Başbakan ve Komünizm
Başlık:
Başbakan ve Komünizm
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-04-14
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Başbakan ve komünizm
Kanunlar, 6/7 Eylül gecesi İstanbul ve İzmir zabıta kuvvetlerinin, nümayişçilere ve tahripçilere müdahale etmesini, vatandaşları ve yabancıları tecavüzden korumasını gerektirirdi. Fakat zabıta kuvvetleri o gece, en yüksek mevkilerdeki devlet adamlarımızın gözleri önünde, müessir bir müdahaleden itina ile kaçındılar. Sonra Başbakan, Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, zabıta kuvvetlerinin bu ihmalciliğini, bir vatanseverlik tezahürü gibi göstererek övdü.
Kanunlar, muhalefet partilerinin, belirli nizam ve kaidelere uymak şartile miting yapmasına, bu mitinglerde, suç sınırları içine giren sözler söylememek şartile, Hükümeti tenkid etmesine izin verir. Son aylar içinde savcılar ve zabıta kuvvetleri, bu mitinglere yersiz ve yolsuz müdahalelerden kaçınmağa dikkat ederek, muhalefet partilerine, meşru haklarını kullanma imkânını verdiler.
Aynı Başbakan, zabıta kuvvetlerinin kanunlara ve siyasi haklara gösterdiği bu saygıyı affedilmez bir ihmalcilik gibi göstererek şiddetle tenkid edip, bundan böyle muhalefet partilerini bu gibi meşru haklarını kullanmaktan men etmeleri için onlara açık talimat verdi.
Bir Başbakan ki zabıta kuvvetlerini, kanunsuz hareketlerde bulundukları zaman Meclis kürsüsünden takdir, kanuna uygun hareteklerde bulundukları zamansa halk huzurunda tekdir eder, artık o başbakana güven beslemek elde midir?
6/7 Eylül Hâdiselerinden kimi sorumlu tutacağını bilemiyen Başbakan, ilkin ısrarla «Komünistler sorumludur» demeyi denedi. Tahkikatı yürütmekle görevlendirilen Sıkı Yönetim Komutanı, iş başına geldiğinin ertesi günü gazetelere verdiği gizli talimatta, hâdiselerden komünistlerin sorumlu olduğunun her vesile ile belirtilmesini istedi.
Fakat sonra görüldü ki komünizme karşı en sağlam bir kale olarak biline gelmiş Türkiye'de Komünistlerin bu derece teşkilâtlı ve kuvvetli olduklarının en yetkili ağızlardan açıklanması dış itibarımızı temelinden sarsıyor, onun üzerine aynı Başbakan, iktidar partisinin bir Meclis Grupu toplantısında, 6/7 Eylül hâdiselerinden komünistlerin sorumlu olduğunu tekrarlamak gayretkeşliğini gösteren bir D. P. li milletvekilini susturup kürsüden indirdi, böyle bir iddianın asılsız olduğunu ısrarla belirtti.
Şimdi de görüyoruz ki aynı Başbakan, muhalefet partilerini faaliyetten men edip demokratik düzeni sona erdirmek için bahane olarak, gene komünistlerden medet ummaktadır: Gaziantep konuşmasında Başbakan, «bir takım komünist birliklerinin cesaretlenerek harekete geçmek hazırlıklarında oldukları» nı millete ve bütün dünya efkârına fütursuzca ilân etmiştir.
Türkiye'de komünizm, 6 yıllık Demokrat Parti iktidarı sırasında böylesine kuvvetlenip teşkilâtlanmak fırsatını bulabilmiş midir, bilmiyoruz? Fakat eğer bugün memlekette Başbakanın bahsettiği kadar ciddî bir komünist tehlikesi gerçekten varsa, «bir takım komünist birlikleri» gerçekten «harekete geçmek» üzere hazır bekliyorlarsa, buna hiç de şaşılmaz.
Çünkü, zabıta kuvvetleri vazifesini ihmal ettiği zaman takdir, vazifesini ifa ettiği zaman tekdir edilebilen bir memlekette, gayrı meşru siyasi hareketlerin Meclis kürsüsünde tebcil, meşru siyasi çalışmalarınsa halk huzurunda telin edilebildiği bir memlekette, artık, şaşılabilecek hiç bir şey kalmamış, o memleket, gayrı meşru faaliyet imkânını arayan kuvvetler için en elverişli bir zemin haline gelmiş demektir.
Bülent ECEVİT
Başbakan ve komünizm
Kanunlar, 6/7 Eylül gecesi İstanbul ve İzmir zabıta kuvvetlerinin, nümayişçilere ve tahripçilere müdahale etmesini, vatandaşları ve yabancıları tecavüzden korumasını gerektirirdi. Fakat zabıta kuvvetleri o gece, en yüksek mevkilerdeki devlet adamlarımızın gözleri önünde, müessir bir müdahaleden itina ile kaçındılar. Sonra Başbakan, Büyük Millet Meclisi kürsüsünde, zabıta kuvvetlerinin bu ihmalciliğini, bir vatanseverlik tezahürü gibi göstererek övdü.
Kanunlar, muhalefet partilerinin, belirli nizam ve kaidelere uymak şartile miting yapmasına, bu mitinglerde, suç sınırları içine giren sözler söylememek şartile, Hükümeti tenkid etmesine izin verir. Son aylar içinde savcılar ve zabıta kuvvetleri, bu mitinglere yersiz ve yolsuz müdahalelerden kaçınmağa dikkat ederek, muhalefet partilerine, meşru haklarını kullanma imkânını verdiler.
Aynı Başbakan, zabıta kuvvetlerinin kanunlara ve siyasi haklara gösterdiği bu saygıyı affedilmez bir ihmalcilik gibi göstererek şiddetle tenkid edip, bundan böyle muhalefet partilerini bu gibi meşru haklarını kullanmaktan men etmeleri için onlara açık talimat verdi.
Bir Başbakan ki zabıta kuvvetlerini, kanunsuz hareketlerde bulundukları zaman Meclis kürsüsünden takdir, kanuna uygun hareteklerde bulundukları zamansa halk huzurunda tekdir eder, artık o başbakana güven beslemek elde midir?
6/7 Eylül Hâdiselerinden kimi sorumlu tutacağını bilemiyen Başbakan, ilkin ısrarla «Komünistler sorumludur» demeyi denedi. Tahkikatı yürütmekle görevlendirilen Sıkı Yönetim Komutanı, iş başına geldiğinin ertesi günü gazetelere verdiği gizli talimatta, hâdiselerden komünistlerin sorumlu olduğunun her vesile ile belirtilmesini istedi.
Fakat sonra görüldü ki komünizme karşı en sağlam bir kale olarak biline gelmiş Türkiye'de Komünistlerin bu derece teşkilâtlı ve kuvvetli olduklarının en yetkili ağızlardan açıklanması dış itibarımızı temelinden sarsıyor, onun üzerine aynı Başbakan, iktidar partisinin bir Meclis Grupu toplantısında, 6/7 Eylül hâdiselerinden komünistlerin sorumlu olduğunu tekrarlamak gayretkeşliğini gösteren bir D. P. li milletvekilini susturup kürsüden indirdi, böyle bir iddianın asılsız olduğunu ısrarla belirtti.
Şimdi de görüyoruz ki aynı Başbakan, muhalefet partilerini faaliyetten men edip demokratik düzeni sona erdirmek için bahane olarak, gene komünistlerden medet ummaktadır: Gaziantep konuşmasında Başbakan, «bir takım komünist birliklerinin cesaretlenerek harekete geçmek hazırlıklarında oldukları» nı millete ve bütün dünya efkârına fütursuzca ilân etmiştir.
Türkiye'de komünizm, 6 yıllık Demokrat Parti iktidarı sırasında böylesine kuvvetlenip teşkilâtlanmak fırsatını bulabilmiş midir, bilmiyoruz? Fakat eğer bugün memlekette Başbakanın bahsettiği kadar ciddî bir komünist tehlikesi gerçekten varsa, «bir takım komünist birlikleri» gerçekten «harekete geçmek» üzere hazır bekliyorlarsa, buna hiç de şaşılmaz.
Çünkü, zabıta kuvvetleri vazifesini ihmal ettiği zaman takdir, vazifesini ifa ettiği zaman tekdir edilebilen bir memlekette, gayrı meşru siyasi hareketlerin Meclis kürsüsünde tebcil, meşru siyasi çalışmalarınsa halk huzurunda telin edilebildiği bir memlekette, artık, şaşılabilecek hiç bir şey kalmamış, o memleket, gayrı meşru faaliyet imkânını arayan kuvvetler için en elverişli bir zemin haline gelmiş demektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Başbakan ve Komünizm,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/589 ulaşıldı.