Havacılarımızın Rütbe Meselesi Yüzünden Karşılaştıkları Durum (No. 29)
Başlık:
Havacılarımızın Rütbe Meselesi Yüzünden Karşılaştıkları Durum (No. 29)
Kaynak:
Ulus, "Kanada", s. 4
Tarih:
1955-10-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
KANADA
Yazan: Bülent ECEVİT
Havacılarımızın rütbe meselesi yüzünden karşılaştıkları durum
Rütbesiz öğrencilerle ders görüp öğretmen subaylarla oturuyor, bu yüzden kiminle arkadaşlık edeceklerini şaşırıyorlar.
Tefrika No. 29
Kanada'lı öğretmen subayların genç havacılarımız hakkında buraya kadar anlattığım sözlerile, yetişme tarzı, disiplin anlayışı ve onur anlayışı arasındaki ayrılıkların ortaya çıkardığı bazı meseleleri belirtmeğe çalıştım.
Fakat meseleler bu kadarla kalmıyor. Kanada'daki havacılarımız olsun, öğretmenleri olsun, rütbe meselesi üzerinde de, başka başka yönlerden durdular.
Kanada'da eğitim gören bütün NATO havacıları içinde yalnız bizim havacılarımız, subay çıkıp omuzlarına bir yahut iki yıldız taktıktan sonra Kanada'ya gidiyorlar. Bütün başka Milletlerin, o arada Kanada'lıların da, eğitim merkezlerinde cet pilotluğu öğrenen havacıları henüz askerî öğrenci.. Daha ne subay olmuş ne de göğüslerine pilot olduklarını gösterir kanat işaretini takmışlar.
«Bu işaret,» diyor Kanada'lı subaylar, «Bir insanın pilot olduğunu gösterir. Halbuki sizin öğrencileriniz daha pilot olmadan, pilotluk öğrenmek üzere buraya gönderilmeden, göğüslerine bu kanat işareti takılıyor. Onun için genç havacılarınız burada haklı olarak durumlarını şaşırıyorlar.»
«Hem,» diyor Kanada'lı öğretmen subaylar, Kanada'lılar da dahil bütün başka oğrencilerimizin rütbesiz askerî öğrenci yahut astmen yahut üsteğmen olarak ge- Türkler buraya subay olarak, teğmen yahut üsteğmen olarak geliyorlar. Bu yüzden biz de durumumuzu şaşırıyor, Türk öğrencilerimize bütün başka öğrencilerimiz gibi mi yoksa eşitlerimiz gibi mi davranacağımızı bilemiyoruz. Askerlikte bunun ne kadar karışık meseleler ortaya çıkarabileceğini takdir edersiniz.
«Meselâ Türk'ler sınıfta ve eğitimde başka milletlerin rütbesiz öğrencilerile beraber oldukları ve bir tutuldukları hâlde, ders ve eğitim dışında bizlerle, yani subaylarla beraberler. Öğrencilerle ders görüp öğretmenlerile yemek yiyor ve oturuyorlar. Bu yüzden de kiminle arkadaşlık edeceklerini şaşırarak kendi içlerine kapanıyorlar. Bu, dil bilgilerinin ilerlemesini zorlaştırdığı gibi, bir yabancı memlekette kendilerini yalnız hissetmelerine de sebep oluyor.
«Başka milletlerin öğrencilerile isteseler de arkadaşlık edemezler. Çünkü aralarında epeyi yaş farkı olduğu için, Türkler, bütün başka öğrencilerden daha olgun ve ağırbaşlı.. Öteki öğrencilerle beraber gülüp eğlenebilecek çağda değiller. Biz subaylarla aralarında ise öğrenci-öğretmen münasebetlerinin koyduğu duvarlar var. Onun için, kendi gurupları dışında kiminle nasıl arkadaşlık edeceklerini bilemiyorlar.
«Üstelik, Türkler subay olarak ve göğüslerine kanat takmış olarak buraya geldikleri hâlde, meslek bilgisi ve tecrübesi bakımından başka milletlerin rütbesiz öğrencilerine nazaran üstün değiller. Hattâ dil bilgisi bakımından daha zayıf oldukları için, ister istemez bazan derslerde daha da geri kalıyorlar. Türkler bunu da onurlarına yediremiyorlar. Kendilerini harap edercesine, hasta edercesine çalışmalarında bu da amil oluyor.»
Rütbe farklarından doğan bu meseleler havacılarımızın ağzından dinlenince büsbütün çatallaşıyor. Ne kadar çatallaştığını, bir Türk teğmenle aramızda geçen şu konuşma, anlatmağa yeter sanıyorum:
- Doğrusu bize çok iyi muamele ediyorlar ama, dedi teğmen, ortalık temizlemek, yer silmek gibi bazı işler de yaptırıyorlar ki bunlar çok gücümüze gidiyor.
- Başka Milletlerin öğrencilerine de yaptırıyorlar mı bu işleri?
- Yaptırıyorlar elbette!
- Onların gücüne gidiyor mu?
- Gitmiyor!
- Onların gücüne gitmeyen bir şey neden sizin gücünüze gidiyor?
- Fakat arada fark var; Öteki öğrenciler subay değil halbuki biz subayız. Bir subaysa böyle işler yapamaz.
Yazan: Bülent ECEVİT
Havacılarımızın rütbe meselesi yüzünden karşılaştıkları durum
Rütbesiz öğrencilerle ders görüp öğretmen subaylarla oturuyor, bu yüzden kiminle arkadaşlık edeceklerini şaşırıyorlar.
Tefrika No. 29
Kanada'lı öğretmen subayların genç havacılarımız hakkında buraya kadar anlattığım sözlerile, yetişme tarzı, disiplin anlayışı ve onur anlayışı arasındaki ayrılıkların ortaya çıkardığı bazı meseleleri belirtmeğe çalıştım.
Fakat meseleler bu kadarla kalmıyor. Kanada'daki havacılarımız olsun, öğretmenleri olsun, rütbe meselesi üzerinde de, başka başka yönlerden durdular.
Kanada'da eğitim gören bütün NATO havacıları içinde yalnız bizim havacılarımız, subay çıkıp omuzlarına bir yahut iki yıldız taktıktan sonra Kanada'ya gidiyorlar. Bütün başka Milletlerin, o arada Kanada'lıların da, eğitim merkezlerinde cet pilotluğu öğrenen havacıları henüz askerî öğrenci.. Daha ne subay olmuş ne de göğüslerine pilot olduklarını gösterir kanat işaretini takmışlar.
«Bu işaret,» diyor Kanada'lı subaylar, «Bir insanın pilot olduğunu gösterir. Halbuki sizin öğrencileriniz daha pilot olmadan, pilotluk öğrenmek üzere buraya gönderilmeden, göğüslerine bu kanat işareti takılıyor. Onun için genç havacılarınız burada haklı olarak durumlarını şaşırıyorlar.»
«Hem,» diyor Kanada'lı öğretmen subaylar, Kanada'lılar da dahil bütün başka oğrencilerimizin rütbesiz askerî öğrenci yahut astmen yahut üsteğmen olarak ge- Türkler buraya subay olarak, teğmen yahut üsteğmen olarak geliyorlar. Bu yüzden biz de durumumuzu şaşırıyor, Türk öğrencilerimize bütün başka öğrencilerimiz gibi mi yoksa eşitlerimiz gibi mi davranacağımızı bilemiyoruz. Askerlikte bunun ne kadar karışık meseleler ortaya çıkarabileceğini takdir edersiniz.
«Meselâ Türk'ler sınıfta ve eğitimde başka milletlerin rütbesiz öğrencilerile beraber oldukları ve bir tutuldukları hâlde, ders ve eğitim dışında bizlerle, yani subaylarla beraberler. Öğrencilerle ders görüp öğretmenlerile yemek yiyor ve oturuyorlar. Bu yüzden de kiminle arkadaşlık edeceklerini şaşırarak kendi içlerine kapanıyorlar. Bu, dil bilgilerinin ilerlemesini zorlaştırdığı gibi, bir yabancı memlekette kendilerini yalnız hissetmelerine de sebep oluyor.
«Başka milletlerin öğrencilerile isteseler de arkadaşlık edemezler. Çünkü aralarında epeyi yaş farkı olduğu için, Türkler, bütün başka öğrencilerden daha olgun ve ağırbaşlı.. Öteki öğrencilerle beraber gülüp eğlenebilecek çağda değiller. Biz subaylarla aralarında ise öğrenci-öğretmen münasebetlerinin koyduğu duvarlar var. Onun için, kendi gurupları dışında kiminle nasıl arkadaşlık edeceklerini bilemiyorlar.
«Üstelik, Türkler subay olarak ve göğüslerine kanat takmış olarak buraya geldikleri hâlde, meslek bilgisi ve tecrübesi bakımından başka milletlerin rütbesiz öğrencilerine nazaran üstün değiller. Hattâ dil bilgisi bakımından daha zayıf oldukları için, ister istemez bazan derslerde daha da geri kalıyorlar. Türkler bunu da onurlarına yediremiyorlar. Kendilerini harap edercesine, hasta edercesine çalışmalarında bu da amil oluyor.»
Rütbe farklarından doğan bu meseleler havacılarımızın ağzından dinlenince büsbütün çatallaşıyor. Ne kadar çatallaştığını, bir Türk teğmenle aramızda geçen şu konuşma, anlatmağa yeter sanıyorum:
- Doğrusu bize çok iyi muamele ediyorlar ama, dedi teğmen, ortalık temizlemek, yer silmek gibi bazı işler de yaptırıyorlar ki bunlar çok gücümüze gidiyor.
- Başka Milletlerin öğrencilerine de yaptırıyorlar mı bu işleri?
- Yaptırıyorlar elbette!
- Onların gücüne gidiyor mu?
- Gitmiyor!
- Onların gücüne gitmeyen bir şey neden sizin gücünüze gidiyor?
- Fakat arada fark var; Öteki öğrenciler subay değil halbuki biz subayız. Bir subaysa böyle işler yapamaz.
Koleksiyon
Alıntı
“Havacılarımızın Rütbe Meselesi Yüzünden Karşılaştıkları Durum (No. 29),” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/515 ulaşıldı.