Ottova - Park İçine Kurulmuş Bir Şehir (No. 16)
Başlık:
Ottova - Park İçine Kurulmuş Bir Şehir (No. 16)
Kaynak:
Ulus, "Kanada", ss. 4, 7
Tarih:
1955-09-12
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
KANADA
Yazan: Bülent ECEVİT
FOTOĞRAF ALTI: Kanada'da eğitim gören genç Türk pilotlardan üçü, bir uçuştan sonra... Soldan sağa doğru: Edirne'den Teğmen Ferit Yeşilgüldem, ve Eskişehir'den Teğmen Ömer Yavuz'la Teğmen Ümit Atak.
Ottova: Park içine kurulmuş bir şehir
Gürültü olmasın diye bazı mahallelerinde dükkân bile açtırılmıyor- Kanada Hükümetinin Türk havacılarına gösterdiği ilgi
Tefrika No. 16
Şehirler içinde park olur. Ottawa öyle değil. Ottawa park içinde bir şehir... Hava alanından şehre girildiğinde, sakin bir nehrin kıyısı boyunca uzun bir yoldan geçiliyor. Yolun bir yanı ırmak, öbür yanı çimenlik ve lâle bahçeleri... Bu lâleler Hollanda'dan armağanmış. Irmağın koyu yeşil suyu, yolun koyu gri asfaltı, çayırın yeşili, lâlelerin kırmızısı, yanyana, göz alabildiğine uzuyor. Çayırın gerisinde, biribirinden geniş bahçelerle ayrılmış; taştan evler...
Ottawa'da modern mimariye hemen hiç yer verilmemiş. Hele parlâmentosu ve resmî binalariyle bir eski Avrupa şehrinin ağırlığı yaratılmağa çalışılmış. Fakat Kanada'nın açıklığı, yeşilliği ve temizliği içinde bu binalar, Ottawa'yı bir eski Avrupa şehrine benzetmekten çok, Avrupa'yı hatırlatan süsler gibi, biblolar gibi datılmışlar şehre...
Biz gene, Quebecek'teki gibi şatoya benzetilmiş bir otelde, Chateau Laurier'de kaldık.
Otelin karşısında istasyon ve demiryoluna muvazi bir ırmak vardı. Irmağın br yanı meyilli bir çayırdı. Bu çayırın içinden, yürüyüş için, daracık yollar geçiyordu. Karşı kıyıda, koyu kırmızı boyalı, yepyeni trenler. Tirenlerin havaya ince ince sinen dumanı...
Her şey temiz ve sakindi. Bir gece bu dar yollarda bir başıma dolaşırken, her şey tekâmülün son haddine varıp da durmuş ve susmuş gibi geldi bana, Ara da tek tük rastladığım insanlar huzur içinde görünüyorlardı.
Sanki artık mücadele edecek bir şey kalmamış, hayatla aralarında barış kurulmuştu.
Belki bir Kanadalı olsaydım, bu kadar sükûnetten, hayatla bu kadar barış içinde yaşamaktan sıkılabilirdim. Fakat Türkiye'den, Türkiye'deki huzursuzluğun, çırpınışların tâ içinden gelmiş bir insan için, Ottawanın bu sükûneti, bu durgunluğu, inanılmaz, doyum olmaz bir rüya gibiydi.
Bizim fırtınalı bir okyanusa düşmüş insanlar gibi ortasında bocalayıp durduğumuz meseleler, dâvalar, mücadeleler, burada çoktan dinmiş, unutulmuştu.
Ottawa Kanada'nın başkenti olmakla beraber, şehirler arasında ancak beşinci geliyor. Nüfusu 282.000... Bu 282.000 nüfus da şehirde varlığı duyulmıyacak kadar dağınık... Bazı mahallelerin ıssızlığı ve sükûneti bozulmasın diye, oralarda dükkân, iş yeri, hattâ elçilik bile açılmasına izin verilmezmiş.
Bizim Büyükelçiliğimiz bahçe içinde şirin bir bina... Büyükelçimiz Sayın Cevat Üstünle ailesinin misafirperverliğini ve nezaketini Ottawa'ya yolu düşmüş her Türkten duyardık. Ben de, Ottawa'da kaldığımız 2 gün içinde kendilerinden eski Türk misafirperverliğinin en yüksek örneğini gördüm.
Kanada'daki Büyükelçiliğimizin kadrosu geniş olmamakla beraber, NATO'ya girdiğimizdenberi sorumluluğu çok büyük... Bize, bilhassa havacılık alanında çok yardımı dokunan Kanada'da, daima 100 kadar genç havacımız bulunuyor. Büyük Elçimizin de, Hava Ataşemiz Binbaşı Sayın Adil Diren'in de belirttiğine göre, Kanada Hükümeti, bizim havacılarımıza gösterdiği ilgiyi ve kolaylığı şimdiye kadar belki başka hiçbir memleketin havacılarına göstermemiş. Havacılarımızın durumundan, sırası geldikçe başka yazılarımda bahsedeceğim.
Yazan: Bülent ECEVİT
FOTOĞRAF ALTI: Kanada'da eğitim gören genç Türk pilotlardan üçü, bir uçuştan sonra... Soldan sağa doğru: Edirne'den Teğmen Ferit Yeşilgüldem, ve Eskişehir'den Teğmen Ömer Yavuz'la Teğmen Ümit Atak.
Ottova: Park içine kurulmuş bir şehir
Gürültü olmasın diye bazı mahallelerinde dükkân bile açtırılmıyor- Kanada Hükümetinin Türk havacılarına gösterdiği ilgi
Tefrika No. 16
Şehirler içinde park olur. Ottawa öyle değil. Ottawa park içinde bir şehir... Hava alanından şehre girildiğinde, sakin bir nehrin kıyısı boyunca uzun bir yoldan geçiliyor. Yolun bir yanı ırmak, öbür yanı çimenlik ve lâle bahçeleri... Bu lâleler Hollanda'dan armağanmış. Irmağın koyu yeşil suyu, yolun koyu gri asfaltı, çayırın yeşili, lâlelerin kırmızısı, yanyana, göz alabildiğine uzuyor. Çayırın gerisinde, biribirinden geniş bahçelerle ayrılmış; taştan evler...
Ottawa'da modern mimariye hemen hiç yer verilmemiş. Hele parlâmentosu ve resmî binalariyle bir eski Avrupa şehrinin ağırlığı yaratılmağa çalışılmış. Fakat Kanada'nın açıklığı, yeşilliği ve temizliği içinde bu binalar, Ottawa'yı bir eski Avrupa şehrine benzetmekten çok, Avrupa'yı hatırlatan süsler gibi, biblolar gibi datılmışlar şehre...
Biz gene, Quebecek'teki gibi şatoya benzetilmiş bir otelde, Chateau Laurier'de kaldık.
Otelin karşısında istasyon ve demiryoluna muvazi bir ırmak vardı. Irmağın br yanı meyilli bir çayırdı. Bu çayırın içinden, yürüyüş için, daracık yollar geçiyordu. Karşı kıyıda, koyu kırmızı boyalı, yepyeni trenler. Tirenlerin havaya ince ince sinen dumanı...
Her şey temiz ve sakindi. Bir gece bu dar yollarda bir başıma dolaşırken, her şey tekâmülün son haddine varıp da durmuş ve susmuş gibi geldi bana, Ara da tek tük rastladığım insanlar huzur içinde görünüyorlardı.
Sanki artık mücadele edecek bir şey kalmamış, hayatla aralarında barış kurulmuştu.
Belki bir Kanadalı olsaydım, bu kadar sükûnetten, hayatla bu kadar barış içinde yaşamaktan sıkılabilirdim. Fakat Türkiye'den, Türkiye'deki huzursuzluğun, çırpınışların tâ içinden gelmiş bir insan için, Ottawanın bu sükûneti, bu durgunluğu, inanılmaz, doyum olmaz bir rüya gibiydi.
Bizim fırtınalı bir okyanusa düşmüş insanlar gibi ortasında bocalayıp durduğumuz meseleler, dâvalar, mücadeleler, burada çoktan dinmiş, unutulmuştu.
Ottawa Kanada'nın başkenti olmakla beraber, şehirler arasında ancak beşinci geliyor. Nüfusu 282.000... Bu 282.000 nüfus da şehirde varlığı duyulmıyacak kadar dağınık... Bazı mahallelerin ıssızlığı ve sükûneti bozulmasın diye, oralarda dükkân, iş yeri, hattâ elçilik bile açılmasına izin verilmezmiş.
Bizim Büyükelçiliğimiz bahçe içinde şirin bir bina... Büyükelçimiz Sayın Cevat Üstünle ailesinin misafirperverliğini ve nezaketini Ottawa'ya yolu düşmüş her Türkten duyardık. Ben de, Ottawa'da kaldığımız 2 gün içinde kendilerinden eski Türk misafirperverliğinin en yüksek örneğini gördüm.
Kanada'daki Büyükelçiliğimizin kadrosu geniş olmamakla beraber, NATO'ya girdiğimizdenberi sorumluluğu çok büyük... Bize, bilhassa havacılık alanında çok yardımı dokunan Kanada'da, daima 100 kadar genç havacımız bulunuyor. Büyük Elçimizin de, Hava Ataşemiz Binbaşı Sayın Adil Diren'in de belirttiğine göre, Kanada Hükümeti, bizim havacılarımıza gösterdiği ilgiyi ve kolaylığı şimdiye kadar belki başka hiçbir memleketin havacılarına göstermemiş. Havacılarımızın durumundan, sırası geldikçe başka yazılarımda bahsedeceğim.
Koleksiyon
Alıntı
“Ottova - Park İçine Kurulmuş Bir Şehir (No. 16),” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/488 ulaşıldı.