Biz Bulgurumuzu İstiyoruz!
Başlık:
Biz Bulgurumuzu İstiyoruz!
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11749, s. 1
Tarih:
1955-09-07
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Biz bulgurumuzu istiyoruz!
Daha yakın zamana kadar, elden düşme de olsa kullanışlı ve dört tekerleğinin de lâstiği sağlam bir otomobil satın alınabilen fiyata bugün karaborsada bir tek lâstiğin zor bulunduğunu gazetelerde okuyoruz.
Yapı işleriyle uğraşan bir tanıdık, «başlanmış işler var, bitiremiyoruz» diye dert yanıyordu:
— Eskiden, diyordu, istediğimiz malzemeyi karaborsadan da olsa bulurduk. Şimdi, karaborsayla iş yapmak güçleştirilince bu malzeme büsbütün ortadan kaltı, karaborsadaki değeri de birkaç misli arttı.
Memleketin sınaileşebilmesi için «geçici» sıkıntılara katlanmak gerektiğini söyliyenlere, herkesten önce sanayi kollarında çalışanlar gülüyorlar. Yeni temeller atılıp temel atma törenlerinde muhalefetin vatan hainliği ilân edilebilsin diye, eski fabrikalar kapanıyor. İlerde döviz tasarruf edilecek diye yeni fabrika ihaleleri yapılırken, şimdiden dışarıya makine satıp memlekete yabancı dövizi kazandırabilecek durumda birkaç özel fabrika dövizsizlikten yedek ve ham madde getirtemediği için ihracat taleplerini karşılayamaz hale düşüyor.
İktidar partisi, iş başına gelmeden önce neyi ucuzlatacağını söyledi ise hepsini birkaç defa «ayarla» dı.
Son aylarda hayat pahalılığında kendini gösteren baş döndürücü artışın öncülüğünü doğrudan doğruya devlet yapmış, tüccar, kabzımal, istifçi, fiyatları yükseltmede devleti ancak geriden takibedebilmiştir.
Bu durumda vatandaş iktidardaki hükümetten bir ümit ışığı tutmasını, bunu yapamıyacaksa hatalarını itiraf edip çekilmesini beklerken, iktidar pahalılık olduğunu söyliyenleri «vatan haini», darlık olduğunu söyliyenleri «iktisadî suikastçı» ilân etmeyi yeter görüyor.
İktidar liderleri, kendilerini tenkidedenler için öyle sıfatlar kullandılar ki, tenkidçilerin haklı oldukları inkâr edilemez bir hal aldıkça o sıfatların ağırlığı altında iktidar liderlerinin kendileri ezilecek, bunun için de kendilerinden başka hiç kimseye kabahat bulamıyacaklardır.
Eğer tenkidleri yapanlara kalmış olsaydı, onlar, iktidar için,
— Hatalı bir yol tuttu! Muvaffak olamadı! Sözlerini yerine getiremedi! der, geçerlerdi.
Ama bugünkü iktidar liderleri, pahalılık ve darlık iddiasında bulunmayı vatan hainliği ve suikastçılık olarak ilân ettikten sonra, pahalılığın ve darlığın bizzat sorumlularına karşı,
— Hatalı bir yol tuttunuz, muvaffak olamadınız! gibi gibi sözler çok hafif kalır artık.
Eğer pahalılık olduğunu söylemek vatan hainliği ise pahalılığı yaratmak nedir? Darlık olduğunu söylemek suikastçılıksa darlığı yaratmak nedir?
Bunlara biz cevap istemiyoruz; iktidar liderleri vicdanlariyle başbaşa kaldıkları saatlerde cevabını kendileri düşünsünler diye soruyoruz...
Geçim zorluğu artık esprilerle, şakalarla, ima ve telmihlerle anlatılacak hâli aşmış, ciddî, endişe verici bir hale varmıştır.
Bir yanda geçim zorluğu artarken, öte yanda, vatandaşların bu zorluğu adilâne bir şekilde paylaşabilmelerini sağlıyacak tek bir tedbir de düşünülmemekte, böyle tedbirler düşünmek bir iktidarın vazifesi olduğu akla bile getirilmemektedir.
Yalnız pek sıkıştıkça, bizim gibi geri kalmış bir memlekette demokrasiyle refahın bir arada geliştirilemiyeceği hikmeti ağızlardan kaçırılmaktadır.
Pekiyi, demokrasiden geçtik, refah nerede?
Refahtan geçtik, demokrasi nerede?
5 yıl önce evinde teneffüs edebildiği hürriyet ve yiyebildiği bulgur bugün kendisine geri verilsin, Türk vatandaşı daha yıllarca bu iktidardan başka bir şey istemez artık. Dimyat'ın pirinci Dimyat'ta kalsın!
Bülent ECEVİT
Biz bulgurumuzu istiyoruz!
Daha yakın zamana kadar, elden düşme de olsa kullanışlı ve dört tekerleğinin de lâstiği sağlam bir otomobil satın alınabilen fiyata bugün karaborsada bir tek lâstiğin zor bulunduğunu gazetelerde okuyoruz.
Yapı işleriyle uğraşan bir tanıdık, «başlanmış işler var, bitiremiyoruz» diye dert yanıyordu:
— Eskiden, diyordu, istediğimiz malzemeyi karaborsadan da olsa bulurduk. Şimdi, karaborsayla iş yapmak güçleştirilince bu malzeme büsbütün ortadan kaltı, karaborsadaki değeri de birkaç misli arttı.
Memleketin sınaileşebilmesi için «geçici» sıkıntılara katlanmak gerektiğini söyliyenlere, herkesten önce sanayi kollarında çalışanlar gülüyorlar. Yeni temeller atılıp temel atma törenlerinde muhalefetin vatan hainliği ilân edilebilsin diye, eski fabrikalar kapanıyor. İlerde döviz tasarruf edilecek diye yeni fabrika ihaleleri yapılırken, şimdiden dışarıya makine satıp memlekete yabancı dövizi kazandırabilecek durumda birkaç özel fabrika dövizsizlikten yedek ve ham madde getirtemediği için ihracat taleplerini karşılayamaz hale düşüyor.
İktidar partisi, iş başına gelmeden önce neyi ucuzlatacağını söyledi ise hepsini birkaç defa «ayarla» dı.
Son aylarda hayat pahalılığında kendini gösteren baş döndürücü artışın öncülüğünü doğrudan doğruya devlet yapmış, tüccar, kabzımal, istifçi, fiyatları yükseltmede devleti ancak geriden takibedebilmiştir.
Bu durumda vatandaş iktidardaki hükümetten bir ümit ışığı tutmasını, bunu yapamıyacaksa hatalarını itiraf edip çekilmesini beklerken, iktidar pahalılık olduğunu söyliyenleri «vatan haini», darlık olduğunu söyliyenleri «iktisadî suikastçı» ilân etmeyi yeter görüyor.
İktidar liderleri, kendilerini tenkidedenler için öyle sıfatlar kullandılar ki, tenkidçilerin haklı oldukları inkâr edilemez bir hal aldıkça o sıfatların ağırlığı altında iktidar liderlerinin kendileri ezilecek, bunun için de kendilerinden başka hiç kimseye kabahat bulamıyacaklardır.
Eğer tenkidleri yapanlara kalmış olsaydı, onlar, iktidar için,
— Hatalı bir yol tuttu! Muvaffak olamadı! Sözlerini yerine getiremedi! der, geçerlerdi.
Ama bugünkü iktidar liderleri, pahalılık ve darlık iddiasında bulunmayı vatan hainliği ve suikastçılık olarak ilân ettikten sonra, pahalılığın ve darlığın bizzat sorumlularına karşı,
— Hatalı bir yol tuttunuz, muvaffak olamadınız! gibi gibi sözler çok hafif kalır artık.
Eğer pahalılık olduğunu söylemek vatan hainliği ise pahalılığı yaratmak nedir? Darlık olduğunu söylemek suikastçılıksa darlığı yaratmak nedir?
Bunlara biz cevap istemiyoruz; iktidar liderleri vicdanlariyle başbaşa kaldıkları saatlerde cevabını kendileri düşünsünler diye soruyoruz...
Geçim zorluğu artık esprilerle, şakalarla, ima ve telmihlerle anlatılacak hâli aşmış, ciddî, endişe verici bir hale varmıştır.
Bir yanda geçim zorluğu artarken, öte yanda, vatandaşların bu zorluğu adilâne bir şekilde paylaşabilmelerini sağlıyacak tek bir tedbir de düşünülmemekte, böyle tedbirler düşünmek bir iktidarın vazifesi olduğu akla bile getirilmemektedir.
Yalnız pek sıkıştıkça, bizim gibi geri kalmış bir memlekette demokrasiyle refahın bir arada geliştirilemiyeceği hikmeti ağızlardan kaçırılmaktadır.
Pekiyi, demokrasiden geçtik, refah nerede?
Refahtan geçtik, demokrasi nerede?
5 yıl önce evinde teneffüs edebildiği hürriyet ve yiyebildiği bulgur bugün kendisine geri verilsin, Türk vatandaşı daha yıllarca bu iktidardan başka bir şey istemez artık. Dimyat'ın pirinci Dimyat'ta kalsın!
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Biz Bulgurumuzu İstiyoruz!,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/479 ulaşıldı.