Önce Demokrasi, Sonra Huzur!..

Başlık: 
Önce Demokrasi, Sonra Huzur!.. 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11731, s. 1 
Tarih: 
1955-08-20 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/29 
Metin: 
GÜNÜN Işığında

Once demokrasi, sonra huzur!..

MEMLEKET içinde bu siyasi gerginlik böyle sürüp gidemez. Gerginliği giderici bir yol tutmak, memleket menfaatlerini gözeten bir iktidarın sorumluluğu içindedir.

Fakat tutulacak yol, muhalefet üzerindeki baskıyı arttırmak olmasa gerektir. Bu, derde çare bulmak değil, derdi şiddetlendirmek olur.

Zaten daralabileceği kadar darlamış haklarının kullanmaktan başka bir günahı olmıyan muhalefet partileri, bugünkü şartlar altında iktidarın isteğine uyup da çalışmalarını kendiliklerinden gevşetirlerse, o da derde çare olmaz. Çünkü muhalefetin mücadelesi artık iktidar mücadelesi olmaktan çıkmış, doğrudan doğruya rejimi kurtarma mücadelesi haline gelmiştir.

Eğer muhalefet gerçek bir demokraside kendine verilmesi gereken imkanlarla çalışıyor olsa idi, bugünkü kadar kesif bir siyasi faaliyete zaten ihtiyaç duymazdı. Muhalefet, imkânları daraltıldıkça daha kesif çalışmak zorunda kalmaktadır.

Üstelik, verilen sözlere kanıp çalışmalarına ara vermekle kendisine tanınan imkânlarda bir genişleme olmıyacağını, tersine, iktidarın böyle bir fasıladan şartları daha da ağırlaştırmak için faydalanacağını, birçok tatsız vesilelerle öğrenmiş bulunmaktadır.

Muhalefetin ne yol tutması ve ne gibi kaidelere uyması gerektiğini söylemek, iktidar partisi liderlerine düşmez. Bu, onların görevleri içine de, yetkileri içine de girmez. Muhalefetin ne yol tutacağını muhalefet partilerinin yetkili organları ne gibi kaidelere uyacağını da kanunlar belirtir.

Bunu bilmezmiş gibi davranan bir iktidarın liderleri muhalefete karşı ne kadar sert konuşursa konuşsun, ne kadar
ağır tehditlerde bulunursa bulunsunlar, kanunlara ve kendi hükmî şahsiyetine saygısı olan bir muhalefet, o konuşmalara ve tehditlere önem vermez. Önem vermeğe hakkı yoktur.

Eğer iktidar, kanunlara rağmen sözünü yürütmek azminde ise, kanun tanımıyan bir iktidar durumuna düşmenin sorumluluğunu da yüklenmelidir. İktidarı böyle bir yükün altına kendi isteğiyle girmekten kurtarmağa çalışmak, muhalefetin üstüne vazife değildir.

Ankara, Türkiye Cumhuriyetinin başkenti olduğunda kupkuru bir yerdi. İklimi de kendi gibi kupkuruydu. Şehrin kuruluktan kurtulup yeşilliğe kavuşabilmesi için ikliminin değişmesi, şehre ağaçların, çimenlerin, çiçeklerin kolayca büyümesine elverişli bir iklim gelmesi beklenmedi. Beklenseydi, öyle bir iklim kendiliğinden kalkıp da bu şehrin havasına gelmezdi.

Onun için ilkin, her diktiğimiz ağacı ellerimizle sulıyarak, şehri yeşillendirdik. Yeşilliğe, ağaçların, çimenlerin, çiçeklerin kolayca büyümesine ve yaşamasına elverişli bir iklim, ancak ondan sonra Ankara'ya geldi. Yeşilliğe elverişli iklimi yeşilliğin kendisi yarattı.

«Demokrasi iklimi» de bize kendiliğinden gelmiyecektir. Önce demokrasinin fidanları dikilir, bu fidanlar her gün kendi ellerimizle sulanır, özlediğimiz «demokrasi iklimi» ne ancak ondan sonra kavuşabiliriz.

Susamış bir insana,

— Hele susuzluğun geçsin de sana öyle su vereyim, der misiniz?

Muhalefetin bugünkü huzursuzluğu da bir mânevi susuzluktur.

Lûtfen önce su!... Huzur ancak ondan sonra gelecektir.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1955.08.20.jpg
1955.08.20_B.jpg
1955.08.20_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Önce Demokrasi, Sonra Huzur!..,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/450 ulaşıldı.