Ankara'nın İki Eksiği: Sanat Akademi ve Müzesi
Title:
Ankara'nın İki Eksiği: Sanat Akademi ve Müzesi
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1956-04-24
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Ankara'nın iki eksiği:
Sanat Akademi ve Müzesi...
Tarihî kalesi dışında modern bir şehir olarak temelleri atıldığı zaman, Ankara, çağımızın bütün «sun'i» başkentleri gibi cansız bir bürokrasi merkezi, adeta geniş bir devlet dairesi olup kalacağa benzerdi. O kadar ki Cumhuriyetin ilk yıllarında yabancı misyonlar Ankara'nın başkentlaiğini bile ciddiye almamış, elçiliklerini İstanbul'dan Ankara'ya taşımağa uzun zaman lüzum görmemişlerdi. Daha birkaç yıl önceye kadar yabancı gazete muhabirleri karargâhlarını İstanbul'da kurarlardı.
Fakat Ankara'nın bir «büyük şehir», bir gerçek başkent olma istidadı günden güne kendini daha çok belli etmektedir. 1955 sayımı, kısa zamanda nüfusunun yarım milyona vardığını göstermiştir. Gerçi, nüfusu, ne kadar artarsa artsın, Ankara'nın bir ticaret ve endüstri merkezi olabilme şansı hâlâ zayıf görünür ama, şüphe yok ki bu genç başkent, şimdiden, Türkiye'nin kültür merkezi durumuna gelmiştir. Tiyatro ve Batı musikîsi alanlarında Ankara artık en canlı şehrimizdir. Günlük basının merkezî hâlâ İstanbul olmakla beraber halkoyu üzerinde etkisi gitgide günlük gazetelerinkini aşan siyaset ve fikir yayınları, birkaç yıdanberi, Ankara'da doğup toplanmakta; İstanbu'un karmaşık hayatı içinde eriyip giden aydınlar, Ankara'da varlıklarını daha iyi duyurabilmektedirler.
Çağımızda, Washington dahil başka hiçbir «sunîî» başkente nasip olmamış böyle bir gelişme, tesadüflere verilemez. Ankara'nın, kısa zamanda Türkiye'nin siyasal olduğu kadar kültürel merkezi haline de gelebilmesini, Cumhuriyet idaresinin temelinde bulunan ve
bütün sosyal ve kültürel hayatımızı kavrıyan devrim hareketinin burada üslendirilmiş olmasına borçludur.
Taassubun baskısından Cumhuriyetle beraber kurtulup özgürlüğüne kavuşan resim ve heykel sanatı da bu devrim hareketinden ayrı düşünülemez. Öyle iken, Devlet, Ankara'nın bir resim ve heykel sanatı merkezi haline gelebilmesi için bugüne kadar hemen hiç bir şey yapmamıştır. Eğer şimdi Ankara'da bu sanatın gelişmesine, bu sanatla uğraşanların geçinip yaşıyabilmelerine elverişli - hattâ belki İstanbul'dakinden daha elverişli - bir hava varsa, bu havayı Ankara'nın aydınlar çevresi kendiliğinden yaratmıştır.
Böyle bir havanın zorlanmaksızın ortaya çıkmış bulunduğu yarım milyon nüfuslu bir kültür merkezinde artık bir sanat müzesiyle bir güzel sanatlar akademisi için vakit çoktan gelmiş sayılmalıdır. Türkiye'de hâlâ İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinden başka bir güzel sanatlar eğitimi müessesesi yoktur; o da, bundan 82 yıl önce, Osmanlı devrinde kurulmuştur.
Şimdiden Ankara'ya yerleşmiş ressamlar bile, burada kurulacak bir güzel sanatlar akademisinin başlangıçtaki öğretim kadrosunu doldurmağa yetebilir.
Eğer Millî Eğitim Bakanlığının böyle bir teşebbüse ayıracak parası yoksa, belki de, memleket kültürüne hizmet edebilmek için son yıllarda birçok fedakârlıklara katlanan bankalarımızdan biri buna önayak olabilir.
Bizden ancak hatırlatması... Umarız ki Ankara'da bir akademi ve müze ihtiyacının elle tutulur hale gelmesinde büyük rolü olan ressamlarımız da artık bu işin ardına düşsünler!
Bülent ECEVİT
Ankara'nın iki eksiği:
Sanat Akademi ve Müzesi...
Tarihî kalesi dışında modern bir şehir olarak temelleri atıldığı zaman, Ankara, çağımızın bütün «sun'i» başkentleri gibi cansız bir bürokrasi merkezi, adeta geniş bir devlet dairesi olup kalacağa benzerdi. O kadar ki Cumhuriyetin ilk yıllarında yabancı misyonlar Ankara'nın başkentlaiğini bile ciddiye almamış, elçiliklerini İstanbul'dan Ankara'ya taşımağa uzun zaman lüzum görmemişlerdi. Daha birkaç yıl önceye kadar yabancı gazete muhabirleri karargâhlarını İstanbul'da kurarlardı.
Fakat Ankara'nın bir «büyük şehir», bir gerçek başkent olma istidadı günden güne kendini daha çok belli etmektedir. 1955 sayımı, kısa zamanda nüfusunun yarım milyona vardığını göstermiştir. Gerçi, nüfusu, ne kadar artarsa artsın, Ankara'nın bir ticaret ve endüstri merkezi olabilme şansı hâlâ zayıf görünür ama, şüphe yok ki bu genç başkent, şimdiden, Türkiye'nin kültür merkezi durumuna gelmiştir. Tiyatro ve Batı musikîsi alanlarında Ankara artık en canlı şehrimizdir. Günlük basının merkezî hâlâ İstanbul olmakla beraber halkoyu üzerinde etkisi gitgide günlük gazetelerinkini aşan siyaset ve fikir yayınları, birkaç yıdanberi, Ankara'da doğup toplanmakta; İstanbu'un karmaşık hayatı içinde eriyip giden aydınlar, Ankara'da varlıklarını daha iyi duyurabilmektedirler.
Çağımızda, Washington dahil başka hiçbir «sunîî» başkente nasip olmamış böyle bir gelişme, tesadüflere verilemez. Ankara'nın, kısa zamanda Türkiye'nin siyasal olduğu kadar kültürel merkezi haline de gelebilmesini, Cumhuriyet idaresinin temelinde bulunan ve
bütün sosyal ve kültürel hayatımızı kavrıyan devrim hareketinin burada üslendirilmiş olmasına borçludur.
Taassubun baskısından Cumhuriyetle beraber kurtulup özgürlüğüne kavuşan resim ve heykel sanatı da bu devrim hareketinden ayrı düşünülemez. Öyle iken, Devlet, Ankara'nın bir resim ve heykel sanatı merkezi haline gelebilmesi için bugüne kadar hemen hiç bir şey yapmamıştır. Eğer şimdi Ankara'da bu sanatın gelişmesine, bu sanatla uğraşanların geçinip yaşıyabilmelerine elverişli - hattâ belki İstanbul'dakinden daha elverişli - bir hava varsa, bu havayı Ankara'nın aydınlar çevresi kendiliğinden yaratmıştır.
Böyle bir havanın zorlanmaksızın ortaya çıkmış bulunduğu yarım milyon nüfuslu bir kültür merkezinde artık bir sanat müzesiyle bir güzel sanatlar akademisi için vakit çoktan gelmiş sayılmalıdır. Türkiye'de hâlâ İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinden başka bir güzel sanatlar eğitimi müessesesi yoktur; o da, bundan 82 yıl önce, Osmanlı devrinde kurulmuştur.
Şimdiden Ankara'ya yerleşmiş ressamlar bile, burada kurulacak bir güzel sanatlar akademisinin başlangıçtaki öğretim kadrosunu doldurmağa yetebilir.
Eğer Millî Eğitim Bakanlığının böyle bir teşebbüse ayıracak parası yoksa, belki de, memleket kültürüne hizmet edebilmek için son yıllarda birçok fedakârlıklara katlanan bankalarımızdan biri buna önayak olabilir.
Bizden ancak hatırlatması... Umarız ki Ankara'da bir akademi ve müze ihtiyacının elle tutulur hale gelmesinde büyük rolü olan ressamlarımız da artık bu işin ardına düşsünler!
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Ankara'nın İki Eksiği: Sanat Akademi ve Müzesi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 24, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/597.