Niçin Varız?..
Title:
Niçin Varız?..
Source:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11737, s. 1
Date:
1955-08-26
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Text:
GÜNÜN Işığında
Niçin varız?..
Yaşamayı olduğu gibi kabullenip sırtında bir yük olarak taşımaya hazır nice insan vardır. Eğer başlangıçtanberi dünyaya yalnız böyle insanlar gelmiş olsa idi, bugün hâlâ taş çağında yaşıyor olurduk. Kendi hayatına mâan katmak zorunluluğunu duyan insanlardır ki çağlar boyunca insan soyunun kaderine biçim vermiş, onu yeryüzündeki bütün başka yaratıkların üstüne yükseltmiştir.
Bu, milletler için de böyledir. Ancak dünyadaki varlığığına bir mâna katabilen milletler dünyanın gidişine iyi yahut kötü bir yön verebilmiş ve kendilerini saydırabilmişlerdir.
Osmanlı tarihinde Türk Milleti, Fatih Saltan Mehmet'in tahta geçişinden Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümüne kadar süren devrede, yeryüzündeki varlığını mânalandırmak istiyen bir millet olarak yaşamıştı. Bu devrede Türk Milleti, doğuyla batıyı uzlaştırmak ve bütün milletleri barış içinde beraber yaşıyabilir hâle getirmek için uğraştı. Zaman, bu uğurda tuttuğu yolun çıkar yol olmadığını gösterdiği hâlde, sırf yeryüzündeki varlığını mânalandırabilmek için sarfettigi gayretler, Türk Milletine en müstesna bir mevki kazandırdı.
O devrede Türk Milleti kendi kendine «Biz niçin varız?» diye soracak olsa, bu soruyu bütün başka milletlerden daha iyi cevaplandırabilecek durumda idi.
Süleyman'dan sonra, milletçe varlığımızda bir mâna aramaz olduk. Sadece var olmak, bize yetmeğe başladı. Artık bir millet olarak tek kaygımız, varlığımızı korumaktan ibaretti.
Dünyanın en kuvvetli milleti, bu yüzden 2 yüzyıl içinde varlığını bile koruyamıyacak hâle düştü.
Dünyadaki varlığımıza bir mâna katmak ihtiyacını yeniden duyduğumuzda, dünyanın en güçsüz milletlerinden biriydik. «Hasta adam» sözü, Batı sözlüklerine, bizim o yıllardaki hâlimizi anlatan bir deyim olarak girmişti.
Sırf, millet olarak varlığımıza mâna katma gayretimizdir ki, o halimizde, o «hasta adam» halimizde, bize en güçlü düşmanlarımızın dostluğunu, en çok ezilen milletlerin sevgisini, bütün insanlığın saygısını kazandırdı. Güçlüler önümüzde eğilir, güçsüzler bizden şifa umar oldu.
İki ayrı âlem sayılan Batı ile Doğunun birleştirilmesi, esir milletlere bağımsızlık yolunun gösterilmesi ve kişi hürriyetinin, bu kavramı hiç bilmiyen bir bölgede geliştirilip boy vermesi, artık bizden bekleniyordu.
Umutsuz bir hasta yatağından doğrulup da varlığımıza yeniden mâna katışımız, bizim için bir yeniden doğuş olmuştu.
Eğer Türk Milletinin bu yeniden doğuşuna beslenen inanç boş çıkarsa, bugün bizden çok daha güçlü milletler arasında elde etmiş olduğumuz itibarlı mevkii kolayca kaybedebiliriz.
Milletçe kendi hayatımızda Doğu - Batı ikiliğini gidererek bu iki ayrı âlemin birleşmesine yol açmak, bağımsızlık için savaşan milletlerin haklarını savunmak ve kişi hürriyeti kavramını kendi topraklarımızda kökleştirerek bütün Orta Doğuya bu yolda örnek olmak, bugün bizim bir millet olarak varlığımızı mânalandıran, değerlendiren unsurlardır. Dünyadaki itibarımızın temel direkleri bunlardır.
Küçük ihtiraslar, kısa vadeli menfaat duyguları ve dar görüşlü bir siyaset, az zamanda milletçe kazanmış olduğumuz itibarın bu temel direklerini yıkarsa, bize de, bize ümit bağlamış başka milletlere de yazık olur.
Bülent ECEVİT
Niçin varız?..
Yaşamayı olduğu gibi kabullenip sırtında bir yük olarak taşımaya hazır nice insan vardır. Eğer başlangıçtanberi dünyaya yalnız böyle insanlar gelmiş olsa idi, bugün hâlâ taş çağında yaşıyor olurduk. Kendi hayatına mâan katmak zorunluluğunu duyan insanlardır ki çağlar boyunca insan soyunun kaderine biçim vermiş, onu yeryüzündeki bütün başka yaratıkların üstüne yükseltmiştir.
Bu, milletler için de böyledir. Ancak dünyadaki varlığığına bir mâna katabilen milletler dünyanın gidişine iyi yahut kötü bir yön verebilmiş ve kendilerini saydırabilmişlerdir.
Osmanlı tarihinde Türk Milleti, Fatih Saltan Mehmet'in tahta geçişinden Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümüne kadar süren devrede, yeryüzündeki varlığını mânalandırmak istiyen bir millet olarak yaşamıştı. Bu devrede Türk Milleti, doğuyla batıyı uzlaştırmak ve bütün milletleri barış içinde beraber yaşıyabilir hâle getirmek için uğraştı. Zaman, bu uğurda tuttuğu yolun çıkar yol olmadığını gösterdiği hâlde, sırf yeryüzündeki varlığını mânalandırabilmek için sarfettigi gayretler, Türk Milletine en müstesna bir mevki kazandırdı.
O devrede Türk Milleti kendi kendine «Biz niçin varız?» diye soracak olsa, bu soruyu bütün başka milletlerden daha iyi cevaplandırabilecek durumda idi.
Süleyman'dan sonra, milletçe varlığımızda bir mâna aramaz olduk. Sadece var olmak, bize yetmeğe başladı. Artık bir millet olarak tek kaygımız, varlığımızı korumaktan ibaretti.
Dünyanın en kuvvetli milleti, bu yüzden 2 yüzyıl içinde varlığını bile koruyamıyacak hâle düştü.
Dünyadaki varlığımıza bir mâna katmak ihtiyacını yeniden duyduğumuzda, dünyanın en güçsüz milletlerinden biriydik. «Hasta adam» sözü, Batı sözlüklerine, bizim o yıllardaki hâlimizi anlatan bir deyim olarak girmişti.
Sırf, millet olarak varlığımıza mâna katma gayretimizdir ki, o halimizde, o «hasta adam» halimizde, bize en güçlü düşmanlarımızın dostluğunu, en çok ezilen milletlerin sevgisini, bütün insanlığın saygısını kazandırdı. Güçlüler önümüzde eğilir, güçsüzler bizden şifa umar oldu.
İki ayrı âlem sayılan Batı ile Doğunun birleştirilmesi, esir milletlere bağımsızlık yolunun gösterilmesi ve kişi hürriyetinin, bu kavramı hiç bilmiyen bir bölgede geliştirilip boy vermesi, artık bizden bekleniyordu.
Umutsuz bir hasta yatağından doğrulup da varlığımıza yeniden mâna katışımız, bizim için bir yeniden doğuş olmuştu.
Eğer Türk Milletinin bu yeniden doğuşuna beslenen inanç boş çıkarsa, bugün bizden çok daha güçlü milletler arasında elde etmiş olduğumuz itibarlı mevkii kolayca kaybedebiliriz.
Milletçe kendi hayatımızda Doğu - Batı ikiliğini gidererek bu iki ayrı âlemin birleşmesine yol açmak, bağımsızlık için savaşan milletlerin haklarını savunmak ve kişi hürriyeti kavramını kendi topraklarımızda kökleştirerek bütün Orta Doğuya bu yolda örnek olmak, bugün bizim bir millet olarak varlığımızı mânalandıran, değerlendiren unsurlardır. Dünyadaki itibarımızın temel direkleri bunlardır.
Küçük ihtiraslar, kısa vadeli menfaat duyguları ve dar görüşlü bir siyaset, az zamanda milletçe kazanmış olduğumuz itibarın bu temel direklerini yıkarsa, bize de, bize ümit bağlamış başka milletlere de yazık olur.
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Niçin Varız?..,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/456.