Çocuklara Tabiat Dersi
Başlık:
Çocuklara Tabiat Dersi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-10-14
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Çocuklara tabiat dersi
İnsan kanunlarının üstünde tabiat kanunları vardır. Bir toplumun sıhhatli ve sağlam bir yapısı olabilmek için, o toplum hayatına düzen verecek kanunların tabiat kanunlarına çok aykırı düşmemesi, tabiat kanunları gözetilerek yapılması gereklidir.
Bazı insanlar kendilerini olduklarından, herhangi bir insanın olabileceğinden, daha güçlü sanır, ve bu şarta uymayan kanunlar yapmağa, düzenler kurup tedbirler almağa kalkışırlar. Bazan böyle tabiat kanunlarına aykırı kanun ve tedbirleri baskı ve zor kullanarak bir müddet yürütebilirler de. Ama sonunda uyandıracakları tepki önceden hesaplanamıyacak kadar büyük felâketlere yol açar. Kanunları çiğnenen tabiat, atalarımızın diliyle, gazaba gelir.
İşte meselâ en basit iki tabiat kanunu:
1 — İnsan denilen yaratık bir çatı altında yaşar.
2 — Bu çatı altını yaşamağa en elverişli saydığı yerde kurmağa çalışır.
Bunları sağlamak uğrunda insanın göze almıyacağı tehlike yoktur. Çünkü bunları sağlıyamazsa içine düşeceği tehlike daima daha büyüktür.
O bakımdan, insanların geceleri uyumak için altına sığınacakları çatılarıyla, -bu medenî bile değil de, tebii ihtiyaçlarıyla- oynamak tekin değildir. Dünyanın en tehlikeli oyunlarından biridir. İnsanın çatı altı şöyle dursun, ne kadar müansebetsiz bir yerde kurulmuş da olsa, bir leyleğin yuvasıyla bile oynamak tehlikelidir.
Düşününüz ki zaten «yurt» demek, aslında çadır demektir, yani başını sokacak bir yer demektir. Ona «ülke» anlamını biz sonradan vermişizdir. Bir «yurt»un, tek tek birçok «yut»larınn güvenliğini sağlamak için gerekli saha genişleye genişleye «ülke»ler ortaya çıkmış da «yurt» sözü ancak o yoldan «ülke» anlamına gelir olmuştur. Bugün bile insanı asıl ilgilendiren, geceleri başını sokabileceği çatı altının -buna ister «yurt» deyin ister «ev», ister «gecekondu», güneşte yağmurda sığınabileceği yerin, güvenliğidir.
Bunu yıkmak, elinden almak isteyen olursa, insan ona gücü yettiği kadar karşı koymağa çalışır. Karşı koymağa gücü yetmeyecekse, gider iki adım öte de kendine bir başka «yurt kurar.
Karıncalar da öyle değil midir? Rızkını sağlamağa en elverişli yer olarak bahçenizin bir köşesini seçmiş bir karınca kavmi, hemen oracıkta bir yuva oyar. Fakat siz orada bir karınca yuvası bulunmasını bahçenizin düzenine uygun bulmaz yuvayı bozarsanız. Bunun üzerine o karınca kavmi yuvasız yaşamağa veya bahçenizden göç etmeğe mi razı olur? Hayır: İki adım ötede bir yuva daha oyar! Onu bozarsanız, bir başkasını oyar.
Leyleğin, karıncanın bile vaz geçmiyeceği kadar tabiî bir haktan insanı yoksun tutmağa kalkışmak hiç de akıllıca bir iş olmasa gerektir.
Meselâ bir kısım insanlar tutmuş, yaşayabilmek için en elverişli gördükleri bir yerde gece yarısı derme çatma evler kurup, sizin modern bir şehir yapmak istediğiniz o yerin güzelliğini bozmuş, trafiğini ve belediye hizmetlerini aksatmıştır. Bu durumda yapılacak şey, ilk iş olarak onların çatılarını indirip kendilerini açıkta bırakmak değildir. Çünkü insan denilen yaratık açıkta kalamaz. Yapılacak şey, çatılarını indirmeden önce, onlara barınacak daha elverişli, hiç değilse ayni derecede elverişli bir başka, çatı altı göstermektir.
Nasıl ki bir ırmağın istemediğiniz bir yerden geçmesini, istemediğiniz bir yönde akmasını önlemek için başvurulacak çare de, sessiz sadasız akışına aldanıp o ırmağın yolunu tıkamak değil, daha önce ya kaynağını kurutmak, ya da yatağını, akışına ayni derecede elverişli bir başka yöne çevirmektir.
Bu iki çareden birine başvurmayıp ta önceden yolunu tıkamağa kalkışırsanız, o sakin akışlı ırmağın suları bütün çevreyi basar, önü alınmaz bir sel olur, sizin evinizi bahçenizi de sürükler götürür.
Olur ki bazı kimselerin insanlık tarihinden ders almağa bigieri yetişmez. Ama şöyle bir çevrelerine bakıp bazı tabiat hâdiselerinden, karıncaların hayatına, ırmakların akışına bile hâkim olan en basit ve genel tabiat kanunlarından olsun ders almalarına bir engel bulunmasa gerektir.
Bülent ECEVİT
Çocuklara tabiat dersi
İnsan kanunlarının üstünde tabiat kanunları vardır. Bir toplumun sıhhatli ve sağlam bir yapısı olabilmek için, o toplum hayatına düzen verecek kanunların tabiat kanunlarına çok aykırı düşmemesi, tabiat kanunları gözetilerek yapılması gereklidir.
Bazı insanlar kendilerini olduklarından, herhangi bir insanın olabileceğinden, daha güçlü sanır, ve bu şarta uymayan kanunlar yapmağa, düzenler kurup tedbirler almağa kalkışırlar. Bazan böyle tabiat kanunlarına aykırı kanun ve tedbirleri baskı ve zor kullanarak bir müddet yürütebilirler de. Ama sonunda uyandıracakları tepki önceden hesaplanamıyacak kadar büyük felâketlere yol açar. Kanunları çiğnenen tabiat, atalarımızın diliyle, gazaba gelir.
İşte meselâ en basit iki tabiat kanunu:
1 — İnsan denilen yaratık bir çatı altında yaşar.
2 — Bu çatı altını yaşamağa en elverişli saydığı yerde kurmağa çalışır.
Bunları sağlamak uğrunda insanın göze almıyacağı tehlike yoktur. Çünkü bunları sağlıyamazsa içine düşeceği tehlike daima daha büyüktür.
O bakımdan, insanların geceleri uyumak için altına sığınacakları çatılarıyla, -bu medenî bile değil de, tebii ihtiyaçlarıyla- oynamak tekin değildir. Dünyanın en tehlikeli oyunlarından biridir. İnsanın çatı altı şöyle dursun, ne kadar müansebetsiz bir yerde kurulmuş da olsa, bir leyleğin yuvasıyla bile oynamak tehlikelidir.
Düşününüz ki zaten «yurt» demek, aslında çadır demektir, yani başını sokacak bir yer demektir. Ona «ülke» anlamını biz sonradan vermişizdir. Bir «yurt»un, tek tek birçok «yut»larınn güvenliğini sağlamak için gerekli saha genişleye genişleye «ülke»ler ortaya çıkmış da «yurt» sözü ancak o yoldan «ülke» anlamına gelir olmuştur. Bugün bile insanı asıl ilgilendiren, geceleri başını sokabileceği çatı altının -buna ister «yurt» deyin ister «ev», ister «gecekondu», güneşte yağmurda sığınabileceği yerin, güvenliğidir.
Bunu yıkmak, elinden almak isteyen olursa, insan ona gücü yettiği kadar karşı koymağa çalışır. Karşı koymağa gücü yetmeyecekse, gider iki adım öte de kendine bir başka «yurt kurar.
Karıncalar da öyle değil midir? Rızkını sağlamağa en elverişli yer olarak bahçenizin bir köşesini seçmiş bir karınca kavmi, hemen oracıkta bir yuva oyar. Fakat siz orada bir karınca yuvası bulunmasını bahçenizin düzenine uygun bulmaz yuvayı bozarsanız. Bunun üzerine o karınca kavmi yuvasız yaşamağa veya bahçenizden göç etmeğe mi razı olur? Hayır: İki adım ötede bir yuva daha oyar! Onu bozarsanız, bir başkasını oyar.
Leyleğin, karıncanın bile vaz geçmiyeceği kadar tabiî bir haktan insanı yoksun tutmağa kalkışmak hiç de akıllıca bir iş olmasa gerektir.
Meselâ bir kısım insanlar tutmuş, yaşayabilmek için en elverişli gördükleri bir yerde gece yarısı derme çatma evler kurup, sizin modern bir şehir yapmak istediğiniz o yerin güzelliğini bozmuş, trafiğini ve belediye hizmetlerini aksatmıştır. Bu durumda yapılacak şey, ilk iş olarak onların çatılarını indirip kendilerini açıkta bırakmak değildir. Çünkü insan denilen yaratık açıkta kalamaz. Yapılacak şey, çatılarını indirmeden önce, onlara barınacak daha elverişli, hiç değilse ayni derecede elverişli bir başka, çatı altı göstermektir.
Nasıl ki bir ırmağın istemediğiniz bir yerden geçmesini, istemediğiniz bir yönde akmasını önlemek için başvurulacak çare de, sessiz sadasız akışına aldanıp o ırmağın yolunu tıkamak değil, daha önce ya kaynağını kurutmak, ya da yatağını, akışına ayni derecede elverişli bir başka yöne çevirmektir.
Bu iki çareden birine başvurmayıp ta önceden yolunu tıkamağa kalkışırsanız, o sakin akışlı ırmağın suları bütün çevreyi basar, önü alınmaz bir sel olur, sizin evinizi bahçenizi de sürükler götürür.
Olur ki bazı kimselerin insanlık tarihinden ders almağa bigieri yetişmez. Ama şöyle bir çevrelerine bakıp bazı tabiat hâdiselerinden, karıncaların hayatına, ırmakların akışına bile hâkim olan en basit ve genel tabiat kanunlarından olsun ders almalarına bir engel bulunmasa gerektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Çocuklara Tabiat Dersi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 27 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/678 ulaşıldı.