahhütlerini yerine getirmeleri mi beklenmektedir, yoksa daha önce, antlaşmanın başlangıç kısmında ve 2 nci maddesinde açıkça belirtilmiş demokratik ilkelere bağlı kalmaları da istenmekte midir?
Meselâ askerî teahhütlerini tam olarak yerine getirmediği zaman İzlanda'nın veya Batı Almanya'nın ikaz edilmesi gibi, antlaşma metninde belirtilmiş demokratik ilkelerden uzaklaşan hükümetler de ikaz edilmekte midir? İzlanda'nın Amerikan üssünü kaldırıcı, Batı Almanya'nın askerlik süresini kısıcı bir kanun çıkartması karşısında gösterilen tepki, başka bazı üye memleketler insan haklarını ve demokratik hürriyetleri kısıcı kanunlar çıkartınca, onlara karşı da gösterilecek midir?
NATO'nun Doğu - Batı rekabetinde, bağımsızlık ve hürriyet savaşı yapan milletleri kendi tarafına çekebilecek kadar üstünlük kazanabilmesi «Üç Akıllı Adam» ın bu soruları samimiyetle cevaplandırmalarına, bu hususlarda bütün NATO üyelerini cesaretle uyarmalarına bağlı olsa gerektir.
Bülent ECEVİT
"Uç akıllı adam,, ne yapacak ?
Geçen Mayıs Kuzey Atlantik Konseyi «Üç Akıllı Adam» diye adlandırılan bir komite kurmuştu. NATO'nun bu «Üç Akıllı Adam» ı —Kanada, İtalya ve Norveç Dışişleri Bakanları— üye memleketlerin hükümetlerine danıştıktan, resmî şahsiyetlerine sorular sorup cevap aldıktan sonra, şimdi, «Askerî olmayan alanlarda işbirliğini ıslah edip genişletme ve Atlantik Topluluğu içinde daha fazla beraberlik sağlama yollarını tespit edip Konseye bildirecek» raporlarını yazmağa başlamışlardır. Rapor, önümüzdeki Konsey toplantısına sunulacaktır.
Her birinin iyiniyetine inandığımız, hele içlerinden birinin —Kanada Dışişleri Bakanı Lester Pearson'un— NATO'yu askerî bir topluluk sınırları içinden çıkarıp, demokrasiye bağlı Batılı milletlerin müşterek bir ülkü çevresinde birleşmesi ve komünist olsun, faşist olsun her türlü baskı rejimine karşı bir hürriyetçi toplum düzeninin öncüsü haline getirme yolundaki samimî isteğini bildiğimiz «Üç Akıllı Adam», dünyadaki son gelişmeler karşısında sorumluluklarının ne kadar arttığını görüyor olmalıdırlar. Eğer görüyorlarsa, geçen Mayıs NATO Konseyince kendilerine verilmiş olan görevi, Konseyin o zaman aldığından çok daha ciddiye almalıdırlar.
Verecekleri rapor, Konseydeki bütün üyelerin alkışlarla tasvip edip, Milletlerarası Sekreteryanın mavi kapaklı propaganda broşürlerinde yayınlamakla yetineceği, ve sonunda her üye memleket hükümetinin dışişleri bakanlıklarında raflara kaldıracağı bir iyiniyet edebiyatından, gönül alıcı, hatır kayırıcı yumuşak temennilerden ibaret olmamalıdır Konseyin kendilerinden istediği belki ancak böyle bir rapordur. Ama bugünkü dünya durumunun «Üç Akıllı Adam» dan istediği bu değildir. Bugünkü dünya durumunun «Üç Akıllı Adam» dan istediği, NATO'yu sarsmaları, bir vicdan muhasebesine zorlamaları, hele bazı NATO üyelerini, gerekirse kızdırmak, sinirlendirmek pahasına, daldıkları derin uykudan uyandırmalarıdır.
«Üç Akıllı Adam» ın, görevlerini, Konseydeki havaya göre değil, sorumlu birer diplomat - devlet adamı olmanın kendilerini bağlıyabileceği temkinlilik kaidelerine göre hiç değil, demokrasi ülküsüne gerçekten inanmış dürüst birer Batılı düşünür olarak yapmaları beklenir. Görevlerini bu ruh içinde yapıp yapmadıklarını, raporlarının Konseyde bir fırtına koparıp koparmaması gösterecektir. Böyle bir fırtınanın kamçılayıcı, uyarıcı etkisine, bugün NATO'nun her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır.
«Demirperde», Avrupa'nın ortasından kalkıp geriye doğru çekilmektedir. Kremlin'deki «kollektif lider» ler «demirperde» yi aralama işine belki sırf göz boyamak için girişmişlerdi ama, perde ipinin ucu ellerinden kaçmış, Avrupalı peyk memleketler halkından bazısı işi ciddiye almış, hürriyete susayan bu insanlar, «demirperde» yi şakadan değil, gerçekten kaldırmağa bağlamışlardır.
Öyle ki bu memleketlerden bazısında bugün, iktidara karşı en ağır suçu işlemiş, silâha sarılıp ayaklanmış insanlar, mahkemelerde, «itiraf» zorlamalarından geçirilmeksizin ve açık olarak yargılanmakta, yargıçlar bu ayaklanmaların birçok safhalarını baskıya ve haksızlığa tahammülsüzlüğün meşru bir ifadesi olarak görüp en hafif hükümlere bağlamaktadırlar.
Gene bu memleketlerden bazısında bugün halk, baştakileri tenkid edebilmek için istediği gipi toplanabilmekte, yalnız resmî şahsiyetlere değil, gerçekten sevip inandığı başka liderlere de gösteriler yapabilmekte, ve polis bu toplantı ve gösterilere ancak seyirci olmaktadır.
Gene bu memleketlerde bugün basın en ağır tenkidleri, baştakilere en ağır hücumları yapabilmekte, ve baştakilerin cevabı ya medenice kendilerini savunmaktan, ya özür dilemekten, ya da çekilip gitmekten ibaret kalmaktadır.
Acaba bugün NATO üyesi memleketlerin hepsinde halk, demokratik haklarını bu kadar rahatlık içinde kullanabilmekte midir?
Komünist baskısından kurtulma savaşını kazanmak üzere bulunan Orta Avrupa milletleri. her tehlikeyi göze alarak atıldıkları bu iç savaştan muzaffer çıkınca, NATO'ya özledikleri demokratik hayatın gerçek bir temsilcisi olarak koşabilecekler midir?
Bağımsızlıkları uğrunda bir iç savaşa atılan bu insanlar, meselâ bir NATO üyesi memleketin, Kuzey Afrika'da bağımsızlık isteyen liderleri nasıl tuzağa düşürüp kelepçeye vurdurduğunu; hürriyet ve demokrasi özleyen bu insanlar, meselâ bazı NATO üyesi memleketlerde sahıs hürriyetinin, en ilkel demokratik hakların nasıl çiğnendiğini öğrenince, NATO'yu karşılarında, bağlanmak istedikleri ülkünün ocağı olarak görebilecekler midir?
Kısacası. NATO her bakımdan bugün, bu insanlara bir umut kaynağı olabilecek, aradıkları hayatın kapılarını açıp yolunu aydınlatabilecek durumda mıdır?
Artık soğuk harb sadece bîr askerî ve iktisadî cihazlanma yarışı olmaktan çıkmıştır. Bağımsızlıkları uğrunda her tehlikeyi göze alan bazı milletlerin Kremlin baskısından büsbütün kurtulup, iki hayat görüşü arasında seçme yapabilme serbestliğine kavuşmaları kısa bir zaman meselesi haline gelmiştir. Bu durumda soğuk harb, artık daha çok, ülküler arasında, hayat görüşleri arasında bir rekabet halini almış demektir.
Böyle olunca, bütün Nato üyesi memleketlerin, müşterek ülküye bağlılıkları, türlü vesikalarda altına imza attıkları hayat görüşünü samimî olarak benimsemeleri, en az, silâhlı kuvvetlerini bir tecavüze karşı hazırlıklı bulundurmaları kadar önem kazanmış olmaktadır.
NATO'nun «Üç Akıllı Adam»ı, bugün bütün NATO üyelerinin demokrasi ülküsüne yeteri kadar bağlı buulnduklarından NATO içindeki bütün hükümetlerin şahıs hürriyetine gereken saygıyı gösterdiklerinden, kısacası, komünist olsun, faşist olsun her türlü baskı rejimine karşı NATO'nun bayraktarlığını yaptığı hayat görüşünü bütün NATO üyelerinin samimî olarak benimsediklerinden emin midirler?
NATO içinde bugün, üyelerden, sadece askerî teahhütlerini yerine getirmeleri mi beklenmektedir, yoksa daha önce, antlaşmanın başlangıç kısmında ve 2 nci maddesinde açıkça belirtilmiş demokratik ilkelere bağlı kalmaları da istenmekte midir?
Meselâ askerî teahhütlerini tam olarak yerine getirmediği zaman İzlanda'nın veya Batı Almanya'nın ikaz edilmesi gibi, antlaşma metninde belirtilmiş demokratik ilkelerden uzaklaşan hükümetler de ikaz edilmekte midir? İzlanda'nın Amerikan üssünü kaldırıcı, Batı Almanya'nın askerlik süresini kısıcı bir kanun çıkartması karşısında gösterilen tepki, başka bazı üye memleketler insan haklarını ve demokratik hürriyetleri kısıcı kanunlar çıkartınca, onlara karşı da gösterilecek midir?
NATO'nun Doğu - Batı rekabetinde, bağımsızlık ve hürriyet savaşı yapan milletleri kendi tarafına çekebilecek kadar üstünlük kazanabilmesi «Üç Akıllı Adam» ın bu soruları samimiyetle cevaplandırmalarına, bu hususlarda bütün NATO üyelerini cesaretle uyarmalarına bağlı olsa gerektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Üç Akıllı Adam Ne Yapacak?,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/701 ulaşıldı.