Dış Münasebetler Enstitüsü
Başlık:
Dış Münasebetler Enstitüsü
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1952-12-31
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
Dış münasebetler Enstitüsü
Bülend ECEVİT
Öğrendiğimize göre, Ankara Üniversitesinin Siyasal Bilgiler Fakültesine bağlı bir “Dış Münasebetler Enstitüsü” kurulmuştur.
Böyle bir enstitü kurulmakla, demokrasimizin büyük bir boşluğunu doldurmak yolunda bir adım atılmış oluyor.
Dış münasebetler, bağımsız bir memleketin en önemli meseleleri arasındadır. Bu münasebetlerde yapılacak ufak yanlışlıklar, bazen bir memleketin harbe sürüklenerek onbinlerce, yüzbinlerce insanının ölümüne, bazen bağımsızlığının elden gitmesine, ikisi de olmasa, dış ticaretinin sarsılmasına sebeb olabilir. İç işlerimizde yapılacak yanlışlıkların zararlarını, kendi içimizde kapatabiliriz. Ama, memleketin dış işlerinin aksaması ile, durdurulması artık o memleket elinde olmayan uzun bir olaylar zinciri harekete geçebilir.
Şimdiye kadar Türkiye’nin dış siyaseti, sorumlu mevkilerde bulunan bir kaç insanın elinde idi, onların zekâsına, ustalığına kalmıştı. Bu durum, zaman zaman, bizi felâketlerin yanına kadar götürmüştür. Çoğu hâllerde bundan bir zarar görmemiş olmamızı ise, dış siyasetimizin başına yetkili, uzak görüşlü kimseleri getiren rastlantılara borçluyuz. Gerçekten de, Türk milleti, genel olarak, dış siyasetini yöneten kimseler bakımından talihli çıkmıştır.
Ama, dış münasebetlerin cok karışık bir duruma geldiği bu zamanlarda, güvenliğimiz şahıslara ve restalantılara bırakılamaz.
Hiç bir demokratik memlekette parlamentolar da, kendi baslarına, dış siyaseti yürütenler için tam yetkili birer kılavuz olamazlar. Çünkü demokrasilerde parlamento üyelerini seçerken, halk, en önce, adayların yurd içi meselelerine yardımı dokunup dokunmayacağını düşünür. Bunun gibi, parlamento üyeleri de dış siyasetle, daha cok, şahısların menfaatleri bakımından ilgilenirler. Netekim, İngiltere, Fransa, Birleşik Amerika gibi ileri demokrasilerin parlamentolarındaki dış siyaset görüşmelerine bakılacak olursa, dış siyaset meselelerinin, en çok, halkın ekonomik menfaatleri bakımından ele alındığı görülür.
Dış münasebetlerin bütün yönlerinden devlete en iyi yardımcı, ancak, bu münasebetleri incelemek üzere bir araya gelen ve etki altında kalmaksızın, başına buyruk olarak çalışıp görüşlerini açıklayabilen yetkili kimseler olabilir. İşte, hemen bütün ileri memleketlerde örnekleri bulunan “Dış Münasebetler Enstitüsü” gibi kurullar bu görevi yerine getirirler. Japonya bile, bağımsızlığını kazanır kazanmaz, ilk iş olarak, Dış İşleri Enstitüsünü yeniden kurmuştur.
Memleketimizde kurulan Dış Münasebetler Enstitüsünün beklenen faydayı sağlayabilmesi, tam bir hürlük içinde çalışmasına, ölü bir bilim kurumu durumunda kalmayıp, dünya politikasındaki canlılığa uygun bir kimlik kazanabilmesine, ve görüşlerini sınırlı çevrelere değil, geniş halk kültelerine, hiç olmazsa aydın kütlelerine duyurabilmesine bağlıdır.
Öylelikle, Enstitü, yalnız dış siyasetimizi yürütenlere kılavuzluk etmekle kalmayıp, halkın da o siyaset adamlarını denetleyebilecek bir duruma gelmesine yardım etmiş, yani, demokrasimizin, dış işler alanını da kaplamasına yol açmış olacaktır.
Enstitünün demokrasimize bu yolda hizmet edebilmesi, Enstitü üyelerine olduğu kadar devlete de bağlıdır. Yurdumuzda hâlâ„ dış siyasetle ilgili konular üstünde konuşup yazmak tabudur, tekinsiz sayılmaktadır.
Oysaki, dış siyaset üzerinde, yani bir slusun dirimlik meseleleri üzerinde halkına tam söz yetkisi tanınmayan bir memleketin demokratik olduğu söylenemez. Gerçek demokraside, kişilerin, her şeyden önce, kendi ölüm kalımları konusunda görüşlerini korkusuzca açıklayabilmeleri gerekir.
Yazıya başlarken, “Dış Münasebetler Enstitüsü” kurulmakla, demokrasimizin büyük bir boşluğunu doldurmak yolundan bir adım atılmış olduğunu söylemiştik. İkinci ve daha önemli adım, dış siyaset konularının tabu olmaktan çıkarılması ile atılmış olacaktır.
Dış münasebetler Enstitüsü
Bülend ECEVİT
Öğrendiğimize göre, Ankara Üniversitesinin Siyasal Bilgiler Fakültesine bağlı bir “Dış Münasebetler Enstitüsü” kurulmuştur.
Böyle bir enstitü kurulmakla, demokrasimizin büyük bir boşluğunu doldurmak yolunda bir adım atılmış oluyor.
Dış münasebetler, bağımsız bir memleketin en önemli meseleleri arasındadır. Bu münasebetlerde yapılacak ufak yanlışlıklar, bazen bir memleketin harbe sürüklenerek onbinlerce, yüzbinlerce insanının ölümüne, bazen bağımsızlığının elden gitmesine, ikisi de olmasa, dış ticaretinin sarsılmasına sebeb olabilir. İç işlerimizde yapılacak yanlışlıkların zararlarını, kendi içimizde kapatabiliriz. Ama, memleketin dış işlerinin aksaması ile, durdurulması artık o memleket elinde olmayan uzun bir olaylar zinciri harekete geçebilir.
Şimdiye kadar Türkiye’nin dış siyaseti, sorumlu mevkilerde bulunan bir kaç insanın elinde idi, onların zekâsına, ustalığına kalmıştı. Bu durum, zaman zaman, bizi felâketlerin yanına kadar götürmüştür. Çoğu hâllerde bundan bir zarar görmemiş olmamızı ise, dış siyasetimizin başına yetkili, uzak görüşlü kimseleri getiren rastlantılara borçluyuz. Gerçekten de, Türk milleti, genel olarak, dış siyasetini yöneten kimseler bakımından talihli çıkmıştır.
Ama, dış münasebetlerin cok karışık bir duruma geldiği bu zamanlarda, güvenliğimiz şahıslara ve restalantılara bırakılamaz.
Hiç bir demokratik memlekette parlamentolar da, kendi baslarına, dış siyaseti yürütenler için tam yetkili birer kılavuz olamazlar. Çünkü demokrasilerde parlamento üyelerini seçerken, halk, en önce, adayların yurd içi meselelerine yardımı dokunup dokunmayacağını düşünür. Bunun gibi, parlamento üyeleri de dış siyasetle, daha cok, şahısların menfaatleri bakımından ilgilenirler. Netekim, İngiltere, Fransa, Birleşik Amerika gibi ileri demokrasilerin parlamentolarındaki dış siyaset görüşmelerine bakılacak olursa, dış siyaset meselelerinin, en çok, halkın ekonomik menfaatleri bakımından ele alındığı görülür.
Dış münasebetlerin bütün yönlerinden devlete en iyi yardımcı, ancak, bu münasebetleri incelemek üzere bir araya gelen ve etki altında kalmaksızın, başına buyruk olarak çalışıp görüşlerini açıklayabilen yetkili kimseler olabilir. İşte, hemen bütün ileri memleketlerde örnekleri bulunan “Dış Münasebetler Enstitüsü” gibi kurullar bu görevi yerine getirirler. Japonya bile, bağımsızlığını kazanır kazanmaz, ilk iş olarak, Dış İşleri Enstitüsünü yeniden kurmuştur.
Memleketimizde kurulan Dış Münasebetler Enstitüsünün beklenen faydayı sağlayabilmesi, tam bir hürlük içinde çalışmasına, ölü bir bilim kurumu durumunda kalmayıp, dünya politikasındaki canlılığa uygun bir kimlik kazanabilmesine, ve görüşlerini sınırlı çevrelere değil, geniş halk kültelerine, hiç olmazsa aydın kütlelerine duyurabilmesine bağlıdır.
Öylelikle, Enstitü, yalnız dış siyasetimizi yürütenlere kılavuzluk etmekle kalmayıp, halkın da o siyaset adamlarını denetleyebilecek bir duruma gelmesine yardım etmiş, yani, demokrasimizin, dış işler alanını da kaplamasına yol açmış olacaktır.
Enstitünün demokrasimize bu yolda hizmet edebilmesi, Enstitü üyelerine olduğu kadar devlete de bağlıdır. Yurdumuzda hâlâ„ dış siyasetle ilgili konular üstünde konuşup yazmak tabudur, tekinsiz sayılmaktadır.
Oysaki, dış siyaset üzerinde, yani bir slusun dirimlik meseleleri üzerinde halkına tam söz yetkisi tanınmayan bir memleketin demokratik olduğu söylenemez. Gerçek demokraside, kişilerin, her şeyden önce, kendi ölüm kalımları konusunda görüşlerini korkusuzca açıklayabilmeleri gerekir.
Yazıya başlarken, “Dış Münasebetler Enstitüsü” kurulmakla, demokrasimizin büyük bir boşluğunu doldurmak yolundan bir adım atılmış olduğunu söylemiştik. İkinci ve daha önemli adım, dış siyaset konularının tabu olmaktan çıkarılması ile atılmış olacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Dış Münasebetler Enstitüsü,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/63 ulaşıldı.