Tarihte Cüceler
Başlık:
Tarihte Cüceler
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11713, s. 1
Tarih:
1955-07-30
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Tarihte cüceler
İnsan yaşadığı zamana ne kadar uzaktan bakabilir, onu ne kadar geniş bir zaman çerçevesine yerleştirerek değerlendirebilirse, olayların akışında sürüklenip kişiliğini yitirmekten de, yaşamakta olduğu zamanı kendisinin ve başkalarının zararına harcamaktan da o kadar kolaylıkla kurtulabilir.
İşte tarih okumak, insan görüşünü yaşanmakta olan zamanın sınırlarından kurtarabileceği, insana, yaşamakta olduğu zamanı geniş bir çerçeve içine yerleştirerek değerlendirme alışkanlığını verebileceği için yaralıdır.
Ama insan, tarihi kendine bu türlü yaralı kılabilmek için, onu, bir tarihî roman tefrikası okur gibi sürüklenerek değil, soğukkanlılıkla, hiç duygulanmadan, tarih yapraklarında karşvılaştığı kahramanlarla —o kahramanlar kendi atalarından bile olsa— duygu beraberliği içine düşmeden okumalıdır! Çünkü böyle bir duygu beraberliğine düşmekle o, içinde yaşadığı zamanın olaylar akıntısından kurtulsa bile, bu defa, bir geçmiş zamanın olaylar akıntısına kapılacaktır ki bu büsbütün kötüdür. Çünkü öylellikle kendi hayatının gerçekliği ortadan silinmiş olacaktır.
Tarih okumaktan maksat, geçmişi görüp anlamak ve insanların geçmişteki tecrübelerinden bazı dersler çıkarmaktan çok, yaşanmakta olan zamanı görüp anlıyabilmek, bir başka deyişle, yaşanmakta olan zamanı sanki şimdiden tarihe karışmış gibi seyretme alışkanlığını elde edebilmek olmalıdır!
Bunu başaran insan, tarih okumakla geriye değil, sanki hız alıp ileriye gitmiş, ileriye gidip kendi zamanını geride bırakmış olur.
Böyle tarih okumak, iyi satranç oynamağa benzer: Bir oyuncu, satranç tahtası üzerinde yapacağı hamlelere ne kadar uzaktan bakabilirse, hamlelerile oyunun akışına o kadar hâkim olmak, her hamle anını o kadar iyi değerlendirmek imkânını bulmuş olur.
Yalnız o anda yapacağı hamleyi düşünen satranç oyuncusu, kendini oyunun akışına, bu akışın kör iradesine bırakıp sürüklenen kötü bir oyuncudur.
Politikada oportünistler böyle kötü satranç oyuncuları gibidirler. Kavrıyabildikleri zaman kesimi, ancak yaşamakta oldukları zamandır. İyi bir satranç oyuncusu gibi, içinde bulundukları andan birkaç merhale uzaklaşıp ta hareket tarzlarını öyle tayin edemezler.
Önüne çıkan her taşı almaktan, her engeli yok etmekten başka bir şey düşünemiyen tembel kafalı yahut acemi bir satranç oyuncusu, nasıl, oyunun sonunda nereye varacağını, yaptığı bir hamlenin nasıl hamlelere ve değişikliklere yol açacağını göremez, kestiremezse, böyle bir politikacı da bir adım ötesini görebilmekten, daha doğrusu, atacağı adımın geniş bir zaman kesimi içindeki yönünü ve değerini kestirebilmekten o kadar âcizdir.
Üstelik, görüş alanı yaşamakta olduğu zamanla sınırlanmış her insan gibi o da, yaşamakta olduğu zamana öylesine önem verir ki, bütün dünyası ufacık bir zaman kesimine sığacak kadar küçülür, ve bu küçücük dünyada o, bir yüksek mevkie erişir erişmez, kendini dev gibi gören bir cüce haline düşer.
Tarih, yaşadıkları zamanda kendilerini dev gibi görmüş böyle cücelerle doludur.
Bülend ECEVİT
Tarihte cüceler
İnsan yaşadığı zamana ne kadar uzaktan bakabilir, onu ne kadar geniş bir zaman çerçevesine yerleştirerek değerlendirebilirse, olayların akışında sürüklenip kişiliğini yitirmekten de, yaşamakta olduğu zamanı kendisinin ve başkalarının zararına harcamaktan da o kadar kolaylıkla kurtulabilir.
İşte tarih okumak, insan görüşünü yaşanmakta olan zamanın sınırlarından kurtarabileceği, insana, yaşamakta olduğu zamanı geniş bir çerçeve içine yerleştirerek değerlendirme alışkanlığını verebileceği için yaralıdır.
Ama insan, tarihi kendine bu türlü yaralı kılabilmek için, onu, bir tarihî roman tefrikası okur gibi sürüklenerek değil, soğukkanlılıkla, hiç duygulanmadan, tarih yapraklarında karşvılaştığı kahramanlarla —o kahramanlar kendi atalarından bile olsa— duygu beraberliği içine düşmeden okumalıdır! Çünkü böyle bir duygu beraberliğine düşmekle o, içinde yaşadığı zamanın olaylar akıntısından kurtulsa bile, bu defa, bir geçmiş zamanın olaylar akıntısına kapılacaktır ki bu büsbütün kötüdür. Çünkü öylellikle kendi hayatının gerçekliği ortadan silinmiş olacaktır.
Tarih okumaktan maksat, geçmişi görüp anlamak ve insanların geçmişteki tecrübelerinden bazı dersler çıkarmaktan çok, yaşanmakta olan zamanı görüp anlıyabilmek, bir başka deyişle, yaşanmakta olan zamanı sanki şimdiden tarihe karışmış gibi seyretme alışkanlığını elde edebilmek olmalıdır!
Bunu başaran insan, tarih okumakla geriye değil, sanki hız alıp ileriye gitmiş, ileriye gidip kendi zamanını geride bırakmış olur.
Böyle tarih okumak, iyi satranç oynamağa benzer: Bir oyuncu, satranç tahtası üzerinde yapacağı hamlelere ne kadar uzaktan bakabilirse, hamlelerile oyunun akışına o kadar hâkim olmak, her hamle anını o kadar iyi değerlendirmek imkânını bulmuş olur.
Yalnız o anda yapacağı hamleyi düşünen satranç oyuncusu, kendini oyunun akışına, bu akışın kör iradesine bırakıp sürüklenen kötü bir oyuncudur.
Politikada oportünistler böyle kötü satranç oyuncuları gibidirler. Kavrıyabildikleri zaman kesimi, ancak yaşamakta oldukları zamandır. İyi bir satranç oyuncusu gibi, içinde bulundukları andan birkaç merhale uzaklaşıp ta hareket tarzlarını öyle tayin edemezler.
Önüne çıkan her taşı almaktan, her engeli yok etmekten başka bir şey düşünemiyen tembel kafalı yahut acemi bir satranç oyuncusu, nasıl, oyunun sonunda nereye varacağını, yaptığı bir hamlenin nasıl hamlelere ve değişikliklere yol açacağını göremez, kestiremezse, böyle bir politikacı da bir adım ötesini görebilmekten, daha doğrusu, atacağı adımın geniş bir zaman kesimi içindeki yönünü ve değerini kestirebilmekten o kadar âcizdir.
Üstelik, görüş alanı yaşamakta olduğu zamanla sınırlanmış her insan gibi o da, yaşamakta olduğu zamana öylesine önem verir ki, bütün dünyası ufacık bir zaman kesimine sığacak kadar küçülür, ve bu küçücük dünyada o, bir yüksek mevkie erişir erişmez, kendini dev gibi gören bir cüce haline düşer.
Tarih, yaşadıkları zamanda kendilerini dev gibi görmüş böyle cücelerle doludur.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Tarihte Cüceler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/432 ulaşıldı.