Orta Doğu'daki Siyasetimiz

Başlık: 
Orta Doğu'daki Siyasetimiz 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-03-16 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/30 
Metin: 
Günün IŞIĞINDA

ORTADOĞUDAKl SİYASETİMİZ

İngiltere ile Amerika Ortadoğu için daha kendi aralarında bile bir anlaşma zemini bulmaktan o kadar uzaktırlar ki, bugün bir yanda İngiliz bir yanda Amerikan yardımile elde edilen silâhlar birbirini tehdit eder duruma gelmişlerdir. Ürdün topraklarında İngiliz Sterlingi ile Amerikan doları birbirine karşı siyasî entrikalar çevirmektedir.

Aralarında anlaşmak şöyle dursun, bu iki memleket Ortadoğu'da kendi başlarına güttükleri siyasetin bile iki adım ötesini düşünemiyecek kadar çıkmaza düşmüş görünmektedirler. Öyle ki gün gelebilir, İsrail sınırlarında Amerikan tanklarının karşısına Amerikan tankları İngiliz toplarının karşısına İngiliz topları çıkabilir.

Ortadoğu'da durum bu iken Cumhurbaşkanımız Ürdün'deki Arap Lejiyonuna (hem de İngiliz parasile yaşıyan ve İngiliz komutası altında bulunan Arap Lejyonuna) askerî yardım vadeder. Bağdat Paktı ile ilgili bir konferanstan sonra İngiliz Dışişleri Bakanı basına demeç vermeğe yetkili olmadığını söyleyip sustuğu hâlde, Türk Başbakanı kendi üzerine bu yetkiyi alır, ve Türkiye'nin artık Arap - İsrail meselesinde kesin cephe tutacağı yollu konuşmalar yapar. Amerika önce bizi Bağdat Paktına teşvik eder, sonra kendisi üye olmayacağını bildirir, «müşahit» göndermekle yetinir. İngiltere ise üye olup, sonra bu paktı kendi Ortadoğu siyasetinin mihveri yapmağa çalışır.

Türkiye bu pakta Mr. Dulles'in formüle ettiği «kuzey seddi» fikri gerçekleşsin diye mi önayak olmuştur, yoksa İngiletre Ürdün'deki nüfuzunu, Basra Körfezindeki petrol kuyularile irtibatını devam ettirebilsin diye mi?

Irak bu pakta Sovyet tehlikesinden korktuğu için mi girmiştir, yoksa rakibi olan bazı Arap memleketlerine karşı durumu kuvvetlensin diye mi?

Türkiye'nin Ürdün'ü Bağdat Paktına girmeğe ikna edebilmek için sarfettiği akıl almaz gayretler, bir Sovyet tecavüzüne karşı 20.000 kişilik Arap Lejyonunun yardımına muhtaç kaldığımız için miydi, yoksa bu bir tümenlik kuvveti İsrail'e karşı desteklemek için mi? Daha doğrusu, Ürdün Bağdat Paktın'a girse, Sovyet tehlikesini, Ortadoğu güvenliğini düşündüğü için mi girecekti, yoksa İsrail'e karşı kendini daha kuvvetli hissedebilmek için mi?

Hâdiselerin böyle soruları akla getirebilmesi bile, Ortadoğudaki siyasetimizin ne kadar garip ve kaygı verici bir tarzda idare edildiğini, dış siyasetimizde sorumlu devlet adamlarının Ortadoğu'da ne kadar gözleri bağlı hareket ettiklerini gösterir.

Sovyet silâhlı kuvvetlerinin Ortadoğu'ya inmelerini önlemek üzere Türkiye, Irak, İran ve Pakistan arasında müşterek askerî tebirler alınması, gerçek bir ihtiyacı karşılıyabilirdi. Fakat bu tedbirler hiç değilse Ortadoğu'daki girift siyasi ve ticari meseleler halledilme yoluna girinceye kadar, münhasıran askerî plânda tutulmak gerekirdi. Bu tedbirleri, İsrail - Arap anlaşmazlığının giderilmesi, Amerika ile İngiltere'nin Ortadoğu'daki ticarî menfaatlerînin korunması, bu menfaatler arasındaki çatışmanın uzlaştırılması, ve nihayet Arap memleketleri arasındaki aile entrikalarının tatlıya bağlanması gibi meselelerle karıştırmak, «kuzey seddi»nin muhtemel bir Sovyet tecavüzü karşısındaki askerî değerini zayıflatmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Son gelişmelerin ortaya çıkardığı bu gerçekler karşısında Türkiye Ortadoğu siyasetini, büyük hayallerden uzak bir görüşle yeniden ele almalıdır.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1956.03.16.jpg
1956.03.16_B.jpg
1956.03.16_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Orta Doğu'daki Siyasetimiz,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 27 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/565 ulaşıldı.