İki Devir Arasındaki Fark
Başlık:
İki Devir Arasındaki Fark
Kaynak:
Pazar Postası, Yıl 5, Sayı 46, s. 3
Tarih:
1957-11-24
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
Yıl : 5 Sayı : 46 24 Kasım 1957
İki devir arasındaki fark
BÜLENT ECEVİT
Demokrat parti liderleri, iktidarda kalabilmek için tek çare olarak artık, demokrasiye bütün bütün son vermeyi düşünüyorlar. Daha genel seçimlerden önce bu düşünceyi mümkün olan açıklıkla ortaya vurmuş, Demokrat Parti Genel İdare Kurulu adına Eylül başlarında gazetelere yollanan bir sözde tekzip mektubu ile diktatörlük rejimini savunmuşlardı.
27 Ekimde, çıkarılan bütün engellere rağmen, seçmen çoğunluğunun muhalefeti desdeklediğini belirtmek imkânını bulması Demokrat Parti liderlerini diktatörlük yolundan geri dönmeğe ikna edecek yerde, tersine, bu yolda hızla ilerlemek, diktatörlüğü, önce kendi Meclis Gruplarına, sonra da millete bir emri vaki olarak kabul ettirmek lüzûmuna inandırmıştır.
Bu kararlarını kendi kendilerine ve çevrelerine haklı gösterebilmek için, şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin tek parti olarak memleketi idare ettiği devreyi örnek göstermeğe, daha pek yakın zamana kadar en sert bir dille hücûm ettikleri o devreyi adetâ savunmağa başlamışlardır.
Meselâ, "Takriri Sükûn Kanunu", "İstiklâl Mahkemesi" gibi, yeni bir devletin kuruluş devresine mahsus olağanüstü tedbirler hakkında son zamanlarda kullandıkları dil, benzeri tedbirlere yeniden başvurabilmek için zemin hazırlama gayretlerini belli etmektedir.
İkinci dünya savaşından önce, çok partili hayata geçmek için girişilen iki teşebbüsün başarısızlığını, bu defa da çok partili hayata son verebilmek için bir delil olarak kullanmağa hazırlandıkları açıkça görülmektedir.
Gene Cumhuriyetin kuruluş devresinde, ya yeni idare tarzına ya da millî bütünlüğümüze karşı yönelmiş bazı isyan hareketleri karşısında baş vurulan meşru tedbirleri, şimdi, bazı idarî [...] partizanca hareketleri karşısında hoşnutsuzluğunu belli eden yurttaşlara karşı almak istedikleri tedbirlere örnek diye göstermektedirler.
Fakat, diktatörlük yolunda kendilerini bu gibi örneklerle savunmağa, haklı veya mazur göstermeğe çalışmaları boşuna gayrettir. Bugünkü şartlarla, Cumhuriyetin kuruluş devresindeki şartlar arasında en ufak bir blnzerlik kalmamıştır.
İstiklâl mahkemesi, bu türlü siyasî mahkemelerin asla kendilerini kurtaramıyacakları kusurlarına rağmen, yeni bir devletin temellerini sağlamlaştırmak, çöküntüden kurtarmak amacını güdüyordu.
Bugün, Cumhuriyet H. P. ni o bir tedbirle tehdid etmek aynı gerekçe ile savunulamaz, çünkü C.H.P.si bu devleti kurmuş ve muhalefette bile bu devletin sorumluluğunu omuzlarında duymuş bir partiye karşı bir takım «siyasî mahkeme» tertipleriyle tedbir almağa kalkışmak, devletin temellerini sağlamlaştırmak isteğine yorulamaz, olsa olsa devletin temellerine yönelmiş bir yıkıcı hareket sayılabilir.
Cumhuriyet ilânından sonraki ilk 7 yıl içinde C.H.P.nin kendi teşebbüsüyle iki defa girişilen çok partili rejim denemesinden vaz geçilmesine, muhalefetin bunu, Cumhuriyet esaslarını yıkmak, Devrim hareketini durdurmak için fırsat bilmesi sebep olmuştu.
17 yıl önce, gene C.H.P.nin kendi teşebbüsüyle açılan üçüncü çok partili rejim devresinde ise, Cumhuriyet esaslarına aykırı hareket eden, Devrim hareketine karşı gelen, Demokrat Parti olmuştur. Bu gün muhalefette olan C.H.P. si ise, iktidardaki D.P. ye karşı, şu son 7 buçuk yılın her günü, Cumhuriyet esaslarının, Devrim hareketinin koruyuculuğunu yapmıştır.
Bu durumda, iktidardaki D.P., şimdi, çok partili rejime son vermek için, muhalefetin bu rejimden Devrim hareketini durdurma yolunda faydalanmağa çalıştığı gerekçesini de öne sürebilecek durumda değildir.
Aynı şekilde bugün, millî bütünlüğümüze karşı yönelen bütün teşebbüslerde, Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra olduğu gibi muhalefetten değil, ancak, iktidardaki Demokrat Partiden gelmektedir. Dinî azınlıklar arasında «cemaat» şuurunu yeniden uyandırmağa çalışan da, bilhassa Doğu bölgesinde, şimdi tarihe karışmış sun'î milliyet ayrılıklarını körükleyen de, iktidardaki Demokrat Partidir.
İki devir arasındaki bu ayrılıklar göz önünde tutulmakla ortaya çıkan gerçek şudur: Atatürk'ün sağlığında çok partili demokratik hayatın devamını güçleştiren Cumhuriyet esaslarını ve Devrimi tehdid edici cereyanlardan muhalefet veya muhalefeti vasıta olarak kullanan mürtecî veya ayrılıkçı unsurlar sorumluydu. Bugünse Cumhuriyet esaslarına ve Devrime karşı bütün cereyanlardan en başta, iktidardaki Demokratik Parti sorumludur.
Onun için, muhalefete karşı Atatürk devrinde alınan tedbirleri, şimdi, D.P.nin, muhalefete, hem de Atatürk'ün kurmuş olduğu bir muhalefet partisine karşı almağı düşündüğü tedbirlere örnek olarak göstermek istemesi, memleketimizde olsun, dünyada olsun halkoyunu tatmin edemiyeceği gibi, iyiniyete, vatanseverliğe de yorulamıyacaktır.
İki devir arasındaki fark
BÜLENT ECEVİT
Demokrat parti liderleri, iktidarda kalabilmek için tek çare olarak artık, demokrasiye bütün bütün son vermeyi düşünüyorlar. Daha genel seçimlerden önce bu düşünceyi mümkün olan açıklıkla ortaya vurmuş, Demokrat Parti Genel İdare Kurulu adına Eylül başlarında gazetelere yollanan bir sözde tekzip mektubu ile diktatörlük rejimini savunmuşlardı.
27 Ekimde, çıkarılan bütün engellere rağmen, seçmen çoğunluğunun muhalefeti desdeklediğini belirtmek imkânını bulması Demokrat Parti liderlerini diktatörlük yolundan geri dönmeğe ikna edecek yerde, tersine, bu yolda hızla ilerlemek, diktatörlüğü, önce kendi Meclis Gruplarına, sonra da millete bir emri vaki olarak kabul ettirmek lüzûmuna inandırmıştır.
Bu kararlarını kendi kendilerine ve çevrelerine haklı gösterebilmek için, şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin tek parti olarak memleketi idare ettiği devreyi örnek göstermeğe, daha pek yakın zamana kadar en sert bir dille hücûm ettikleri o devreyi adetâ savunmağa başlamışlardır.
Meselâ, "Takriri Sükûn Kanunu", "İstiklâl Mahkemesi" gibi, yeni bir devletin kuruluş devresine mahsus olağanüstü tedbirler hakkında son zamanlarda kullandıkları dil, benzeri tedbirlere yeniden başvurabilmek için zemin hazırlama gayretlerini belli etmektedir.
İkinci dünya savaşından önce, çok partili hayata geçmek için girişilen iki teşebbüsün başarısızlığını, bu defa da çok partili hayata son verebilmek için bir delil olarak kullanmağa hazırlandıkları açıkça görülmektedir.
Gene Cumhuriyetin kuruluş devresinde, ya yeni idare tarzına ya da millî bütünlüğümüze karşı yönelmiş bazı isyan hareketleri karşısında baş vurulan meşru tedbirleri, şimdi, bazı idarî [...] partizanca hareketleri karşısında hoşnutsuzluğunu belli eden yurttaşlara karşı almak istedikleri tedbirlere örnek diye göstermektedirler.
Fakat, diktatörlük yolunda kendilerini bu gibi örneklerle savunmağa, haklı veya mazur göstermeğe çalışmaları boşuna gayrettir. Bugünkü şartlarla, Cumhuriyetin kuruluş devresindeki şartlar arasında en ufak bir blnzerlik kalmamıştır.
İstiklâl mahkemesi, bu türlü siyasî mahkemelerin asla kendilerini kurtaramıyacakları kusurlarına rağmen, yeni bir devletin temellerini sağlamlaştırmak, çöküntüden kurtarmak amacını güdüyordu.
Bugün, Cumhuriyet H. P. ni o bir tedbirle tehdid etmek aynı gerekçe ile savunulamaz, çünkü C.H.P.si bu devleti kurmuş ve muhalefette bile bu devletin sorumluluğunu omuzlarında duymuş bir partiye karşı bir takım «siyasî mahkeme» tertipleriyle tedbir almağa kalkışmak, devletin temellerini sağlamlaştırmak isteğine yorulamaz, olsa olsa devletin temellerine yönelmiş bir yıkıcı hareket sayılabilir.
Cumhuriyet ilânından sonraki ilk 7 yıl içinde C.H.P.nin kendi teşebbüsüyle iki defa girişilen çok partili rejim denemesinden vaz geçilmesine, muhalefetin bunu, Cumhuriyet esaslarını yıkmak, Devrim hareketini durdurmak için fırsat bilmesi sebep olmuştu.
17 yıl önce, gene C.H.P.nin kendi teşebbüsüyle açılan üçüncü çok partili rejim devresinde ise, Cumhuriyet esaslarına aykırı hareket eden, Devrim hareketine karşı gelen, Demokrat Parti olmuştur. Bu gün muhalefette olan C.H.P. si ise, iktidardaki D.P. ye karşı, şu son 7 buçuk yılın her günü, Cumhuriyet esaslarının, Devrim hareketinin koruyuculuğunu yapmıştır.
Bu durumda, iktidardaki D.P., şimdi, çok partili rejime son vermek için, muhalefetin bu rejimden Devrim hareketini durdurma yolunda faydalanmağa çalıştığı gerekçesini de öne sürebilecek durumda değildir.
Aynı şekilde bugün, millî bütünlüğümüze karşı yönelen bütün teşebbüslerde, Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra olduğu gibi muhalefetten değil, ancak, iktidardaki Demokrat Partiden gelmektedir. Dinî azınlıklar arasında «cemaat» şuurunu yeniden uyandırmağa çalışan da, bilhassa Doğu bölgesinde, şimdi tarihe karışmış sun'î milliyet ayrılıklarını körükleyen de, iktidardaki Demokrat Partidir.
İki devir arasındaki bu ayrılıklar göz önünde tutulmakla ortaya çıkan gerçek şudur: Atatürk'ün sağlığında çok partili demokratik hayatın devamını güçleştiren Cumhuriyet esaslarını ve Devrimi tehdid edici cereyanlardan muhalefet veya muhalefeti vasıta olarak kullanan mürtecî veya ayrılıkçı unsurlar sorumluydu. Bugünse Cumhuriyet esaslarına ve Devrime karşı bütün cereyanlardan en başta, iktidardaki Demokratik Parti sorumludur.
Onun için, muhalefete karşı Atatürk devrinde alınan tedbirleri, şimdi, D.P.nin, muhalefete, hem de Atatürk'ün kurmuş olduğu bir muhalefet partisine karşı almağı düşündüğü tedbirlere örnek olarak göstermek istemesi, memleketimizde olsun, dünyada olsun halkoyunu tatmin edemiyeceği gibi, iyiniyete, vatanseverliğe de yorulamıyacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“İki Devir Arasındaki Fark,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/59 ulaşıldı.