"6 Eylül" Neden Oldu

Başlık: 
"6 Eylül" Neden Oldu 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11753, s. 1 
Tarih: 
1955-09-12 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/29 
Metin: 
GÜNÜN Işığında

"6 Eylül" neden oldu

6 Eylül, Türk tarihine bir felâket günü olarak geçecektir. O gün, Türkiye'nin medenî dünyadaki itibarı sarsılmış, vatandaş güvenliğine tecavüz edilmiş, memleketimizdeki bir azınlık grupu, kiliseleri yakılmak, din adamlarına tecavüz edilmekle en hassas noktasından yaralanmış ve böylece Türk vatandaşları arasında tehlikeli bir ayrılık yaratılmış, Kıbrıs dâvasında Türkiye'nin durumu zayıf düşürülmüş, Yunanistan ve Türkiye'deki Türk aslından insanlar tehlikeli bir durumda bırakılmış, Balkanlarda ve Yakın Doğu'da güvenliğin temel direği olan Türk - Yunan dostluğu belki bir kere daha yıkılmış, üstelik memleket ekonomisi giderilmesi çok güç zararlara uğratılmıştır.

İstanbul, İzmir ve Ankarada, bilhassa İzmir'le İstanbulun muhtelif semtlerinde aynı zamanda çıkan ve bu iki şehirde de aynı mahiyeti gösteren nümayişlerin, kendiliğinden doğmuş ve biribiriyle bağlantısız hareketler olarak görülmesine imkân yoktur. Nümayişlerin muhtelif yerlerdeki tezahürleri, bunların kasıtlı, tertipli, çok iyi teşkilâtlı ve biribiriyle bağlantılı hareketler olduğu intibaını vermektedir.

Hükümetin de böyle bir intıba edinmiş olduğu resmî tebliğlerde açıkça ifade edilmiştir.

7 eylül günü gazetelerin ikinci baskısında çıkan hükümet tebliğinde,

«Denilebilir ki, dün gece İstanbul ve memleket esas itibariyle bir komünist tertip ve tahrikine ve ağır bir darbeye maruz kalmıştır»,

deniliyordu.

Bu ifadeden, hükümetin, bu nümayişlerde bir «tertip ve tahrik» gördüğü, bunun bir «komünist tertip ve tahriki» olmasını da kuvvetli bir ihtimal saydığı ve sorumlu makamların en çok bu ihtimal üzerinde duracakları anlaşılmaktadır.

Nümayişler sırasındaki yıkıcılığın Rum vatandaşlarımıza olduğu kadar doğrudan doğruya millî servetimize de yönelmiş bulunması, gerçekten, bu nümayişlerin ya tertibinde ya da başladıktan sonra döküldüğü mecrada komünist parmağı bulunması ihtimalini kuvvetlendiriyor.

Eğer en başta hükümetçe ortaya atılan bu ihtimaller doğru ise, biri teselli biri de endişe verici şu sonuçlara varılabilir:

Nümayişlere katılan halk kitleleri bu nümayişlerin doğrudan doğruya sorumlusu değillerdir; sadece, bazı «hainane» tertiplere âlet olarak, «şuursuz» bir şekilde, bu yıkıcı nümayişlerin suç ortakları durumuna düşürülmüşlerdir. Bu nümayişe katılmış olanlar için bir mâzeret sayılmasa bile, hâdiseler karşısında derin bir üzüntü duyduğuna inandığımız vatandaş çoğunluğu için küçük bir teselli noktası olabilir.

Varabileceğimiz endişe verici sonuca gelnce, o da, emniyet teşkilâtımızın zaafıdır.

Bu zaafın kadro eksikliğinden yahut çalışma yetersizliğinden ileri geldiği düşünülemez. Eğer ortada bir zaaf varsa, bu, emniyet teşkilâtımızın çalışmalarının verimsiz hedeflere yöneltilmiş bulnnmasından ileri gelen bir zaaf olmalıdır.

Dünya üzerindeki komünist emellerinin gerçekleştirilmesi önünde Türkiye'nin geo-politik durumunun ne kadar çetin bir engel olduğu düşünülecek olursa, memleketimizde komünistlerin gizli teşkilât bulundurabilmek için ellerinden geleni yapacaklarından şüphe edilemez.

Memleket için hiç de ciddî tehlike göstermiyen bazı faaliyet alanlarını demokratik anlayışla uzlaştırılamıyacak kadar sıkı bir kontrol altında bulundurabilmek gayretiyle Emniyet teşkilâtımızın vaktini ve kuvvetini harcamaksa, komünizme, gizli ve asıl tehlikeli faaliyet ajanlarında geniş imkân ve fırsatlar veriyor olmalıdır.

Nitekim eğer son İstanbul ve İzmir nümayişleri gerçekten bir komünist tertibi ise, bu da, komünistlerin memleketimizde kendilerine ne kadar geniş bir «yeraltı faaliyeti» imkanı bulduklarına bir delil sayılır.

Fakat yapılacak tahkikat sonunda, İstanbul ve İzmir hâdiselerinin bir komünist tertip ve tahrikinden doğduğu kesin olarak ortaya çıkarılsa bile, bu tertiplere âlet olan, bu tahriklere kapılan halk kitlelerinin millî itibarımıza sürdüğü lekeyi, milletlerarası durumumuzda sebep olabileceği sarsıntıyı ve millî servetimize verdiği zararları giderebilmek için pek çok çalışmak ve bu nümayişleri tasvibetmesine ihtimal veremiyeceğimiz vatandaş çoğunluğu tarafından, Türkiyenin batı medeniyeti topluluğunda sağlam ve yüksek bir mevki tutabilmesi için sarfedilen gayretleri arttırmak gerekecektir.

Bu da ancak, Batı demokrasilerinde hâkim olan insan hakları anlayışının, fert hürriyetinin, düşünce ve ifade hürriyetinin, karşılıklı tolerans ve saygı gelenklerinin memleketimizde kök salmasına daha ciddî olarak çalışmakla mümkün olabilir.

Şu acı gerçeği kendi kendimize itiraf etmek zorundayız ki, komünistler Batı demokrasilerinde de bu çeşit tertip ve tahriklere her zaman teşebbüs etmekte, fakat, bazan bu teşbbüslerini fiiliyat sahasına çıkarabilseler bile, İstanbul ve İzmir'de görüldüğü kadar yıkıcı yollara yöneltebilecek zemini o memleketler halkı arasında bulamamaktadırlar.

Tertipçi ve tahrikçilerin İstanbul ve İzmir gibi Türkiyenin en medenî şehirlerinden ikisinde bu zemini bulabilmiş olmaları, sosyal yapımızda, üzerine ciddiyetle eğilmemiz gerekli bazı aksaklıklar bulunduğunu bize ihtar etmektedir.

Emniyet teşkilâtımızın kuvvetlendirilmesi, hattâ, mensuplarının fedakârlığından ve vazife şuurundan şüphe etmediğimiz bu teşkilât faaliyetinin daha isabetli bir şekilde yönlendirilmesi, yahut da zaman zaman bazı şehirlerde sıkı yönetim ilân edilmesi gibi tedbirler, bu aksaklıkları gidermeğe değil, olsa olsa, bu aksaklıkların tehlikeli tezahürerini mevzileştirip geçici olarak kontrol altında tutmağa yarıyabilir.

Sosyal yapımızdaki aksaklıkların başında, bir iktisadî düzensizlikle beraber, taassubun ve tolerans yokluğunun da geldiğine şüphe yoktur.

Bunlardan kurtulmanın yolu ise, memleketmizde, insan hakları temeline dayanır bir hürriyet nizamını bütün gerekleriyle bir an önce kurmağa çalışmaktır.

İstanbul ve İzmir nümayişleri için hükümet tebliğinde kullanılan sıfatla «şuursuz» kütle hareketleri, ancak, düşünce ve ifade hürriyetinin, fert hürriyetinin, insan haklarına saygı ve karşılıklı tolerans zihniyetinin yeteri kadar gelişememiş olduğu toplumlarda ortaya çıkabilir.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1955.09.12.jpg
1955.09.12_B.jpg
1955.09.12_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“"6 Eylül" Neden Oldu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/489 ulaşıldı.