İşte, 'İklim"!..
Başlık:
İşte, 'İklim"!..
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-01-25
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/30
Metin:
Günün IŞIĞINDA
İŞTE «İKLİM»!..
Hürriyetin «verilmez» olduğunu Demokrat Parti iktidarı, hürriyetin «alınır» olduğunu ise Türk aydını ispat ettiler.
Bu çekişmenin sona ermek üzere olduğundan, Türk aydınının zafere ulaşıp hürriyetini kazanmak üzere olduğundan henüz şüphe edenler, Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübünün Pazartesi günü yaptığı toplantıda bulundularsa, artık bu şüpheyi içlerinden atmış olmalıdırlar.
İktidar önderi Bay Menderes'in daha yakın zamana kadar özler göründüğü demokrasinin Türkiye'de henüz gerçekleşememiş bir şartı olarak öne sürdüğü, fakat son aylarda artık sözünü bile etmeğe dilimin varmadığı «iklim», «demokrasi iklimi», işte, Pazartesi günü Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonunun havasında idi.
Bu toplantıda genç Tür üniversitelileri, profesör ve doçentlerinden sordukları sorularla, onları, hürriyet uğrunda, fikir ve üniversite bağımsızlığı uğrunda mücadeleye çağırdılar. Türk Üniversitesinin o gün kürsüde bulunan değerli profesör ve doçentleri ise, bu mücadeleye hazır olduklarinı, bu mücadelenin içinde olduklarını, zafere ulaşmadan mücadeleyi bırakmıyacaklarını, en karamsar zihinlerden bile tereddüdü silecek bir dille belirttiler.
23 Ocak 1956 günü Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Konferans Salonu, Türk tarihinde hür davranışlı insanların kendi işlerini ve memleket işlerini serbestçe tartıştıkları belki ilk gerçek «fikir meydanı» idi.
*
Bundan üç ay kadar önce bir Pazar günü, birkaç arkadaş, Başbakan Menderes'in Demokrat Parti Kongresindeki üç buçuk saatlik konuşmasını dinlemiş, kongre salonundan çıkıyorduk. İçimize bir karanlık, bir kâbus ağırlığı çökmüştü. Sıkıntılı, dertli idik.
Ama bütün bu karanlığa, bu kâbus ağırlığına, bu sıkıntı ve dertliliğe rağmen, hepimizin içinde, bizi bile şaşırtan bir inanç kıpırdanışı vardı. Bu sondur, son olmalıdır! diyorduk: Çünkü, memlekette bugün estirilmek istenen hava, artık yeni yetişen nesillerin teneffüs edemiyeceği bir havadır!..
Üç gün sonra inançla bu sütuna yazdığımız «Sonun başlangıcı» adlı bir yazıda da diyorduk ki,
«Bugün Türkiye'de Demokrat Parti Genel Başkanı'nın belki hiç tanımadığı, hiç anlamadığı ve anlıyamıyacağı bir nesil yetişmiştir. Bu neslin gücü, daha yaşlıların ve ardından yetişenlerin de katılmasile, günden güne çoğalmakta ve bütün memleket havasını değiştirmektedir.»
«Hürriyet.» diyorduk, «bizim ciğerlerimize çoktan dolmuş, kısıntıya uğradıkça bize nefes darlığı verecek kadar dolmuş, ciğerlerimizin alıp vermeğe alıştığı hava haline gelmiştir.»
«Kimse artık içlerdeki bu hürriyeti boğarak o korkunç kâbusu Türkiye'de gerçekleştirebilecek kadar kudretli değildir ve olamıyacaktır.»
Bu inancımızda aydın Cumhuriyet nesillerine bu güvenimizde ne kadar haklı olduğumuzu, 23 Ocak 1956 Pazartesi günü kesin olarak anladık. O gün Siyasal Bilgiler Fakültesindeki toplantıda esen hava, ciğerlerimizin sıkışmadan, rahat rahat teneffüs edebildiği bir hava idi.
Bu hava bütün yurda yayılacak, bize yıllardır nefes darlığı veren baskıyı, bir daha geri gelmemek üzere, üstümüzden kaldırılacaktır.
Bülent ECEVİT
DÜZELTME :
Dünkü yazımızda ikinci sütunun 2 ve 3 üncü paragraflarında satırlar karışmış olduğundan doğrusunu yazıyoruz:
«Millet kaderinin tayin edildiği toplantılardan kimsenin karışamıyacağı «aile toplantıları» diye bahsetmek, millet egemenliğini hiçe saymaktır.
«Hele hükümetin yahut hükümet üyelerinden bazısının icraatını denetlemek, tahkikat konusu yapmak istendiğinde daha muhalefetin ne deliller öne süreceğini, ne gerçekler ortaya koyacağını öğrenmeden tahkikatı önlemeyi kararlaştırmak, bir jürinin, delilleri dinlemeden hükmünü vermesile birdir.»
İŞTE «İKLİM»!..
Hürriyetin «verilmez» olduğunu Demokrat Parti iktidarı, hürriyetin «alınır» olduğunu ise Türk aydını ispat ettiler.
Bu çekişmenin sona ermek üzere olduğundan, Türk aydınının zafere ulaşıp hürriyetini kazanmak üzere olduğundan henüz şüphe edenler, Siyasal Bilgiler Fakültesi Fikir Kulübünün Pazartesi günü yaptığı toplantıda bulundularsa, artık bu şüpheyi içlerinden atmış olmalıdırlar.
İktidar önderi Bay Menderes'in daha yakın zamana kadar özler göründüğü demokrasinin Türkiye'de henüz gerçekleşememiş bir şartı olarak öne sürdüğü, fakat son aylarda artık sözünü bile etmeğe dilimin varmadığı «iklim», «demokrasi iklimi», işte, Pazartesi günü Siyasal Bilgiler Fakültesi Konferans Salonunun havasında idi.
Bu toplantıda genç Tür üniversitelileri, profesör ve doçentlerinden sordukları sorularla, onları, hürriyet uğrunda, fikir ve üniversite bağımsızlığı uğrunda mücadeleye çağırdılar. Türk Üniversitesinin o gün kürsüde bulunan değerli profesör ve doçentleri ise, bu mücadeleye hazır olduklarinı, bu mücadelenin içinde olduklarını, zafere ulaşmadan mücadeleyi bırakmıyacaklarını, en karamsar zihinlerden bile tereddüdü silecek bir dille belirttiler.
23 Ocak 1956 günü Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Konferans Salonu, Türk tarihinde hür davranışlı insanların kendi işlerini ve memleket işlerini serbestçe tartıştıkları belki ilk gerçek «fikir meydanı» idi.
*
Bundan üç ay kadar önce bir Pazar günü, birkaç arkadaş, Başbakan Menderes'in Demokrat Parti Kongresindeki üç buçuk saatlik konuşmasını dinlemiş, kongre salonundan çıkıyorduk. İçimize bir karanlık, bir kâbus ağırlığı çökmüştü. Sıkıntılı, dertli idik.
Ama bütün bu karanlığa, bu kâbus ağırlığına, bu sıkıntı ve dertliliğe rağmen, hepimizin içinde, bizi bile şaşırtan bir inanç kıpırdanışı vardı. Bu sondur, son olmalıdır! diyorduk: Çünkü, memlekette bugün estirilmek istenen hava, artık yeni yetişen nesillerin teneffüs edemiyeceği bir havadır!..
Üç gün sonra inançla bu sütuna yazdığımız «Sonun başlangıcı» adlı bir yazıda da diyorduk ki,
«Bugün Türkiye'de Demokrat Parti Genel Başkanı'nın belki hiç tanımadığı, hiç anlamadığı ve anlıyamıyacağı bir nesil yetişmiştir. Bu neslin gücü, daha yaşlıların ve ardından yetişenlerin de katılmasile, günden güne çoğalmakta ve bütün memleket havasını değiştirmektedir.»
«Hürriyet.» diyorduk, «bizim ciğerlerimize çoktan dolmuş, kısıntıya uğradıkça bize nefes darlığı verecek kadar dolmuş, ciğerlerimizin alıp vermeğe alıştığı hava haline gelmiştir.»
«Kimse artık içlerdeki bu hürriyeti boğarak o korkunç kâbusu Türkiye'de gerçekleştirebilecek kadar kudretli değildir ve olamıyacaktır.»
Bu inancımızda aydın Cumhuriyet nesillerine bu güvenimizde ne kadar haklı olduğumuzu, 23 Ocak 1956 Pazartesi günü kesin olarak anladık. O gün Siyasal Bilgiler Fakültesindeki toplantıda esen hava, ciğerlerimizin sıkışmadan, rahat rahat teneffüs edebildiği bir hava idi.
Bu hava bütün yurda yayılacak, bize yıllardır nefes darlığı veren baskıyı, bir daha geri gelmemek üzere, üstümüzden kaldırılacaktır.
Bülent ECEVİT
DÜZELTME :
Dünkü yazımızda ikinci sütunun 2 ve 3 üncü paragraflarında satırlar karışmış olduğundan doğrusunu yazıyoruz:
«Millet kaderinin tayin edildiği toplantılardan kimsenin karışamıyacağı «aile toplantıları» diye bahsetmek, millet egemenliğini hiçe saymaktır.
«Hele hükümetin yahut hükümet üyelerinden bazısının icraatını denetlemek, tahkikat konusu yapmak istendiğinde daha muhalefetin ne deliller öne süreceğini, ne gerçekler ortaya koyacağını öğrenmeden tahkikatı önlemeyi kararlaştırmak, bir jürinin, delilleri dinlemeden hükmünü vermesile birdir.»
Koleksiyon
Alıntı
“İşte, 'İklim"!..,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/556 ulaşıldı.