Menderes Geldi!
Başlık:
Menderes Geldi!
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-04-01
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Menderes geldi!
Bay Adnan Menderes birkaç gün için yurt dışına çıkar çıkmaz partilerarası mücadeleye hâkim olan efendilik, ağırbaşlılık, şimdi yerini gene sinirliliğe, huzursuzluğa bırakıyor.
Başbakanın yurda dönmesiyle beraber iktidar sözcüsü gazetede muhalefete yöneltilen tehditler, evvelki gün Zonguldak'ta bizzat Başbakan tarafından tekrarlandı.
İktidardakilere küfür ve hakaret etmek devleti yıkmağa çalışmak, veya «memleket ufuklarını ihtilâl naralariyle çınlatmak» gibi suçların hiçbir gerçek demokraside rastlanamıyacak kadar ağır suçları bulunan bir memlekette, bir başbakan, muhaliflerine, haklarında bir soruşturma bile açılmış olmadığı halde, bu suçları yüklemekten çekinmezse, o memleket halkı huzura kavuşabilir mi, rejim buhranından kurtulabilir mi?
Bay Adnan Menderes, dördüncü Menderes Hükümeti programının rejimle ilgili vaitlerini tutabilecek, rejim yolunda memleketi hiç değilse devraldığı noktanın yakınlarına getirebilecek bir başbakan olmadığını, Zonguldak konuşmasiyle bir kere daha ispat etmiştir.
Bir başbakanın kendinde muhalefeti tehdit etme yetkisini görebilmesi, o muhalefetin, gerçek bir demokratik denetlemeyi başarabilmek için gerekli huzur ve güvenlik şartlarından ne derece yoksun olduğunu; bağımsız basını açıktan açığa yalancılıkla suçlandırabilmesi, o basının teminatlı bir hürriyete ne kadar muhtaç olduğunu göstermeğe yeter.
Diktafonlu savcıların bile dâva etmeğe sebep görmedikleri tenkidçilere, mevkîinin sağladığı masuniyete sığınarak, kanunların en ağır suç saydığı fiilleri isnat etmek, eğer «yalancılık» değilse, memlekette «anarşiye yol açma» nın tâ kendisi değil de nedir? Oysa ki «yalancı» lığı da, «memlekette anarşiye yol açma» yı da Bay Adnan Menderes, ancak kendi tenkidcilerine yüklemek ister.
Bay Adnan Menderes'in «tedavi etmek mecburiyeti» nin hissettiği «buhran», baştan aşağı kendi yarattığı bir buhrandır.
Birkaç günlük bir yokluktan sonra halkın huzuruna çıkıp tâ «beni göreceğiniz gelmiş olduğunu müşahede etmekteyim» demesi, kendisinin bir hüsnü kuruntusundan başka bir şey olamaz.
Şahsî menfaatleri yüzünden Bay Adnan Menderes'e bağlı kalanlar dışında, onu «göreceği gelmiş» tek bir Türk vatandaşı düşünülemez artık. Kendi kendine saygısı olan hiçbir Türk vatandaşının huzursuzluğu, baskı tehditlerini, ve iki gün önce Zonguldak'ta gördüğü kadar ağır sözleri «göreceği» gelmez.
Bülent ECEVİT
DÜZELTME
Bu köşede dün yayınlanan İngiliz Parlâmentosun da siyasetimizin bir tarifi başlıklı yazının bir cümlesi çıkmamıştır. En son paragraftan bir önce gelen bu cümle şöyledir:
«Yunanistan'ın da Türkiye'nin de en büyük hatası, kendilerini ilgilendiren bir meselede takibedecekleri siyaseti kendi başlarına ve kendi aralarında çizmeğe çalışacak yerde, büyük devletlerin bu bölgedeki birçok girift meseleleri kavrıyan siyasetine kapılmış olmalarıdır.»
Menderes geldi!
Bay Adnan Menderes birkaç gün için yurt dışına çıkar çıkmaz partilerarası mücadeleye hâkim olan efendilik, ağırbaşlılık, şimdi yerini gene sinirliliğe, huzursuzluğa bırakıyor.
Başbakanın yurda dönmesiyle beraber iktidar sözcüsü gazetede muhalefete yöneltilen tehditler, evvelki gün Zonguldak'ta bizzat Başbakan tarafından tekrarlandı.
İktidardakilere küfür ve hakaret etmek devleti yıkmağa çalışmak, veya «memleket ufuklarını ihtilâl naralariyle çınlatmak» gibi suçların hiçbir gerçek demokraside rastlanamıyacak kadar ağır suçları bulunan bir memlekette, bir başbakan, muhaliflerine, haklarında bir soruşturma bile açılmış olmadığı halde, bu suçları yüklemekten çekinmezse, o memleket halkı huzura kavuşabilir mi, rejim buhranından kurtulabilir mi?
Bay Adnan Menderes, dördüncü Menderes Hükümeti programının rejimle ilgili vaitlerini tutabilecek, rejim yolunda memleketi hiç değilse devraldığı noktanın yakınlarına getirebilecek bir başbakan olmadığını, Zonguldak konuşmasiyle bir kere daha ispat etmiştir.
Bir başbakanın kendinde muhalefeti tehdit etme yetkisini görebilmesi, o muhalefetin, gerçek bir demokratik denetlemeyi başarabilmek için gerekli huzur ve güvenlik şartlarından ne derece yoksun olduğunu; bağımsız basını açıktan açığa yalancılıkla suçlandırabilmesi, o basının teminatlı bir hürriyete ne kadar muhtaç olduğunu göstermeğe yeter.
Diktafonlu savcıların bile dâva etmeğe sebep görmedikleri tenkidçilere, mevkîinin sağladığı masuniyete sığınarak, kanunların en ağır suç saydığı fiilleri isnat etmek, eğer «yalancılık» değilse, memlekette «anarşiye yol açma» nın tâ kendisi değil de nedir? Oysa ki «yalancı» lığı da, «memlekette anarşiye yol açma» yı da Bay Adnan Menderes, ancak kendi tenkidcilerine yüklemek ister.
Bay Adnan Menderes'in «tedavi etmek mecburiyeti» nin hissettiği «buhran», baştan aşağı kendi yarattığı bir buhrandır.
Birkaç günlük bir yokluktan sonra halkın huzuruna çıkıp tâ «beni göreceğiniz gelmiş olduğunu müşahede etmekteyim» demesi, kendisinin bir hüsnü kuruntusundan başka bir şey olamaz.
Şahsî menfaatleri yüzünden Bay Adnan Menderes'e bağlı kalanlar dışında, onu «göreceği gelmiş» tek bir Türk vatandaşı düşünülemez artık. Kendi kendine saygısı olan hiçbir Türk vatandaşının huzursuzluğu, baskı tehditlerini, ve iki gün önce Zonguldak'ta gördüğü kadar ağır sözleri «göreceği» gelmez.
Bülent ECEVİT
DÜZELTME
Bu köşede dün yayınlanan İngiliz Parlâmentosun da siyasetimizin bir tarifi başlıklı yazının bir cümlesi çıkmamıştır. En son paragraftan bir önce gelen bu cümle şöyledir:
«Yunanistan'ın da Türkiye'nin de en büyük hatası, kendilerini ilgilendiren bir meselede takibedecekleri siyaseti kendi başlarına ve kendi aralarında çizmeğe çalışacak yerde, büyük devletlerin bu bölgedeki birçok girift meseleleri kavrıyan siyasetine kapılmış olmalarıdır.»
Koleksiyon
Alıntı
“Menderes Geldi!,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/579 ulaşıldı.