Köylü ve Radyo
Başlık:
Köylü ve Radyo
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-03-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/30
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Köylü ve radyo
ANADOLU'DA geziye çıkan bir yabancı diplomat, şehirlerden, kasabalardan uzak, yoksul bir köye uğramış. Biraz Türkçe bildiği için dereden tepeden konuşmak hevesile girdiği kahvede köylüler, lâfı kendi memleketindeki iç siyaset meselelerine getirip uzun uzadıya bunları tartışmışlar. Diplomat, Türk köylüsünün bir yabancı memleketteki siyasi durumu, partilerin adlarına, mezheplerine varıncaya kadar, bu kadar iyi bilmesine hayret ettiğini söylüyordu.
Anadolu'da dolaşıp da Türk köylüsüyle bir kahvede konuşma fırsatını bulmuş pek çok yabancı bu müşahede de brleşir. İç ve dış siyaset gelişmelerile Türk köylüsü kadar yakından ilgili köylü —veya şehir ve kasabalardan uzakta yaşıyan köylü muadili zümre— pek az memlekette bulunsa gerektir.
Ulaştırma imkânlarının bizdeki kadar az gelişmiş, gazete dağıtım sisteminin bizdeki kadar yetersiz, üstelik okur - yazar nispetinin de bizdeki kadar düşük olduğu bir memlekette, köylünün memleket ve dünya meselelerile bu kadar yakından ilgilenmesi bulunmaz nimettir.
Ama ne yazık ki devlet, demokrasinin gelişmesi için en elverişli zemin olan bu ilgiyi, bu ham madde halindeki merakı, işleyip değerlendirecek yerde, onu körletmek için elinden geleni yapıyor.
Haftanın bir - iki günü pazardan getirilecek birkaç eskimiş gazete ile, şehre inip dönenlerin getirecekleri kulaktan kapma haberler dışında, köylüye, yurtta ve dünyada olup bitenleri ulaştırabilecek tek vasıta radyodur; radyonun ajans bültenlerile haber yorumlarıdır. Fakat Devlet Radyosu artık köylünün haber ihtiyacını, yurtta ve dışarda olup bitenlere karşı merakını tatmin edemiyecek hâle gelmiştir. Bu Radyonun ajans bültenlerile haber yorumlarında çiğ ve sıkıcı bir propaganda edebiyatından başka bir şey duyulamaz olmuştur. Anadolu'nun gazete ulaşmayan yerlerinde, dünyada olup bitenleri öğrenebilmek için, yabancı radyoların Türkçe haber yayınlarını dinlemekten başka çare kalmamıştır.
Komşu memleketlerde bizim için hayatî sayılabilecek gelişmeler olurken, Türk Devlet Radyosunda 15 dakikalık bir ajans bülteninin yarısı B.M.M. Başkanı Refik Koraltan'ın Irak'taki bir istasyonda verdiği Osmanlıca edebî bir söyleve, veya Başbakan Adnan Menderes'i Yeşilköy Hava Alanında karşılıyan resmî şahsiyetlerin ünvan ve adlarına, vilâyetçe alana astırılan dövizlere ayrılır. Devlet büyükleri yurt içinde iseler, temel atma törenlerindeki propaganda konuşmalarile, şeker, çimento istatistiklerile doldurulan ajans bültenleri, demirperde gerisi radyolarının sıkıcı haber yayınlarından ayırdedilemez hâle gelir.
Oysa ki bunlardan çoğunun herhangi bir haber değeri yoktur. Koraltan'ın Irak'taki bir istasyonda verdiği söylevi, veya Yeşilköy Hava Alanında protokol gereğince Başbakanı karşılıyan zevatın ünvan ve adlarını merak edecek, bunları öğrenmekle dünya bilgisini genişlettiğine inanacak, aklı başında tek bir Türk vatandaşı tasavvur edilemez.
Radyonun, hele Türkiye gibi birçok köylerine gazete ulaşmayan bir memleketteki Devlet Radyosunun, başlıca görevi, memlekette ve dünyada olup biten önemli olaylardan halkı saati saatine haberdar etmektir. Köylünün radyodan beklediği budur. Köylüye karşı, yurtta ve dünyada olup bitenlerle o kadar yakından ilgili Türk köylüsüne karşı, bu görevini ihmal eden bir Devlet Radyosunun hikmeti vücudu nedir?
Devlet Radyosunun ajans bültenleri, şehirlerdeki aydınlardan geçtik, köylüye lâyık hâle getirilmelidir.
Bülent ECEVİT
Köylü ve radyo
ANADOLU'DA geziye çıkan bir yabancı diplomat, şehirlerden, kasabalardan uzak, yoksul bir köye uğramış. Biraz Türkçe bildiği için dereden tepeden konuşmak hevesile girdiği kahvede köylüler, lâfı kendi memleketindeki iç siyaset meselelerine getirip uzun uzadıya bunları tartışmışlar. Diplomat, Türk köylüsünün bir yabancı memleketteki siyasi durumu, partilerin adlarına, mezheplerine varıncaya kadar, bu kadar iyi bilmesine hayret ettiğini söylüyordu.
Anadolu'da dolaşıp da Türk köylüsüyle bir kahvede konuşma fırsatını bulmuş pek çok yabancı bu müşahede de brleşir. İç ve dış siyaset gelişmelerile Türk köylüsü kadar yakından ilgili köylü —veya şehir ve kasabalardan uzakta yaşıyan köylü muadili zümre— pek az memlekette bulunsa gerektir.
Ulaştırma imkânlarının bizdeki kadar az gelişmiş, gazete dağıtım sisteminin bizdeki kadar yetersiz, üstelik okur - yazar nispetinin de bizdeki kadar düşük olduğu bir memlekette, köylünün memleket ve dünya meselelerile bu kadar yakından ilgilenmesi bulunmaz nimettir.
Ama ne yazık ki devlet, demokrasinin gelişmesi için en elverişli zemin olan bu ilgiyi, bu ham madde halindeki merakı, işleyip değerlendirecek yerde, onu körletmek için elinden geleni yapıyor.
Haftanın bir - iki günü pazardan getirilecek birkaç eskimiş gazete ile, şehre inip dönenlerin getirecekleri kulaktan kapma haberler dışında, köylüye, yurtta ve dünyada olup bitenleri ulaştırabilecek tek vasıta radyodur; radyonun ajans bültenlerile haber yorumlarıdır. Fakat Devlet Radyosu artık köylünün haber ihtiyacını, yurtta ve dışarda olup bitenlere karşı merakını tatmin edemiyecek hâle gelmiştir. Bu Radyonun ajans bültenlerile haber yorumlarında çiğ ve sıkıcı bir propaganda edebiyatından başka bir şey duyulamaz olmuştur. Anadolu'nun gazete ulaşmayan yerlerinde, dünyada olup bitenleri öğrenebilmek için, yabancı radyoların Türkçe haber yayınlarını dinlemekten başka çare kalmamıştır.
Komşu memleketlerde bizim için hayatî sayılabilecek gelişmeler olurken, Türk Devlet Radyosunda 15 dakikalık bir ajans bülteninin yarısı B.M.M. Başkanı Refik Koraltan'ın Irak'taki bir istasyonda verdiği Osmanlıca edebî bir söyleve, veya Başbakan Adnan Menderes'i Yeşilköy Hava Alanında karşılıyan resmî şahsiyetlerin ünvan ve adlarına, vilâyetçe alana astırılan dövizlere ayrılır. Devlet büyükleri yurt içinde iseler, temel atma törenlerindeki propaganda konuşmalarile, şeker, çimento istatistiklerile doldurulan ajans bültenleri, demirperde gerisi radyolarının sıkıcı haber yayınlarından ayırdedilemez hâle gelir.
Oysa ki bunlardan çoğunun herhangi bir haber değeri yoktur. Koraltan'ın Irak'taki bir istasyonda verdiği söylevi, veya Yeşilköy Hava Alanında protokol gereğince Başbakanı karşılıyan zevatın ünvan ve adlarını merak edecek, bunları öğrenmekle dünya bilgisini genişlettiğine inanacak, aklı başında tek bir Türk vatandaşı tasavvur edilemez.
Radyonun, hele Türkiye gibi birçok köylerine gazete ulaşmayan bir memleketteki Devlet Radyosunun, başlıca görevi, memlekette ve dünyada olup biten önemli olaylardan halkı saati saatine haberdar etmektir. Köylünün radyodan beklediği budur. Köylüye karşı, yurtta ve dünyada olup bitenlerle o kadar yakından ilgili Türk köylüsüne karşı, bu görevini ihmal eden bir Devlet Radyosunun hikmeti vücudu nedir?
Devlet Radyosunun ajans bültenleri, şehirlerdeki aydınlardan geçtik, köylüye lâyık hâle getirilmelidir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Köylü ve Radyo,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/575 ulaşıldı.