İş Yeterliği Eğitimi
Başlık:
İş Yeterliği Eğitimi
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-05-15
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
İş yeterliği eğitimi
Yirminci yüzyılın ileri memleketlerindeki iş verimliliğine yetişmek, yaşama şartları bakımından aramızdaki mesafeyi kapatabilmenin başlıca şartlarından biridir. Fakat hâlâ o memleketlerden buraya gelenlerin ilk gözüne çarpan kusurumuz, gerek resmî gerek özel müesseselerde işlerin sabır taşıracak kadar ağır yürümesi, bazan pek çok elemanla pek az ve pek kötü iş çıkarılabilmesidir. O yüzden Amerikalılar arasında Ankara'nın, çalışma temposu en süratli bu şehrimizin adı, «Yavaş - ington» olmuştur.
Bu bizim tembelliğimizden midir? Hiç de değil! Türkiye'deki kadar kendini hırpalarcasına çalışan insanlara dünyanın pek az memleketinde rastlanılır.
Bizde eksik olan rasyonel çalışmadır. Memleketimizde, az emekle çok ve düzgün iş çıkarma yolları üzerinde bugüne kadar gerektiği gibi durulmamış; iş verimliliği, ciddi bir mesele olarak ele alınmamıştır.
İş verimi, çalışanların sayısını değil, yeterliğini arttırmakla sağlanır. İş yeterliğini arttırma usulleri ise bugün, birçok Batı memleketlerinde, fakülteleri, enstitüleri kurulan bir bilim kolu haline gelmiştir.
İlk defa bu yıl, memleketimizde bu bilim koluna gereken önemin verilmeğe başladığını görüyoruz. Yanılmıyorsak bu yolda ilk teşebbüs Ford Vakfından gelmiştir. Bu Vakfın ve İstanbul'daki iş adamlarının yardımları, Harvard Üniversitesinin de işbirliğiyle, İstanbul'da, İktisat Fakültesine bağlı bir «İşletme İktisadi Enstitüsü» nün temeli atılmıştır. Önümüzdeki kış devresinde faaliyete geçecek olan bu Enstitü, ticari ve sınai müesseseler için idareci ve işletmeci yetiştirecektir.
Öte yandan, Nevyork Üniversitesiyle Siyasal Bilgiler Fakültesi, şehrimizde bir «Ticaret Öğretmen Okulu» kurmuşlardır. Bu yüksek okuldan çıkacak öğretmenler, resmî ve özel müesseselerdeki büro işleri ve her türlü idarî işler için eleman yetiştirecektir.
Gene iş yeterliği eğitimi için Robert Kolejde de bir şube açılacağını, ayrıca bazı meslek okullarına da iş yeterliğiyle ilgili dersler konulmasının düşünüldüğünü duyuyoruz.
Memleketimizde şimdiye kadar ihmal edilmiş bir alanda böyle birden bire bu kadar geniş bir eğitim faaliyetinin başlamış olması çok sevindiricidir. Bu faaliyetin, birkaç yıla kadar, gerek iktisadi hayatımızda gerek devlet dairelerimizin iş veriminde müspet tesirlerini göstermeğe başlaması beklenebilir.
Ancak, bu alanda ayrı ayrı birkaç teşebbüsün bir zamanda ortaya çıkmış olması, bu teşebbüsler arasında eğitim metotları ve gayeleri bakımından bir bağlantı kurulmasını âcil bîr mesele haline getirmektedir. Böyle bir bağlantı kurulmaz da bu yeni müesseseler biribirinden çok ayrı eğitim metot ve gayelerine bağlanırlarsa, bu ayrılıklar ilerde çalışma hayatımız için yeni bir aksaklık ve kargaşalık sebebi olacaktır.
Çalışma hayatımızda işverimini arttıracak bu yeni eğitim kurumlarının beklendiği kadar verimli olabilmeleri için ikinci bir şartta, iyi birer öğretim kadrosu bulundurabilmeleridir. Fakat bildiğimiz kadar mevzuat buna elverişli değildir. Mezun oldukları gün bir özel müessesede kolaylıkla 800 - 1000 lira aylıklı iş bulabilecek sekreterlerin, büro idarecilerinin, işletme uzmanlarının yetiştirileceği böyle okullar, bunun yarısı, üçte biri kadar maaşlarla iyi öğretim kadroları kuramazlar. Başlangıçta kursalar bile, bu kadroları yüksek bir seviyede tutamazlar. Bu okulların kadro ihtiyacını karşılıyabilmek için, tabir yerinde ise, biraz «ticari zihniyet» le davranılması gerektir.
Yazın toplanacak Millî Eğitim Şûrasının bu konularla gerektiği gibi ilgileneceğini, memleketimizde yeni temelleri atılan iş yeterliği eğitimine süratle gelişebilme imkânlarını sağlıyacağını umarız.
Bülent ECEVİT
İş yeterliği eğitimi
Yirminci yüzyılın ileri memleketlerindeki iş verimliliğine yetişmek, yaşama şartları bakımından aramızdaki mesafeyi kapatabilmenin başlıca şartlarından biridir. Fakat hâlâ o memleketlerden buraya gelenlerin ilk gözüne çarpan kusurumuz, gerek resmî gerek özel müesseselerde işlerin sabır taşıracak kadar ağır yürümesi, bazan pek çok elemanla pek az ve pek kötü iş çıkarılabilmesidir. O yüzden Amerikalılar arasında Ankara'nın, çalışma temposu en süratli bu şehrimizin adı, «Yavaş - ington» olmuştur.
Bu bizim tembelliğimizden midir? Hiç de değil! Türkiye'deki kadar kendini hırpalarcasına çalışan insanlara dünyanın pek az memleketinde rastlanılır.
Bizde eksik olan rasyonel çalışmadır. Memleketimizde, az emekle çok ve düzgün iş çıkarma yolları üzerinde bugüne kadar gerektiği gibi durulmamış; iş verimliliği, ciddi bir mesele olarak ele alınmamıştır.
İş verimi, çalışanların sayısını değil, yeterliğini arttırmakla sağlanır. İş yeterliğini arttırma usulleri ise bugün, birçok Batı memleketlerinde, fakülteleri, enstitüleri kurulan bir bilim kolu haline gelmiştir.
İlk defa bu yıl, memleketimizde bu bilim koluna gereken önemin verilmeğe başladığını görüyoruz. Yanılmıyorsak bu yolda ilk teşebbüs Ford Vakfından gelmiştir. Bu Vakfın ve İstanbul'daki iş adamlarının yardımları, Harvard Üniversitesinin de işbirliğiyle, İstanbul'da, İktisat Fakültesine bağlı bir «İşletme İktisadi Enstitüsü» nün temeli atılmıştır. Önümüzdeki kış devresinde faaliyete geçecek olan bu Enstitü, ticari ve sınai müesseseler için idareci ve işletmeci yetiştirecektir.
Öte yandan, Nevyork Üniversitesiyle Siyasal Bilgiler Fakültesi, şehrimizde bir «Ticaret Öğretmen Okulu» kurmuşlardır. Bu yüksek okuldan çıkacak öğretmenler, resmî ve özel müesseselerdeki büro işleri ve her türlü idarî işler için eleman yetiştirecektir.
Gene iş yeterliği eğitimi için Robert Kolejde de bir şube açılacağını, ayrıca bazı meslek okullarına da iş yeterliğiyle ilgili dersler konulmasının düşünüldüğünü duyuyoruz.
Memleketimizde şimdiye kadar ihmal edilmiş bir alanda böyle birden bire bu kadar geniş bir eğitim faaliyetinin başlamış olması çok sevindiricidir. Bu faaliyetin, birkaç yıla kadar, gerek iktisadi hayatımızda gerek devlet dairelerimizin iş veriminde müspet tesirlerini göstermeğe başlaması beklenebilir.
Ancak, bu alanda ayrı ayrı birkaç teşebbüsün bir zamanda ortaya çıkmış olması, bu teşebbüsler arasında eğitim metotları ve gayeleri bakımından bir bağlantı kurulmasını âcil bîr mesele haline getirmektedir. Böyle bir bağlantı kurulmaz da bu yeni müesseseler biribirinden çok ayrı eğitim metot ve gayelerine bağlanırlarsa, bu ayrılıklar ilerde çalışma hayatımız için yeni bir aksaklık ve kargaşalık sebebi olacaktır.
Çalışma hayatımızda işverimini arttıracak bu yeni eğitim kurumlarının beklendiği kadar verimli olabilmeleri için ikinci bir şartta, iyi birer öğretim kadrosu bulundurabilmeleridir. Fakat bildiğimiz kadar mevzuat buna elverişli değildir. Mezun oldukları gün bir özel müessesede kolaylıkla 800 - 1000 lira aylıklı iş bulabilecek sekreterlerin, büro idarecilerinin, işletme uzmanlarının yetiştirileceği böyle okullar, bunun yarısı, üçte biri kadar maaşlarla iyi öğretim kadroları kuramazlar. Başlangıçta kursalar bile, bu kadroları yüksek bir seviyede tutamazlar. Bu okulların kadro ihtiyacını karşılıyabilmek için, tabir yerinde ise, biraz «ticari zihniyet» le davranılması gerektir.
Yazın toplanacak Millî Eğitim Şûrasının bu konularla gerektiği gibi ilgileneceğini, memleketimizde yeni temelleri atılan iş yeterliği eğitimine süratle gelişebilme imkânlarını sağlıyacağını umarız.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“İş Yeterliği Eğitimi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/611 ulaşıldı.